Mali Durum, Kuşdili Yangını ve Vazife

Gürman
papazincayiri
Published in
7 min readJul 25, 2018

“500’den, Burada arkadaşların beyan ettiği, borcumuz budur dediği rakamın üstünde ne çıkarsa ben ödeyeceğim… 700–800 ne çıkarsa ben ödeyeceğim.. Her şeyimi satıp ödeyeceğim.”

5 yıl önce Aziz Yıldırım Fenerbahçe Genel Kurulu’nda gürlüyor, büyük bir özgüvenle kulübün borçları hakkında Fenerbahçe Kongre üyelerine şahsi teminat veriyordu. Bu özgüven boşa olamaz, bir insan bu kadar büyük yalan söyleyemez, doğru kabul etmeye mecburuz. 2013 yılında borcumuz 500 milyon TL. 2013 yılında 1 Euro ortalama 2,5 Türk lirası. Yani Borcumuz 200 milyon Euro. Sayın Ali Koç dün akşam Fenerbahçe TV’de 30 Mayıs 2018 tarihi itibariyle kulübün borcunu açıkladı. 621 milyon Euro. 3 milyar 500 milyon Türk Lirası. Açıklanmaya muhtaç bir durum var, 5 yılda Fenerbahçe Spor Kulübünün borcu Euro cinsinden 3 kat nasıl arttı? Bu kadar agresif bir borçlanmaya neden ihtiyaç duyuldu, çok büyük faiz yüküyle kulübe aktarılan bu kaynaklar nereye harcandı?

Basitçe anlatmaya, akıllarda hiçbir şüphe bırakmamaya mecburuz. Her borç faiz maliyetiyle gelen kaynaktır. Fenerbahçe 10 lira borçlanıyorsa bugün cebimize giren 10 lira kaynak, gelecekte 10 lira artı faiz ödemek zorunda demektir. Bu Fenerbahçe’nin parasıdır. Bu kaynak iyi kullanılırsa ne ala, kötü kullanılırsa Fenerbahçe’nin sınırlı kaynakları israf edilmiş, yok edilmiş demektir. Borçlanmaya maliyeti diye de bir şey var. Düşük faiz ve yüksek vade ile borçlanmak, kısa vade ve yüksek faiz ile borçlanmaktan daha iyidir. 1000 lira borçlanacaksanız 10 yılda yüzde 10 faiz ile borcu ödemek, 1 yılda yüzde 15 faiz ile ödemekten evladır. Güncel dolar faizi 1 yıl için yüzde 4,5. Yani piyasada yüzde 4,5 faizle dolar alabiliyorsunuz. Kulüp bazı borçları yüzde 9 dolar faizle almış. Tefeci faizi denebilir. Yüzde 9 faizle dolar borcu vermek dünyanın en karlı yatırımıdır ancak bu borcu bu faizle almak dünyanın en iş bilmez insanının bile yapmayacağı bir şeydir. Büyük cesaret, Türk Lirası geliri olan bir kulüp, dolarla borç alıyor, dolar kurundaki artışı da, yüzde 9 faizi de ödeyeceğini düşünüyor. Herhalde bir yıl içerisinde gelirlerde yüzde 30 artış olacağını öngördüler. Hesap kitap bilen makul bir insanın alabileceği bir karar değil.

Geçmiş yönetimlerin sorumsuzluğu ilanihaye midir? Bir yönetim ben bu evi yaktım, yıktım derse artık sonsuza kadar kendisinin o eve karşı hiçbir mesuliyeti yok mudur? Bu soruya “evet” cevabı verilemez. Fenerbahçeli olarak, bu kulübü yıllarca yönetme onuruna erişmiş insanlar olarak Aziz Yıldırım ve yönetimi çıkıp bunun neden böyle olduğunu açıklamak, bu kaynakları kötü yönetmelerinin sorumluluğunu da üstlenmek durumundadır. Bu şartlarda Fenerbahçelilerin Aziz Yıldırım’ın 2 Haziran tarihinde yaptığı konuşmayı hatırlatma hakkı vardır. 150 milyon Türk Lirası bağışlayacağınızı söylüyordunuz, bu parayı kulübe veriniz. Fenerbahçeliler bugün ürettiğiniz tablo yüzünden büyük bir seferberlik içerisine girmişken, siz de yaktığınız, darmaduman ettiğiniz haneye karşı görevinizi yerine getiriniz.

