Ankara

Huseyin
realpolitik
Published in
8 min readSep 30, 2019
  1. ANKARA’NIN KISA TARİHÇESİ

Ankara M.Ö. 8. yy.da Frigya kralı Kordios tarafından kurulmuştur. İsmin kökeni konusunda çok çeşitli iddialar olmasına rağmen M.Ö. 3000’den beri bazı değişiklerle aynı ismi taşıdığı ve meskun olduğu bilinmektedir. Sekiz yolun kesişiminde olan Ankara’nın Roma İmparatorluğu döneminde nüfusunun 100.000’e ulaştığı iddia edilmektedir. Augustos Mabedi ve Roma Hamamı bu dönemin ürünlerindendir. 395 yılın itibariyle Roma ikiye ayrılmıştır. Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunda kalan yerler Türkler, İranlılar ve Araplar tarafından işgal edilmiştir. Ankara 1356 yılında Osmanlılar’a geçmiştir. 1402 yılında Timur ve Yıldırım arasında Ankara’da savaş yaşanmıştır.

2. CUMHURİYET DÖNEMİ

I. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti için tam bir yıkım olmuştur. İttihat ve Terakki liderlerinin aldığı kararla savaşa katılan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşının kaybedilmesiyle tamamen dağılmıştır. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşına girip, girmemek gibi bir lüksü yoktu. İtilaf Devletlerinin hali hazırda Osmanlı Devleti’ni parçalama düşünceleri vardı.

19 Mayıs 1919’u Milli Mücadele’nin başlangıcı kabul ederiz. Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele’nin temellerini atmıştır. Bundan sonra Ankara’nın önemi Türkiye için katbekat artmıştır.

13 Ekim 1923’de Ankara başkent ilan edilmiştir. 29 Ekim 1923’de de Cumhuriyet ilan edilmiştir. Ankara’nın başkent ilan edilmesi Türkiye için bir devrimdir. İmparatorluklar Başkenti olan İstanbul yerine Anadolu’nun küçük bir kasaba şehri başkent olarak tercih edilmiştir. Bu, artık yöneticilerin yönünü Anadolu’ya döndürdüğünün bir göstergesidir.

3. MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ’NDE ANKARA

Ankara, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra başkent adayıydı. 1919 yazından, 13 Ekim 1923 günü resmen başkent olana kadar başkent tartışmaları sürmüştür. Ankara’dan önce Sivas ve Erzurum başkent olarak düşünülmüştür fakat yollarından dolayı bunun üzerinde çok durulmamıştır.

Türkiye Hükümet, 28 Kasım 1920’de yaptığı toplantıda başkent konusu görüşülür ve Payitaht (Başkent) Komisyonunun kurulmasına karar verilir. Kurulacak bu komisyona Milli Savunma, Bayındırlık, Sağlık ve İktisat Bakanlıklarından seçilecek üyeler ile Büyük Millet Meclisi’nden de üç üyenin katılması kararlaştırılır. Genelkurmay başkanlığı tarafından başkent olabilecek şehir konusunda bir ön çalışma yapılacaktır. Hükümet kararnamesi de Genelkurmay’a gönderilir. Hükümet, 31 Ocak 1921 günü Büyük Millet Meclisi’nden daha önce kararlaştırdığı üç milletvekiline izni verilmesini ister. Başkent konusu Hükümet tarafından Meclise getirilir. Payitaht Komisyonundan şu hususlara dikkat etmesi istenir:

1) Merkezi şehir olarak düşünülen yerin mümkünse sahile, limanı olan bir şehre komşu olmasına,

2) Seçilecek şehrin diğer Anadolu şehirleri ile dört cihetten demir yoluyla ulaşım imkanının bulunmasına,

3) Elektrik üretebilecek tabii veya suni şelalelere sahip olmasına,

4) Mümkün olduğu kadar kömür madeni civarında olmasına

5) Ormanlık bir sahaya yakın bulunmasına,

6) Genel ihtiyacı karşılayacak sulara malik bulunmasına veya suların o mahalle naklinin mümkün olmasına,

7) Şehir iklim şartlarının da dikkate alınmasına,

8) Büyük bir şehir yerleşimine uygun düz arazi yapısına uygun bulunmasına,

9) Bina yapımı için gerekli inşaat malzemesinin tedarikinin mümkün olmasına,

10) Ayrıca medeni bir şehir için bunlardan başka lüzumlu olabilecek hususların dikkate alınmasına, işbu şartların tamamının mevcut olmadığı halde ise bu özellikleri en fazla taşıyan şehrin tercih edilmesi zikredilir.

Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) Anadolu’ya atanmanın yollarını arıyordu, Milli Mücadeleyi Anadolu’dan başlatmayı düşünüyordu şayet olmazsa güvendiği bir komutanın yanına Anadolu’ya geçmeyi düşünüyordu.

Ali Fuat Paşa bu konu hakkında şöyle demiştir:

“1919 Şubat ayının sonlarında… merkezi Konya Ereğlisi’nde buluınan kolordumun başına dönecektim… M. Kemal Paşa ile birlikte, komutanı bulunduğum 20. Kolordu karargahının Ankara’ya nakli ile buranın bir mukavemet merkezi yapılmasını kararlaştırdık.

Kemal Paşa (Atatürk) eğer bir vazifeye kendisini tayin ettirmezse Anadolu’da en itimat ettiği bir komutanın yanına gideceğini ve ilk defa işe oradan başlayacağını söylüyordu. ‘Paşam, ben ve Kolordum daima emrinizdedir’, dedim. Mavi gözlerinin nasıl bir ışıkla parladığını tarif edemem. Yerinden kalkarak hararetle elimi sıkmıştı.

‘Beraber çalışacağız Fuat!’ dedi.”

Kurtuluş Savaşının iki önemli komutanı daha işin başında Ankara’yı harekat merkezi yapmak için anlaşmışlardı. Bu, Ankara’nın başkent adaylığına atılmış önemli bir adım olmuştur. Şüphesiz bu kararın verilmesinde Ankara’nın stratejik konumu rol oynamıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığı sıralarda Anadolu’ya karşı yapılacak istilalara karşı nasıl karşı konulanacağını hesaplarken Ankara’daki 20. Kolordunun batıdan karşı gelecek saldırları durduracağını söylüyordu.

Paşayı, İngilizler 1919 Şubatında tutuklatmaya çalışmışlardır. Atatürk son anda kurtulmuştur ve 19 Mayıs 1919’da IX. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a çıkmıştır. İngilizler Mustafa Kemal Atatürk’ü İstanbul’da yakalayamayıp kaçırdıktan sonra Samsun’da ajanlar tarafından izlemeye aldırtmışlardır. 8 Haziran 1919 günü Sait Molla, İngiliz istihbaratına verdiği raporda Milli Mücadele’ye düşman cemiyetlerinin özellikle Bursa ve Konya’da üye sayılarını arttırdığını belirtmiştir. Bu ortamda Ankara’nın durumu da bundan farklı değildi. Mustafa Kemal Atatürk sayesinde bu ortam Ankara’da ve yurdun genelinde tersine dönmeye başlayacak, Türkün cevheri ortaya çıkarılacaktır. Bu iş için öncelikle Ankara çevresinde Ali Fuat Paşaya görev düşüyordu.

15 Mart 1919 günü Damat Ferit tarafından, Ankara’ya İttihat ve Terakki düşmanı Muhittin Paşa atanmıştır. Muhittin Paşa Ankara’da insan avı başlatmıştır. Muhittin Paşanın kimi kaynaklara göre 90, kimi kaynaklara göre 200 kişiyi tutaklattığı söylenir. Kamil Erdeha tutuklamaların nedenini ekonomik nedenlere dayandırmıştır ve şunları yazmıştır:

