RöporShot#1-Lukas ŞARKLI
RöporShot’a başlamadan önce ilk sorunun cevabını biz vermeliyiz. Neden Lukas ŞARKLI?
Google Oyun ve Uygulama Akademisi’nin Slack platformunda bulunan 10_game_art kanalında “mistik orman konsept çalışması” adı ile paylaştığı çalışması ve daha önceki çalışmalarıyla bizde hayranlık uyandırdı. Akademiyle çalışmalarını nasıl birleştirdiğini, bu yola nasıl başladığını ve daha bir çok merak ettiğimiz şeyi öğrenmek istediğimizi düşünerek ilk RöporShot’ımızı onunla yapmaya karar verdik. Sorularımızın cevaplarını aldığımız bu süreçte de çok eğlendiğimiz ilk RöporShot’ımızı sizlerle paylaşıyoruz, iyi okumalar!
- Bize kendinden bahseder misin?
Ben Lukas ŞARKLI. Bu yıl Beykent Üniversitesi Tekstil ve Moda Tasarımı Bölümü’nden mezun oldum. İstanbul’da ailemle birlikte yaşıyorum.
- Google Oyun ve Uygulama Akademisi’ne katılma sürecini bize anlatır mısın?
Akademiye katılma sürecim bayağı tuhaftı. Ben ve arkadaşım Bahçeşehir Üniversitesi’ne oyun tasarımı üzerine yüksek lisans yapmayı düşündüğümüz için görüşmeye gitmiştik. Görüşmeden çıktığımızda arkadaşım bana akademiden bahsetti. Daha önce duymamıştım. Açıp baktığımızda oyun sanatıyla ilgili bir şey vardı. Oyun sanatına olan ilgim, yazılım gibi diğer alanlara olan ilgimin kat ve kat daha fazlası. Dedim ki tamam, ben buna başvuracağım. “Ne yapmam gerekiyor?” diye sordum, siteyi gösterdi. “Projeni, ne yapmak istediğini vb. yazıyorsun.” dedi. Yapmak istediğim her şeyi açıkça yazdım, “Denemekten zarar gelmez” dedim. Bir baktım ki mail geldi. Kabul edilmişim. Aslında tamamen yol üstünde konuştuğumuz ve bir anda başvurduğum bir akademi oldu.
- Moda tasarım alanından oyun tasarım alanına nasıl bir geçiş sürecin oldu?
Moda sektöründe çok kısa bir süre çalıştım ve sonra kendi kendime dedim ki “yapmak istediğim şey bu değil.” Yani 4 yıl boyunca hiç mi aklına gelmedi diye sorarsanız pek düşünemedim. Çünkü o an çevremin de etkisiyle işte moda şöyle prestijli, moda böyle güzel gibi şeyler duyunca dedim ki zaten tasarım yapmayı, çizmeyi de seviyorum. Yani buradan ilerleyebilirim. İşin stajına girdiğimde aslında hiç de ilgi alanım olmadığını fark ettim. Çiziyor olsanız bile aslında aynı şeyler değildi. Kumaşa vs. hakim olmanız gerekiyordu ve dedim ki bu ben değilim, bunu istemiyorum. Böyle olunca başka bir alana yönelmek istedim. Çocukluğumdan beri yapmak istediğim şey çizgi film ve animasyondu. Fakat her birey gibi ben de oyun oynamayı seviyorum. Okuldan mezun olup stajı tamamlayana kadar daha önce hiç duymadığım bir branşla karşılaştım: Game art. Daha önce game art ne bilmiyor olabilirdim fakat bildiğim şey şuydu ki oyunu ve çizim yapmayı birleştiriyordu. Benim sevdiğim iki şeyi birleştiren bir sektör. Ve birden o kadar cazip geldi ki ”ben bunun izini sürmeliyim.” dedim. Uzunca bir araştırmadan sonra bir oyun firmasında kısa bir dönem staj yaptım. Ben game design üzerine staj yaptım ama bana dediler ki “Hayır, senin yönelmen gereken kısım game art.” Çünkü ilgimi ve yaptığım çizimleri görüyorlardı. Böylelikle bu serüvene başlamış oldum. Artık tamamen emindim ki ben game art konusunda ilerlemeliyim. Yolculuğuma böyle başlamış oldum.
