Geçmiş Evin Sesi

Özgür Atar
Not Tutuyoruz
Published in
3 min readJul 17, 2023

Uzun süredir arası bozuk olan babasıyla yaka paça tartışarak evden çıkmıştı. Ne yapacağını düşünerek aklına uzun zamandır planladığı fakat iptal etmeyi düşündüğü kamp fikri gelmişti. Bir anlık kararla iptalinden vazgeçip yola koyuldu. Kısa zaman önce gördüğü arkadaşlarıyla yeniden buluşmuştu. Kafasının karışıklığından içinde duyduğu öfke duygusunu kusmaktan korkuyor olacaktı ki biraz tereddütlüydü.

Bunaltıcı sıcağın ve otobüsün çalışmayan havalandırmasını çektikten sonra kamp yerine ulaştılar. İlk defa kamp yapacakların heyecanı ve her daim somurtkan olmayı başaran insanların arasında içinde adeta oraya aitlik hissi uyanıyordu. İlk günler alışmak adına pek bir şey yapmamış, herkes ayrı etkinliklere dağılmıştı. Onun gözünü kestirdiği kamp alanının birkaç kilometre ötesinde küçük bir şelalesi olan uzunca çam ağaçlarıyla çevrili bir orman vardı. Herkesi toparlayıp ikna etmeye çalışırken yine herkes dağılmış ve yolculuğa yalnızca bir arkadaşı eşlik etmişti. Kendisini bir polisin babası olarak tanıtan kaçık tipli yaşlı bir beyefendinin arabasıyla otostopla yolculuk ettikten sonra nihayet kampta harika bir yer bulduklarını düşündürecek bir yere gelmişlerdi. Orkestra misali öten kuşlar ve bastıkları anda kırılan küçük dal parçaları arasında yürüyorlardı. Bir süre yol alıp aradıkları şelaleyi buldukları sırada. Yaz sıcaklarının en ağır olması gereken zamanda dolu yağmaya başlamıştı. Sığınacak bir yer aramak adına çantaları tam toplanmamış, yalın ayak koşuştururken karşılarına dışarısında neredeyse yosun tutmuş tek bir sandalyesi olan, camları eski olsa da kırılmamış bir eve, sahibi var mı diye düşünmeden kendilerini atmışlardı. Havanın düzelmesini beklerken iyice etraf kararmış sabah görünen yüksek ağaçların tepesi artık görünmemeye başlamıştı. Evin içinde buldukları kırık komodinleri kapının önüne yığdıktan sonra. Kamptaki arkadaşlarını arayıp uyumaya karar vermişlerdi.

Sabahın ilk saatlerinde hava tekrar normale dönmeye başlamış fakat soğuk pek geçeceğe benzemiyorken arkadaşı hayatta kalma tecrübelerine güvenerek biraz öteye yakacak odun parçaları toplamaya gitmişti. Geri döndüğünde ise kendisini karşısında görüp ensesinden gelen titreme ile şoke olup bildiği tüm duaları okuma isteği uyandıracak bir ruh haline girmişti. Birkaç saniye donduktan sonra şekil değiştirip arkadaşının bedenine dönen bu şey kendisinden yalvarırcasına sigara isteyip onu sandalyeye fırlatıp yere düşürmüştü.

Aniden uyanan ikili birbirine benzer rüyaları gördüğünü anlatınca işler iyice tuhaflaşmaya başlamıştı. Rüyanın aksine hava henüz aydınlanmamış, dışarıdaki sandalye ve güvenlik için koydukları komodin devrilmişti. Panikle ne yapacaklarını düşünürken bir anda kulak çınlaması başlatan bir ses kendileriyle iletişim kurmaya çalışıyordu. “Yalnızca bir sigara.” Dışarıdaki sandalye, kapıya vurmasıyla çekilen komodinin ardından içeri dalmıştı.

-Dinleyin aptal yaratıklar. Sizden pek hoşlanmadık fakat belli ki buraya yolunuz düşmüş. Şimdi ya bir sigara verin ya da… Durun sakin olun. Biz yıllar önce köyümüzün baskılarından kaçmak, bu yolda dünyayı tanımak için giden insanlarız, yani öyleydik. Büyün hazırlıklarımız yapmıştık. Doğrusunu söylemek gerekirse çok çalışmadığımız için biraz ondan bundan çalmıştık. Her neyse… Köylüler bizi çekemediği için evimizi biz gitmeden ateşe verdiler. Yaşlı bir büyücü bize acımış olacak ki bizi korumak adına büyü yaptı fakat. Bizim de işlemiş olduğumuz günahlardan… Her neyse işte sigara var mı?

Karşısındaki mobilyaların konuştuğuna şahit olan ikilinin dili tutulmuş olaylara biraz da olsa idrak etmek adına sorular sormuşlardı “bunlar ne? Neredeyiz?”

Kıyasla tiz olan sesinden anlaşılacak ki kadın olan sandalye konuşmaya başlamıştı;

-Ne bekliyordunuz? Öylece sizi delirtip öldürmemizi mi? Biz yıllardır ya yalnızız ya da ayyaş gezginlerin hayali arkadaşlarıyız, onlar da konuştuğumuzu sarhoşluktan pek takmazlar. Konu şu ki biz ölmeden önce ağır şekilde sigara bağımlısıydık yıllardır da hasretini çekiyoruz.

-İyi alın bakalım. Bıraktığınız da iyi olmuş baya zam geldi zaten. Neyse nasıl gideceğiz buradan?

-Ne bileyim lan zibidi. Biz yaşarken buralar böyle değildi. Ateş ver bakayım. Ha şöyle…

Gün ağarırken kendilerini telefonlarından bulan arkadaşları terlemiş vaziyette evin kapısını kırarak içeri girmiş fark etmeden komodin ve sandalyeyi ezerek kırmıştı. Kimse kendilerine inanmayacağı için çenelerini kapalı tutmuştu. Ta ki babasının baskılarından ötürü evden ayrılmaya karar verip yıllar önce gördüğü mobilyaları karşısında görene dek.

-Son sigaranı iç. Biraz sıcak olacak…

--

--