Mekanizma

Zehra Dane
ODTÜ Kitap Topluluğu
2 min readMay 23, 2021

Orada bulunanlara kurnaz kurnaz gülümseyerek bakıyordu ama daha şimdiden bir delinin gülüşüydü bu. Bunu anlamak için psikolog olmaya gerek yoktu, hatta bir deli daha iyi anlardı bu gülüşü. Oturduğu yerden sessizce kalktı ve kalabalığın önüne doğru ilerlemeye başladı. Adımları birazdan olacakların habercisi gibi birbirine uymuyor, heyecan içinde karışıyorlardı. Herkesin onu görebileceğinden emin olduğu yüksekçe bir yere tırmandı. Bütün dikkatleri üzerine çekene kadar avaz avaz bağırdı. Hanımefendiler, beyefendiler birazdan burada bir şenlik olacak, kaçırmanızın imkânı yok! Nihayet meydanda kadın, erkek, çocuk, büyük kim varsa iki dakika önce hiç kimsenin görmediği bu adamı izliyordu. Bir eliyle düşmemek için korkuluklara tutunuyor diğer elini dans eder gibi aşağı yukarı sallıyordu. Ya gerçekten deliydi ya da deli olduğuna herkesi ikna etmek istiyor gibiydi.

Dikkatle onu izleyen insanları bekletmek istemezdi ama tırmanmak için biraz erken davranmıştı. Zamanın geldiğini anladığında kıvrak bir hareketle üzerine bol gelen ceketin düğmelerini açtı. Karnına bağlı olan mekanizma otuzdan geriye doğru saymaya başlamıştı. O da sayaçla beraber sayıyordu, otuz, yirmi dokuz, yirmi sekiz… Arada kahkahasına engel olamasa da ciddi bir iş yaptığını kendine hatırlatır gibi daha yüksek sesle saymaya devam ediyordu. Ona en yakın olanlar mekanizmayı görür görmez bağrışarak kaçmaya başladılar. Arkada olanlarsa neler olduğunu anlayamıyor, gözlerini kısarak adamı görmeye çalışıyorlardı. Bir iki saniye içinde herkes yüksekteki adamın canlı bomba olduğunu anlamıştı. Yukarıdan; kaçışan, yere düşen, birbirinin üzerine çıkan insanları izliyordu. Tam bir kaos diye geçirdi içinden, ne güzel.

Mekanizmanın sayacı da normalden daha hızlı sayarak son saniyelerine gelmişti. Şimdi sizler, ölümden korkan ama yine de daha önce aklınıza gelmeyen günahlarınız için af dileyen sizler, benden daha fazla delirmişsiniz. Bakın şurada bir anne çocuğunu bu kalabalıkta ölüme terk etti ve kaçıyor. Şuradaki yaşlı adam önündeki daha sakalları yeni uzamış genci nasıl siper ediyor kendine. Bakın, bakın şurada bir kadın öleceğinden eminken bile bizi buraya sen getirdin uğursuz, diye bağırıyor kocasına. Bunları söylerken tek tek işaret ediyordu saydığı insanları. Kendine seslendiğini anlayanlar adamın bu yaygarayı sırf onu öldürmek için kopardığı düşüncesinden emin oluyorlardı. Belki de ölmeden önce bunu bilmek onları tatmin ediyordu.

Adamı görenler en güzel elbiselerini giymiş sevdiği birine kavuşacak gibi ölümü beklediğini sanabilirlerdi. Belki de aralarından biri onun da ölümden ne kadar korktuğunu anlamasın diye böyle giyinmiş, sürekli gülümsüyordu. Üç, iki, bir, sıfır. Önce müthiş bir sessizlik oldu ardından korkunç bir kahkaha duyuldu meydanda. Günlerce oradan buradan bulduğu işe yaramaz kablolarla yapmıştı bu sahte bombayı. Sayacı nasıl, nerede başlatacağının defalarca provasını yapmıştı. Kendini bir süre gerçekten bomba hazırlıyor sanacak kadar ileriyle götürmüştü hatta bunları.

Şimdi bir elini, parmaklıklara tutunan diğer elinin üstüne vuruyor kendini alkışlıyordu. Son bir defa sinirli kalabalığa döndü ve bağrışmalar arasında oyununu kusursuzca bitirmiş gururlu bir tiyatro oyuncusu gibi eğilerek selam verdi.

Serra Zehra Dane

--

--

Zehra Dane
ODTÜ Kitap Topluluğu

Esasen kendine, naçizane kendinde onu bulanlara yazıyormuş.