- Seni biraz araştırınca hayat mottonun yaratıcılık olduğunu fark ettik. Yaratıcılık konusunu bizim için biraz açabilir misin?
Tabii, aslında yaratıcılık doğuştan gelen bir özellik değil bence. Bu tamamen geçmişten bugüne kadar yaşadığınız, izlediğiniz, okuduğunuz ve gördüğünüz her şeyle alakalı. Tabii ki kimileri bunları aklında tutabiliyor, kimileri tutamıyor. Ben bu konuda başarılıydım. Gördüğüm her şeyi, izlediğim bütün filmleri, bütün detaylarını, kamera açılarını, sahnelerini vs. bunların hepsini aklımda tutabiliyordum. Film izlerken insanların dikkat etmediği detaylara her zaman dikkat ediyordum. Örneğin, burada böyle bir şey vardı o yüzden sonraki sahne böyle oldu gibi. Böyle ufak ufak detayları topladığınızda, ben 24 yaşındayım çocukluğumu hatırlamasam 20 yaşıma kadar gördüğüm her şeyi biriktirdim. Bunun sonucunda bir tarzım ve bir yaratıcılık meydana geldi. Çizimlerimde de bunlar belli oluyor. Yaptığım şeylerde bugüne kadar barındırdığım her şey var. Öyle meydana çıkıyor diyebiliriz.
- Yaptığın çizimlerden hangisinin yeri senin için daha farklı? Peki, neden?
Yaptığım bütün çizimleri seviyorum. Ama benim için diğerlerinden farklı olanlar var. Mesela bir oyun stüdyosuna başvurduğunuzda size bir case veriliyor ve bununla ilgili bir çalışma yapıyorsunuz. Benim için en özeli bu caseler. Çünkü caselerin üzerinden belli bir süre geçmiş oluyor ve bu süre içerisinde sizler kendinizi geliştirmiş oluyorsunuz. Böylelikle iki ay önce yaptığınız case ile bugün yaptığınız case arasındaki farkı görüyorsunuz. Aslında sizin için de gösterge gibi bir şey oluyor. Bu yüzden bu çizimlerimi çok seviyorum. İki ay önce yaptığım çizimlere baktığımda “bunun burasını böyle yapabilirdim” dediğim oluyor. Ama o zaman yapabileceğimi bilmiyordum. İki ay sonra tekniğini öğrenince diyorum ki “böyle farklı yapılabilir”. Böylelikle kendi gelişimimi gördüğüm çizimlerimi seviyorum.
- Akademiyi tamamladıktan sonra öğrendiklerini nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsun?
Eskiden büyüklerimiz “Oyun oynayarak mı para kazanacaksın?” derdi. Öyle bir dönemdeyiz ki hem oyun oynayıp hem de oyun yapabiliriz ve ayrıca bunlardan para kazanabiliriz. Benim yapmak istediğim şey kendi oyun stüdyomu kurmak fakat mobil üzerine değil. Ben biraz daha bilgisayar oyunları, video oyunları ağırlıklı ilerlemek istiyorum. Çünkü mobil oyunlarında gördüğüm şeyler aslında birbirinin aynısı. Bir şey trend oluyor, diğer oyunların ondan tek farkı bazı karakterler ve map değişiyor olması. Fakat olay yine aynı kalıyor. Ben bunda pek sanatsal bir değer görmüyorum. Bilmiyorum bana katılan ya da katılmayan olabilir. Sanatsal bir değer görmediğim için de konseptine ayrılan zamana önem veriyorum. İki günde bir tasarım çıkarılması isteniyor ama bence doğru değil. Zaten iki gün olayı araştırmanız ve referans toplamanız gerektiği için mobil oyunların o altyapısını sevmiyorum. O yüzden kendi video ve bilgisayar oyunlarımı çıkarmak istiyorum. Bununla ilgili şu anda bir case hazırlıyorum. Almanya’da bir okula başvuracağım. Hem buradan hem de oradan aldığım eğitimle alt yapımı daha da güçlendirip söylediğim gibi video oyunları stüdyosu tarzında bir şey kurmayı düşünüyorum.