Ancak böyle bir yardımın bile karşı karşıya kaldığımız sorunları çözmekte yetersiz olduğunu bugün biliyoruz.

Sayın Ali Koç Fenerbahçe TV’de hepimizin bilme hakkı olan konuları büyük bir şeffaflıkla açıkladı. Özetleyelim.

· 31 Mayıs 2018 itibariyle Fenerbahçe’nin toplam borcu 621 milyon Euro. Güncel kurdan 3 milyar 500 milyon Türk Lirası. Bu paranın ne kadar büyük olduğunu anlamak için birkaç örnek verelim.

Türkiye’nin almak istediği F35 Savaş Uçağı’nın tanesi 85 milyon Euro. Yani bu parayla 8 tane F35 savaş uçağı alınıyor.

Topuk yaylası tesislerinin 7 milyon dolara mal olacağı ifade edilmişti. Bu parayla 100 tane Topuk Yaylası tesisi yapılıyor.

Aziz Yıldırım’ın Mayıs ayında beyan ettiği 400 milyon Euro borç ile gerçek borç arasında 221 milyon Euro fark var. Juventus Ronaldo transferi için Real Madrid’e 100 milyon Euro ödedi, futbolcuya da yılda 30 milyon Euro verecekler. Yani Aziz Yıldırım’ın söylemeyi atladığı farkla, Ronaldo’nun transfer bedeli ödenip, oyuncuyla 3 yıl anlaşma yapılabiliyor.

Daha net? Bu parayla 437 tane 24 derslikli ilkokul, 87 tane 150 yataklı hastane, 5 bin 833 kilometre duble yol yapılabiliyor. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ödemesi gereken borç bu kadar. Yani hep birlikte çalışacağız, çabalayacağız, Edirne’den Van’a kadar 3 kere duble yol döşeyeceğiz.

· Bu borçların 2 milyar 200 milyon liralık kısmı kısa vadeli. Yani 2 milyar 200 milyon lira borcu 1 yıl içerisinde ödeyeceğiz. 2 milyar 200 milyon liralık kısa vadeli borcun da 820 milyon liralık bölümü Eylül ayına kadar ödenecek. Bu şu demek, 3 ay içerisinde kulüp kasasına her ay 273 milyon Türk Lirası gelir koymalı. Her gün 9 milyon 100 bin lira kasaya para girmeli. Yani? Eylül ayına kadar her gün 94 bin 808 forma satmalıyız. Sadece borç ödemek için.

· Borç neyle ödenir? Gelirle ödenir. Gelirler ne durumda? Ülker Stad isim hakkı, Ülker Arena üst kullanım hakkı, Reklam ve Tribün isim hakkı, 2021 yılına kadar tüm tribün gelirlerimiz, 2023 yılına kadar loca gelirleri, TFF yayın gelirleri, Spor Toto gelirleri ve hatta Fenerium alacakları hepsi, her şey temlikli. Gelirlerimize dokunamıyoruz. Dokunabildiğimiz iki gelir kalemi var. Futbolcu satış gelirleri ve Şampiyonlar Ligi gelirleri. Futbol takımımızın değeri 90 milyon Euro’dan 60 milyon Euro’ya düşmüş, Şampiyonlar Ligi’ne katılamazsak da zaten oradan bir gelir elde edemeyeceğiz. Üstelik FFP gereği, gelecek sene Şampiyon olsak bile Avrupa Kupalarına gidemeyebiliriz.

· Aziz Yıldırım ne diyordu? Gayrimenkuller var. Satarsın, borcu kapatırsın. Tüm gayrimenkuller ipotekli. Toplam ipotek bedeli 1 milyar 400 milyon lira. Yani gayrimenkul satıp, gelir elde edip, borç ödemesi için kullanma aralığı çok dar. Manevra kabiliyeti sıfır.

· Hisselerimiz var? Yok. Fenerbahçe’nin Futbol A.Ş’de yüzde 67 pay sahibi. Yani 67 hissemiz var. 30,8’i Denizbank ve Vakıfbank’a rehin verilmiş. Fenerbahçe’nin şu an sahip olduğu hisse oranı yüzde 36. Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği, Futbol A.Ş’deki hakim pozisyonunu kaybedebilir.

