Dr. Skull | Rools 4 Fools (1992)

Bu Albümün Nesi Güzel?
nedenozel
Published in
10 min readDec 10, 2022

Türkiye’nin öncü heavy metal gruplarından Dr. Skull’un Rools 4 Fools albümü, ülkemizdeki heavy metalin emekleme döneminden çıkıp olgunlaşmaya başladığı zamanların bir eseri olarak kült niteliğine sahip.

Erkin Can SEYHAN | erkin@nedenozel.com

Dr. Skull

Türkiye gibi, tarihi oldukça çetrefilli ülkelerden birince yaşayınca retrospektif olarak dönüp baktığımızda farklı dönemleri, farklı bağlamlarda sevmek durumunda kalıyoruz. Örneğin, müziğini veya sinemasını çok sevdiğimiz bir dönem ekonomik ve sosyal olarak öyle berbat bir döneme denk gelebiliyor ki bizimle aynı yerden bakmayan insanlar için o dönemler kâbustan beter bir biçimde anlatılıyor. Bu pek çok farklı alanı birbiriyle karşılaştırırken rastlayabileceğimiz bir durum. Bu ortamda, 1980’lerin ortalarında başlayan ve o döneme dair anlatılan her şeyi bana çok mistik gelen, 90’ların başlarında ise ilk olgun meyvelerini veren bir olgu var: Türk heavy metali.

Gerçekten de bu döneme dair duyduğum pek çok isim ve olgu, bende büyük bir gizeme sahip. İstanbul’un Kadıköy, Beşiktaş, Beyoğlu ve Bakırköy gibi bölgelerinde farklı ekoller yaratan metalci abiler ve onların dinlediği birtakım gruplar, özellikle aralarından bazılarıyla tanışma şerefine nail olduğum günlere kadar benim için epey ulaşılmazdı. Kaldı ki bu işin Ankara ve Bursa tarafı da çok güçlüydü ama ben farklı şehirlerde olmuş bitmişlere daha sonra aşina olacaktım. Bu yazıya konu olan grubu sevmemde dolaylı yoldan büyük emeği olan Çağlan Tekil ve onun gibi pek çok isim, kendilerini sosyal medyadan bulabileceğimi gördüğüm ana kadar çok ulaşılmaz geliyorlardı. Çünkü belli bir yaşa kadar metal konserlerine gitmem de ihtimal dahilinde değildi ve gitsem de yıllarca uzaktan merak beslediğim insanlara karşı normal bir “merhaba” demek pek kolay olmadığı için onlarla iletişim kurmak için birkaç büyük konser eskitmem gerekiyordu. Sonraları eskittim de zaten… Tabii bu noktada, yine Çağlan Tekil kadar Dr. Skull sevmemde emeği olan Hammer Müzik’in de büyük payı var. Tabii Dr. Skull hayranlığımın bir anda patlaması ve Rools 4 Fools’un benim için büyük bir tutkuya dönüşmesi oldukça hızlı cereyan etmişti. Bu seferlik, albümün kısa hikâyesi yerine kişisel bir öyküyle bu durumu anlatacağım ama ilk olarak her zamanki gibi albümün parça listesini görelim:

1. Metal on Metal

2. Rules for the Fools

3. Way Home

4. Rolling Over

5. Samantha

6. Little Beach

7. The Battle

8. Princess

9. Rain

Yazıyı okurken albümü dinlemek için tıklayınız.

Dr. Skull ve Rools 4 Fools ile tanışmam

Dr. Skull | Rools 4 Fools (1992, Ada Müzik)

