Burning / Yaratıcı Yazarlık ve ona biçilen Tanrısal rol

Cengizhan Çelik
NAYN.CO
Published in
3 min readDec 27, 2018

“…belki sadece Yeryüzü’nde, belki de tüm evrende; Biz tek bir türüz, yıldız ışığını toplayan yıldız tozuyuz. “DNA’mızdaki karbon, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, içtiğimiz sudaki oksijen kendi içine çökmüş bir yıldızda yapılmıştır. Bu da bizi yıldız tozu yapar.” — Carl Sagan

Bizi bu enerjik kozmozdan ayıran şey belki de sadece düşündüklerimiz, düşlediklerimiz ve bir küçük azınılığın bunu yazıya dökebilmesi

Yazmak, yazabiliyor olmak, düşlediklerini anlamlı cümlelerle sonsuzluğa kalıcı bir iz şeklinde sunmak ne bileyim tanrısal bir güç adeta.

Yaratma eylemi de düşüncenin yazı vasıtasıyla bir ürüne dönüşmesi ve bence çok güçlü bir varlığın bize kendisini hatırlamamız için hediyesi olabilir.

Johann Wolfgang von Goethe’nin de dediği gibi;

Geçer gider yeryüzünde
En güzel nimetler bile
Zamanı aşan düşüncelerimizle,
Yaptığımız etki düşünenlere
Bir tek o vardır, kalır sonsuzluğa

Düşünmek büyük bir lüks artık günümüzde. Çöp bir kültürü toplumsal yaşam normaları olarak dayatıyorlar zihinlerimize. Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünyası’nda okusak bu kadar da olmaz diyebileceğimiz şeyler artık her gün akıllı telefonlarımız üzerinden salonlarımızda, sofralarımızda ve yatak odalarımızda

Düşünme eyleminin böylesi sınandığı bir dönemde düşlemek ve düşlediklerini yazmak başlı başına bir savaş

Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’ndeki prömiyerinden sonra yılın en sevilen filmlerinin belki de başında gelen Burning de işte bu haykırışın eseri

Lee Chang-dong’un imzasını taşıyan film, usta yazar Haruki Murakami’nin aynı isimli kısa öyküsünü temel alıyor.

Film yaratıcı yazarlığa da tanrısal bir rol biçmiş! Yeryüzünde yaratıcıyı temsil eden bizler yaratma eylemimiz için düşünmek, düşlemek ve düşlediklerimizi yazmalıyız ya da kendi yeteneklerimiz doğrultusunda üretmeliyiz demiş hem Murakami hem de yazarın eserinden bir şaheser ortaya çıkaran Lee Chang-dong

İnandıklarımızı bir gözden geçirmenin zamanıdır.
Düşünmeye şüphe ederek başlamak zamanıdır.
Düşündükçe düşleyen, düşledikçe var olduğunu hisseden insanlar sayesinde kazanılacak bu kültürel dünya savaşı

Haruki Murakami 10 sayfalık öyküsü Barn Burning’de bunu yapmış. Düşünmüş, düşlemiş, yaratıcı misyonu içerisinde kurgu içinde kurgusallık inşaa ederek bir hikaye oluşturmuş.

Üzerine Lee Chang-dong da öyküyü adeta nakış gibi işleyerek Burning’i Yaratıcı Yazarlık ve ona biçilen tanrısal rol şeklinde bir sanat eserine dönüştürmüş

Kültürel bir cihan harbinin özneleriyiz. Hatta askerleriyiz.

Yolu yok, Don Kişot’um benim, yolu yok, yel değirmenleriyle dövüşülecek.

--

--