Can Bonomo Bir Şiirzofrenidir

Ne şair ne de şiir yazarı diyorum; bir şiirzofreni mağdurudur diyorum.

Pozan
Yazı Rehberi
5 min readJul 23, 2023

--

Aslında Şiirzofreni’den önce bulduğum, uygun olduğunu düşündüğüm terim Şiir Dönüşüm Makinesi’ydi. Şiirzofreni kavramına girmeden evvel size Şiir Dönüşüm Makinesi’ni açıklayayım ki bulduğum terim boşa gitmesin. Şiir Dönüşüm Makinesi, bir şey üretmek istediği vakit ürettiği her şeyi şiir formatında üreten, başka bir formatta üretmeyi düşünse dahi gerçekleştirmeyen bir makine olarak kafamda tasarlamıştım.

Şiir Dönüşüm Makinesi’nden önce de Bonomo’ya bulduğum isim, uygun olduğunu düşündüğüm terim, Şiir Yazar’dı o yüzden onu da açıklayayım ki bulduğum isim boşa gitmesin. Şiir yazar kavramı insanın kafasında karışıklığa sebep olabilir ama karışık bulunacak bir tarafı da yok aslında. Anlatmak istediğim şey, şiir yazan bir insan değil. Şairleri de kast etmiyorum. Şairin ne demek olduğunu ya da kimlere şair dendiğini de biliyorum. Tam anlamadıysanız sorun değil ben de tam bu yüzden bu terimi kullanmaktan vazgeçmiştim zaten.

Tüm alternatifleri açıkladığıma göre Şiirsozfreni kavramını detaylıca açıklayamaya girişebilirim. Can Bonomo’nun son çıkmış -son çıkmış desem de çıkalı yıllar oldu- şiir kitabını karıştırırken birbirinden farklı türde şiirlerin olduğunu fark ettim. Farkına vardığım bilinçle farklı türdeki bu şiirleri incelediğimde aslında hepsinin şiir kılığına girmiş başka metinler olduğunu gördüm. Can Bonomo başka başka türlerde bir şeyler yazmak istemiş olsa da kendini hep şiir yazarken bulmuş olmalı. Edebiyatın farklı adalarına ya da okyanuslarına yelken açmak istediğinde kaderin rüzgarları onun teknesini hep şiir adasına, şiir denizine sürüklemiş olmalı.

İşte bu yüzden Can Bonomo’nun bir şiirzofren olduğunu düşünüyorum ve bugün burada bunu kanıtlayacağım.

Başlamadan önce bunun kötü bir şey olmadığını söylemeliyim. Şiir, o kadar geniş ve sonsuz olasılıklara sahip bir anlatım dili ki her şey şiir olabilir ve şiir her şey olabilir. Her şey şiire uydurulabilir ve şiir her şeye uydurulabilir.

Bazı kimseler her şeyi şiire uydurmaya çalışırken bazıları ise şiiri her şeye uydurmaya çalışır. Can Bonomo her şeyi şiire uydurmaya çalışmış ve bunu iyi yapmış.

Bugün burada inceleme yazısı yazmıyoruz. Burada bugün size Can Bonomo’nun nasıl yaşayan bir şiirzofreni olduğunu açıklayacak yazıyı yazıyoruz.

Evet, biz yazıyoruz.

Durum Öyküsü

Mesela Ateş Böcekleri diye bir şiiri var ki düz metin olarak yazılsa herhangi bir diğer öykü metni olabilecekken şiir olarak yazılmasıyla ayrı bir anlam kazanmış. Hep beraber inceleyelim.

İşte tutuyorum o ellerini işte
Hangi ömrümün kıyısında o iki güzel ellerin

-“Merhaba sevgilim. Ölüm sürecimle özdeleşmiş miydiniz? Adı Memnun.”

Görünmez bir perde aralanıyor ansızın
Ölüm kadına elini uzatıyor gecenin ayazından

-“Memnun öldüm.”
-“Bak ki memnun yaşamışsınız en azından.”

