Cem Karaca & Dervişan | Yoksulluk Kader Olamaz (1977)

Bu Albümün Nesi Güzel?
nedenozel
Published in
10 min readFeb 4, 2023

Ülkemizde 70’li yılları en iyi anlatan albümlerden biri olan Yoksulluk Kader Olamaz, Cem Karaca ve Dervişan’ın, memleketimiz için bir şans olan birlikteliğinin en önemli eseri olarak ön plana çıkıyor.

Erkin Can SEYHAN | erkin@nedenozel.com

Cem Karaca ve Dervişan

Birkaç ay önce Cem Karaca’yı merkezine alan ilk yazıda bir derleme albümden bahsetmiştik. 1974 yılına ait olan albümde Cem Karaca’nın kariyerinin erken döneminde birlikte müzik yaptığı gruplardan söz ederken de o albümün tek eksiğinin, henüz zamanı gelmemiş olan Cem Karaca & Dervişan birlikteliği olduğuna vurgu yapmıştık. Kendi döneminin ruhunu en iyi şekilde temsil etmekle birlikte gelmiş geçmiş en iyi albümler arasında giren Yoksulluk Kader Olamaz, ikonik albüm kapağı ile insanı ilk görüşte cezbeden ve dinledikçe derinleşmesiyle insanı içine çeken müthiş bir başyapıt. Bu hafta, memleket müziğinin en güçlü yorumcularından biri olan Cem Karaca’yı, bir kez daha uzun uzun anlatma zamanı. Konumuz ise “Yoksulluk Kader Olamaz”. Katılıyoruz ve başlıyoruz.

Albümün şarkı listesi:

1. Kerem Gibi

2. Bir Öğretmene Ağıt

3. Adiloş Bebe

4. İşçi Marşı

5. Maden Ocağının Dibinde

6. Sevdan Beni

7. Vay Kurban

8. Yoksulluk Kader Olamaz

Yazıyı okurken albümü dinlemek için buradan buyurunuz lütfen.

Albümün Kısa Hikâyesi

Cem Karaca, Dervişan | Yoksulluk Kader Olamaz (1977, Yavuz Plak)

Daha önce Cem Karaca’nın Apaşlar, Kardaşlar, Moğollar Ve Ferdi Kleine’a Teşekkürleriyle albümünü anlattığım yazıda Karaca’nın Dervişan öncesi dönemine odaklanmıştık. Hatta Cem Karaca’nın erken döneminin derlemesi niteliğinde olan bu albümde tek eksiğin Dervişan dönemi olduğunu, Yoksulluk Kader Olamaz’a henüz sıra gelmediğini vurguladığımı hatırlıyorum. Tam da o hafta plağını almış bulunduğum Yoksulluk Kader Olamaz albümü, Cem Karaca’nın 70’lerdeki hareketli yolculuğunun önemli duraklarından biri. Bir başka yazıda bu yolculuğu devam ettirirken Dervişan’dan sonraki durak ise Edirdahan ile birlikte kaydedilen Safinaz 33’lüğünden söz edeceğiz. Yoksulluk Kader Olamaz ile başlayan ve Cem Karaca’nın önceki çalışmalarından farklı bir durum var ki o da Cem Karaca ve Dervişan’ın birlikteliği 1974’ten beri yayınlanan çeşitli 45’liklerle sürse de kaydettikleri 33’lükte bu 45’liklerden herhangi bir parça olmaması. Daha önce Kardaşlar ile yapılan 33’lük plak da, bir önceki Cem Karaca yazısında anlattığımız derleme albüm de 45’likler ile biriken bir sürecin bütünleşmiş haliydi. Ancak, Cem Karaca’nın Dervişan ile birlikte kaydettiği Yoksulluk Kader Olamaz, bütünüyle bir 33’lük olarak üretilmiş. Her grubun yeri ayrıdır ama benim için Cem Karaca’nın Moğollar ve Dervişan ile yaptığı çalışmaların sevgisi daha ağır basıyor. Moğollar ile olan birlikteliklerine karşı duyduğum sevgiyi Cem Karaca hakkındaki bir önceki yazıda anlatmıştım. Dervişan ile olan yolculuğun sevdiğim yönü ise başlıca Yoksulluk Kader Olamaz albümü. Fakat bununla da kalmıyor çünkü bu birlikteliğin, bu albüme gelene kadar doldurdukları 45’likleri bir araya getirsek bir başka albüm daha çıkar. Bugün bile unutamadığımız, severek dinlediğimiz Beni Siz Delirttiniz, Tamirci Çırağı, Beyaz Atlı, 1 Mayıs ve Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini gibi pek çok efsane şarkı, Cem Karaca ve Dervişan 45’liklerinde hayat bulmuş eserler olarak memleketimiz hafızasında yerini almış durumda. Ayrıca, ne mutlu ki halihazırda tanışmış olduğum, konserlerde canlı dinleme şerefine nail olduğum Taner Öngür, hem Cem Karaca ve Moğollar döneminin hem de Cem Karaca ve Dervişan döneminin aktörlerinden biri olarak bu dönemlere imzasını atmış. Taner Ağabeye duyduğum sevgi ve saygının da mutlaka bu dönemleri daha çok benimsememde rolü vardır. Şimdi sınıf mücadelesi ile, İşçi Marşı ile akıllarımıza yer edinmiş, 1 Mayıs marşının da 45’lik olarak yayınlandığı ve 1 Mayıs’ın doğrudan çağrıştırdığı 1977 yılının en özel albümlerinden biri olan Yoksulluk Kader Olamaz’ı özel kılan detaylara yoğunlaşalım.

