DEN LENEN MALİKANESİ

Ayberk karakaya
Not Tutuyoruz
Published in
4 min readDec 2, 2022

Kasvetli yoğun bir geceden kalma viski bardağını almıştı , havası boğucu dar holden odasına ilerlerken paltosunun ceketinden sarkan fotoğrafın düşeceğini fark etti, parmağıyla iterek :

-Sen bana lazımsın dur bakalım. Orada kal dedi. Fotoğrafa çok değer verdiği belliydi ancak içindeki bir ses ona bu dosyayı araştırmamasını söylüyordu çünkü FBI bile dosyayı arşivlemiş kırmızı kasaya atmıştı, yıllardır çürümeye bırakılmış gizemini koruyan bir dosya… Her ne kadar korksa da cesaretinden taviz vermemeye çalışıyordu, ne de olsa İsveç de tanınan en iyi dedektiflerden birisiydi bunu o da çok iyi bildiği için
egosuna yenik düşüyordu, hatalarından ve egosundan kaynaklanan sonuçlardan bir türlü ders alamamıştı. Dar holün sonuna geldikten sonra durdu. Omzundaki eli fark etti fotoğraf aklını o kadar meşgul ediyordu ki en iyi hizmetçisini görmezden gelmişti.
-Bay Dean İngiltere’den bir anonim postanız var. Dün gece ofisteyken geldi, anlaşılan yoğun bir geceydi. Postalarınızı asla kaçırmazdınız şaşırdım.
-Beni yargılamak ve sorgulamak ne zamandan beri üstünüze vazife oldu Leydi Glasc? Unutmayın, en iyi olmak eleştiri almayacağınız anlamına gelmez.
-Pardon, haddimi aştım Bay Dean. Sadece bilgilendirmek istedim ve sizi merak ettim.
-Beni Tanrı bile merak etmiyor. Sadece ben kendimi merak edebilirim. Ayrıca siz rahatta kalınız ve eklemek isterim ki üzerinde durduğum dava bizi İngiltere’nin en soylu ailesinden bile zengin edecek ama bir sorun var…

Laflarını yarım kesmeyi sevmese de holün merdivenlerinden hızla indi cebinden küçük bir çakmak çıkarıp sigarasını usulca yaktı. Kapının önüne vardığında gök delinmiş gibi yağan yağmuru gördü, soğuk yağmurlu bir
çarşamba olacaktı. Zaman kaybetmeden eldivenlerini takıp motoruna atladı, yağmur yağmasına aldırış etmeden dosyayı araştırmaya gitmeye koyuldu. Yolda giderken içine garip bir his saplandı, sanki arkasından onu
takip eden hızla gelen bir şey vardı. Belki bir araba belki bir köpektir diye pek de aldırış etmedi. Zaten yağan yağmurun sesinden motorun sesini duyamıyordu. Sakince aynalarından kontrol etti. Kimseler yoktu, bomboş
sokakta rüzgarlar ıslık çalıyordu. Sonbahar ayının verdiği müziğe ağaç yaprakları eşlik ediyordu, artık daha fazla yol gidemeyecekti. Yağmur şiddetini arttırmış, kazaya davetiye çıkarıyordu adeta. İçinden
“Klasik bir İsveç günü ve lanet yolları,” diye mırıldandı.

İsveç’in meşhur kahvecisi Kaunz Coffeinen’e uğradı, cebinde kalan birkaç bozuk parayla kasaya uzandı, ıslak avuçlarında sıktığı parayı kasiyere uzatarak

-Bana oradan bir filtre kahve ama en acısından. Son günlerde çok uykum var ve davalarımda gözlerimin altının mor olmasını istemiyorum. Bana uykucu demesinler.

-Merhaba Bay Dean tekrardan hoş geldiniz! İstediğiniz kahve birkaç dakika içinde hazır olacaktır, isterseniz oturun.

Kırmızı eskimiş bir deri koltuğa oturdu, ellerini birleştirip alnına koydu. Davanın korkutucu olmasının yanı sıra ne kadar zor olabileceğini önceden tahmin edememişti. Günden güne ağırlaşan bedenini kontrol edemiyordu , akıl sağlığının yavaş yavaş çöktüğünü hissediyordu.

-Bay Dean! Kahveniz hazır. Tekrardan bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler.

Cevap vermeden kahveyi aldı. Koskoca bir hayatı dedektif olarak geçirmek onu yoruyordu, tabii babasından kalan bir meslek olduğu için pek de ses çıkaramıyordu. Kafasındaki derin düşünceler onu adeta içten içe yiyordu. Motoruna oturdu, ayaklığını kapattı yolu pek kısa olsa da hem kendisiyle hem de zamana karşı bir yarış içerisindeydi. Ya zaman öne geçmeli, ya da kendisi geride kalmalıydı bunu asla kabul edemezdi. O hep en iyisi olmak istiyordu. Narsistliğin verdiği cesaret ona fısıldadı ve motorunu tekrar çalıştırdı, yola koyuldu. Davanın aklından geçtiği her saniye hırsı artıyor, gaza her seferinde daha fazla yükleniyordu. Sonunda demir kapılı bir geçidin olduğu yere gelmişti. Çamurlu botlarıyla malikanenin eski güvenlik kulübesine doğru adım adım gitti. Kapıyı açtığında içeride bir not ve sineklerle kaplı bir karga cesedi buldu. Kötü kokuya aldırış etmeden notu aldı; eldivenlerinin olmasına tekrar dua etmişti çünkü notun üzerinde kan lekeleri vardı. “Titiz bir çalışma ilk kuraldır” diyerek notu açtı notta

“Lennen Malikanesi Gün 24”

“Çıldırışımın zirvesine yaklaşmış bulunmaktayım, bu malikanedeki herkes delirmiş! Aşçıdan tut şoföre kadar hepsi birer birer akıl sağlığını kaybetti. Burada çalışırken çok kötü şeyler gördüm, malikanenin etrafından insanlara geçmemeleri için uyarılar astım ve yaptım, buradan çıkmadan iki gün önce de malikanenin bahçıvanı bilinmeyen bir sebepten ötürü pencereden fırladı kimileri ondan için malikanenin lanetinin onu da esir aldığını bazılarının da kendisinin artık bu yükün ona fazla geldiğine dair söylentilerini duydum. Artık açıklama vaktinin geldiğine inanıyorum bu malikane de bir katil var ve bir parano…”

“Ah lanet adam, son cümleni deseydin en azından.”

Güvenlik görevlisinin mektubunu okuyunca ellerini sıktı kanının çekildiğini, renginin değiştiğini hissedebiliyordu, hayatında hiçbir davada bu kadar korkmayan bu adama ne olmuştu…

Editör: Orhan Gazi Barak

--

--

Ayberk karakaya
Not Tutuyoruz

Yıllardan beri içimdeki savaşları döktüm sayfalara