Arrival’ı Tool Gözlükleriyle İzlemek

Planör
Planör
Published in
3 min readMay 26, 2017

Bu yazımda Tool’un Lateralus şarkısı eşliğinde Arrival’ı ne gözle izleyebileceğinizi anlatacağım. Tool da ne mi dediniz? Mozart 2000’li yıllarda metal grubu kursaydı işte o Tool’un yan sanayisi olurdu.

Kısaca filmden bahsetmek gerekirse Dünya’nın 12 farklı noktasına gelen dairesel uzay araçları bütün ülkeleri harekete geçirmiş durumdadır. Dilbilimci Louise, fizikçi Ian, albay Weber ve birkaç askerden oluşan ”uzaylılara gidip bi’ bakalım” ekibi uzaylı aracına doğru yola koyulur. Araca girişler alt taraftan açılan bir boşlukla sağlanır. Bu sahneyi görür görmez nedense “Aaaa Aenima’nın kapak resmi ki bu” dedim; Lateralus, Tool’un zeka dolu şarkılarından. Hani şarkılarda duygu olmalı ya, bu adamlar o işi aşıp çok ince düşünerek yaratmışlar Lateralus’u. Sözlerinde anlatılan ”spiral” imgesiyle ”fibonacci sayı dizisi”nin oluşturduğu spiralin akıllarda canlanması, sözlerinin hece sayısının fibonacci sayı dizisiyle aynı doğrultuda gittiği (1, 2, 3, 5, 8…), davul ritimlerinin tek bir riff’te 3 kez değişmesi şarkının ne kadar düşünülerek yazıldığının canlı kanıtı. Şimdi bu detayları bir kenara bırakıp asıl bakılması gereken yere, Tool’un şiirselliğine ve ne anlattığına bakıyoruz.

Şarkıda verilmek istenen ”her ne gelirse gelsin onu kabul edip özümseyeceğim” (embrace the random, embrace whatever may come) mesajını filmin ana hattında görüyoruz. Ekibimizin uzaylılara karşı haklı olarak (!) sergilediği korkak davranışlar ve ön yargılar ilk başta uzaylılarla iletişimin sağlanamamasına neden oluyor. (Acaba uzaylılar insan formunda arabayla gökten inselerdi aynı şekilde mi karşılanırlardı? Bilemiyorum.) Bu ön yargıyı yıkan dilbilimci Louise ablamız uzaylılarla etkileşimin 3. denemesinde radyasyon kapma tehlikesine rağmen kıyafetlerini çıkarıp uzaylılarla daha rahat anlaşabilmek için risk alıyor. Bir anlığına olsun kafasındaki yargıları bir kenara bırakıp ona rastgele verileni kucaklıyor. Ve bu küçük korkusuz hareket filmin sonlarında gördüğümüz gibi insanlığı başka bir boyuta taşıyor, bir anlamda evrimleştiriyor.

Uzaylı dilini öğrenip geleceği görebilmek mantık sınırlarını aşan (…outside the lines of reason.) bir yargı. Fakat hepimizin bildiği gibi dil çevremizi anlamamıza yardımcı olan temel organımız. Biz çevremizi dilimize göre şekillendiriyoruz, anlatmak istediğimiz yoğun duyguları ancak müzik, resim, şiir gibi farklı sanatsal yollarla ortaya koyuyoruz. Kullandığımız dil ise zamanı lineer yani doğrusal çizgide anlamamızı sağlıyor. Oysa zamanı filmde gördüğümüz uzaylılar gibi algılasaydık belki de bizim için geçmiş ve gelecek kavramları anlamsız olacaktı.

Düşünsenize, kullandığımız dil belki de daha iyinin önündeki en büyük engel.

Sonuç olarak, film her ne kadar sonlarına doğru beni tatmin etmese de (Louise’in Çin başkanı ile konuşup konuyu tatlıya bağlaması vb.) filmin içinde barındırdığı mesaj insanı düşündürmeden edemiyor ve önyargılarımızı bir kenara bırakarak daha iyiye, spiralin üstünde yol almamız için bize destek veriyor.

Spiral out. Keep going… 🙂

--

--