Albümü Özel Kılan Detaylar

Yoksulluk Kader Olamaz plağının iç kapağındaki görsel

Çocukluktan beri okuduklarımdan, dinlediklerimden, izlediklerimden ve hep beraber yaşayıp gördüklerimizden etkilenmiş biri olarak fazlasıyla politize biri olarak yetiştim. Henüz 30 yaşına bile gelmemiş biri olarak zihnimde çok fazla yolculuğun, dönüşümün olduğunu hissettim. Müzik dinleme tarzım ve müzisyenlere bakışım da bu politik hassasiyetlerimle bir hayli temas eder. Geldiğimiz noktada benim için önemli bir ayrım var. Hem politik olarak yakın hissedip hem de severek dinlediğim ve kaliteli olduğuna inandığım müzikler oldu hem de yalnızca müziğine odaklanıp farklı değer yargıları çerçevesinde bağrıma taş bastığım müzikler oldu. Örneğin bugün Orhan Gencebay ve Mazhar Alanson her açıklama yaptığında içimde bir burukluk oluşsa da yaptıkları şarkılardan da kendimi geri koyamam. Bununla birlikte Moğollar’ı, Peyk’i, mor ve ötesi’ni, Pentagram’ı veya BaBa ZuLa’yı dinlediğimde ve onlara karşı sevgimi belirttiğimde ise böyle bir ikileme düşmem. İkinci cümlemdeki örneklerdeki gruplar, halihazırda sahnedeler ve onların varlığı, benim için sanki doğduğumdan beri yanımda olmuş, olmaya devam eden insanların varlığı gibi.

İlk örnekteki isimlerin de müziğini sevip kendilerine, emeklerine saygı duysam da yirmi yıldır yaşadığımız olaylara verdiğimiz tepkiler bağlamında hiç aynı noktada olmadığımız için onlar benim için yalnızca uzaktan tanıdığım, severek dinlediğim ünlü müzisyenler olarak yer ettiler. Bunu kimseye karşı bir eleştiri olarak söylemiyorum, yalnızca zihnimdeki bir duyguyu tarif etmek peşindeyim. Kimseyle aynı şekilde düşünmek zorunda değiliz ve bu yüzden bugünkü kutuplaşma ortamında dahi örnek verdiğim isimlerin hepsinin albümlerini bu sitede kaleme aldım. Bu, benim açımdan bir müziksever olarak onların emeklerine karşı bir saygı duruşu niteliğindeydi. Şimdi ise bu örneği niye verdiğime gelelim. Dediğim gibi örneklerdeki isimlerin hepsi bugün de sahnelerde müziğini yapan isimler ve onları canlı dinleyip bazılarıyla tanışma fırsatı bulduğum için bu yakınlığı hissediyorum. Yoksulluk Kader Olamaz’ı benim için özel kılan en önemli faktör, ben doğmadan neredeyse 20 yıl önce çıkan bir albümün bana bu yakınlığı hissettirmesi. Yoksulluk Kader Olamaz’da imzası olan Taner Öngür’ü zaten Moğollar sahnesinde dinliyorum, yakın geçmişte kaybettiğimiz Sefa Ulaştır’ı da Kurtalan Ekspres ile canlı dinlemişliğim var ama mesele bu değil. Bütün bunlar olmasa dahi bu albümü yaptıkları için bu yakınlığı hissedecektim. 1970’lerdeki Cem Karaca, bizim kuşağın hiç görmediği, izleyemediği, ikonik, efsanevi bir solist. Bununla birlikte kaybetmemizin üzerinden de neredeyse 20 yıl geçti ama sorsanız kaçımız kendimizi Cem Karaca’yla hiç tanışmamış gibi hissederiz ki? Zaten kaybetmiş olsak da bu albümlerle yaşadıkları için bir gün sanki sokakta karşılaşacakmışız da biz zaten onu tanırken o da sanki bizi tanıyacakmış bizi, Ferhan Ağbinin deyişiyle, psikoz oluyoruz. Burada Cem Karaca’nın ve Dervişan üyelerinin ortaya koyduğu kaliteli müzik kadar hem 45’liklerinde hem de Yoksulluk Kader Olamaz albümlerinde işledikleri temaların ve güçlü anlatımlarının büyük payı var. Neredeyse 50 yıl önceki bu albüm, o gün olduğu gibi bugün de toplumun geniş kesimlerinin dertlerine tercüman olma niteliği taşıyor.

