Puşkin: Yevgeniy Onegin

OKURYAZAR.TV
okuryazartv
Published in
9 min readJun 27, 2018

“Rusça’nın büyük şairlerinden Puşkin’in başyapıtı Yevgeniy Onegin 1825–1832 yılları arasında kaleme alındı. Puşkin bir dostuna yazdığı mektupta yapıtını “şiir-roman” diye tanımlıyordu. Belinski tarafından “Tam anlamıyla tarihsel ve olağanüstü bir yapıt” ve Dostoyevski tarafından “eşsiz ve ölümsüz bir şiir” olarak nitelenen Yevgeniy Onegin, dünya edebiyat tarihinde sarsılmaz bir yere sahiptir.” Yevgeniy Onegin’in Sunuş ve Önsöz bölümlerini paylaşıyoruz.

Sunuş

Modern Rus edebiyatının kurucusu sayılan Puşkin, Yevgeniy Onegin şiir-romanını yazarken yepyeni bir şiir kıtası yaratmıştır. Edebiyatçılar bütünüyle kendine özgü bu formu “Onegin Kıtası” diye adlandırmaktadır. Kitap, bu forma göre yazılan 366 kıtanın yanı sıra, form dışı yazılmış dört kısa alt bölümle birlikte toplam 5200 dolayında dizeden oluşmaktadır.

Yevgeniy Onegin, basıldığı tarihten itibaren Rus edebiyatının eşsiz yapıtlarından biri olarak hem okurların hem edebiyatçıların yoğun ilgisine konu oldu. XIX. yüzyıl maddeci Rus eleştirisinin seçkin ismi Belinski, geniş toplumsal kesimlerin yaşam kesitlerinin gerçekçi bir gözle ve parıltılı bir biçimde aktarıldığı bu şiir-romanı “Rus hayatının bir ansiklopedisi, tam anlamıyla tarihsel ve olağanüstü bir yapıt”* olarak nitelemişti.

Yevgeniy Onegin’in ele aldığı temalar evrensel, temaların işlenişi de son derece yalındır. Bu gibi niteliklerinden ötürü zamanla evrensel bir karakter kazanmıştır. Nitekim Fransız sanat tarihçisi Émile Haumant, geçtiğimiz yüzyılın başlarında yayımladığı Puşkin biyografisinde “kültür tarihinin Yevgeniy Onegin ile birlikte edebiyata giriş yaptığını ve bundan böyle de onun vazgeçilmez bir konusu olarak kalacağını”** belirtmişti. Zaman bu gözlemi doğruladı. Yevgeniy Onegin şiir-romanının doğrudan kendisi bu kültür tarihinin parçası haline geldi, dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından biri olarak dünya kültüründeki yerini aldı.

Başka dünya dillerine layıkıyla çevrilip çevrilemeyeceği çokça tartışılmış olan Yevgeniy Onegin, bazı dillerde hem uyak düzeni korunarak hem hece sayısına uyularak, bazı dillerde de uyak düzeni korunarak ama hece sayısına uyulmadan, bazı dillerde ise düzyazı halinde aktarılmıştır. Yevgeniy Onegin Türkçe’de Kanşaubiy Miziev ve Ahmet Necdet’in uzun yıllara yayılan özenli çeviri çalışmasının ürünü olarak ilk kez 2003 yılında yayımlanmıştır. Çevirmenlerimiz ortak çalışmalarında, yukarıda sözünü ettiğimiz ünlü “Onegin Kıtası”nın tüm özelliklerine bağlı kalarak, metni hem uyak düzenini koruyarak hem de hece sayısına uyarak dilimize aktarma yoluna gitmişlerdir.

Yevgeniy Onegin’in bu yeni basımında sayfa tasarımı ve metin düzenindeki kısmi değişiklikler dışında ilk basıma tümüyle uyulmuş; yapıtın isminden başlayarak metnin gövdesindeki tüm ilgili yerlerde Rusça özel isimlerin yazılışı konusunda çevirmenlerimizin önerdiği ve kullandığı biçim korunmuştur.

Bu basımda, metin sonundaki notlar bölümüne eklemelerde bulunduk. İlk basımda yer alan Puşkin’e ait 44 dipnota, İvan Turgenyev’in 1863 tarihli Fransızca çevirisinde* kullandığı dipnotlar eklenmiş, ortak dipnotlar elenerek yeni bir kurguya gidilmiştir.