- Umarız ki hayallerini gerçekleştirebilirsin. Şimdi sorularımıza biraz heyecan katalım diyelim ve RöporShot kısmına geçelim. Sana yaklaşık 10 tane soru soracağım. Ve 5 saniye içinde ikisinden birini seçmeni isteyeceğim. Hazırsan başlayalım o zaman.
- 2D oyun mu 3D oyun mu ?
2D oyun.
- Ios mu Windows mu ?
Windows.
- Konsept Sanat mı 3D Sanat mı?
Konsept Sanat.
- Karakter tasarımı mı çevre tasarımı mı ?
Karakter Tasarımı.
- Eğitim mi pratik mi?
Eğitim.
- Photoshop mu Procreate mi ?
Photoshop.
- Pinterest mi Instagram mı?
Artstation tercih ederim.
- O bir sonraki sorumuzdu ama :) Şimdi bir tanesini seç.
Tamam, Pinterest.
- Artstation mı Unsplash mi ?
Artstation. :)
- Oyun oynamak mı oyunu izlemek mi ?
Pek kısa bir cümle olmayacak ama oyunu benden daha iyi oynayan biri varsa onu izlemeyi tercih ederim. Ama burada oyunu oynamayı tercih ederim diyelim.
- Serbest çalışmak mı bir yere bağlı çalışmak mı?
Serbest çalışmak.
- Peki, Valorant’ta en iyi oynadığın karakter?
Arkalamayı çok sevdiğim için Yoru’yu tercih ediyorum. Ama bu son güncellemeden sonra pek oynayamıyorum o yüzden muhtemelen karakterimi değiştireceğim.
- Sanki Yoru’yu güncellemeden sonra daha çok sevdiler.
Ben eskisine alıştığım için belki de. Normalde ultiyle rakibi arkalayıp, ultiden çıkıp öldürürsünüz. Ama ben heyecandan E tuşuna geri basıp ultiyi açamadan geri döndüğüm için Yoru diyemiyorum. O yüzden Sage diyelim.
- Sorularımıza verdiğin cevaplar için teşekkür ederiz. Sana bir de bonus sorumuz var. Bir seçim hakkın olsaydı hangi oyunu veya uygulamayı yapmış olmak isterdin?
Valorant’ı yapmak isterdim çünkü kendileri bazen adil olmayan karşılaşmalarla karşımıza çıkıyor. Love and hate ilişkisi gibi bir şey var yani. Hem oynuyoruz hem de öfkeleniyoruz. ‘Bu arada smurfler varsa lütfen yapmasınlar.’ O dengeyi bir türlü kuramadılar. Fakat oyuncuyu da kaybetmek istemiyorlar. Bu yüzden çok keskin şartlar getirmiyorlar. En son smurfleri engellemek için 20 seviye bariyeri koydular. Fakat oyuncu zaten 10 el oynadıktan sonra her türlü 20 seviyeyi geçiyor. Oyuncu için bir şey değişmiyor sadece elini daha çok ısındırmış oluyor. Şaka bu yana gerçekten Valorant’ı yapmak isterdim. Genel olarak Riot Games’i çok seviyorum. Yaptıkları sinematikleri, hikayeleri, karakterleri, konseptleri olsun. Aslında Yüzüklerin Efendisi gibi bir evren yarattılar. Başta hikayelerin detaylarını bu kadar bilmiyorduk. Olaylara hakim değildik. Çıkardıkları sinematikler ve karakterlere yükledikleri anlam o kadar güzel ki sizi bu evrenin içinde tutuyor. Youtube’da bir sinematik izlediğinizde hemen oyunu oynayasınız geliyor. League of Legends ve Valorant için son çıkardığı sinematikler gerçekten işlerini iyi yaptıklarını gösteriyor. Kesinlikle Riot Games’teki herhangi bir oyunu yapmak isterdim.
Bu RöporShot için Lukas ŞARKLI’ya ve Oyun ve Uygulama Akademisi’ne teşekkür ederiz. Bir sonraki RöporShot’ta görüşmek üzere!
Artstation: https://lukasdsarkli.artstation.com/
Instagram: lukassarkli