Dijital Dönüşüm ve Gazetecilik için Yeni İş Modelleri (1)
Reklam gelirleri düşerken internette “açık gazetecilik” mi yoksa “ödeme duvarı” mı tartışması sürüyor
Erkan Saka
Bir süredir yeni medya düzeninde gazetecilik için iş modelleri/ gelir kaynakları tartışmalarını takip etmeye çalışıyorum. Bir dizi yazı ile bu arayışları burada göstermeye çalışacağım. Belki bu bağlamda bir tartışma ortamı da yaratmış olabiliriz. Devam eden bir takip olduğu için yazılarda bir hiyerarşi olmayacak, bir sistematik de olmayacak. Belki daha sonra bir makaleye evrildiğinde buna kafa yoracağım ama şimdilik dikkatimi çeken parçaları buldukça sunacağım.
Gazeteciliği geleceğiyle ilgili yaptığı konuşmada Angela Phillips sorunun gazetecilikte değil de kullandığı iş modellerinde olduğunu belirtiyor: Yaklaşık 150 yıldır süregelen gelir kalıplarının artık sonuna gelinmiş durumda. 2001 yılına kadar gazetelerin reklam gelirlerinde bir sorun yoktu. Bu tarihten itibaren kullanıcıların internete kaymasıyla beraber reklam gelirlerinde de düşüş başladı. Medya sahipleri yayıncılığın internete kaymasıyla otomatik olarak reklamların da buraya kayacağını ve de reklam gelirlerinde bir düşüş olmayacağını varsaymışlardı. Ama 2008’deki kriz ortamından beri görülen şu ki bu beklenti gerçekleşmiyor. Phillips’in belirttiği rakamlara göre, internete geçişte basılı yayın reklam gelirlerinin ancak yüzde 10’u geliyor. Haliyle daha çok reklam almak gerekecek ki internette bile bu sınırlı olabiliyor. Bir PEW araştırmasına göre çevrimiçi reklamları artırmak için mobil reklamcılığına yönelim var ama burası da basılı reklamlarla karşılaştırıldığına yüzde 1 oranında bir gelir yaratabiliyor.
Phillips’e göre kişisel veriye dayanmayan ve basit bir şekilde ödeme yapabilmeyi sağlayan akıllı ödeme sistemleriyle desteğe gerçekten ihtiyacı olan gazetecilere, yazarlara, müzisyenlere, uygulama geliştiricilere, animatörlere vb yaratıcı kesimlere yardım edilebilir. Ama belki de bu tip ödeme sistemleri özellikle de kişisel verilerin peşinde olanların sektörün büyük oyuncularının işine gelmediğinden gerçekleştirilemiyor. Phillips’in bahsettiği bu tip akıllı ödeme sistemleriyle ilgileneceğim ama bu arada The Guardian’ın denemesine dönelim:
The Guardian ve Kullanıcılarının Verisi
Guardian Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger’ın başlattığı “açık gazetecilik” felsefesi büyük ölçüde başarıya ulaşmış durumda. ABD ve Avustralya için başlatılan ülke bazlı gazete sayfaları da trafiği artırmış. Aylık 40 milyon tekil kullanıcıdan 2/3’ü Britanya dışından ama Britanyalı okur daha fazla etkileşim içinde. The Guardian’ın konumu üzerine yazan Ken Doctor gazetenin gazetecilik alanındaki büyük başarılarına rağmen ticari olarak karşılık göremediğini belirtiyor. Gazete ayda dünya çapında yaklaşık 40 milyon tekil kullanıcıya sahip ve The New York Times ve Mail Online ile yarışır durumda. Ancak bu miktardaki bir tekil kullanıcıdan beklenebilecek bir ticari değer henüz yaratılabilmiş değil. Yeni dönemdeki hedef gazetenin kendi mahremiyet ve etik prensiplerini çiğnemeden kullanıcıların bir kısmını ticari açıdan “bilinir” duruma getirebilmek. Şu anda kayıt olmadan anonim bir şekilde gazeteden yararlanılabiliyor. Okuyucunun ücretli ya da ücretsiz olarak kayıt olup kendisiyle ilgili veriler sunmasıyla bu strateji gerçekleşmeye başlayacak.
İlk etapta beklenen ise 40 milyon tekil kullanıcının yüzde 1–5’inin kaydolması. Bu kadarlık bir oran bile “bilinen” kullanıcı sayısında büyük bir sıçrama yapacak. Google ve Facebook’un hakim olduğu veri tabanlı reklam satışı dünyasında rekabet için bunun gerekli olduğuna inanılıyor. Birçok yayıncı gibi The Guardian da reklam gelirlerine ihtiyaç duyuyor. Ancak dijital reklam geliri yaratabilmek, giderek kullanıcı odaklı hedeflemeye dayanıyor, bu yüzden de kullanıcının bilinir olması şart. Ödeme duvarı fikrini benimsemeyen The Guardian’ın ayakta kalabilmesi için gerekli gelir kaynaklarından biri bu olabilir. Ödeme duvarlarının ne kadar işe yaradığı zaten tartışmalı bir nokta, kullanıcı verisinin mantıklı bir şekilde pazarlanması çok daha büyük bir gelir yaratabilecek.
Tabii kişisel veri meselesinin bu kadar hayati bir konu olduğu günümüzde The Guardian’ın denemesinin ne gibi sonuçları olacak, gazetenin itibarına nasıl bir yansıma olacak, hep birlikte göreceğiz….
(Sürecek..)
p.s. Bu yazı ilk olarak P24'te yayınlandı.