Çevik yazılım ve PeopleBox olarak yaklaşımımız
Blogumuzda çok seyrek olarak PeopleBox’ın içinde neler olup bittiğinden bahsediyoruz. O yüzden bu yazıda sizlerle çevik yazılımı tartışırken bir yandan da işlerin PeopleBox mutfağında nasıl yürüdüğünü paylaşmak istedik.
Çevik yaklaşımın çok kısa bir tarihi
Çevik yazılımın tarihi 1950'lere kadar geri gitse de, bugün kullandığımız anlamıyla söz konusu yaklaşım 90'lı yıllarda şekillendi. 2001 yılında bir grup yazılımcının yayınladığı çevik yazılım manifestosuyla ise adı konmuş oldu. Son olarak 2000'lerin ortasından itibaren sadece yazılım değil, ürün yönetim biçimlerine de yayılmaya başladı ve iş hayatımızın bir parçası haline geldi.
Çevik yazılım, aslen kendinden önceki yazılım yönetimi metodlarına tepki olarak doğmuştur. Şelale modelinin baskın olduğu önceki yönetim biçimleri, yoğun ön planlamaya, süreçlerin çok sıkı takip edilmesine ve yazılım ekiplerinin son derece günlük yönetilmesine dayanıyordu. Bu süreçte müşteriler ve iş sahipleri, yapılan geliştirmeleri ancak aylar sonra görebiliyor, yeni talepleri olduğunda ise planlamanın tekrar yapılması gerekiyordu. Sonuçta bu durum, bitmeyen işler, mutsuz müşteriler ve hayata küsen yazılımcılar yarattı.
İnsanlara inanmak ve değişime açık olmak
Bugün kullanımda olan birden fazla çevik yazılım metodu olmasına rağmen çevik yaklaşım temelde değişime açık olmayı, ürün geliştirmeyi aylar yerine haftalar içerisinde çalışabilecek parçalara bölmeyi, süreçlere değil insanlara güvenmeyi önerir. Bir yolculuğa çıktığınızda ne kadar detaylı ön planlama yaparsanız yapın, yolda başınıza iyi kötü bir şeyler gelir ve planlarınız değişir. Öyleyse neden plan yapıp plana uyamamak yerine, bir sonraki mola noktasına kadar yolculuğun tadını çıkarmıyoruz?
PeopleBox çevik ritüelleri
PeopleBox programı doğası itibariyle kullanıcılarıyla birlikte yaşayan, onların ihtiyaçlarına göre hızla değişen, gelişen bir yazılım servisi. Bu sebeple çevik olmak ve sürekli değişmek işimizin temel gereksinimi. PeopleBox ekibi olarak yıllar içinde deneme-yanılmalarla kendi çevik yaklaşımımızı geliştirdik ve bugün uygulamaya devam ediyoruz.
Motivasyonumuz: Kullanıcı ihtiyaçları ve kaliteli yazılım
Her şeyden önce yazılımı ve ürün geliştirmeyi seviyoruz, bunu yaparken eğleniyoruz. 2 haftalık sprintlerimizin içeriğini, kullanıcı ihtiyaçlarından şekillendirdiğimiz hikayeler, yeni özellikler, teknik geliştirmeler ve günlük operasyonlar oluşturuyor. Öncelikle yaptığımız kullanıcı araştırmalarından gelen çıktıları ve yardım merkezimize düşen müşteri taleplerini, “hazırlık” adını verdiğimiz listede biriktiriyoruz. Aylık yaptığımız iş değerlendirme toplantılarında, bu listenin öncelik sırasına karar veriyor ve “sprint’e hazır” hale getiriyoruz.
Tahminlere değil birbirimize güveniyoruz
Çünkü özellikle bizimki gibi yaşayan yazılımlarda, tahminler de (Estimations) planlar gibi tutmamak için var, bunu anladık. Tahminler yerine, bilgimize, tecrübemize ve birbirimize güveniyoruz. Detaylı tahminleri tartışarak vakit kaybetmek yerine her sprint öncesi, o sprintin temasına ve hangi geliştirmelerin kritik öneme sahip olduğuna karar veriyoruz. Sprint boyunca oluşabilecek değişimlere de kucak açıp, sprint sonunda ana hedeflerimizi gerçekleştiriyoruz.
Her sprint toplantısı = bir kutlama
İki haftada bir gerçekleşen sprint toplantılarımız için Cuma günlerini seçtik. Toplantıda sadece yazılımcılar olarak değil ekibimizin tümüyle bir araya geliyoruz. Yaptıklarımızı ve yeni gelişmeleri değerlendirdiğimiz bölümün ardından sprint ihtiyaçlarını tartıştığımız diğer bir bölüme geçiyoruz. Sonrasında herkes kendi görevlerini seçiyor ve güncel sprint başlamış oluyor. Genelde toplantılarımız iki saati geçmezken toplantının sonrasında müzik dinlemeye ve birbirimize vakit ayırarak sohbet etmeye başlıyoruz.
Bizce çevik yaklaşım uygulanırken, tıpkı kendisi gibi değişime açık olarak uygulanmalı. Her şirketin, her ekibin, her ürünün kendi doğası ve ritmi bulunuyor. Önemli olan yöntem polisliğine kapılmadan doğru çıktılara varmak ve mutlu bir hayat sürmek!