· Başka? 88 davamız var. Büyük çoğunluğu borç ödememe gibi kötü yönetim kaynaklı davalar. 88 davanın toplam tutarı da 64 milyon Türk Lirası.

Bu tablo karşısında normal şartlar altında transfer filan konuşmayı bırakıp battık dememiz gerekiyor, diyemiyoruz, Fenerbahçe kocaman sosyal bir hareket, bu ülkenin sahip olduğu çok değerli bir kurum, bu kurumun yok olmasına asla izin veremeyiz, ekonomik olarak yeniden güçlenmek, mali yapımızı düzeltmek, sportif başarılar kazanmak, Türkiye’ye bir kez daha güç, heyecan ve umut vermek zorundayız. Yapacağız.

Nasıl yapacağımıza geçmeden önce birkaç şey söylemek zorundayız.

1- Ortaya çıkan bu mali tablonun temel sebebi tek adamcı arkaik yönetim anlayışıdır. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanları hikmetinden sual olunmaz ermişler değil, Fenerbahçe üyelerinin oylarıyla belirli bir zaman için belirli bir görevle seçilen şahıslardır. Kişilere tapmak, onları her türlü denetimden uzak tutmak, kişi taraftarlığı yapmak nihayetinde kötü yönetime ve bu kötü yönetimin korkunç sonuçlarına zemin hazırlar. Aziz Yıldırım yönetiminin en büyük hatası eleştirileri ihanet saymak, kulüp içerisinde şeffaflığı yok etmektir. Bu hataya bir daha düşmeyeceğiz. Ali Koç yönetiminin en büyük farkı, şeffaf bir şekilde Fenerbahçe hakkında kamuoyunu bilgilendirmek, denetime açık hale gelmektir. Denetlenen yönetim hem hesap vereceğini bildiği için kaynakları daha verimli kullanır hem de daha az hata yapmak zorunda kalır.

2- Bir insan hem betondan, hem futboldan, hem havuz suyu sıcaklığından anlamaz. Yöneticiler her şeyleri bilen Allah’ın yeryüzündeki simgesi değildir. Yöneticiler de insandır. Fanidir. Her şeyi de bilemezler. Yöneticilerin görevi alanlarında yetkin ve uzman isimlerle çalışmak, onların profesyonel bilgilerinden istifade etmektir. Yöneticiler üstlerine formayı giyip sahaya çıkmıyor? Niye? Çünkü açıkça bu işi yapamıyorlar. Böyle bir beceriye sahip değiller. Ne yapıyorlar? Bu işi yapabilecek insanlara belirli bir ücret veriyorlar, sahaya profesyonel futbolcular çıkıyor. Hayatın her alanında da bu örnek doğrudur. İşi ehil olan yapmalı, yöneticiler işi ehil olana vermek ve onları denetlemek ile sınırlı kalmalıdır.

3- Objektif performans ölçüm sistemleri uygulanmalıdır. Baştan aşağı hedefler belirlenmeli, objektif kriterler ortaya konulmalı, başarı bu kriterlere uygun açısından denetlenmelidir. Fenerbahçe’de hiçbir şey keyfi olmamalıdır. Bir adam çok seviyor diye kimse görevde kalmamalı, bir adamın canı sıkıldı diye de başarılı insanlar görevden uzaklaştırılmamalıdır. Fenerbahçe’de kurallar hâkim olmalıdır.

4- Fenerbahçe’nin en büyük yatırımı oyuncu transferidir. Yepyeni bir bakış açısına ihtiyacı var. Adı büyük, gazetelere manşet olacak oyuncular değil, Fenerbahçe’ye katkı sağlayacak ve satışlarından kulübün para kazanacağı oyuncular kulübe kazandırılmalıdır. Boşa harcayacak bir kuruşumuz bile yok.

5- Fenerbahçe emlak şirketi değildir. Gayrimenkul almak bir yatırım aracıdır. Fenerbahçe’nin bugün böyle bir yatırım yapacak parası yok. Bizim yaptığımız 2000 lira maaşı olan, onu da kredi kartı, kira vesair borçlarına ödeyen adamın Kalamış’ta ev bakmasına benziyor. Ayranımız yoksa içmeye tahteravan ile dolaşmadan da yaşayabiliriz.

