Fenerbahçe’nin seçimi değişim midir?

Papazınçayırı
papazincayiri
3 min readJun 6, 2018

--

Ali Koç’un yirmi yıllık başkan Aziz Yıldırım’ı devirerek Fenerbahçe’nin yeni lideri olması ve bu seçimin ülke gündemini, neredeyse genel seçimler kadar meşgul etmesi beraberinde kavramsal (ideolojik?) tartışmaları da getirdi.

Türk burjuvazisinin vücud bulmuş hali, “öcü” kapitalizmin simgesi dev Koç Holding’in varisi, bir yandan da, aldığı eğitim, kullandığı dil ve yaşam şekli ile iki asırdır Türkiye’nin yüzünü batıya döndürmeye çalışan devrimin örnek bireyi olan Ali Koç, sağ ve solun farklı argümanlarla hedefi haline geldi.

Üç büyüklerin (Hatta aslında Türk futbolunun) çok uzun yıllardır sermaye ve iktidarların kontrolünde yönetildiği gerçeğiyle, yüz yıllık bir uykudan yeni uyanmışçasına, 3 Haziran akşamı yüzleşmek hiç samimi değil.

Ne oldu da “aniden” aydınlandık?

Sağın (ve iktidar çevresinin) derdinin ne olduğu az çok belli. Her şeyden önce, köşeye kıstırdığı Aziz Yıldırım’dan daha güçlü (ve camiayı birleştirecek) bir figür istemiyor.

Sol ve muhalefetin itirazları ise teşhis edilebilir netlikten uzak, kavramsal körlük içeriyor…

Ali Koç’un başkanlığı değişim midir? Burjuva eliyle halk devrimi olur mu? Kazanılan seçim (yıkılan iktidar) Türkiye’nin geleceği için de umut mudur? Fenerbahçe’nin seçiminden ilericilik çıkar mı? Ali Koç bu seçimi neden ve nasıl kazandı? Ali Koç neden bu kadar çok istendi ve seviliyor?

Bu soruların cevaplarını ararken at gözlüğü haline getirdiğiniz ideolojik kavramları referans alırsanız ve/veya üzerinizdeki formayı çıkarmazsanız yanılırsınız.

Mustafa Koç ve Ali Koç kardeşlerin Fenerbahçe sevdasını bilmiyorsanız ve 6–8 aylık seçim sürecine son düzlükte dahil olduysanız doğru cevaba ulaşmanız mümkün değildir.

Evet Fenerbahçe’nin seçimi bir taraftar devrimidir.

* Başkanlığı süresince tribünleri yarattığı militan taraftar grupları ve kolluk gücüyle kontrol altında tutup, tek tip taraftar yaratmaya çalışan,

* Protestoları engellemek adına, toplu ve hukuksal anlamda tartışmalı kombine iptalleri yapan, hatta bazı maçlara bilet satmayan ve sezon genelinde bazı tribünlere, bilet satışını kapatan,

* Sosyal medyadaki muhalifleri fişleyen, tepkileri ciddiye almayıp “bot” ya da “troll” olarak niteleyen, hain ilan eden, FETÖ’cülükle suçlayan,

* “Fenerbahçe’nin başkanını kongre seçer” ve “Onlar taraftarla yürüyor, biz kongre üyeleriyle” diyerek taraftar ile kongre üyelerini ayrıştırmaya çalışan,

* “Beni kızdırmayın on sene daha gitmem. Aday olurum, olursam da seçilirim.” diyerek tehdit eden,

Yirmi yıllık Fenerbahçe iktidarının taraftar desteğiyle yıkılmasıdır yaşanan.

Evet Ali Koç samimiyeti ve mütevaziliği ile bu devrimin lideri olmuştur.

Soyadının temsil ettiği kavramlar, üst kimlik Fenerbahçelilik karşısında ikinci plandadır.

* Karşısındaki güç Fenerbahçe’nin tüm iletişim kanallarını kendi kampanyası için kullanıp, Ali Koç’a kapatmışken,

* Eski Başkanın kampanyası için çekinmeden kullanılan üye bilgileri Ali Koç’tan gizlenirken,

* Hükümetin kampanya ekipleriyle iş birliği içerisinde seçim çalışması yürütürken,

Türkiye’nin en ünlü reklamcıları ile çalışıp, ülkenin her köşesini ismiyle donatarak güç gösterisi yapmak yerine, mütevazi ekibiyle birlikte, tamamı gönüllülük esası ile üretilen çalışmalara (kendi söylemiyle) aracılık etmeyi tercih etmiştir Ali Koç.

İrili ufaklı grupların davetlerini geri çevirmemiş, İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Bursa… il il gezip taraftar organizasyonlarına katılarak Fenerbahçe’nin tüm kesimlerine dokunmaya çalışmış ve önemsediğini hissettirmiştir.

Avukat ordusu, medya ya da taraftar baskısı ile üye bilgilerinin peşine düşmek yerine kendi imza kampanyasını düzenleyerek, yok sayılan taraftarı mücadeleye dahil etmiş, süreci sahiplenmesini sağlamıştır.

Evet, bal gibi de ilericiliktir kazanan.

Ali Koç, servetiyle ihya edeceği bir Fenerbahçe vaad etmiyor. Ali Koç parasıyla duygu satın almıyor. Mali sorunların çözülmesinde kendisine biçtiği rol, kitleleri harekete geçirecek kadar örnek olup liderlik edebilmek.

Onun sözünü verdiği maddi olanakları eski başkan da seçim vaadi olarak, hem de rakam vererek dile getirmişti zaten.

Ali Koç eğitim diyor, altyapı diyor. Dünyanın kabul ettiği çağdaş idarecilik modellerinden, bilimsel metodlardan örnekler veriyor.

Yetiştiriciliği önemsiyor yani bir anlamda üretim diyor. Ekip çalışması, liyakat, profesyonel anlayıştan bahsediyor.

Samimi, dürüst, şeffaf biçimde yönetilen bir Fenerbahçe hayali kuruyor.

Ve evet, Fenerbahçe’nin seçimi Türkiye için bir umuttur tabi ki…

Ceketini koysa seçilir denilenin sandığa gömüldüğü, statükonun yenildiği, samimi olanın, dürüst olanın, taraftarına inanın ve birlikte yürüyenin kazandığı bir seçim nasıl umut olmasın ki?

İnsanların inandığı bir lider etrafında nasıl tek yürek olduğunu, ona nasıl da gözü gibi baktığını, adeta pamuklara sarıp siper olduğunu ve sonunda iktidara taşıdığını göstermesi bile umut için yeterli değil mi?

4 Haziran sabahına uyanan Fenerbahçelilerin gözlerindeki ışıltıyı gördünüz mü? O ışıltı, feri gitmiş Türkiye’nin ihtiyacı olan umuttur işte.

Eşe dosta “artık eskisi kadar ilgilenmiyorum, böylesi daha iyi oldu” diye anlatırken yumruklarını sıkan, Fenerbahçe’yi izlemek dururken gittiği sinemada göz ucuyla skor takip edip yutkunan, kızına, oğluna Fenerbahçe’yi anlatırken hüzünlenen insanlar, sandıktan bayraklarını çıkarmış, yeniden sarı lacivert ile buluşmaya koşuyor şu günlerde…

Biliyorlar ki; Fenerbahçe Türkiye’dir ve Fenerbahçe değişirse Türkiye değişir.

Altug Canıtez

--

--