Dostoyevski’nin 1880’de Puşkin Anıtı’nın açılışı vesilesiyle yaptığı ünlü konuşmayı da, bu basımda metnin sonuna ekledik. Büyük romancının şaire atfettiği “Rus bilincinin kuruculuğu” vasfı, ağırlıkla Puşkin’in Yevgeniy Onegin metni üzerinedir.

Çevirmenlerimiz, Yevgeniy Onegin’in 2003’teki ilk baskısına yazdıkları sunuşu, “Eğer okurlar romanı okuduktan sonra, aynı zamanda romanın da bir kahramanı olan Puşkin ruhunu kavrayabildiyse, Onegin’in, Tatyana’nın ve diğer roman kahramanlarının iç dünyasıyla tanışabildiyse ve bunu da şiir diliyle okumaktan sıkılmadıysa, görevini yerine getirmiş insanların o büyük mutluluğunu yaşayacağız” diye bitirmişlerdi. Yevgeniy Onegin çevirisi okurların ve edebiyat çevrelerinin haklı ilgisine konu oldu, yayımlandığı yıl Dünya Gazetesi Kitap Dergisi’nin Dünya Kitap Ödülleri’nde “Yılın Çeviri Kitabı” ödülüne layık görüldü.

Yevgeniy Onegin’i gözden geçirilmiş yeni basımıyla okurların ilgisine sunarken, 2010 yılında aramızdan ayrılan kıymetli şair, yazar ve çevirmenimiz Prof. Dr. Ahmet Necdet Sözer’i bir kez daha saygıyla anıyoruz…

Ayrıntı Yayınları

Önsöz

Puşkin’in Yevgeniy Onegin şiir-romanını Rusça aslından Türkçe’ye çevirmek için rahmetli hocam Ahmet Necdet ile beş yılı aşkın bir süre çalıştık.

En önemli aşama Ahmet Necdet’i bu çalışmaya ikna etmek olmuştu. Çünkü üzerine çalışacağımız eser çok kapsamlıydı. O dönemin tarihsel özelliklerini, iktisadi ve toplumsal yapısını, kişilerini, sanatçılarını, müzisyenlerini, balecilerini tanımak; Puşkin’in felsefi, şiirsel düşüncesini, aşklarını bilmek çok önemliydi. Kendine özgü tarzda yazılmış 366 kıtanın bütününü, bunların kafiyelerini, hece sayılarını, müziğini göz önüne alarak çevirmek çok zahmetli, çok titiz bir çalışmayı gerektiriyordu.

Yevgeniy Onegin şiir-romanının başka bir dile tüm özellikleriyle çevrilip çevrilemeyeceği çok tartışılmıştır. Titizliği ve disiplinli çalışmasıyla bilinen Ahmet Necdet’le bu zor hedefe ulaşmak için tam anlamıyla kolektif bir çalışma gerçekleştirdik. İlk hallerinden son hallerine gelinceye kadar her bir kıtanın üzerinden defalarca geçtik, en doğru ve en güzel çeviriye ulaşmaya çalıştık.

Yıllara yayılan uzun emekler sonunda tamamlanan Yevgeniy Onegin çevirimiz yayınlandığı andan itibaren şiirseverlerin ilgisini kazandı. Bu ilgi bizi başka Rus şairlerini de Türkçe’ye çevirmek konusunda cesaretlendirdi, mutlu etti.

Hocam Ahmet Necdet’i bir kez daha saygıyla anarken, kitabımızın bu yeni basımını gerçekleştiren ve böylece Türkiye ile Rusya toplumları arasındaki kültürel ilişkilerin iyileşmesine ve gelişmesine katkıda bulunan Ayrıntı Yayınları’na teşekkürlerimi sunuyorum.

Kanşaubiy Miziev

27 Aralık 2015, Nalçik

Birinci Basıma Önsöz

Rusya tarihinin dâhi şairi, yeni Rus edebiyatı ve yeni Rus edebiyat dilinin kurucusu Aleksandr Sergeyeviç Puşkin’in (6 Haziran 1799–29 Ocak 1837) başyapıtı sayılan Yevgeniy Onegin şiir-romanı, yedi yılı aşkın bir süre içinde yazıldı. İlk bölümlerini Güney’in sürgün yeri Moldavya’da yazmaya başlayan Puşkin, yakın şair dostu ve aynı zamanda romanın birinci bölümüne epigraf olarak şiirinden bir dizesine başvurduğu P. Vyazemskiy’e yazdığı mektubunda, “Ben şimdi bir roman değil, şiir-roman yazıyorum; cehennemî bir fark var aralarında!” diye yakınır.