6- Gelir kalemlerini çeşitlendirmek, yenilikçi yöntemlerden yararlanmak, özellikle geniş taraftar kitlesinin daha fazla kaynak aktarabilmesine olanak sağlayan çözümler bulmak gerekiyor. Bu konuda çok büyük bir şansa sahibiz. Ali Koç, Erol Bilecik, Burhan Karaçam, Sina Afra gibi alanlarında gerçekten uzman ve başarılı isimler kulübümüzün yönetiminde bulunuyor. Fenerbahçe’nin insan kaynakları benzersiz. Hayatın her alanında uzman, başarılı Fenerbahçeliler var. Fenerbahçellilerin tüm gücünden yararlanmak, ortak akılla hareket ederek bu kollektif enerjiyi kulübün mali durumunu sağlıklı bir hale getirmek için kullanmak mümkün. İkinci şansımız yönetimin bu akla ve heyecana sahip olmasıdır.

Taraftar olarak ne yapacağız?

Önce idrak. Yeniden tam bağımsız Fenerbahçe için durumun ciddiyetini çok iyi kavramakla mükellefiz. Koşullar zor ama hiçbir şey imkansız değil. Fenerbahçeliler durumun ciddiyetini kavrar, kulüple yeniden gönül bağları kurulursa, milyonlarca Fenerbahçelinin aşamayacağı hiçbir engel olmadığını hayat deneyimiyle biliyoruz.

Yapabileceğimiz en kolay şey ise statta rakip takım taraftarlarına küfür etmeyi bırakmak. Küfürlü tezahürat futbolculara hiçbir motivasyon sağlamıyor, tam aksine küfürlü tezahürat nedeniyle alınan cezalar kulübün gelirlerini azaltıyor, Fenerbahçe’nin mali yükümlülüğünü arttırıyor. Küfürlü tezahürat Fenerbahçe’ye yapılan bir kötülüktür. Bunun haricinde de büyük bir ahlaksızlıktır. Diğer takımlara küfretmenin sporda şiddet ve nefret kültürünü büyütmek, birçok insanın zarar görmesini sağlamak dışında yarattığı hiçbir somut sonuç yok. Fenerbahçe rakiplerinden de saygı ve sevgi görmeye layık olan bir camiadır. Kültürümüzü ve tarihimizi taraftar olarak biz de yansıtmak zorundayız.

Yeni dönem, yeni bir bakış açısı, yepyeni bir adanmışlık, yepyeni bir heyecan gerektiriyor. Fenerbahçe’nin önümüzdeki yüzyıldaki hikayesi esasında bugün yapılanlar ve bugün aldığımız kararlarla yazılacak. Çok sevdiğimiz bu büyük hikayeyi yepyeni yıldızlar, çok daha büyük başarılar ile gelecekte gurur duyacağımız bir seviyeye çıkartmak için bir çok imkana sahibiz. Umutsuzluğa kapılmadan, yeni yollar bulmaya, konuşmaya, tartışmaya ihtiyacımız var.

Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki Lokali yandığında o dönemin Fenerbahçelileri “Fenerbahçe yanıyor yetişin” diye ayağa kalktılar. 25 yıllık tarih gözlerinin önünde kül oldu.

Fenerbahçe Spor Kulübü o tarihte bir ilan yayınladı. Şöyle yazıyordu:

“Hayatın mütemadi bir mücadele olduğunu, mücadelesiz, ızdırapsız, emeksiz, elemsiz, hayatta gerek fert ve gerek millet itibariyle muvaffak olmak imkanı olmayacağını Türk Gençliği’ne hatırlatan büyük Gazi’nin nasihatleri bu elemli günlerimizde bizim için en büyük teselli ve kuvvet menbaı olacaktır. Fenerbahçelileri, kulübümüzün maruz kaldığı felaket nisbetinde büyük olan vazifeye davet ediyoruz.”

Hayat devamlı mücadeledir. Mücadelesiz, emeksiz, elemsiz başarı kazanmak imkanı yoktur. Bugün bir kez daha Fenerbahçe aynı ruhla ayağa kalkacaktır. Fenerbahçeliler bir yüz yıl önce olduğu gibi maruz kaldıkları felaket nispetinde büyük olan vazifeye hazırdır.

--

--