O ya da Sen: İkincil Travma

Özden Gökçe Yavuz
Mobillium
Published in
4 min readJan 31, 2022

Son günlerde sıkça karşılaştığımız olumsuz yaşam deneyimlerinin ardından sırtımızdaki yükün arttığını hissediyor olmamız oldukça normal karşılanıyor olsa da bu uzun vadede pek sağlıklı bir durum değildir. Yaşamın bütünlük, denge, düzen ve huzur içerisinde ilerlemesi ve bu ilerlemenin süreklilik arz etmesi; bireysel ve toplumsal psikolojik iyi oluş halinin üzerindeki olumlu etkileri önem taşımaktadır. Bireysel ve toplumsal iyi oluşu etkileyen olumsuz faktörlerin devreye girmesi huzursuz, kaotik, parçalanmış, anlayıştan yoksun, gelişimi engelleyen ve tolere etme becerisinin düştüğü yapılar oluşmasına neden olur. Bu yapıların yaygınlaşması neticesinde ise bireyler daha çok olumsuzlukla baş etmek zorunda kalırlar ve içinden çıkılmaz bir kısır döngüye girilebilir. Etrafımızda olup bitenleri aklın süzgecinden geçirmek, kendi anlayışımızı geliştirmek, empati becerilerimizi artırmak bizleri olumsuz etkilerden korumaya yardımcı olur.

Travma, kişilerin uyum becerileri, işlevsellikleri, yaşam doyumları gibi yaşam kalitesini belirleyen birçok alanda olumsuz etkiler ortaya çıkaran bir duruma/olaya maruz kalmak olarak özetlenebilir. Günlük hayatta aynı koşullar altında olan herkesin, aynı oranda travmatize olmayacağını bilmek önemlidir. Herkesin stresi algıladığı, etkilendiği ve harekete geçtiği dayanıklılık eşiği birbirinden farklılaşmaktadır.

Klinik olarak travma, günlük yaşam rutinini beklenmedik şekilde bozan; dehşet, kaygı ve panik yaratan kişinin başa çıkma mekanizmalarını yıkan ve anlamlandırma becerilerini engelleyen, fiziksel ve bilişsel iyi oluşunu doğrudan veya dolaylı şekilde tehdit eden yaşantılar olarak ele alınır. Savaş, terör saldırıları, fiziksel saldırı, doğal afet (deprem, yangın, sel) gibi olaylar travmatik yaşantıya örnek verilebilir.

Travmatik bir olayla karşılaşan kişi “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı”na (DSM-5) göre Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) semptomları göstermektedir. Bunlar;

-Travmatik Olayın Yeniden Yaşantılanması: Olayın tekrar tekrar hatırlanması, olayın rüyalarda görülmesi, aniden olayın tekrar yaşanması, olayı hatırlatan nesneleri görünce olumsuz stresin ortaya çıkması.

-Kaçınma / Düşüncenin uyuşması: Duygulardan ve düşünceden kaçış, aktivite ve durumlardan kaçış, uykusuzluk, aktivitelerde anlamlı düzeyde azalma, kendini soyutlama, diğerlerine yabancılaşma, geleceğe yönelik plansızlık, geleceği çok uzakmış gibi hissetmek.

-Aşırı Uyarılma: Ayakta kalmada zorluk, uyuyakalmak, huzursuzluk, öfke patlamaları, dikkat toplamada zorluk, tepkilerinin abartılı olması, olayı hatırlatan durumlara fizyolojik tepkiler verilmesidir.

Travmatik deneyim bir asimilasyon ya da disimilasyon sürecinden geçer. Yani kişinin var olan inanışları ve düşünce kalıplarını yeniden şekillendirmesine neden olur. Buna göre travmatik durumun kendisi kadar kişi tarafından nasıl algılandığı ve anlamlandırıldığını belirlemek de travmanın uzun dönem etkilerini önlemek için yapılması gerekenler arasında yer alır. Travma sonrasında kişinin bulunduğu ortamdaki yardım ve destek kaynaklarına ulaşabilmesinin kolaylığı ve zorluğu travmanın etkilerinin ne kadar sürede azalacağını belirleyen önemli bir unsurdur.

