Bir Görüş: Kuşkuculuk I

Radikal Kuşkuculuk & Yöntemsel Kuşkuculuk

İlter Güvenç
Mozartcultures
4 min readJul 30, 2020

--

Kuşkuculuğun tarihi felsefe tarihi kadar eskidir. Antik Yunan düşünürü olan Pyrrhon’dan, Carneades’e, Descartes ve diğer filozofların öne sürdüğü çokça kuşkucu akımı bulunmaktadır. Kuşkucu akımlarının yanında Pyrrhon ile birlikte öne kuşkuculuğu destekleyici çokça argüman ortaya atılmıştır.

“Sextus Empiricus”

Kuşkuculuk

Kuşkuculuğun temelleri bir Yunan düşünürü olan Pyrrhon’a kadar dayanmaktadır. Bilginin imkanı konusunda diğer düşünceler gibi kuşkuculuk da kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Kuşkucu düşünce tarzının ortaya çıkışı bazı temellere ve olaylara dayanır. Kuşkuculuğun ortaya çıkışı konusunda ortak düşünce milattan önce dördüncü yüzyılda Pyrrhon olarak kabul edilmektedir. Pyrrhon’un yaşadığı dönemde sonu gelmez varlık ve var olana ilişkin sorunları ve insanı ele alan tartışmalar sürmektedir. Bazı filozofların gerçekliğe ve onun bilgisine erişilebileceğini, kimi filozoflarında erişilemeyeceği söylemektedir. Pyrrhon ise iki tarafında öne attığı görüşlerin haklı tarafları bulunduğunu ve bu nedenden ötürü en iyi davranışın, bu konudaki tutumu hiçbir tarafa yöneltmemek ve bu tür konularda bilgisizlik itirafında bulunmanın gerekliği görüşünde olmuştur.

Pyrrhon‘un insanı ve bilgiyi ele alışının sonuçları ahlaki tutumuna da yansımıştır. Buradan yola çıkarak arzularımızın ve hislerimizin de görmezden gelmemiz veya yok etmemiz gerektiğiyle ilgili bir takım ahlaki öğretilerde bulunmuştur. Kuşkuculuk görüşü bilgi ile ilintilidir. Bu nedenle bilgi felsefesi çerçevesinde ele alınır. Bilgi felsefesinin temel sorusu, bilginin mümkün olup olmadığı sorusudur. Felsefe tarihinin en çok tartışmasına sebebiyet verilen bu sorusuna yanıtlar ikiye ayrılmıştır. “(a) Bunlardan birincisi, insanın varlığın kendisini bilemeyeceğini, gerçeklikle ilgili olarak kesin bilgiye ulaşamayacağını söyleyen kuşkuculuk (b) İkinci tavrın ise, insanın gerçekliğin bilgisini elde edebileceğini, insanın varlığın bilgisine erişebileceğini savunan dogmatizm görüşüdür.” (Cevizci, 2018: 58) Bilgi felsefesi dogmatizm ve kuşkuculuktan ibaret değildir. Bu görüşlerin yanı sıra bilgi felsefesinin temel akımları; ampirizm, akılcılık, sezgicilik, olguculuk ve yararcılık olarak sıralanabilir. Kuşkuculuğun ortaya çıkışının belli nedenlerin oluşturduğu zeminler neticesinde ortaya çıktığını belirtmiştik. Kuşkuculuğun ortaya çıkışını siyasi ve sosyal sebepleri vardır. Bunlardan birisi Makedonya İmparatorluğunun yıkılması ve Büyük İskender’in devasa büyüklükteki ordusuyla Asya’ya ilerlemesi Pyrrhon gibi düşünürleri etkilemiştir. Bu siyasi olaylar neticesinde insanın hayatının kırılgan ve önemsiz olduğuna dair düşünceler etkisini arttırmıştır. Bu kırılgan olaylar dönemin tartışmalarının sonuçsuz olacağını ve tartışılan bilgilerin ne kadar gereksiz ve anlamsız olduğu düşüncelerini tetiklemiştir.

Radikal Kuşkuculuk

Bilgi felsefesi çerçevesinde kuşkuculuk dörde ayrılmıştır. Radikal kuşkuculuk bunlardan bir tanesi ve en eski olanıdır. Pyrrhon tarafından milattan önce dördüncü yüzyılda temelleri atılmış ve öğrencileri tarafından geliştirilmiş ve sistematik hale getirilmiştir. Bu görüş başlıktan anlaşılacağı üzere kuşkuculuk adına radikal bir görüş sergilemektedir. Pyrrhon ve öğrencilerin yaşadığı döneminde bilginin imkanı; varlık ve insan üzerinden çokça bağlantılıdır. Bu iki kavram olmadan bilginin imkanı konusunu ele almak ortaya eksik bir felsefe koyma anlamına gelir.