Hayatımda müziğe mesafeli olduğum ve daha çok tiyatro izlemeye başladığım bir dönemde -ki 2018’in sonları ve 2019’un başlarından söz ediyorum- memleket müziğinin benim için mistik unsurlarından birinin ismini sık görmeye başlamıştım: Dr. Skull. Yani grubu çok yüzeysel tanıyan ben bile heyecanlanırken esas hayranlarının nasıl duygulara kapılmış olduğunu kestiremiyordum ama sonuç olarak Dr. Skull, İstanbul ve Ankara’da olmak üzere iki konser duyurusu yapmıştı. Birkaç ay evvel otuzuncu yıl maksadıyla düzenlenen Speed Metal Attack’ı ailevi sağlık durumlarından dolayı kaçırmış olmanın yarattığı sızı halen yüreğimdeyken Dr. Skull konserinde güzel bir teselli bulabileceğime inanıyordum. Tabii bu süreçte, hayat yoğunluğu ve can sıkıcı birtakım durumlardan dolayı konsere gitme konusunda kararsızlıklarım varken birkaç metalci büyüğüm bu kararsızlığa şahit olunca “Manyak mısın oğlum, nasıl bir kararsızlık bu?” diye beni şefkatli ama sert bir şekilde uyardılar. Zira, bu tarihi bir olaydı ve günün birinde çok daha sıkı bir Dr. Skull hayranı olmam son derece muhtemeldi. Pentagram’a hayranlığım büyüdükten sonra yakın geçmişte kaçırdıklarım nedeniyle duvarlara kafa atmayı düşünmüş biri olarak bu kez yüreğimde böyle bir tahribat yaratmama kararı aldım ve Hammer Müzik’e koşup şu an yazıyı yazarken bile karşımda parlayan 148 numaralı bileti Enis Ağabey’den aldım.

Grubun İstanbul’daki konseri, afişte “Dr. Skull Albümler Lansman Gecesi” diye tanımlanırken esasen “Dr. Razor (Razor grubunun Dr. Skull Tribute projesi) feat. Baştepe, Ersöz, Alper, Mustafa, Serdar (Dr.Skull)” olarak lanse ediliyordu. Bu konserde çok fazla güzel detay vardı ama hatırladıklarım; İlk olarak Dr. Razor’un başladığı konsere parçalar ilerledikçe dahil olan Dr. Skull başta olmak üzere hemen her metalci arkadaşımın orada olması ve Takas Pazarı’nın hazırladığı Dr. Skull özel sayısı idi. Konser sonunda Hammer Müzik tarafından basılan yeni baskı plakların ve çeşitli materyallerin imzalanması sırasında pek çok insanın aşırı duygusal hallerine şahit olduğumu hatırlıyorum. Bu büyülü gece sonunda kendimi Dr. Skull’a hayran bir müziksever olarak bulmaya başladım ve grubun remastered olarak dijital platformlara yüklenen albümleri ile yoğun mesai harcamaya başladım.

Dr. Skull

Dr. Skull’un yolculuğu 1983 yılında Ankara’da başlarken grubun 1994’e kadar süren yolculuğunda üç stüdyo albümü (Wory Zover, Rools 4 Fools, Hershey Yolunda!?) ve yine metalci büyüklerimizin o gizemli dünyalarında şanslı ve sınırlı kişilerin ulaştığını tahmin ettiğim bir ‘self-released’ kaset çalışmaları var. Özellikle 1990 ve 1992 yıllarında yayınlanan Wory Zover ile Rools 4 Fools’un grubun çok sevilen albümleri olduğunu ifade etmek mümkün. Wory Zover’ın ismi ise tam bir efsane. Bir dost meclisinde şahit olduğum üzere bu ismin matbaa ile yaşanan bir anlaşmazlık sonucunda bu şekilde yazıldığını, esas niyetin “War is Over” olduğunu öğrenmiş ve kahkaha atmıştım. Hatta doğrudan dinlediğim bir anı olmasa da varsayım olarak ikinci albümde de benzer bir durumun yaşanmış olabileceğini düşünüyorum. Çünkü albümün ismi, eski küpürlerde “Rules for Fools” olarak da geçiyor. Yani “Aptallar İçin Kurallar” olarak. 1992’de yayınlanan ve yazımızın konusu olan Rools 4 Fools ise benim için yerli heavy metalin en önemli olgunlaşma belirtilerinin yaşandığı yıla tekabül ediyor. Bu, tamamen kişisel bir yorum çünkü Dr. Skull, Pentagram ve Metalium ile birlikte benim en sevdiğim üç yerli metal grubundan biri. 1992 ise Pentagram’ın eşsiz albümlerinden Trail Blazer’ın da dinleyiciyle buluştuğu yıl. Bu yüzden, 1992 dendiği vakit yüzüm gülümser. Temsil ettiği alt kültür ile memleket hafızasına güçlü bir şekilde işlenmeyi başaran Dr. Skull, Rools 4 Fools albümünde tam bir resital sunuyor.