Bir komplocusunun dolaysız bilinci aralanıyor sonra
Bir kuş alçak uçuyor ürküp sendeliyorum

-“Bana tutunabilirsin.”
-“Düşerken mi?”

Bana her günün her saniyesi tutunabilirsin güzel sevgilim
Günlerin sonu gelebilir, yıldızlar ölebilirler
Başka yerlerde uyanabiliriz

Bilip bilmediğimiz tüm güneşler sönebilirler ve
Sen bana yine de tutunabilirsin

-“Yoo… Yani…”

Sendeliyorsun…

Ezeli bir soru saçılıyor ceplerinden doğru kaldırımlara

-“Sen… Beni neden seviyorsun?”

Dikkatli bakarsanız bu metnin aslında pekala bir öykü olduğunu görebilirsiniz. Öykü ama şiir; şiir ama öykü… İşte demek istediğim nokta bu. Can Bonomo aslında bir öykü yazmak istiyor ama öykü yazmak için masaya otursa bile kaleminden şiir dökülüyor.

Bir çeşit şiir yazma hastalığından mustarip olmalı. Edebi anlamda ne yazmak isterse istesin şiirden başka bir şey üretemiyor.

Hatta sırf bu yüzden ağırlıklı olarak şarkı yazdığını söyleyebiliriz. Daha da ileri gidip şarkılarının aslında müziği olan şiirler olduğunu söyleyebiliriz. Eminim kendisine bir şekilde ulaşıp sorsam o da benzer bir yanıt vererek beni doğrulayacaktır.

Eğer Can Bonomo’yu sosyal medya hesaplarından takip ediyorsanız oğlunun adının Roman Bonomo olduğunu biliyorsunuzdur. Sizce şiir yazmaya ve müzik yapmaya bu kadar sevdalı olan bir adam oğlunun adını neden Roman koymuş olabilir? Çünkü Can Bonomo her zaman roman yazmak istemiş ama ne zaman düz yazıya niyetlense kendini şiir yazarken bulmuştur.

Hadi başka bir başka şiirine bakalım.

Fabl

Evet, aşağıdaki şiirde Can Bonomo bir fabl yazmak istemişken kendini bir anda şiir yazarken bulmuştur. Eğer dikkatli okursanız siz de fark ederseniz. Gelin birlikte bakalım.

Şiirin ilk kısımlarını koymayacağım. Son kısımda ne idüğü belirsiz olan karakterle bir kelebek konuşuyor. O konuşmayı detaylıca inceleyelim.

-“Sen de öleceksin”
-“Sen de.”
-“Ama konuşuyorsun?”
-“Sen konuşuyorsun.”
-“Hayat neden balık vermiyor bana?”
-“Nasıl avlanıyorsun ki?”
-“Avlanıyorum işte.”
-“Anlat bana.”
-“Önce bir deniz tutuyorum içimden. Bir deniz berrak ve mavi. Sonra bir olta peydahlanıyor gümüşten. Savuruyorum oltamı önüme doğru yeknesak bir gülüşten…”
-“Dur orada. Nereye savuruyorsun?”
-“Geçmişe.”
-“Ne geliyor oltaya?”
-“Valla ya yosun geliyor ya pet şişe.”
-“Yanlışın var.”
-“Olabilir…”

Senin de ömrün kısa artiste bak
“Yanlışın var”mış…

İsterseniz fıkra deyin isterseniz fabl ama özünde şiir olmadığı, şiir gömleği giydirilmiş bir metin olduğu kesin. Yanlış anlaşılmak istemediğim için tekrar belirteyim, bu eserin bir şiir olmadığını savunmuyorum. Fabl ya da fıkra niyetiyle yazılmaya başlanmış fakat sonunda şiir oluvermiş bir metin olduğunu söylüyorum. Buradan metni yerdiğime dair herhangi bir anlam çıksın da istemiyorum.

Bir yandan da merak ediyorum, Bonomo “Ömrün kısa artiste bak,” dediği kısımda kısa dediği ömür ne kadar? Herhalde Can Bonomo da kelebeklerin bir günlük ömrü olduğunu düşünen o kesimden değildir.