Radikal kuşkuculuğun kurucusu Pyrrhon’a göre varlığın kendisi bilinemez. Yine varlığın özü hakkında söylemlerde bulunmaya devam eder; varlığın temelinde ruhun mu, maddenin mi olduğu bilinemez, varlık yaratılmış mıdır yoksa sonsuz mudur? Tüm bu bilinmezlere karşı onun ortaya koyduğu çözüm “görünüşlerle yetinmemiz” olmuştur. Algılanan şeyin dil yoluyla aktarılması yolunda öznenin açısından söylemlerde bulunulmalıydı. Örneğin, genel geçer bir ifade olan “bal tatlıdır” cümlesi yerine “Bal bana tatlı görünüyor” şeklinde kendimizin algısının perspektifinden ifade bulunur şekilde söylenmeliydi.

Radikal kuşkuculuğun ortaya çıkışı Yunanlı filozofların metafizikte, ahlakta, bilgide Pyrrhon ve onun gibi düşünürleri etki edemeyen görüşler ortaya koyması nedeniyle çıkmıştır. Pyrrhon’un etik ve metafizik konusunda tatmin edici yanıtlar alamaması onu “epokhe” kavramını ortaya atmasını sağladı. Epokhe, tüm bu bilinmezliklerin içerisinde, insanın bilme ve öğrenme çabasından vazgeçmesi ve görünenler ile yetinmesi neticesi hüküm vermeme tavrı getirecektir. Bu tavır ile birlikte insan çözemeyeceği problemler karşısında endişe, tedirginlik ve kaybolmuşluk yaşamayacaktır. Pyrrhon’un sunduğu bu epokhe kavramı sonuç itibariyle insanı ruhsal bir sükunete taşıyacaktır.

Pyrrhon’un radikal kuşkuculuğa dair görüşleri öğrencileri ve diğer filozoflar tarafından kuram haline getirilmiş ve destekleyici kanıtlar ile zenginleştirilmiştir. Öğrencileri doğruyu yanlıştan ayıracak bir ölçüt bulamamışlardır. Pyrrhon’un öğrencileri Timon, Ainesidemos ve Sextus Empiricus’tur. Öğrencileri tarafından öne sürülen temel kanıtlar şöyledir; “(a) İnsanlarda bazı yapısal farklılıklar vardır. (b) Duyu organları, insandan insana farklılık gösterir. (iii) Özneyi etkileyen koşullar farklıdır. (iv) Nesnenin, yeri, uzaklığı, duyuma olumsuz bir biçimde etki eder. (v) Yasaların, gelenek ve göreneklerin insanların üzerinde farklı etkileri olur.” (Cevizci, 2018: 46)

Yöntemsel Kuşkuculuk

Kuşkuculuğun ortaya çıkışından yıllar sonra yani XVII. Yüzyıla gelindiğinde Descartes tarafından sunulan yöntemsel kuşkuculuğu görmekteyiz. Descartes’ın amacı bilginin kesin imkansız olduğunu göstermek değil, bilgiyi kesin olarak elde edip bilgi felsefesini; matematiğe ve fiziğe giriş olarak hazırlamaktı. Yani Descartes kesin bilgiye ulaşmak için bir yöntem olarak kuşkuculuğu kullanacaktı. Çünkü onun isteği çağdaş felsefeyi sağlam temeller üzerine kurmak istemesiydi. Bunun yolu da kesin bilgiler üzerinden yapılan bilgi felsefesi neticesi ile fizik ve matematiği anlamlandırmaktı.

Descartes yöntemsel kuşkuculuk yani metodolojik kuşkuculuk ile tanrıdan, duyulardan, öğretilen matematik bilgisinden kuşku ederek yola koyulmuştur. Yine Descartes’e göre insan her şeyden kuşku duyabilir ama duyduğu kuşkudan, kuşku duyamaz. Ona göre kuşku duymak bir edim halidir ve entelektüel faaliyettir. Bu edimsel hal kendi başlarına var olamaz. İşte böyle bir yöntem olarak kuşkuculuğu benimseyen Descartes “cogito” kavramı ile kuşkuculuğa karşı tavrını belli etmiştir. “Cogito ergo sum” tabiri “Düşünüyorum öyleyse varım” düşüncesine denk gelmektedir. Çağdaş felsefenin kurucularından ve bir düşünce yöntemi olarak ortaya attığı fikre yöntemsel kuşkuculuk demekteyiz.

--

--