Albümü Özel Kılan Detaylar

Dr. Skull

Dr. Skull denildiğinde akla belki de ilk gelen albüm olan Rools 4 Fools, benim eskilerde taşıdığım bir önyargının aksine, dönemine göre çok üst düzey bir metal albümü. Benim kişisel önyargılarımı oluşturan faktör ise, edebiyat derslerinde de konusunun geçtiği gibi bir kültür yeni yeni oluşurken o dönemlerde ortaya içerik ve teknik bakımından çiğ işlerin çıkmasının gayet normal kabul edilmesi. Yani normalde eskiye meraklı bir insan olarak Türkiye’de yeni filizlenen kültürler bağlamında ayakları yere basmayan örnekler gördüm. Bu, adeta bir şeyi öğrenme sürecinde olmakla öğrenme sürecini çoktan aşıp o alanda döktürmek arasındaki fark gibi. Bir süreç yani. Ancak bu albüm, dönemin elverdiği teknik koşullardan bağımsız olarak değerlendirildiğinde kusursuza yakın bir heavy metal klasiği. Hemen hemen tüm şarkılar; içerik ve düzen bakımından olgunlaşmış bir ekolün ürünü gibi duyuluyor. Dr. Skull, Türkiye’de yeni filizlenen bir kültürün öncülerinden olarak ikinci albümü Rools 4 Fools’ta bir şeyleri o kadar fazla aşmış ki geriye, bu albümü çok geç keşfeden bana yalnızca pişmanlık duymayı bırakmışlar. Kaldı ki grubun ilk albümü Wory Zover’ın da bu anlamda Rools 4 Fools’tan pek bir eksiği yok. Benim ikinci albümlerini yazma gerekçem, kişisel olarak kendimi daha yakın hissetmemle ilgili.

Albümün bir diğer önemli tarafı da, tabii ki dönemin ruhuyla alakalı olarak, yüksek bir bilince sahip olması. Müziğin her şeye rağmen içeriğinin çok daha önemli olduğu bir dünyanın ürünü olarak ortaya çıkan albüm, müziğin başrolündeki isimler haricindekilerin müziğe her şeyden çok yön verdiği güncel vaziyetin aksine içeriği ile son derece güçlü ve politik bir albüm. Tabii heavy metalin içerdiği politik unsurların kıymetli bir tarafı, zamansız oluşlarıdır. Özellikle günümüzdeki kutuplaşma ortamı, müzikteki politik dokuları da gündelik siyasetin diline sıkıştırma eğilimine sahip. Ancak, heavy metalin o zamanlarda ortaya koyduğu ruh, tek bir kişiyi veya güncel bir durumu eleştirmekten ziyade sistemin kendisini hedef aldığı için daha özel bir anlam taşıyor. Dr. Skull’ın bu albümünde, Hacettepe Üniversitesi’nde öğrenim gören dört tıp öğrencisi, insanlığın ve dünyanın çarpıklıklarına karşı gelerek “aptallar için” birtakım kurallardan söz ediyorlar. Murat Baştepe, Murat Ersöz, Mustafa Erman ve Alper Yarangümeli’nin bu albümde ortaya koyduğu eserler ise halihazırda yerli heavy metalin en önemli eserleri arasında kabul görmeye devam ediyor. Bugün bile grupla ilgili bir bilgi, içerik veya haber olduğunda artık torun sahibi olan insanlar da o yılları hiç yaşamamış gençler de heyecanlanıyor, meraklanıyor.

