Bilim Öncülüğünde Irkçılık: Öjenik

Bilal Özdemir
Mozartcultures
Published in
5 min readAug 15, 2020

Öjenik; Yunanca ‘iyi doğum’, fiziksel ve mental olarak sağlıklı bir toplumun oluşması için, fiziksel ve mental olarak sağlıklı olmayan bireylerin üremesine izin vermeme, onları kısırlaştırma.

Bir Öjenizm Propaganda Afişi

Tarihsel Süreçte Yeri

İlk uygulamalarını Sparta gibi askeri temelli antik toplumlarda gördüğümüz Öjenik’in sistemli anlatımı, Antik Yunan’ın ünlü düşünürü Platon tarafından yazılmış Devlet isimli eserde ilk olarak karşımıza çıkıyor.

Sir Francis Galton

Modern tanımı ise 1883 yılında Charles Darwin’in kuzeni Sir Francis Galton tarafından yapılıyor. Ve uygulamaya geçişi gayet şaşırtıcı olarak özgürlükçü temeller üzerine kurulmuş bir devlet olan ABD’de 20.yüzyılın ilk yıllarında başlıyor.

1907'de Indiana eyaletinde geri zekalıların, sağır, kör ve dilsizlerin, suçluların, alkoliklerin ve bu kişiler gibi toplumun çoğunluğundan farklı davranışlarda bulunan bireylerin kısırlaştırılması yasası, başta hapishaneler ve yetimhanelerde uygulanmak üzere onaylanıyor. Daha sonra Washington, Kaliforniya ve Virginia eyaletleri başta olmak üzere çeşitli eyaletlerde Indiana yasasına benzer yasalar uygulamaya geçiyor. 1960'a kadar yürürlükte kalan bu yasalar sonucunda 67 bin insan zorunlu kısırlaştırmaya uğruyor ve sözde hastalıklı genlerinden toplum korunmuş oluyor.

Tabii tüm ülkede bu yasanın uygulandığını söyleyemeyiz. Nitekim, 1910'da Şikago’da sakat bir bebeği Öjenik düşüncesi sebebiyle ameliyat etmeyi reddeden doktor Harry Haiselden bu davranışı sebebiyle lisansını kaybediyor ve daha sonra Öjenik destekçileriyle beraber ilerleyen yıllarda Adolf Hitler’e kaynak ve fikir aracı olacak bir dernek kuruyor. Aynı zamanda Öjenik destekçisi bir film çeviren Haiselden filmin adını ‘Siyah Leylek’ olarak belirliyor.

ABD’de bir Öjenik binası. Fotoğraftaki sağlıklı ve fit bireylerin zengin olması da dikkat çekici.

ABD’nin uygulamalarından ilham alan Nazi Yönetimi iktidar süresi boyunca (1933–1945) Yahudiler, Çingenler ve fiziksel ve zihinsel engeli bulunanlardan oluşan 350 bin kişiyi zorunlu kısırlaştırıyor, milyonlarcasını da öldürüyor.

Aslında Nazilerin faaliyetlerini Öjenik çatısı altında göstermek yanlış olur. Naziler, en büyük dostları Mussolini Faşizmi gibi radikal Evrimsel Hümanizm destekçileri oldukları ve belirli ırkları bilimsel dayanak göstermeden alt insan olarak kabul ettikleri için direkt olarak faşist ve ırkçılardır. Öjenik gibi Yapay Seçilim durumlarından bahsedince herkesin aklına Nazilerin gelmesi ve kendilerinin insanlık dışı düşüncelerine temel olması sebebiyle onlara da bu yazıda yer vermek istedim.

Günümüzde özgürlüğü ön planda tutan İskandinav ülkeleri de Öjenik tarihinin en büyük uygulamalarına imza atmışlardır. İsveç 1934–1975 yılları arasında 63 bin insanı zorunlu kısırlaştırır. Hemen güneyindeki Danimarka ise 1929–1960 yılları arasında 110 bin ‘kusurlu insanı’ kısırlaştırır. Günümüz için oldukça radikal görünen bu uygulamayı Kanada, Fransa, Norveç, Finlandiya, Çin, Japonya, Brezilya gibi ülkeler yıllarca yürürlükte tutmuşlardır.

Günümüzdeki Durumu

Özellikle 20.yüzyılın ortalarında oldukça popüler olan bu uygulama 80'li yıllar sonrası ülkelerin yasalarından birer birer kaldırılıyor. Fakat günümüzde refah seviyesi düşük olan ülkeler tarafından zaman zaman toplu kısırlaştırmaların uygulandığı görülüyor.

Peki böyle bir uygulamaya neden ihtiyaç duyuldu?

Bu sorunun cevabı için Öjenik’in uygulandığı dönemlerde insanlığın ihtiyaçlarını anlamak gerekiyor.