“Bilindiği gibi, Ankara keçisinin yünü dünyaca ünlüdür. Bu yün ticareti dolayısıyla Ankara’da zengin bir eşraf zümresi türemişti. (Bugün de Ankara’nın en değerli taşınmaz malları bu eşraf sülalesine aittir.) Dünya tekstil sanayini elinde tutan İngilizlerin ise yün ticaretine yabancı kalmaları düşünülemezdi. İşte çatışma buradan çıktı. İngiliz subayları, siyasal nüfuz da kullanarak, bu ticarete el atınca Ankara’nın eşrafını karşılarında buluvermişlerdi. İngilizlerin Samanpazarında bir Müslüman kadına sarkıntılık etmeleri bardağı taşıran damla olmuş, İngilizlerle mücadele etmek için gizli bir örgüt kurulmuştu. Bu örgüt İngilizlerle gizli bir mücadeleye girdi. İngilizlerin huzurunu bozan bu örgütün ortaya çıkarılması, İngilizlerin başlıca kaygısıydı. Muhittin Paşa Ankara’ya gelince ondan ısrarlı bir şekilde bunu istemişler, Muhittin Paşa da içinde şehrin ileri gelenlerinin de bulunduğu doksana yakın kimseyi tutuklamıştı.”

Tutuklamalar, Ali Fuat Paşanın Ankara’ya ulaşmasından önce gerçekleşmiştir. Ankara’da İttihatçı mensupları ve İngiliz düşmanı olan herkes yakalanıp tutuklanırken, İngilizlerle işbirliği içinde olan yandaşlar çalışmalarını arttırmışlardı. Cabir Paşa birisi Ankara’da Hürriyet ve İtilaf Partisi ve İngiliz Muhipleri Cemiyetini kurmuştu. Valinin de zoruyla birlikte memurlar bu düşman cemiyetine üye olmak zorunda kalıyorlardı. Aynı zamanda İngilizler demir yollarını kontrol altında tutmaya çalışıyorlardı. Ankara istasyonunda İngiliz subayı oturuyordu ve Cebeci’de İngiliz askeri birliği vardı. Ulus’ta da Fransız Birliği vardı.

28 Mayıs 1919 günü Havza Genelgesi yayımlanır Atatürk tarafından. İzmir ve Manisa’nın işgalini protesto etmek yayınlanmıştır bu genelge.

Genelgenin tam metni:

“İzmir’in maalesef bunu takip eden Manisa’nın işgali gelecekteki tehlikeyi daha açık göstermektedir. Ülke bütünlüğümüzün korunması için milli gösterilerin daha canlı olarak yapılması ve sürdürülmesi için milli gösterilerin daha canlı olarak yapılması ve sürdürülmesi lazımdır. Hayatımıza ve milli bağımsızlığımıza zarar veren işgal ve ilhak gibi olaylar bütün milletin içini kan ağlatmaktadır. Üzüntüler durdurulamıyor. Sindirilmesi ve tahammülü mümkün olmayan bu durumun derhal yok edilip giderilmesi bütün medeni milletlerle büyük devletlerin adalet ve nüfuzlarını sabırsızlıkla beklemek konusunda önümüzdeki hafta içinde Pazartesi başlayıp Çarşamba günü müracaatın arkası alınmak üzere büyük ve heyecanlı mitingler yaparak milli gösteride bulunulması ve bunun bütün bağlı olan yerlere yayılmasına ve bütün İtilaf devletleri temsilcileri ile Osmanlı Hükümetine etkili telgraflar verilmesi ve yabancı olan yerlerde yabancılara da özel etkiler yapılmakla beraber milli gösterilerde adap ve sükunetin fevkalade ve Hristiyan halka karşı sataşma, gösteri ve düşmanca tavırlar alınmaması lazımdır.

Sizin bu fikirler etrafında hassas ve etkili bulunmanız yönüyle işin iyi idare edileceği ve başarılı olunacağı hususunda inancım tamdır. Sonucunun bildirilmesini arz ederim.

Erzurum ve Sivas Kongrelerinden sonra harekatın merkezi Ankara’ya taşınmış ve Milli Mücadele artık buradan yönetilmeye başlanmıştır. Bundan sonra Türk Devleti’nin yeni başkenti burası olacaktır.