2019'da gerçekleştirilecek konserin hazırlıkları

Albüme yönelik ilgimi çeken detaylardan biri de Ada Müzik. Bilenler bilir, halihazırda yolculuğuna devam eden Ada Müzik, 1986’da kurulduktan sonra aradan geçen 36 yılda kendine özgü bir ekolü temsil etmiştir. Ada Müzik ile uzun yıllar çalışan belli başlı birkaç isim arasında ise Bülent Ortaçgil, Bulutsuzluk Özlemi, Kesmeşeker ve Mehmet Güreli gibi farklı isimler var. Dr. Skull bu isimlerle kıyaslandığında tür olarak daha radikal bir yerde duruyor. Ancak, Ada Müzik’in genel olarak ortaya çıkardığı işlerin geri planında birtakım ortak değerler var. Bunların başında ise hemen hemen her albümde politik ve sosyal unsurların ön planda olması geliyor. Dr. Skull, hem içerik bakımından hem de o dönemki müzik endüstrisinde konumlandığı ekol bakımından yalnızca bir alt kültürün öncüsü değil; içerik ve müzikalite bakımından da duruş sahibi bir grup olarak yolculuğuna devam ediyor.

Albümü parça parça övmekten ziyade daha çok taşıdığı değerler ve anlam üzerinden konuşmayı doğru buluyorum. Ancak, yine de en sevdiğim iki Dr. Skull parçasının bu albümün açılışını yaptığını ifade etmeliyim. Birbirinden farklı ruh hallerinde dinlediğim bu iki parça, albümün çok güçlü bir giriş yapmasına katkı sağlıyor. İlk parça tabii ki Metal on Metal, ikincisi ise albümün en meşhur parçalarından Rules for the Fools. İlk parça doğrudan heavy metal ve hatta thrash metal sound’u ile ön plana çıkarken Rules for the Fools ise, ballad gibi başlayan ve ilerleyen dakikalarda klasikleşmiş bir heavy metal parçasının gücüne ulaşan trafiği ile dikkat çekiyor. Benzetmem mazur görülsün, parçanın üç dakikasından fazla bir kısmına hakim olan enstrümantal bölüm ve solo, bana yeryüzündeki en sevdiğim heavy metal grubu Iron Maiden’ı anımsatıyor. Bu iki parça, defalarca kez vurguladığımız üzere Türkiye’de heavy metalin emekleme yıllarını temsil eden bir grup tarafından öyle bir üretiliyor ki sanki bu türün patenti memleketimize aitmiş gibi hissetmemek elde değil. Özellikle Rules for the Fools’un her bir saniyesine, geçişine, aksiyonuna odaklanınca insanın duygulanmaması elde değil. Nakarattaki back vokallerin yarattığı büyü ve gitarların işlediği ince süslemeler, şarkıyı çok nitelikli bir seviyeye taşıyor. Metal on Metal’in hip-hop bölümündeki I’ve Got The Power göndermesi ise belki bugünden bakılınca basit bir gönderme ama o dönem için düşününce öyle zannediyorum ki deneysel ve lezzetli bir detay olarak öne çıkıyor.

Aptülika’nın klasiklerinden bir Dr. Skull konseri çizimi

Albümü unutulmaz kılan değerleri çözümlemek ve deşifre etmek işin önemli bir boyutu tabii ama Dr. Skull’ın ve Rools 4 Fools’un zamansızlığını, kıymetini, asla unutulmayacağını doğrudan kanıtlayan esas durum belki de ortaya çıkan sonuçla da ifade edilebilir. Dr. Skull ismini aklımızdan çıkaralım ve 1983’te yolculuğuna başlayıp 1994’e kadar sürdürmüş, aradan geçen 30 yıla yakın bir süre boyunca hasretle beklenmiş ve geri döndüğü vakit az sayıda nostalji meraklısı müzikseverle değil de farklı kuşaklardan çok sayıda heyecanlı insanla bir araya gelmeyi başarmış kaç tane yerli grup sayabiliriz bilmiyorum. Dr. Skull, Moğollar’ın yıllar sonra bir araya geldiği örneğin aksine yeniden kesintisiz bir müzik yolcuğuna girmedi ama 2019’da gerçekleştirilen konserler başta olmak üzere yeniden yayınlanan albümler ve yeni çalışmalarla birlikte kendi kitlesinde geniş bir heyecan yarattı.

