Kurumun tonu içerik tipleri ile düet yaparsa
Kuruluş sadece bir kuruluş olarak mı kalacak yoksa bir kişiliğe sahip olup o şekilde mi kitlesi ile iletişime geçecek? Takipçileri ile konuşurken kendisinden “Biz” diye mi bahsedecek yoksa üçüncü tekil şahıs mı?
Bir sosyal medya yazılımı olan Sprout Social, yılın ikinci çeyreğine dair “The Sprout Social Index”i yayınladı. 17–24 Nisan arasında online 1003 katılımcı ile bu araştırmayı gerçekleştirmişler. Referans alınan veriler 289.000 herkese açık profil (139.000 Facebook, 115.000 Twitter ve 35.000 Instagram) ve 2016 ile 2017’nin ilk çeyreği arasında sürekli aktif olan hesaplara dayanıyor.*
Bu raporlar genelde sivil toplum kuruluşları öncelikli yazılmaz ama konu aynı pastadan pay almak olunca hem diğer sektörlerin arasında sivil toplumun nerede durduğuna ve diğerlerinin ne yaptığına bakmak için iyi bir fırsat.
Raporun içinden çektiğim ilk kısım, paylaşımlarda neyin havalı neyin sinir bozucu algılandığı ile ilgili. Eğitimlerde, sunumlarda ve benzeri etkinliklerde insanlar en çok neleri paylaşabileceğini soruyor. Bu raporun sadece yılın ikinci çeyreğine ait olduğunu aklınızda tutarak fikir vermesi açısından ilk tabloya bakabilirsiniz.
Bu tablo ile son dönemde konuşulan eğilimleri harmanlamak gerekirse; evet video çok sevilen bir içerik türü. Hatta videoların yüzde 100’üne yakın bir kısmının sesi kapalı izlenmesi sebebiyle markalar videolarına Türkçe olmalarına rağmen altyazı eklemeye başladı.
Sivil toplum da bu eğilimin dışında kalmadı. TEMA Vakfı’nın örneğine bakacak olursak videonun Türkçe olmasına rağmen altyazısı bulunduğunu göreceğiz.
İkinci sırada soruları cevaplamak var. Markaları bir kenara bırakırsak sivil toplum muhtemelen kullanıcıları arasında en çok polemiğin yaşandığı sektör. Hal böyle olunca her soru aslında cevap alma amacıyla sorulmamış oluyor. Fakat Facebook’ta açtığınız bir etkinlikte kullanıcılar soru soruyorsa ve siz cevapsız bırakıyorsanız, bu pek de hoş tınlamaz. Sosyal medyanın bir iş yükü olduğunu hatırlamanız gereken anlardan biri de bu. Hatta bu iş yükü kısmına “Konuşmalara Katılmak” maddesini de ekleyebiliriz.
GIF kullanma konusunda oranlar yüzde 58–42 durumunda. GIF’ler çok eğlenceli ama durduramadığınız, hızlı geçen görüntülerden oluşuyor. Buna ek olarak Facebook hala GIF’leri doğrudan paylaşmaya izin vermiyor. Bu da sizi bir başka platform kullanıp ardından Facebook’ta paylaşmaya itiyor. Bu arada GIF’leri durdurarak hikâye anlatma teknikleri de mevut. Hayata Destek Derneği’nin ‘Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil’ projesinde mevsimlik tarım işçisi çocukların bir gününü anlatan GIF’ler buna güzel bir örnek.
Gelelim marka kişiliğine… Kuruluşların bir tonu olması gerektiğinden bahsediyoruz hep. Kuruluş sadece bir kuruluş olarak mı kalacak yoksa bir kişiliğe sahip olup o şekilde mi kitlesi ile iletişime geçecek? Takipçileri ile konuşurken kendisinden “Biz” diye mi bahsedecek yoksa üçüncü tekil şahıs mı?
Yapılan araştırmaya göre sivil toplumun bir kişiliği olmasını isteyen katılımcıların oranı yüzde 42. Orta karar diyebilirsek de azımsanmayacak kadar da az aslında.
Bu verilere bakıp stratejinizi oluştururken kuruluşunuzun ne çeşit içerikler paylaşacağı -tabii ki önceliğiniz ilkeleriniz ve çalıştığınız alan- ve değişen eğilimlere nasıl ayak uyduracağı da göz önünde bulundurmanız gereken noktalardan.
İsterseniz TÜSEV’in başlattığı #MiktarıDeğilYararı kampanyasında olduğu gibi kendinize Filus Antropolus’a benzeyen bir karakter yaratabilirsiniz. Bu karakter yeri gelir Anneler Günü’nü kutlar, yeri gelir sizin için bir şarkı listesi hazırlar, yeri gelir size “Bağışçılığın ABC’si”ni anlatır. Anlatmak istediğiniz konuya dair ulaşmak istediğiniz farklı kitleleri bir seferde kucaklamak için de bu yönteme başvurabilirsiniz.
Sözün özü; teknolojiler değiştikçe eğilimler de değişecek. Oyunun dışında kalmak istemiyorsanız bir gözünüz bu tip raporlarda olurken diğer gözünüz de kitlenizin taleplerinde olsun. Yolun geri kalanını bulmanız oldukça kolay!