Olay Öyküsü

Durum öyküsü yazmak isterken şiir yapmış olan kişi olay öyküsü yazmak istediğinde ne yapar, yine şiir yapar tabii ki.

Neredeydi İsmail isimli bu şiirine baktığınızda başı, sonu ve hatta yabancıların tabiriyle puncline’ı olan bir şiir buluyorsunuz.

Uzandı kadının çıplak sırtından doğru gözlüklerine
Her nasıl bir sabahsa bu dedi daha iyi görebilirim sanki
Gördü görmeye değer bir çıplak sırtı vakti dardı
Uzandı omzuna öptü kesmedi
Silkindi kadın zira uykusuzdu o da
Birinden biri uyanınca sanki türbeye daha az benzedi karanlık oda
Ne kadar uyuşuyordu teni kadının tenine
Doğruldu ne kadar müstesna iki ayak bileği bunlar
Kadın öyle memnundu ki rüyasında da aynı odada yatıyordu
Attı kendini evin dolambaçlı koridorlarına gözü arkada kaldı
Dar gömleğini geçirdi boynuna vakti dar
Sürdü salçasını ekmeğine döküldü sokaklara
Bir uzun ıslık boyu yürüdü sahili evine kadar
Evinin anahtarı geldi tek kare gözünün önüne
Az önce bıraktığı çıplak sırtın yanına, komidinin üzerine
Geri dönecek ıslığı kalmamıştı vakti dardı
Çekinceyle çaldı zili bir çekince
Aralandı kapı tokmağı kendine çekince
4 kat merdiven çıktı tekte çıktı acıktı
Karısını gördü sabahlığıyla evin kapısı açıktı

-Neredeydin İsmail?…
-Neredeydim ya?!

Gördüğünüz gibi, her şey ortada. Bonomo, her şeyi yazıyor ama şiir yazıyor. İleride bir gün -olacağını sanmıyorum da- bir gazetede yazmaya başlarsa o yazıların da şiir formatında olacağını garanti edebilirim. Dergilere yazıp yazmadığını hatırlayamadım…

İnternette araştırdım, dergilerde de şiir yayınlamış…

Şaşırdık mı?

Böyle şiirzofren bir insana şaşırmamız için bir yerde düz yazısının yayınlanmış olması gerek.

Her şeyi şiir olarak görmek, şiir olmayan şeyleri şiirleştirmek her ne kadar isimlendirirken bir hastalık isminden yola çıkmış olsam da güzel bir şey bence. Burada hastalık övmüyorum. Burada, ayrı ya da özel bir insan olma durumundan bahsediyorum. Olmayan şeyleri varmış gibi görme durumunu Bonomo iyi bir şeye dönüştürebilirmiş. Kendi kendine kafiye yaparak gezip duran mahalledeki bisikletçi dayı da olabilirdi sonunda ama şarkıcı olabilmiş, şair olabilmiş.

Nihayetinde tebrik etmek lazım.

Sonuç:

Bonomo’dan üç farklı şiir inceledik, üçü de birbirinden farklı metinler olmayı amaçlarken sonunda aynı noktada buluşmuş olan yapıtlardı.

Yazıda yaptığım esprili-latifeli tespitler haricinde kalan asıl amacım Bonomo’nun şiirlerini okumanız için sizde merak uyandırmaktı. Umarım bunu yapabilmişimdir çünkü kendisinin ilk bakışta garipsenecek fakat uyum sağlandığında kişide büyük hazlar uyandıracak şiirleri olduğunu düşünüyorum.

Bir de böyle farklı kavramları/tarzları şiir potasında eritip farklı şeyler deniyor olması hoşuma gidiyor.

Can Bonomo’nun bir sonraki şiirinde ana haber bültenini ya da bir üçüncü sayfa haberini şiir olarak yazmasını bekliyorum.

Sonraki yazılarda görüşürüz.

Görüşeceğiz de…

Editör: Maia Mia

--

--

Pozan
Yazı Rehberi

Kafamın içinde altınlar var ama çıkmaları için italyan bir tesisatçının aparkat atması gerekiyor.