Son yıllarda sosyal medya tartışmalarında da çokça gündem olduğu üzere, ülkedeki işçiler ve işçi olduğundan haberdar olmayan işçiler bir araya geldiğinde ülkenin o kadar geniş bir kesimi bir araya geliyor ki aradan geçen 50 yılda dertlerimizin, sıkıntılarımızın ve sömürülme biçimimizin değişmemiş olduğunu yüzümüze açıkça ifade eden albümlerin değeri daha da anlaşılır oluyor. Her şeyi geçtim, dönemi kronolojik olarak tekrardan ele almak isterseniz daha bu albüme sıra gelmeden Cem Karaca ve Dervişan’ın Beni Siz Delirttiniz parçasını dinleyince bile tek bir şarkıda bütün hislerimize nasıl tercüman olunduğuna şahit oluyoruz. Yoksulluk Kader Olamaz ise Cem Karaca ve Dervişan birlikteliğinin taçlandığı bir albüm olarak aynı duyguları ve müzikaliteyi taşıyor. Hatta belki de yılların birikimiyle daha da zengin ve doyurucu bir bütün ortaya çıkıyor.

Daha evvel Yeni Türkü’nün Buğdayın Türküsü albümünü anlattığım yazıda yer alan İşçi Marşı, bir Can Yücel şiiri olarak bu albümde de yer alıyor. Hatta bu albüm, Buğdayın Türküsü’nden iki yaş da büyük. Yani dönemin ruhu, bu müthiş şiiri iki efsanevi beste ile buluşturmuş. Taner Öngür, Cem Karaca hakkındaki söyleşilerinde onun ne kadar iyi şiir bestelediğini ve düzenlediğini anlatır. Bu albümdeki İşçi Marşı’nı ise bizzat kendisi bestelemiş. Albümde Cem Karaca’nın imzasını taşıyan besteler haricinde bir de Sadık Gürbüz bestesi olan Adiloş Bebe var. Cem Karaca’nın bestelerine gelirsek; tüm kariyerinin dersem fazla iddialı olur ama en azından bu albüm özelinde konuşayım, albümün açılış şarkısında zirve yaptığını söyleyebiliriz. Üç Ahmet Arif ve bir Can Yücel şiirinin yanı sıra albümdeki tek Nazım Hikmet şiiri olan Kerem Gibi, Cem Karaca’nın başyapıtlarından biri. Gitar ve piyano ile başlayan ve bir anda gerilime evrilen giriş bölümünü takip eden tiyatral bir Cem Karaca vokali ile Kerem Gibi, nasıl bir albümü dinlemeye başladığımızı derinden hissettiriyor. Bu tür bir cümleyi mutlaka daha önce de kurmuşumdur ama Nazım Hikmet bu şiiri Cem Karaca bestelesin diye yazmış olsaydı ancak bu kadar olurdu. Cem Karaca’nın sözlerini yazdığı tek şarkı ise albümün ismini taşıyan ve finalini yapan parçası Yoksulluk Kader Olamaz. Anadolu pop döneminin efsanelerini sonraki yıllarda da albümleriyle ve konserleriyle dinledik ama bu albümün genelinde olduğu gibi kapanış şarkısında da dönemin farkını ortaya koyan en belirgin unsur deneysellik. Şarkıların hiçbirinde kolaylıkla popüler olmanın yolunu açacak basit unsurlar yok. Bu şarkılar, temeli sağlam bilinirliğini kalitesinden ve emeğe dayalı yapısından alıyor. En azından dijital platformlardaki rakamlara göre albümün en çok dinlenen şarkısının bu olduğu görülüyor. Şarkıyı dinlediğimizde ise dönüp dolaşıp aynı noktalardan geçtiğimizi fark ediyoruz. Cem Karaca diyor ki:

“Bir kilo et seksen lira, tadını unuttum
İnsan gibi yaşamanın adını unuttum

Yoksulluk kader olamaz, kader değildir
Firavunlar bile böyle gaddar değildir”

Cem Karaca ve Dervişan yanlış bir cümle kurmaz. Yoksulluk elbette ki kader değil ama biz bu gerçekliğe bir türlü ikna olamıyoruz. Bize kader biçme yetkisini belli azınlıklara bıraktıkça belirlenen kaderimizin mahkûmu olmaktan kurtulmamız kolay değil. Yoksulluk Kader Olamaz’ın geniş kesimleri temsil ettiğini ifade etmiştim ama bugün geldiğimiz noktada geniş kesimler kendini ne kadar temsil edebiliyor orası maalesef tartışılır. Umarım hepimiz bu albüme kulak vermeyi başarırız.

Cem Karaca ve Dervişan’ın Yoksulluk Kader Olamaz ile aynı yıl çıkardığı “1 Mayıs / Durduramayacaklar Halkın Coşkun Akan Selini” 45'liğinde büyük emeği olan, bir buçuk ay evvel kaybettiğimiz Sarper Özsan’ın “Devrimci müzik” tanımı.

Yoksulluk Kader Olamaz’ın müzik yönüne odaklandığımızda, Cem Karaca’nın Almanya’dan döndükten sonraki solo kariyerinde de birlikte çalıştığı bir virtüözün etkilerini görüyoruz. Albümü dinlediğimizde piyano motiflerinin, tuşluların ne çok güzellik kattığını hissetmek mümkün. Bu güzelliklere imzasını atan isim ise Uğur Dikmen. 60’lı yılların ortasından beri Türkiye’nin çok önemli sanatçılarının çok önemli albümlerinin kahramanı, beyni olmuş isimlerden biri olmasıyla müzikseverlerin büyük saygısını kazanan Dikmen, Yoksulluk Kader Olmaz albümündeki performansıyla tuşlu çalgıların bir albümü ne seviyeye getirebileceğinin en güçlü örneklerinden biri. Aslında ülkemizde, özellikle de Anadolu pop döneminde bu konuda bir zenginlik olduğunu söyleyebiliriz ama dikkatimizi oraya veremediğimiz için pek çok müzisyen isimsiz kahraman olarak kalıyor. Uğur Dikmen için, Dervişan’ın tamamı gibi, isimsiz kahraman olarak bahsetmek zor ama yine de kendisinin katkı sağladığı çalışmaları bu bakış açısıyla ayrıca dinlemekte yarar var. Uğur Dikmen’in halihazırda son çalışmasının Taner Öngür’ün 2022’de yayınlanan Nerden gelip nereye gidiyoruz / Zaman Kırıntıları albümü olması da Dervişan’ı seven müzikseverler için hoş bir ayrıntı.

Moğollar’ın bas gitaristi olarak tanıdığımız Taner Öngür, Yoksulluk Kader Olamaz’da ise gitarist olarak yer alıyor. Yavuz Asöcal prodüktörlüğünde kaydedilen albümde bas gitarların imzasını Murat Töz, davulun imzasını da Sefa Ulaştır taşıyor. Böyle bir ekibin bir araya gelmesinin, o yıllarda ne ifade ettiği aşikâr. Albümde yer alan Ahmed Arif şiirlerinden Sevdan Beni’yi dinlediğimizde memleket usulü progresif rock nedir, nasıl yapılır adlı dersin en önemli örneklerinden biri ile karşılaşıyoruz. Memleket rock müziğinin en sevdiğim özelliği, zamanın ruhunu yakalama konusunda dünyanın geneli ile paralel ilerlemeyi başarmış olması. Biz çok uzun yıllar 70’lerin müziğini Anadolu rock diye tek bir tanıma sıkıştırma alışkanlığına hapsolduğumuz için anaakımın büyük bir bölümünde bu müzikler tektipleştirildi ama neyse ki doğru kaynaklara ve sözlü tarih unsurlarına ulaşabilen, müzikleri albüm olarak keşfedip dinlemeyi, içselleştirmeyi seven insanlar o yıllardaki çeşitliliği öğrenebiliyor. Cem Karaca’nın farklı gruplarla yaptığı birtakım şarkıların, benim diyen dünyaca ünlü progresif rock eserleriyle nasıl benzer kategorilere dahil olduğunu anlamak için örnek bol. Özellikle de bu albümden bir yıl sonra Edirdahan ile birlikte kaydettiği Safinaz albümü, bunun güçlü bir örneği.

