29 maç sonunda: Düşeş iyi, zar atmak kötü

noavas
[noavasblog]
Published in
4 min readDec 27, 2016
Düşeş: Ya son dakika takıma katılmasalardı?

Sezon başını hatırlayalım. Kupa finalinde one more cup of coffee diyen Vitor Pereira’yı analım. Ve gelgitlerle dolu, maddi manevi heba edilmiş bir sezonun ardından karalar bağlamışken, nasıl rakiplerinin sadece 1 galibiyet gerisinde, Avrupa’da yoluna devam eden bir Fenerbahçe’ye tanıklık ediyoruz irdeleyelim.

2015–2016 sezonundan başlayalım

2015–2016: Sadece Melo’nun ~10 kırmızı kartının görmezden gelindiği ve Fenerbahçe’nin, son virajda liderken otobüsü kurşunlanarak yarıştan mental olarak men edildiği sezonda Galatasaray’ın şampiyonluğuna şahit olduk. Dualarla himmetlerle gelen şampiyonlukların 20. yılıydı, garipsemedik.

Ertesi sene ayağa kalkmalıydı Fenerbahçe, onca dahili ve harici ızdırapların içinde. Nitekim günün şartlarında tek kozunu çekti Aziz Yıldırım. Transfere yüklen! Bıyıklı sportif direktör. Agresif hücum futbolu vaad eden akademisyen teknik direktör. Naniler, van Persieler, Markovicler. 38.000 kombine. Peri masalı gibi Ağustos. Sonrası malum. Her ne kadar Beşiktaş’ın geçen yılki şampiyonluğunda 1996–2000 yıllarına benzer rüzgarların izi olsa da, taraftarını memnun edemedi Fenerbahçe. Bir önceki yıl 5 atıp liderliğe yükseldiği Rize deplasmanı dönüşünde yaşadığı travma ile kırılan Fenerbahçe, bu yıl da Braga deplasmanındaki hakem katliamı ile gardını düşürüyordu.

Dışarıdan koruyalım ama içeriye de bakalım. Birçok yanlış vardı ve onca yanlışın sonunda, kupa finalinde elindeki kahve soğumadan kovulmalıydı Vitor Pereira.

En kara ağustos

“Bunu kovalım da yeni gelecek hocanın başarılı olacağının garantisi var mı?” dedi Aziz Yıldırım, mealen. Elbette garantisi yok. Ama Pereira ile hazırlık kampı geçirmenin ne kadar yanlış olduğunu hepimiz görüyoruz. Nihayet yollar ayrıldı. Ama özellikle 2015'in büyülü ağustosundan sonra, 2016 kara bulutlarla kaplıydı. FFP bizim köye de geldi. Nani gitti. RvP gitmeye yeltendi. Gökhan Gönül, Caner Erkin yuvadan ayrıldı. Başka ayrılanlar da oldu. Birkaç bonservissiz transfer ve Nani’den gelen parayla Skrtel alındı. Kısaca pek umut yoktu.

Düşeş

Tüm kara bulutların arasında, Advocaat’ı buldu Fenerbahçe. Teknik direktör kalibresinde 2 yardımcı ile, kendinden emin, ne yapacağını bilen, olgunluğuyla realiteden ödün vermeyen, mazisi farklı ülkelerde başarı ve başarısızlığı harman etmiş bir tecrübe. Bugün hepimiz dilerdik ki Mayıs ayında başlasaydı göreve. Ama plan henüz işlemedi genlerimize.

Evet Aziz Yıldırım düşeş attı. Düşeş atmak iyi ama zar atmak kötü. Sorun ve taraftarın (u)mutsuzluğu da bu zarda gizli. Vizyon > Politika > Plan > Hedef değirmenine uğramadan alınan kararlar ve sonuçları, tribünlere de yansıdığı üzere taraftarı uzun yıllar sonra resmen küstürdü. Takımına bu kadar ilgisiz bir Fenerbahçe’yi, 35 yaşındaki ben, bugüne kadar görmedim.

Bir düşeş de Sow ve Lens ile geldi. 16 milyon Euro’ya ağlaya ağlaya sattığımız Sow, ertesi yıl dönmek istedi. Takımın transfer ihtiyaçları bağırırken, Advocaat kulübünde mutsuz eski öğrencisi Lens’i kulağından tutup getirdi. Transfer sezonunun son dakikasına kadar bir 10 numara beklendi, olmayınca o da van Persie terapisine gitti.