Puşkin, romanın bölümlerini okura ayrı ayrı kitaplar halinde sunar. Birinci bölümden oluşan kitap 1825’te, ikincisi 1826’da, üçüncüsü 1827’de, dördüncü ve beşinci bölümler 1828’in başında, altıncı bölüm 1828’in Mart ayında, yedinci bölüm 1830’da ve sekizinci bölüm 1832’de yayımlanır. Bu dönem içinde romanın yapısıyla ilgili ilk düşünceler değişime uğrar. Örneğin, Puşkin ilk aşamada romanın dokuz bölümden oluşacağını planlamıştır. Ancak tam olarak basılan ilk baskısına sekiz bölüm ile Onegin’in gezilerinden parçaları alır. Böylelikle şair, sekizinci bölümün yerine dokuzuncu “Yüksek Sosyete” bölümünü kullanır. 26 Eylül 1830’da (bazı verilere göre 5 Ekim 1831’de) romanı bitirdiği Boldino köyünde onuncu bölüme de başlar. Şair, 1825 Aralıkçılar (Dekabristler) isyanı arifesini anlattığı için, sansür korkusuyla bu bölümün elyazmalarını yakar, elinde kalan müsveddeleri ise şifreler. (Edebiyatçılar bunlardan ancak 16 kıtayı çözebilmiştir.) Son noktayı koyduğu zaman, romanın yazıldığı ana tarihleri belirler ve bu esere tam tamına 7 yıl, 4 ay, 17 gün emek verdiğini kaydeder.

Puşkin, Yevgeniy Onegin şiir-romanını yazarken yepyeni bir şiir kıtası yaratır! Edebiyatçılar bunu, “Onegin Kıtası” diye adlandırırlar. Söz konusu kıtaya belirli bir ölçekle yazılan, çeviride bizim de bağlı kaldığımız: ABAB CC DD EFFE GG uyak şeması ve hece sayısına bağlı olan 14 dize girmektedir. Örneğin:

A/9 “Amcam katı kuralcı idi,
B/8 Hastalık vermedi aman,
A/9 Saygı gösterilsin istedi,
B/8 Bir bunu düşündü o an.
C/9 Örnek olsun başkalarına;
C/9 N’olur Tanrım, sabır ver bana,
D/8 Gece gündüz hasta ile,
D/8 Uğraşmak bir büyük çile
E/9 Ne kadar sinsi ve haince
F/8 Yarı-ölü eğlendirmek
F/8 Asık yüzle ilaç vermek,
E/9 Yastıklarını düzeltmek ve
G/8 Oh çekip fikir üretmek:
G /8 Azrail’i davet etmek!”

Sekiz bölümlü roman bu şemaya göre yazılan 366 kıtadan ve şemaya uymayan “Giriş”, “Tatyana’nın Onegin’e Mektubu”, “Onegin’in Tatyana’ya Mektubu”, “Kızların Türküsü”yle birlikte toplam 5200’e yakın dizeden oluşmaktadır.

“Onegin Kıtası”, anlam yapısı itibariyle önce bir fikir verir, sonra onu geliştirir, zirve noktasına ulaştırır ve son iki dizesiyle bağlar, böylelikle, başlangıçta ileri sürülen fikrin sonuna kadar, nasıl hareket ettiğini gösterir. Kıtalar, kendi içinde bütünlük sağlamakla kalmaz, aynı zamanda aralarındaki bütünlükle bir romanın örgüsünü oluşturur. Gerçi, dönemin eleştirmenleri böyle düşünmüyorlardı. Bazıları (N. Polevoy) Yevgeniy Onegin’i, “organik bütünlük içindeki bir varlık değil, epigraflar için bir maden ocağı” olarak görüyorlardı, bazıları ise (N. Nadejdin) onu romandan bile saymıyordu. Ama Puşkin, ilk bakışta buna benzer söylentilere fırsat vermiş görünse de (bkz. “Giriş”: Topla renkli bölümünü./Halk için ne varsa tümünü/Hem ağlatan, hem güldüren/Uykusuz gecemi, ilhamımı/Zevkimin sade ürününü), Yevgeniy Onegin’in eleştirmenlerce fark edilmeyen yeni türde bir roman olduğunu iyi biliyordu. Romanın sanatsal yapısı için ilke olarak yepyeni yasalar ileri süren şair, bunu yazar A. Bestujev’e, “Roman gevezeliği gerektiriyor” diye açıklar. Okurla rahat ve samimi bir havada sohbet ve hareket etmek için, şaire düzyazıda uzun uzun anlatabileceği fikirleri dar kalıplar içinde sıkılmadan sonuna kadar götürebilme imkânını vermektedir. Bu yöntemle şair zaman ve mekânları rahatça değiştirmekte, şiirsel imgelerle hem kendine, hem de topluma ait genel yasalardan söz etmektedir. “Olağanüstü gevezece laf ederken” (Puşkin’in Delvig’e mektubu) şair her şeyden söz açabilmektedir: Rus tiyatrosu ve dönemin ünlü balerinlerinden, Fransız yazarlarının eserlerinden ve Fransız şaraplarının kalitesinden, Lord Byron ve Adam Smith’ten, Napoleon ve amcaoğlu Buyanov’dan, köy ve şehir hayatından, doğa manzaralarının güzelliğinden… Şairin dünyası sonsuzdur ve roman kahramanlarının aşkı bunun bir parçasıdır. Böyle olmasaydı, bu aşk ancak sıradan bir melodram, ümitsiz ve kırık bir aşk hikâyesi olarak kalırdı. Bundan dolayıdır ki Puşkin’in kendisi de roman kahramanlarından biridir. Ayrıca birçok eleştirmene göre, kendi kişiliğinin bir kısmını Onegin imgesinde, diğer kısmını şair olan Lenskiy’de sergilemiştir. Lenskiy’in düellosu da şairin 1837’de hayatını kaybettiği düellonun bir habercisidir. Puşkin’in düello tanıkları, Lenskiy’in ölümünü canlandıran dizelerde ne varsa, aynen onu söylüyorlardı:

Bir kurşun göğsünü delmişti,
Yaradan kan tütüyordu.

Yevgeniy Onegin şiir-romanı, basıldığı andan itibaren Rus edebiyatının eşsiz yapıtlarından biri olarak hem okurların hem de edebiyatçıların ilgi odağı haline geldi. Romanı, roman değil de fantezilerle dolu özgür bir yapıt olarak nitelendirenlere karşı çıkan usta eleştirmen V. Belinskiy, romanın önemini ilk anlayanlardan biriydi: “Öncelikle bu romanda biz, Rus toplumunun gelişmesindeki en ilginç dönemlerden birinin şiirsel manzarasıyla buluşmaktayız. Yevgeniy Onegin, kahramanları arasında tarihten alınmış hiçbir kişilik olmamasına rağmen, tam anlamıyla tarihsel bir yapıttır. Kendi yapıtında şair o kadar çok şeye temas etmiş, o kadar çok şeyi ima etmiştir ki, o yalnızca Rus doğasına ve Rus toplumsal hayatına ait bir yapıttır!”

Ayrıca, sonraki bütün eleştirilere ve yazılara zemin oluşturacak bir iddiada bulunur V. Belinskiy: “Diyebiliriz ki Yevgeniy Onegin romanı, Rus hayatının bir ansiklopedisidir.”

Yevgeniy Onegin şiir-romanı, dünya edebiyatının en önemli yapıtlarından biri sayılır ve çok sevilir. Rus müziğinin ustası Pötr İlyiç Çaykovskiy tarafından bestelenen (1878), günümüzde de dünyanın dört bir tarafında sergilenen opera bunun bir kanıtıdır. Yevgeniy Onegin, hem Rus, hem de İngiliz yönetmenler tarafından sinemaya da taşınmıştır.

Romanın dünya dillerine çevirisi ayrı bir konudur. Bazı edebiyatçıların düşüncesine göre yalın bir Rusça’yla yazılan roman başka dillere çevrilemez. Bu düşüncelere, Rus asıllı bir yazar ve şair olan Vladimir Nabokov da kısmen katılmaktadır. Nabokov’un çeviri-şiir konusunda özet olarak söylediği şudur: “Yevgeniy Onegin romanında mevcut olan uyaklı şiir, gerçekten de bu uyaklar korunarak çevrilebilir mi? Sorunun cevabı, tabii ki hayır’dır. Kafiyeyi yeniden üretmek ve aynı zamanda tüm şiiri kelimesi kelimesine çevirmek matematiksel olarak mümkün değildir.” Ünlü yazar bu romanın İngilizce’ye çevirisi ve yorumu için hayatının 15 yılını vermiştir ve sonunda şiir-romanı düzyazıyla çevirerek, buna 1100 sayfalık bir yorum eklemiştir. Roman bazı dillerde hem uyak düzeni korunarak, hem hece sayısına uyularak, bazı dillerde uyak düzeni korunarak ama hece sayısına uyulmadan, bazı dillerde ise düzyazı halinde çevrilmiş ve dünya edebiyatındaki hak ettiği yeri almıştır.