3. ANKARA’NIN BAŞKENT OLUŞU

İngilizler, yeni devletin başkentinin neresi olacağı konusuyla çok ilgileniyorlardı. Dönemin İngiliz Yüksek Komiseri, Hariciye Vekaleti Dersaadet Murahhası Adnan Adıvarla olan görüşmesinde başkentin neresi olacağı sorusunu sormuştur. Adnan Adıvar hükümetin kendisine bununla ilgili bir bilgi vermediğine ama şahsi görüşüne göre devletin başkent olarak Ankara’yı tercih edeceğini düşündüğünü söylemiştir. İngilizlere göre Türklerin başkent olarak Ankara’yı seçmesi Doğu Roma (Bizans) mirasını reddetmek demektir. Ahmet Cevdet Bey gibi birçok aydın başkentin Ankara yapılmasını ama İstanbul’un kaderine terk edilmemesi gerektiğini düşünüyorlardır. Henderson, ülkesine verdiği raporda şimdilik Türklerin başkent olarak Ankara’yı kullanmaya devam edeceklerini söylemiştir.

Lord Curzon, Yeni Türk Devletinde büyükelçilik açılıp açılmaması konusunda kararsızdı. Curzon’a göre Osmanlı Devleti en azından geniş topraklara sahip köklü bir devletti ama Türkiye küçük ve yeni bir devletti büyükelçiye gerek olmadığını düşünüyordu daha düşük seviyeli bir diplomat yeterli olur diye düşünüyordu fakat Türkiye ile olan Musul Sorunu, kapitülasyonların kaldırması gibi sorunlar büyükelçi seviyesinde bir diplomat olması gerektiriyordu. İngiltere Hükümeti, ABD ve diğer müttefik devletlere yazdığı mektupta bu konuyu konuşmuşlardır ve Türkiye’ye Elçiliklerin İstanbul’da kalması için baskı yapmışlardır. İngiltere, Ankara’nın başkent olmasından önce başkent yapılırsa büyükelçi gönderilmeyeceğini bile ileri sürmüştür.

Nihayet yasayla birlikte Ankara, Türkiye’nin resmi başkenti olmuştur. Halihazırda Ankara 23 Nisan 1920’den beri fiilen hükümetin merkeziydi. Lozan’dan sonra başkent tartışamaları gündeme gelmiştir.

Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) bu konu hakkında şunu söylemiştir:

“Lozan Antlaşmasının eklerinden olan boşaltma protokolü uygunlandıktan sonra, tümüyle düşman elinden kurtulan Türkiye’nin bütünlüğü eylemli olarak gerçekleşmişti. Artık yeni Türkiye Devletinin başkentini yasa ile saptamak gerekiyordu. Bütün düşünceler, yeni Türkiye’nin başkentinin Anadolu’da ve Ankara kenti olması gerektiğinde toplanıyordu.

Coğrafya ve strateji durumu en keskin önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir gün önce saptayarak iç ve dış kararsızlıklara son vermek çok gerekli idi. Gerçekten, bilindiği gibi, başkentin İstanbul olarak kalacağı, ya da Ankara’ya taşınacağı sorunu üzerinde öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor, basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada İstanbul’un yeni milletvekillerinden kimileri, Rafet Paşa başta olmak üzere, İstanbul’un payitaht olarak kalması gerektiğini, kimi örneklere dayanarak tanıtlamaya çalışıyorlardı. Ankara’nın gerek iklim, ulaştırma araçları, (gelişim) yeteneği, gerekse kuruluş ve örgütler bakımından hiç de uygun ve elverişli olmadığını söylüyorlar ve ‘İstanbul’un payitaht olması gereklidir ve buna yazgılıdır (mukadderdir)’ diyorlardı. Bu sözlere dikkat edilirse, bizim başkent (makarrı idare) teriminden çıkardığımız anlam ile, bu sözlerde payitaht terimini kullananların görüşleri arasında bir ayrılık görmemek elden gelmez. Bundan dolayı, başkent seçiminde daha önceden verilmiş kararımızı resmi olarak ve yasa ile saptayarak böylece ‘payitaht’ teriminin de yeni Türkiye Devletinde anlamı ve yeri kalmadığı belirtilmiş olacaktı. Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 günü bir maddelik yasa tasarısını Meclise önerdi…” Meclise sununlan yasa tasarısı Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’dır. 13 Ekim 1923’de tasarı Meclisten geçiyor ve Ankara resmen başkent oluyor.