Son olarak albümün efsanevi albüm kapağına değinmekte yarar var. Henüz hangi şarkının hangi albümde ya da 45’likte olduğunu bilmediğim, şimdiye göre çok daha toy bir müzik dinleyicisi olduğum yaşlarda bile Cem Karaca’nın bütün diskografisinde en sevdiğim albüm Yoksulluk Kader Olamaz’dı çünkü albümün kapağı, içeriği hakkında fazlasıyla ön bilgi veriyordu. Değil Türkiye’nin, dünya çapında bildiğim bütün albümlerin arasında bile Yoksulluk Kader Olamaz kapağındaki fotoğrafın bendeki yeri çok büyük. Solisti ön plana çıkarmayan, grubu kolektif bir unsur olarak, olması gerektiği gibi sunuluyor. Ayrıca birbirine geçmiş, ne dediği anlaşılmayan yazıların üzerinde net bir şekilde kendini belli eden “YOKSULLUK KADER OLAMAZ” ifadesi, her sorunun temeli olurcasına güçlü bir şekilde kendi gerçekliğini ve önceliğini vurguluyor. Kesinlikle kült bir kapak. Kıymetli dostum Batıkan Baksı ile de bu konuyu konuşmuştuk; sonraki yıllarda aynı albüm farklı bir kapakla basılmış ve yalnızca Cem Karaca’nın, muhtemelen albüm fotoğrafı olarak bile çekilmemiş bir fotoğrafı kullanılmış. Buna belli bir zamana kadar çok dertleniyordum ama 2018 yılında İspanyol plak şirketi Pharaway’in bu plağı yeniden orijinal kapağı ile basması bizleri bir nebze teselli etti. Plağın içinden Cem Karaca’nın döneme dair çeşitli fotoğraflarından oluşan bir poster çıkması ise beni ayrıca mutlu etti. Arşivimde yer aldığı için gurur duyduğum bir plak.

Okuma Önerileri

Bir önceki yazıda ilk defa kullandığım bu başlığa yeniden ihtiyaç duydum. Çünkü albüm hakkında çeşitli akademik kaynaklardan birtakım alıntılar yapmayı planlıyordum. Ancak o kaynaklara başvurmamış olduğum haliyle bile yazı o kadar uzun oldu ki bulduğum iki değerli akademik çalışmayı okumak isteyenler için ayrıca paylaşmak istiyorum.

Mehmet Atilla GÜLER ve Serter ORAN: “Emeğin Özneleşmesi Bağlamında Türkiye’de Politik Rock’un Gelişimi”

Mehmet Atilla GÜLER: 1970'li Yıllarda Türkiye İşçi Sınıfını Cem Karaca Şarkıları İle Okumak

“Cem Karaca’nın Hayatı, Müziği ve Yalnızlığı”nı Belki Gerçek Yapmaya isimli kitabında da çalışmış olan Mehmet Atilla Güler’e ve Serter Oran’a emekleri için teşekkürü borç bilirim. Bu iki çalışma, Yoksulluk Kader Olamaz’ın dönemin politik ortamında nasıl bir anlam taşıdığını bir hayli iyi anlatıyor.

Kapanış

Albüme ve albümde emeği geçen sanatçılara dair söylenebilecek her şeyi uzun uzun söylediğimi düşünüyorum. Bu sefer kapanış paragrafına dair söylemek istediğim tek şey, epeydir ilk paragrafı yazılmış halde bilgisayarımın masaüstünde beni bekleyen bu yazıyı sonunda tamamladığım için mutluyum. Tam da bu cümleyi yazarken hatırlıyorum ki üç gün sonra Cem Karaca’yı kaybettiğimiz o şubat gününün on dokuzuncu yıldönümü olacak. Bu vesileyle memleket müziğinin en büyük ustalarından birini, en güçlü yorumcusunu etkisi her geçen yıl derinleşmeye ve büyümeye devam eden bir hasretle anıyoruz. Bu yazı da kendisini anmak için bir vesile olduysa ne mutlu bana.

Bu Albümün Nesi Güzel’den bu haftalık bu kadar. Eğer beğendiyseniz Medium hesabımızı takip etmenin yanı sıra podcastimizi takip etmek için Spotify, sosyal medya hesaplarımızı takip etmek için ise Twitter ve Instagram hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz. Paylaştığımız çalma listelerine ulaşabileceğiniz Spotify profiline de buradan ulaşabilirsiniz. Yazımızı okuduğunuz için çok teşekkürler. Tekrar görüşmek üzere!

--

--

Bu Albümün Nesi Güzel?
nedenozel

Hayatımıza girdiğinden beri güncelliğini ve kıymetini her zaman korumuş, müzik hafızamızın derinliklerine işlenmiş kült albümleri inceliyoruz.