Türkçe’ye ilk kez çevrilen bu büyük eseri okura sunarken, anadili hem İngilizce hem Rusça olan dünyaca ünlü şair ve yazar Nabokov’un İngilizce’de yapamadığını, Türkçe’de yapmayı başardık demek istemiyoruz. Ama romanı okuduktan sonra okur, aynı zamanda romanın da bir kahramanı olan Puşkin ruhunu kavrayabildiyse, Onegin’in, Tatyana’nın ve diğer roman kahramanlarının iç dünyasıyla tanışabildiyse ve bunu da şiir diliyle okumaktan sıkılmadıysa, görevini yerine getirmiş insanların o büyük mutluluğunu yaşayacağız.

Kanşaubiy Miziev — Ahmet Necdet
Şubat 2003, İstanbu
l

Çevirmen: Ahmet Necdet, Kanşaubiy Miziev

*Bu okuma parçasının yayını için Ayrıntı Yayınları’na teşekkür ederiz.

Aleksandr Sergeyeviç Puşkin; Rus tarihinin en ünlü şairi, yazarı. Yeni Rus edebiyatı ve edebiyat dilinin kurucusu kabul edilir. 6 Haziran 1799’da Moskova’da doğdu. Çocukluk yılları Moskova’da ve babasının çiftliği olan Moskova civarındaki Zaharovo köyünde geçti. Mükemmel bir ev eğitimi gören Puşkin erken yaşlarda birçok Avrupa dilini öğrendi, Rus halk masallarını ve Avrupalı önemli yazarları okudu. 1811’de Petersburg’da aristokrat ailelerin çocuklarının eğitim gördüğü Çar Köyü Lisesi’ne kaydoldu. Şair olduğunun farkına varışı bu dönemdedir. Dönemin Avrupası’nı derinden etkileyen aydınlanmacı, devrimci fikirlerle de çocuk denecek yaşta, bu lisede tanıştı. 1817’de liseyi bitirdikten sonra Dışişleri Bakanlığı’nda bir göreve atandı. Bu yıllarda kaleme aldığı, toplumsal duyarlıklara yönelen ilk şiirleri (“Özgürlük”, “Çaadaev’e”, “Arakçeev İçin”) basılıp yayımlanmadığı halde, kopyaları elden ele dolaşmaya başladı. İlk uzun şiiri “Ruslan ve Ludmila” yayımlandı. Gizemci ve romantik eğilimlere karşı duran yalın, lirik, atak şiirleriyle genç kuşaklar arasında beğeni topladı. 1820’de isyankâr şiirleri nedeniyle önce Kafkasya’ya, sonra Moldova’ya sürüldü. Kafkasya’nın doğası genç şair üzerinde yeni dönem şiirlerini de belirleyen derin etkiler bıraktı. Sürgün yılları boyunca Kafkas Tutsağı, Bahçesaray Çeşmesi poemalarını, “Mahpus”, “Kara Şal” gibi şiirlerini, Çingeneler poemasını, Yevgeniy Onegin şiir-romanının ilk bölümlerini kaleme aldı. Eylül 1826’da Çar I. Nikola, Puşkin’i Moskova’ya çağırdı ve bütün yazılarını kendisinin denetleyeceğini belirtti. Bu durum polis takibine yol açtı, Çar’ın okumadığı hiçbir yapıtını yayımlayamadı. Boris Godunov adlı tragedyasının sahnelenmesi yasaklandı. Bu dönemde Büyük Petro’nun Arabı adlı tarihsel romanını yazmaya başladı. İzinsiz gittiği Kafkasya Cephesi’nde Dekabristlerle görüştü. 18 Şubat 1831’de yüksek sosyeteden Natalya Gonçarova’yla evlendi ve Petersburg’a taşındı. Devlet Arşivi’ndeki çalışmaları sayesinde Pugaçov Tarihi, Yüzbaşının Kızı düzyazıları ile Bakır Atlı poemasını yazdı. 1836 yılı başında ünlü Sovrememnik (Çağdaş) adlı dergiyi yayımlamaya başladı. 1837 kışında uğradığı iftiralar yüzünden düelloya mecbur kaldı, Petersburg’daki düelloda ağır yaralandı ve iki gün sonra, 29 Ocak 1837’de öldü. Halkın yürüyüşünden korkan Çar, şairin naaşının Petersburg’dan gizlice çıkarılmasını emretti. Cenazesi aile çiftliğinin bulunduğu köyün yakınlarındaki bir manastırda toprağa verildi.

--

--