Mikro Düzeyde İnsan İhtiyaçları Teorisi

Huseyin
realpolitik
Published in
3 min readOct 14, 2019

a) Temel İnsan İhtiyaçları Teorisi: Bu teori sistematik bir şekilde karşımıza Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile karşımıza çıkar. Bu hiyerarşi sırasıyla ı) Biyolojik İhtiyaçlar ıı) Güvenlik İhtiyacı ııı) Sevgi ve Aitlik İhtiyacı ıv) Özgüven İhtiyacı v) Kendini İfade İhtiyacıdır. Maslow, zaman zaman bu hiyerarşinin değişebileceğini kabul etmiştir. Örneğin sevgi ve aitlik ihtiyacı bazı durumlarda güvenlik ihtiyacının önüne geçebilir.

John W. Burton Temel İhtiyaçlar Teorisini Maslow’dan bir üst noktaya taşımıştır. Burton, insan ihtiyaçlarını bir genel teori olarak sunmakta, ancak bu ihtiyaçları spesifik olarak belirtmekten kaçınmaktadır çünkü insan ihtiyaçlarını bir liste haline getirmenin, bu önemli paradigmayı daraltabileceği endişesindedir. Burton’ a göre can alıcı nokta, ihtiyaçların insan motivasyonunu anlamada bir bakış açısı olarak kullanılmasıdır. Burton suç, sapkınlıktan bahsederken bunların bunların yüzeysel görünümleriyle algılanmamasını gerektiğini ifade etmektedir. İhtiyaç tatminsizliğinin iyi analiz edilmesi gerektiğini söylemektedir. Burton’a göre insan özünde iyidir. İhtiyaçlar karşılanan insan mutlu ve uyumlu insandır. Asla uyuşmazlık yaratmaz, uyuşmazlığa taraf olmaz. Eğer ortada bir sorun varsa, buna taraf kişi ya da kişilerin bir takım ihtiyaçları karşılanmamıştır. Karşılanmayan ihtiyaçların doğru analizi ve giderilmesiyle de, problem geçici değil kalıcı bir biçimde çözüme kavuşturulur.

b) Göreceli Mahrumiyet Teorisi:

ı) Azalan Kapasiteye Dayalı Mahrumiyet: Bu durum, beklentilerin aşağı yukarı sabit kalmasını, ancak beklentilere yanıt verebilecek kapasitenin eskiye oranla azalmasını ifade eder.

ıı) Yükselen Beklentilere Dayalı Mahrumiyet: Kapasitenin sabit kaldığı fakat beklentilerin yükselmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan bir göreceli mahrumiyet durumu söz konusudur.

ııı)İlerlemeye Dayalı Mahrumiyet: Bu durumda ise belli bir süre hem beklentilerin, hem de beklentileri karşılayabilecek kapasitenin yükselmesi, ancak daha sonra beklentilerin yükselmeye devam etmesine karşın kapasitenin azalması söz konusudur.

Nitekim Amerikan, Fransız ve Rus devrimleri buna örnek gösterilebilir.

c) Sosyal Karşılaştırma ve Sosyal Kimlik Teorileri: Temelinde bireyin pozitif bir kişisel kimliğe ve öz güven duygusuna sahip olma isteği yatmaktadır. Bu istekle bireyler kendilerini benzer başkalarıyla karşılaştırırlar. Özellikle bireyler kendi durumlarını benzer başkalarınınkinden daha zayıf görürlerse, o kişilere karşı kompleksli ve saldırgan bir hale gelirler.

Sosyal karşılaştırmanın sistematik bir biçimde incelenmesi, İngiltere’de J.C. Turner ve Henry Tajfel önderliğinde 1960’larda başlamış ve 70’li yılların ortalarına doğru olgunlaşarak Sosyal Kimlik Teorisiyle uyuşmazlık literatürüne girmiştir. Tajfel ve Turnar’a göre insanlar bağlı oldukları grupları da benzer gruplarla karşılaştırırlar. Bu karşılaştırmanın sonucu olumlu ise “pozitif sosyal kimlik”, olumsuz ise “negatif sosyal kimlik” elde edilmektedir.

d) İçgüdüsel Saldırganlık: Bu yaklaşıma göre insan uyuşmazlıklarının asıl kökeninde saldırıya eğilimli insan doğası bulunmaktadır.

Bu görüşün savunucusu Konrad Z. Lorenz hayvan davranışları üzerine yaptığı çalışmaları sonuncunda, insan ve hayvan davranışları arasında pek çok paralellik bulunduğunu iddia etmiştir. Lorenz, saldırganlığın türler arasında değil, tür içi bir davranış olduğunu ileri sürmektedir. Lorenz tür içi saldırganlığın nedenini ise bölgecilik

e) Psikanalitik Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre insanlar medeni dünyanın koyduğu sınırlamalar karşısında sürekli olarak baskıya maruz kalmaktadır. Bu baskılar, özellikle temel bir içgüdü olan cinsel arzuların tatminini önlemektedir. Cinsel tatminsizlik, yani libidonun arzu düzeyde çekici bulunan karşı istenilen zaman ve nicelikte ulaşamama, son derece travmatiktir ve bunun sonucu ortaya çıkan öfke bilinç altında adeta bir volkan gibi kaynamaktadır.

Freud’a göre kaybolmayan ancak başka kanallara yansıtılabilen bu öfke, ya benliğe ya da dışa yöneltilir. Bilinçaltı öfkenin benliğe yöneltilmesi durumunda birey son derece ağır psikolojik rahatsızlıklar duyar. Şüphesiz ki bu arzu edilmeyen bir seçenektir. Benliğe doğrudan zarar vermeyen ve bu nedenle daha çok tercih edilen diğer seçenek, öfkenin dış dünyaya yansıtılmasıdır.

KAYNAKÇA

Burton, John W. (1979), Deviance, Terrorism and War: The Process of Solving Unsolved Social and Political Problems. New York: St. Martin’s Press.

Hobbes, Thomas. (Çv: Lim, Semih) (1993), Leviathan. Yapı Kredi Yayınları.

Yılmaz, M. Ercan. (2018), Uyuşmazlık Analizi ve Çözümü. Dora.

--

--