Özetle, hatalarla başlayan sezon, eksiklerle ama bir nebze de olsa umutla başladı. Ama yönetim, kriz anlarında bir şekilde işi kotarsa da, asli görevlerinden biri olan planlamada sınıfta kaldı.

Sezon başladı

Bir umuttur yaşatan insanı, en çok da Fenerbahçeli’yi. Umdu yine taraftar ama felaket girdik yarışa. Resmen motor çalışmadı startta. 3 günlük hocaya kimse kızamadı bile. Hele hele takımdaki eksikler bağırırken.

Ama düşeş attığımızı orada anladık. Ağlayıp karalar bağlamadı kurt Hoca. Belli ki çok değerli donanımlara sahip yardımcılarıyla bir çıkış yolu buldu Fenerbahçe’ye. Malzeme buysa, yemek de o malzemeyle yapılır ve pekala karın doyururdu. Yer sofrasını kurdu ve soğanı, domatesi, ekmeği koydu önümüze.

Direkt futbol diye tabir ediliyor. Pas yapıp, set kurup, organize ataklar yapmak yerine; doğru kapanıp, hızlı ve delici kontralarla direkt kaleye odaklı futbol. Orta sahada yaratıcı bir tane bile oyuncu yokken -evet Salih’e Advocaat da güvenmedi- tiki taka oynama şansımız yoktu. Realist Hollandalı “bu malzemeden en fazla bu olur, bari bunu güzel yapalım” dedi. Ve açık konuşmak gerekirse, şahsımın da hiç beklemediği bir şekilde başarılı oldu.

Harika top oynadığımız söylenemez. Birkaç üst seviye maçta gösterilen hırslı mücadele ve gelen galibiyetler renk verse de, oyunu domine eden, her an kazanabiliriz algısı uyandıran bir futbol oynamıyoruz, doğru. Ama, böyle bir sezon başlangıcı ve kadro ile daha iyisini yapabilecek bir hoca bulabilir miydik emin değilim.

Yükseliş

Teknik direktörlerin değerini artıran yegane şey, performansları gelişen futbolcular görmektir. Neredeyse tüm taraftarların ümidini kestiği van Persie futbola geri döndü. Alper kaybettiği irtifaya yükseldi. Sakatlanana kadar Ozan çok katkı verdi. Geçen yılın Pereira yüzünden eleştirilen ismi Josef, “Topal ile birlikte de oynarmış” dedirtti. Hasan Ali ve Şener gedik vermedi. Volkan Şen bile bir ara “olur mu?” dedirtti. Ama en büyük katkıyı son dakika düşeşleri Sow ve Lens verdi. Tüm bu paragrafta yazanlar teknik direktöre artı yazar. Burada da yine üst seviye yardımcılarına değinmek gerek. Tesadüf de olsa, Fenerbahçe’ye yakışan seviyede bir teknik ekip ve sonuçları ortada.

Sonuç

29 resmi maç oynadık. Avrupa’da devam ediyoruz. Ligin en fazla gol atan takımı durumundayız. Öne geçtikten sonra benzer şekilde farkı açmamız asla tesadüf değil. Defansımızın kalitesi de oyunu da rakiplerinin önünde. Hakemler tarafından açıkça Beşiktaş lehine manipüle edilen ilk devrede, sadece Antalya deplasmanındaki 3 penaltıdan 2'si verilse bugün liderin 2 puan gerisindeydik. Manipülasyon devam ederse yapacak birşey yok. Ama apaçık bu hakem çetesi devrilir ve birkaç eksiğimiz giderilirse, Fenerbahçe futbol takımını yöneten 3 aklın bizi mutlu etme ihtimali var.

Sonuçtan bağımsız, Advocaat ve ekibi her türlü övgüyü hak ediyor ve bir plan yapılacaksa -lütfen- kararlı bir şekilde bu üçlü ile devam edilebilir.

Başka -başta tribün- eksiklerimiz var. Ama sanıyorum umut da var.

İnşallah. Maşallah. Amin.

--

--

noavas
[noavasblog]

Fenerbahçe neşe verir, can katar, iyi gelir.