Akira Kurosawa ve Bahtsız Samurayları

Baki Akgün
Not Tutuyoruz
Published in
4 min readAug 2, 2023

Samuray denince aklınıza ne geliyor? Güçlü, atik, sadakatli savaşçılar ve ellerinde insanı ikiye bölebilecek katanalar… Aklınıza geleni doğru tahmin ettiysem ben de bu şekilde karakterler olduğunu düşünürdüm samurayları. Buna oynadığım video oyunları, izlediğim filmler ve Samuray Jack tarzı animeler sebep olmuştu. Bu tarz içerikleri tükettiyseniz siz de bu samuray figürlerini fark edeceksinizdir.

Throne of Blood

Her şey izlenebilecek farklı tarzdaki film arayışına girmemle başladı. Değişik bir tür arıyordum ve genelde soluğu IMDB Top 250 listesinde alırdım. Şöyle baştan başlayıp 7.- 8. sıralara inince tamam dedim.

İzlemediğim ve puanı yüksek bir filmi buldum: Seven Samurai(1954).

Dünya sineması alanında en yüksek IMDB puanına sahip bir filmdir. Aslında kulağım aşinaydı öncesinde ama eski ve siyah-beyaz bir film olması cezbetmiyordu. Film toplamda 3 saat 27 dakika sürüyor ve yanıtlmadan evvel zamanımı boşa harcayacağını düşünüyordum. İzlediğim en iyi filmlerden biriydi ve önyargımı kırmıştı.

Konusu ise şöyledir. Bir haydut çetesi bir tepeden köyü hedef alıp ekinler olgunlaştığında köyü yağmalamasına karar birliğine varırken o köye mensup bir köylü bu söylenenlere şahit olur. Durumu köylülere anlattığında köylülerin köyün yaşlısına danışıp tok karın karşılığı köyü savunacak samuraylar arayışına girmesi ve efendisiz samurayların köylülere yardım etmek istemesi ile devam eder. Çünkü köylüler yoksuldur. Bu film samurayların gerçekte nasıl olduklarına dair epey bir fikir verdi. Bunların dışında filmin müzikleri sinematografisi de ayrı bir güzel.

Seven Samurai (1954)

Harakiri filminde bir yaşlı efendisiz samurayın bir efendiye gidip onurlu bir şekilde kılıcı ile kendi karnına saplayıp öldürmesi olan Harakiri rituelini gerçekleştirmesini konu alır. O süreçte neden harakiri yapacağını ve neler yaşadığını çarpıcı bir biçimde anlatır. Savaşın olmadığı bir zamanda samurayların elden ayaktan düşüp karın tokluğuna çeşitli uygulamalara gitmesi işin trajik boyutudur filmde. Gerçekliğe dayanan filmin işleyişi benim ilgimi bir hayli çekmişti.

Harakiri (1962)

Roshomon, Ran, Yojimbo, Throne of Blood… Daha nice kendine has hikayeleri ile samurayların hayatlarını işleyen aynı yönetmenin filmleri var. Bu filmleri Seven Samurai filmini izledikten kısa süre sonra izlemiştim. Filmlere ayrı bir kalite katan ortak özellikleri bir hayli fazla. Gerçekliği iyi şekilde işlenen filmlerde her sahnenin ayrı bir güzelliği ve bunların yanında o sekanslara uygun sağlam soundtrackleri var. İzleyicisi bir filminden sonra bu ambiyansı yaşamak adında diğer filmlerini ardından izlemesi mümkündür bende olduğu gibi.

Filmleri izlerken en dikkat çeken izlenimim şu oldu. Oradaki samuraylar başta olmak üzere diğer karakterler bizleri aslında bizi anlatan ögelerdi. Bunu Roshomon filminde daha iyi fark etmiştim. Şöyle ki yaşanan kötü bir olayı her karakter kendini masum olduklarına uygun, kendilerini haklı çıkaracak ölçüde anlattıklarını ve esasında herkesin olaydan suçlu çıktığı bir film izlettirmişti. Ardından düşününce gerçek hayatla bağdaştırdığım çok yönlü bir film olduğunu anladım. Bu gibi konuları işleyen filmler aslında hepsi. Hepimizden bir parça var karakterlerde. Özellikle de bahtsız! Samuraylarda.

Gelelim bunların yaratıcısı olan Akira Kurosowa’ya. Kariyerinin ilk yıllarında ressam olarak giren Akira senaristlik ve yardımcı yönetmen görevlerini üstlendikten sonra 1943'te Sugata Sanshiro adlı ilk filmini yayınlamıştır.

Akira Kurosowa

Hollywood’dan da teklifler almış ve bünyesinde “Tora! Tora! Tora!” adında Japonların ve Amerikalıların gözünden Pearl Harbour Saldırısı’nı konu alan bir Holywood film projesinde yönetmen olarak görev almıştır lakin film çekimleri esnasında birçok sorunla karşılaşmıştır. Film vizyona girdikten sonra Akira sert eleştrilere maruz kalmış ve kariyerinin en kötü filmlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu film sonrası 10 yıllık bir kötü dönem geçiren Akira daha sonra Kagemusha adındaki filmi ve George Lucas’ın teşviki ile yine ününü devam ettirmiştir. George Lucas sayesinde kovulduğu stüdyoya geri geldi ve bunun yanında George Lucas sayesinde ününü geri kazandı da diyebiliriz. Kariyerinin başlarında ve ortalarında siyah-beyaz olarak çektiği filmleri 1960’lı yıllar sonrası renkli filmlerin yaygınlaşması ile çektiği renkli filmleri film endüstrisinde yer almıştır.

Gelelim ilginç bulabileceğiniz bir bilgiye. Aslında filmleri Hollywood filmlerine esin kaynağı olmuştur. Yedi Samuray Yedi Silahşör’e, Saklı Kale Yıldız Savaşları’na, Koruyucu ise Bir Avuç Dolar İçin’e örneklerden birkaçıdır.

Akira Kurosava öldüğü 1998 yılına kadar 57 yıllık sinema kariyerine 30 film sığdırmıştır. Japon yönetmen bana göre gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden biridir. Eminim ki sizler de Akira Kurosowa’nın filmlerini izlerseniz bunu fark edeceğinizden şüphem yok.

Sonraki yazılarımda görüşmek üzere…

Diğer yazılarım:

--

--