20.yüzyıl öncesi için; Besin ve kaynak üretimin oldukça zorlu olduğu Sanayi Devrimi öncesinde tarlalarda, meyve bahçelerinde, ticarette çalışamayacak insanların beslenmesi, oldukça zor kazanılan kaynakların israfından başka bir şey ifade etmezdi. Ayrıca sürekli birbiri ile mücadele halinde olan toplulukların askeri alanda en iyi seviyede olmaları hayati bir zorunluluktu. Bu sebeple acil durumlarda savaşabilecek insanların toplumda bulunması da zaruri bir gereklilikti.

20.yüzyıl için; Üretimde makineleşmenin henüz görülmediği yıllarda tüm üretimin insan gücüne bağlı olarak gelişmesi sebebiyle devletlerin ihtiyacı olan işçi profili, sağlıklı, güçlü ve dayanıklı işçiydi. Bu sebeple Dünya hakimiyeti için oldukça önemli olan üretimden daha fazla randıman almak için fiziksel ve zihinsel engeli olanların kısırlaştırılması, bir sonraki kuşakta daha çok sağlıklı insan dolayısıyla daha çok üretim gücü olması demekti. Yani aslında 20.yüzyıl öncesiyle aynı mantık üzerine kurulmuş bir düşünceydi.

Sağlıklı, Güçlü, Dayanıklı İşçi!

Bir diğer neden ise; siyasi atmosfer sonucu tavan yapan milliyetçilik sebebiyle bazı halklar mensubu olduğu ırkı diğerlerinden daha üstün görüyor ve bu üstünlüğün bozulmaması için ‘üstün’ ırklarının görüntüsüne zarar veren kusurlu insanlar kısırlaştırılmasını şiddetle destekliyorlardı.

Durdurulmasının Sebebi

Durdurulmasının sebebini üç ana nedenle açıklayabiliriz.

1- 2.Dünya Savaşı: 2.Dünya Savaşı sonrası Öjenik, Nazizm ve Faşizm faaliyetleriyle kısmi de olsa benzerlik içerdiği için kamuoyu nezdinde kötü çağrışımlarda bulunmaya başladı. Ayrıca savaş sonrası gelişen aktivizm ve insan hakları savunuculuğu sebebiyle hızlı bir şekilde birçok ülkenin anayasasına giren temel insan hakları yasaları sonucunda da Öjenik faaliyetleri duraksamaya uğradı.

2- DNA’nın Keşfi: 1953 yılında DNA’nın keşfedilmesi ve ilerleyen yıllarda gerçekleşen gen bilimindeki önemli çalışmalar sonucu kalıtımsal hastalıkların nasıl ve hangi koşullarda gelecek jenerasyonlara aktırıldığı konusunda da önemli yanıtlar elde edildi. Kusuru olan bireylerin de sağlıklı bireyler gibi sağlıklı çocuklar oluşturabildiği genetik olarak da kanıtlanınca Öjenik bir darbe daha yedi.

3- Üretimde Makineleşme: 80'li yıllar sonrasında üretimde kas gücünün yerini hızlıca alan makinelerin, sağlıklı, güçlü ve dayanıklı işçilerin dahi zorlanarak yaptığı işleri daha kolay ve daha hızlı yapması sebebiyle ideal işçi profiline olan arz düştü. Artık kas gücüne eskisi kadar ihtiyaç duymayan devletlerin tamamen sağlıklı bir toplum oluşturma arzusu da azalarak yok oldu.

Bu üç ana sebep sonucu destekçileri gittikçe azalan ve temel fikri hasar gören Öjenik, uygulayıcısı olan ülkeler tarafından zamanla tamamen terk edildi.

Benim konu hakkındaki düşüncelerim ise şöyle;

Toplum sağlığı için kesinliğinden emin dahi olunmayan bir neden gerekçe gösterilerek tüm canlılar gibi insanlarda da bulunan üreme isteği yok sayılamaz. Birey özgürlüğünü destekleyen birisi olarak eğer böyle bir durum söz konusu olacaksa sadece sonuçtan yani kusurlu bireyin, kusurlu bir çocuk oluşturacağından kesin olunduğu takdirde uygulanmasını desteklerim. Bunu da toplum sağlığı sebebiyle değil doğacak olan kusurlu çocuğun gelecekte toplumun bir kesimi tarafından uğrayacağı ayrımcılık ve zorbalık sonucu içine düşeceği depresif ruh hali ve yaşama zevkinin elinden alınıp, hayatı herkes gibi yaşayamayacağı için desteklerim.

Unutmamalıyız ki bizler insanız. Canlılar dünyası içerisinde en gelişmiş sosyal yapıya sahip canlılarız. Savanda, doğumdan sonra yürüyemediği için yavrusunu ölüme terk eden antiloplardan, kayalıklarda, uçamadığı için yavrusunu yuvadan dışarı iten kuşlardan, otlaklarda, hasta doğduğu için yavrusunu emzirmeyi reddeden koyunlardan şüphesiz ki çok farklıyız. Bazı konularda hayvanlar gibi hareket etmemeli, zekamızın, sosyal ilişkilerimizin hakkını vermeliyiz.

Beğendiyseniz alkış atmayı, eklemek veya belirtmek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayınız. Yeni yazılarımdan anında haberdar olmak için takip etmeyi de düşünebilirsiniz. Teşekkürler.

--

--