Dalış ve Uçuş

Nevcan Uludaş
Neptün Sualtı Merkezi
3 min readJul 3, 2017

Dalış yaptıktan sonra uçuş yapmamamız gerektiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün sizlere dalıştan sonra ne kadar uçmamamız gerektiğinden bahsetmeyeceğim. Bunu zaten DECO 2000 tablosuna bakarak hesaplamayı biliyorsunuz.

DECO 2000

Bugün kü konumuz uçaklardaki kabin içi basıcı. Hangi durumlarda ne kadar etkileniriz? İşte tam olarak bu sorunun cevabını vermeye çalışacağım.

Normal bir uçuşta kabin içi basınç 6.500–8.000 ft. (yaklaşık 2.000–2.500 metre) irtifada gibi tutulur. Böyle bir irtifada üzerimizde hissettiğimiz basınç 0,75 ATM civarındadır.

ÖNEMLİ BİLGİ: Bahsi geçen irtifa değerleri uçağın o anda bulunduğu yükseklik değeri değildir. Kabin içi basınç her zaman uçağın dışındakiden daha fazladır.

Peki bu ne anlama geliyor?

Gelin eski bilgilerimizi hızlıca güncelleyelim. Deniz seviyesinde havanın üzerimize uyguladığı kuvvet 1 ATM olarak kabul ediliyordu ve her 10 metre derine indikçe suyun uyguladığı kuvvet de buna eşitti. Suyun uyguladığı kuvvete hidrostatik basınç, havanın uyguladığı kuvvete atmosferik basınç deniyordu. Mutlak basınç ise bu ikisinin toplamına eşitti.

Mutlak Basınç = Hidrostatik Basınç + Atmosferik Basınç

Mutlak Basınç = (Derinlik / 10) + 1 şeklinde formülleştirilebilir.

Yani 10 metre derinliğe inerken maruz kaldığımız basınç 1 ATM’den 2 ATM’ye arttığı için vücudumuzdaki tüm hava boşlukları %100'lük bir sıkışma eğilimi gösterecek. Ancak daha derinlere gittiğimizde bu değişim oranı azalacaktır. Örneğin 20 metre derinlikten 30 metre derinliğe doğru ilerlerken maruz kalacağımız basınç 3 ATM’den 4 ATM’ye çıkacaktır. Bu da %25'lik bir artış anlamına gelir. Tam tersini düşünecek olursak 30 metre derinlikten 20 metreye yükselirken tüm hava boşlukları %25 genleşme eylemi gösterecektir.

Dekompresyon hastalığı temelde dokularda birikmiş azot gazının, basıncın aniden düşmesiyle birlikte, birden genleşmesi sonucu kabarcığa dönüşmesi ve bu kabarcığın dokuya zarar vermesi ya da tıkaması sonucu oluşan rahatsızlıktı. Siz uçağa bindiğinizde 6.500–8.000 ft. (yaklaşık 2.000–2.500 metre) irtifada 0,75 ATM civarında olan kabin basıncı 1 ATM’ye göre %25'lik düşüş göstermiş olacak. Bu da tıpkı 30 metre derinlikten 20 metre derinliğe aniden çıkmak ile aynı etkiye sahip olacaktır.

Uçakta oksijen maskelerinin düştüğü acil durumlarda kabin içi basınç otomatik olarak 12.000–14.000 ft. (yaklaşık 3.500–4.000 metre)’ye yükselir. Bu da kabin içi basıncın düşmesine neden olur. Böyle bir durumda vücudunuzda biriken azotun kabarcığa dönüşme ihtimali daha çok artacaktır.

16.000 ft. (yaklaşık 4.800 metre) dolaylarında bize etki eden basınç 0.5 ATM olurken, 35.000 ft. (yaklaşık 10.500 metre) irtifada ise sadece 0.25 ATM kadardır. Burada alınan riskin ne kadar büyük olduğunu siz de görebiliyor musunuz? Yani sorunsuz bir dalışın ardından yeterince beklemeden uçağa binerseniz, uçuş sırasında dekompresyon hastalığına yakalanma ihtimaliniz oluyor.

PEKİ NE YAPMALIYIM?

Öncelikle tavsiyemiz DECO 2000 tablosuna uymanız yönünde. Yüzey beklemesi süre zarfında vücudunuz biriken azotu atacak ve uçuş artık sizin için bir risk teşkil etmeyecektir.

Uçuşunuz ve dalışınız arasında yeterince bekleme zamanı yoksa zenginleştirilmiş hava nitrox’u dalışlarını yada daha sığ dalışları tercih edebilirsiniz. Bir başka yöntem ise dalıştan sonra doktor kontrolünde saf oksijen solumak olabilir. Saf oksijen solumak azot atımını kolaylaştırmakla birlikte bilinçsiz kullanılması sonucunda daha büyük risklere yol açabilmektedir.

eCCR kullanımlarında makina size sürekli olarak soluyabileceğiniz en yüksek oksijeni verdiği için (doğal olarak en az azotu veriyor) vücudunuzda asgari azot birikimi olacaktır. Bu yüzey beklemesi süresinin aşırı düşmesine, hatta bazı dalışlarda hiç birikmemesini sağlamaktadır.

UNUTMAYIN ÖNCE GÜVENLİK !!!

--

--