Sinemanın Onurunu Kurtarmak İçin DAHA Güçlü, Büyük ve Üstün Bir Yürek Gereklidir Belki de?

Cengizhan Çelik
NAYN.CO
Published in
5 min readJan 17, 2018

Belki çok daha önce yazmalıydım Hamude’yi…

Çok da özledim onu…

Hamude Suriye İç Savaşı’ndan ölmemek için evini, okulunu, sokağını, bakkalını, ve belki de hepimizin hissettiği o çocuklara mahsus olan platonik yaşça büyük aşkını bırakıp Türkiye’ye geldi..

Suriye’nin Dera kentinde ilkokul öğrencilerinin duvaralara slogan yazmasıyla başlayan ve iç savaşa evrilen, yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan trajedide ülkesini hayatta kalabilmek adına terk edenlerin sayısı 5 Milyon

Sınırın hemen öte yakasına geçip Türkiye’de kalan Suriyeli sayısı 3.5 milyon…

Dünyanın geri kalanına dağılan Suriyeli sayısı 1.5 milyon…

Sadece bu datayı bile okuyabilsek keşke! Vicdanımızla değerlendirebilsek, ahlakımızı kaybetmemiş olsak, politize olmasak, ruhumuzu şeytana satmasak

Gerçekten bu 3.5 milyon insanın Türkiye’de bile hareket etmeyip genellikle sınır illerinde kalmasını anlsak…

Bir roman gibi okuyabilsek ve son sayfasında şunu düşünsek;

Bu insanlar savaşın bir gün biteceğine, evlerine, yemeklerine, okullarına, sokaklarına ve hatta yaşıyorsa ( Belki de Macaristan sınırından dönen ) Platonik Aşklarına kavuşacaklar.

Benim hala umudum var böyle diyor sufi Mazhar şarkı sözünü hiç işitmediler ama o umut onlarda da var

Aslında bilmeseler de, tanımasalar da Sezen gibi onlar da Mazhar’dan yanalar…

Kaynaşıyorlar işte azar azar..

Hamude kim mi?

Hamude benim en yakın arkadaşımdı…

Suriyeli Hamude, O tam bir Süper Mario.. Suriye savaşında memleketinden çok uzakta. Arkadaşlarını kaybetti ama yeni dostlar edindi.. Bana aldığım cipslerden dolayı Patato diyor :)) demişim 26 Temmuz 2014'te

Bu güzel yüzlü, muhteşem çocuk mahallemizden taşındı ve benim bir oğlum oldu.. Sina’nın en iyi arkadaşı olurdu muhtemelen…

Hamude nezdinde Suriyeli insanları, komşularımızı, yurdumuzu, ekmeğimizi paylaştığımız bu insanları düşünüyorum çok uzun zamandır…

Umudun öteki yüzü filminden çıktığımda göğsüme koca bir filin oturması, salondan çıkamamam, kendime gelememem ve ülkem adına ağlamaklı olurcasına üzülmemi anlatacağım size…

Film Finlandiya yapımı

FIPRESCI üyelerince yılın en iyi filmi seçildi ve Berlin’de yönetmen Kaurismaki’ye en iyi yönetmen ödülünü getirdi..

Halep’teki savaştan kaçıp Finlandiya’ya düşen göçmen Halid’i, kardeşini ve evini, işini terk eden gömlek satıcısı Wikström’ün hikayesini anlatıyor film…

Geçtiğimiz yıl sadece 32 bin 500 sığınmacıya kapısını açan Finlandiya’dan çıkan DAHA Güçlü, Büyük ve Üstün Bir Yürek böyle bir film yapınca kendi kendime 3.5 Milyon Suriyeli’nin yaşadığı bu ülke sinemasındaki filmleri düşündüm

Yukarıdaki filmler hadi diyelim Huxley’in de dile getirdiği gibi çöplük kültürü…

Peki Bağımsız Sinemacılarımız? Sinemanın gerçekten ruhuna temas eden isimler ne yaptı Suriyeli göçmenler için?

Bu duygularla girdim DAHA filmine…

Film kelimelerle ifade edilemeyecek kadar sert… Bir ara kendi kendime ‘Bu film Midnight Express’ten bile DAHA sert bir film’ dediğimi hatırlıyorum sinemada…

Ben filmi filmin yönetmeni Onur Saylak’tan duymanızın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum;

- Şu anda Türkiye’de Sadece Suriye’den üç milyonu aşkın göçmen var. Gelecekleri belli değil. Umut peşindeler. Bir de onlara umut satan tacirler var. Bu hangi insanı etkilemez? Bu toplumun en büyük sorunu şu; dünü unutuyoruz. O yüzden herkes istediğini yapabiliyor. Geldiğimiz noktada, filmde Gaza’nın ekrana bakması gibi; bir ekrandan rakamların geçip gitmesini izliyoruz, şu kadarı gelmiş, bu kadarı ölmüş… Oysa her biri ayrı bir hikâye.

- Bu filmin en gerçek anı, göçmenlerin tekneye koştukları andır. O sabah beşe kadar ışığı bekledik. İstediğimiz mavilik oluştuğu anda onlarla beraber koşmaya başladı kamera. O duyduğun çığlıklar gerçek. Sonradan öğrendik ki hiçbiri yüzme bilmiyormuş. O yüzden çocuklar suya girmek istemiyor…

Daha fazla merak ediyorsanız gidin izleyin…

Filmi izlerken 3.5 Milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülke için çok büyük bir haksızlık önermemle,

Bu insanların yüzme bilmeden Eminönü — Üsküdar arasını geçemeyecek teknelerle Ege’deki umut yolculuğu gerçeğini aktarabildiği için bir şükran önermesi arasında gittim geldim…

Hala aynı noktadayım…

Kilis’te yaşayan Kilislilerin oranı orada yaşayan Suriyelilerden daha az…

Sadece bu cümle bile bu filmdeki şiddetin bu ülke için haksızlık olduğu inancımı besliyor…

Aynı zamanda Sakarya’da 9 aylık Suriyeli hamile bir kadına tecavüz eden insanların da ülkesiyiz’ diyorum içimden…

Yani film beni benimle tartıştırıyor…

Ancak gel gör ki ülkemiz bu film üzerinden neyi tartışıyor;

İşte sırf bu nedenle bu filmi yazmak istediğimde bu başlığı attım;

Sinemanın Onurunu Kurtarmak İçin DAHA Güçlü, Büyük ve Üstün Bir Yürek Gereklidir Belki de?

Onur Saylak, Hakan Günday, Tuğba Büyüküstün, Ahmet Mümtaz Taylan, Gaza rolüyle tüylerimizi diken Hayat Van Eck’e Sinemanın Onurunu kurtardıkları için bir teşekkür borçluyuz bence…

Bu teşekkürü etme nedenim Suriyeli gerçekliğini aktarmış olmaları değil..

Beni kendi düşünce ve önermelerimle kavgaya tutuşdurdukları için

Gönül ister ki; Kaurismaki gibi ‘Umudun öteki yüzünü gösterip, insana olan inancımızı diri tutsunlardı..

Ama öyle olsaydı Hamude neden benim mahallemde 25 kuruşluk saman gibi bir cipsi yere atıp ona yediren kötülüklere maruz kalırdı?

--

--