4. DIŞ BASINDA YAZILAN BAZI HABERLER VE BAŞLIKLAR

•, Le Matin (2 Ocak 1923): “Ankara, Başkentlerin En Konforsuzu”

Paul Erio’nun Ocak 1923 tarihli yazısı: “Gerçek Türk Başkenti ve Direnişin Beşiği Ankara’yı Ziyaret” “Milliyetçi teşkilat Erzurum’da oluşmaya başlamış. Sivas’ta biraz gelişmişse de, Ankara, Türk direnişinin beşiği olarak tarihe geçmiştir…

Times (4 Ocak 1924): “Ankara ve İstanbul” “İstanbul’da, Halife Abdülmecit çevresinde oluşmaya başlayan muhalefet hareketine karşı Ankara Hükümetinin tutumunu eleştirdi. Bu arada, Ankara’nın başkent yapılması kararına karşı, İstanbul’da büyük hoşnutsuzluk bulunduğunu, muhalefetin bu gibi hoşnutsuzluklardan kaynaklandığını yazdı. Ankara’nın sapa, konforsuz ve sağlığa elverişsiz bir kasaba olduğunu ileri sürdü.”

SONUÇ

Ankara, tarihi Anadolu Medeniyetlerine uzanan köklü bir şehirdir. Mustafa Kemal Paşanın 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışından sonra başlattığı Milli Mücadele’nin zamanla merkezi Ankara konumuna gelmiştir. Ankara’nın, Erzurum ve Sivas yerine hareket merkezi seçilmesinin nedenleri arasında Ankara’nın ulaşım olarak Erzurum ve Sivas’tan daha uygun olması ve stratejik konumu yatar. Samsun’a çıkmadan evvel şayet Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) eğer Anadolu’ya bir görev için atanmazsa güvendiği bir komutanın yanına Ankara’ya geçmeyi düşünmüştür. Bu komutan’da Ankara’da görevli 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’dır. İngilizler, Ankara’ya çok önemli gözüyle bakıyorlardı çünkü Ankara ele geçirilirse Sivas ve Erzurum üzerine yürünülür ve Milli Mücadele’nin başı ezilir diye düşünüyorlardı. Damat Ferit Paşa Ankara Valisi olarak eski ittihatçı olan ve İttihat ve Terakki’den ve onun devamı olarak düşündüğü Millicilerden nefret eden Muhittin Paşa’yı atamıştır. Damat Ferit yurt genelinde ve Muhittin Paşa’da Ankara’da Millicileri temizlemeye girişmişlerdir. Damat Ferit, iki kere Ali Fuat Paşa’yı 20. Kolordunun başından almaya çalışmış ama başaramamıştır. Önce İstanbul’da toplanan Mebusan Meclisi İngiliz baskınından sonra dağılmıştır ve milletvekilleri de Ankara’ya Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yanına kaçmışlardır. Birinci Meclis’in kurulmasıyla birlikte Ankara Hükümeti, İstanbul Hükümetini ve kararlarını tanımamış İstanbul Hükümetinin haber yollarını kesmiştir, İstanbul Hükümeti’ni Anadolu ile bağlantısız bırakmıştır. Lozan’da Türkiye’yi Ankara Hükümeti temsil etmiştir. İstanbul Türkler için hala en önemli tarihi kentlerinden bir tanesidir fakat Ankara artık Türklerin Kıblesidir.

KAYNAKÇA

ATATÜRK Gazi Mustafa Kemal, Nutuk (Söylev), II. Cilt, TTK Basımevi, Ankara 1981

AKDENİZ Halil, “Ankara’nın Kentsel Gelişimine Haritalarla Bakış”, Harita Dergisi, Cilt 64, Sayı 118, Temmuz 1997, ss. 35–50.

CEBESOY Ali Fuat , Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul 1953

ERDEHA Kamil, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, İstanbul 1975

ERDOĞAN Abdülkerim ve GÜNEL Gökçe ve NARİNCE Mehmet, Cumhuriyet ve Başkent Ankara, Ankara, Ankara Büyükşehir Belediyesi, 2007

KURUÇ Bilsay, Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1997

Milli Egemenlik Belgeleri, https://anayasa.tbmm.gov.tr/1924.aspx , (Erişim Tarihi: 04 Ağustos 2019)

ŞİMŞİR N. Bilal , Ankara … Ankara Bir Başkentin Doğuşu, Ankara, Bilgi Yayınevi, 1998

--

--