Kişiler, travmatik olaya doğrudan maruz kalmasalar bile TSSB tepkileri verdikleri yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Bu durumu adlandırmak için de “ikincil travma” terimi kullanılmıştır. İkincil travma, travmatik olayı doğrudan yaşamamış ancak travmaya uğramış kişilerle ilişki içinde olan veya olaya şahitlik eden kişilerde ortaya çıkan durumdur. Olumsuz yaşam olaylarının etkilerini genellikle olaya maruz kalmış kişiler ve yakınlarında belirgin şekilde gözlemlenmekteyken medyanın aktif ve anlık kullanımıyla olaylar herkesin evinin içine girerek, kişilerin farklı derecelerde travmatize olmasına neden olmaktadır. Bu travmatik izleri ortadan kaldırmak ise oldukça zor olmaktadır.

Son dönemlerde ülkemizde ve dünyada arka arkaya meydana gelen olumsuz olaylar (orman yangınları, sel, pandemi, artan suç oranları, dengesiz ve kontrolsüz göç) bireysel olarak etkilenmenin ötesinde toplumsal düzeyde ikincil travmatik etkilere neden olmakta, huzur ve güven ortamı zedelemektedir. Buna “Dalga etkisi” denir. Travmatik yaşantıya direkt maruz kalmış ilk halkayı oluşturur. İkinci halkada olaya maruz kalan kişinin yakınları ve/veya doğrudan yardımda bulunan kişiler yer alır. Üçüncü ve son halkada ise sürece doğrudan dahil olmayan ancak maruz kalan toplum yer alır. Bu gibi durumlarda “İkincil travmatizasyonu nasıl azaltabilirim?” sorusuna verilecek ilk cevap ise farkındalıktır. Dolaylı olarak içinde bulunduğunuz olumsuz durumları ve bunlara ne derece maruz kaldığınızı fark etmek gerekmektedir.

Travma sonrası stres bozukluğu semptomlarına benzer veya aynı tepkiler içinde olup olmadığınızı kontrol etmekte fayda vardır. Dört adımda süreçleri değiştirmeyi sağlayabiliriz;

1-Yaşamda stres yaratabilecek durumları takibe almak,

2-İş/yaşam dengesini kurmak,

3-Esneklik kazanmak,

4-Değişiklik taahhüdünde bulunmak,

Bunların dışında bireysel olarak alınabilecek diğer önemleri de şöyle sıralamak mümkündür;

  • Kendiniz için neyin önemli ve değerli olduğunu belirleyin.
  • Var olan davranışlarınızla düşüncelerinizin uyumlu ve tutarlı kılmaya çalışın.
  • Bir olaya dair tepkilerinizin bilincinde olarak seçimler yapın.
  • Kendinizi diğer insanlarla karşılaştırmadan, kendinize zaman tanıyıp, sabırlı olmayı deneyin.
  • İş yaşamınız dışındaki sosyal yaşamınıza önem verin.
  • Yaşanılan olayların sizi olumsuz etkilediğinin farkında olduğunuzda sınır koymayı ve diğer insanların isteklerine hayır demeyi öğrenin.
  • Kendiniz süreçle yeterince başa çıkamadığınızı düşünüyor veya hissediyorsanız yardım almaktan çekinmeyin.

Empati, karşınızdaki kişinin duygusunu anlayıp ona, o duyguyu anladığınızı kendi cümlelerinizle ifade ettiğinizde tamamlanan bir süreçtir. Yalnızca karşınızdaki kişinin yerine kendinizi koyduğunuzda nesnelliğin ortadan kaybolacağını, sürece ilişkin çarpık inançlar oluşturacağını unutmamak gerekir.

Dünyanın neresinde olursak olalım teknoloji çağında yaşıyoruz; her habere, bilgiye, duruma tek tıkla erişebiliyorken kendimizi bu süreçlerden soyutlamak veya korumak her zaman mümkün olmayabiliyor. Önemli olan yaşanılan travmatik durumları doğru şekilde tanımlamak, kendinizi sağaltabileceğiniz alanlar belirlemek, başa çıkamadığınızı hissettiğiniz durumlarda da uzmanlardan yardım istemektir.
Bazı olaylar sizin başınıza gelmese de travmadır.

Farkındalıkla

Esen kalın,

--

--

Özden Gökçe Yavuz
Mobillium

Psychologist, People&Culture Specialist, Communication Addict, Hardworker