Kapanış

6 Mart 1988, Dr. Skull Hacettepe Üniversitesi konseri. (Fotoğraf: Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi)

Murat Beşer’in meşhur “Doktorlar ve hastaları” başlığından yola çıkarak “ilaç gibi” benzetmesini yapabileceğimiz bu yeniden buluşma, bir de Showy Zover adı altında bir konser albümü ile taçlandı. 2019 yılındaki Ankara konserinin kayıtlarından derlenerek yayınlanan albüm, 2021 yılında dinleyicilerle buluşurken bundan birkaç gün önce gelen Under Cover (Dr. Skull Tribute) albümü de yıllar sonra doktorunu bulmuş hastalar için yepyeni bir güzellik olarak karşımıza çıktı. Razor grubunun bu albümdeki Metal on Metal performansı, destansı olmuş. Ayrıca yazıda isminden söz ettiğim ve yine çok büyük saygı duyduğum Metalium da bu albümde, Wory Zover albümünden The Gate of Brandenburg parçasını yorumlamış. Albümün benim için ön plana çıkan iki performansı olarak önermiş olayım. Ayrıca, albümün tamamını da dinlemenizde yarar var tabii ki. Ben bu yazının genelinde olduğu gibi kişisel duygularımı ön plana çıkararak bu iki parçayı öneriyorum.

2019'daki Dr. Skull konserinden sonra imza topladığım anlar. (Fotoğraf: Cem Gaygusuz)

Dr. Skull’a içten içe o kadar büyük bir saygı besliyorum ki bu yazıya nasıl başlayacağımı ve tamamlayacağımı kestirmek çok güç oldu. Ancak, onların müziklerini ele alırken gördükleri saygıdan çok etkilendiğimi ve olaya albümlerdeki şarkılara geniş biçimde odaklanmaktansa buradaki pek çok yazıdaki gibi bir albüm üzerinden Dr. Skull’ın bana ifade ettiklerini ve farklı insanlarda gözlemlediğim saygınlıklarını anlatmayı daha uygun buldum. Birçok müzisyen, müzik dinleyicisi, müzik yazarı ve gazetecinin; Dr. Skull yeniden sahneye çıkacağı zaman nasıl heyecanlandığını gördüğümde durumun ciddiyetini anlamıştım. O konserden sonra sosyal medya hesabımda, bu duyguları konserden önce de taşımamış olduğum için hayıflanarak “Artık ciddi bir Dr. Skull hayranıyım” yazmıştım. 24’ündeki konserden iki gün sonra 26’sında Pentagram konseri vardı ve konser sonunda, o gün son kez gördüğüm Çağlan Tekil ile sohbet ederken, kendisi bana “Seni de Dr. Skull fanı yaptık ha?” diyip gülmüştü. Ben de, “Evet abi” diyip gülmekle beraber içten içe “Aman abi, ben dünkü çocuğum sizin yanınızda” hissiyatıyla mahcup olmuştum. O akşam da benim pandemiden önce gittiğim son konserin olduğu akşamdı zaten. O dönemin üzerine bir süre müzikten ve müzik ortamından uzak kaldım. Sonrasında belki yenilenip geleceğimi biliyordum ama o gün, kişisel olarak bir dönemi kapatmış olduğumdan ve bu dönemin kapanışında ön plana çıkan isimlerin Dr. Skull, Çağlan Tekil ve Pentagram olarak yıllarca aklımda kalacağından henüz haberim yoktu. Şimdi dönüp baktığımda sıkı bir dönüm noktası olduğunu görüyorum. İyi ki beni tatlı sert fırçalayan metalci büyüklerimin sözünü dinlemiş ve günlük bir atalet haliyle bu konsere gitmemek gibi bir kerizlik yapmamışım. Umarım tekrarı yaşanacak olan bir anıdan bahsediyorumdur. Ancak yine de, 2019’da yaşadığım çok özel olacak. O güne vesile olan Hammer Müzik, Laneth, Çağlan Tekil, Razor ve tüm emeği geçenlere de teşekkür ederek yazıyı sonlandırıyorum. İyi ki varsın Dr. Skull, saygılar!

--

--

Bu Albümün Nesi Güzel?
nedenozel

Hayatımıza girdiğinden beri güncelliğini ve kıymetini her zaman korumuş, müzik hafızamızın derinliklerine işlenmiş kült albümleri inceliyoruz.