2018 ve Türkiye’de Kullanıcı Deneyimi

Aras Bilgen
ProductTank İstanbul
6 min readJan 3, 2018

2018 yılında hayatımızda daha fazla yer alacağını düşündüğüm teknolojileri, tasarım yaklaşımlarını ve Türkiye şartlarında çalışma ortamımızı nasıl daha zenginleştirebileceğimiz konusunda önerilerimi derledim, faydalı olacağını umuyorum.

Yeni yılın gurur duyacağımız ürünler ve unutulmaz paylaşımlarla dolu, sağlık, barış ve huzur getiren bir yıl olmasını dilerim.

Yeni Bir Tasarım Disiplini Gelişiyor

Değişim potansiyeli yaratan bir teknolojik gelişme olduğunda o sene bir devrim olacağını iddia eden makaleler ve haberler çıkmaya başlar. Bu haber ve makalelerin sayısı CES, Mobile World Congress gibi etkinliklerdeki stand sayısıyla doğru orantılıdır. Bazen heyecanlı yazarların sanki yarın devrim olacakmış gibi duyurduğu bu iddialar, işin içine pazar dinamikleri, kullanım alışkanlıkları ve en önemlisi gerçek kullanıcıların o günkü ihtiyaçları girince daha gerçekçi bir hal alır, ve söner.

Geçtiğimiz senelerde bu döngüyü üç boyutlu televizyonlar, giyilebilir teknolojiler, üç boyutlu yazıcılar, nesnelerin Internet’i, akıllı evler, Blockchain gibi konularda yaşadık. Uzun vadede çok yüksek potansiyeli olan bu teknolojilerden bazıları hayatımıza ufak ufak girmeye başladı, bazıları da ancak özelleşmiş sektörlerde kendilerine dikey ve dar alanlar bulabildi.

Sanal gerçekliği, yapay zekayı ve konuşabilen sistemleri ayrı ayrı ele alsak, her birini bu abartılı devrimci teknolojilere birer örnek olarak sınıflandırabilirdik. Gelin görün ki bu üç teknoloji de benzer zamanlarda teknik olgunluğa erişti, uygun şartları olan bir pazar ortamı buldu ve geniş kullanıcı kitlelerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek çözümler yarattı. Böylece hayatımıza ekranı olmayan, konuşarak etkileşime girdiğimiz ve bizi ses ya da görsellerle çevreleyen yeni dijital deneyimler girmiş oldu.

Yapay zekalı konuşabilen sistemlerden Alexa ve Google Assistant yakın gelecekte bilgisayarlarla gündelik etkileşimimizin nasıl olacağının habercileri oldular. Facebook bir yandan Oculus platformunu geliştiriyor bir yandan da Facebook Spaces gibi son kullanıcıya yönelik sanal gerçeklik uygulamalarına yatırım yapıyor. Apple’ın ARKit uygulamaları, Google’ın Daydream platformu ve Microsoft’un Windows Mixed Reality gibi konsolide çözümler sunması sanal ve arttırılmış gerçeklik alanında gelişimin devam edeceğinin göstergeleri. Nisan ayında Facebook Messenger botlarının sayısı 100,000'i geçti, Eylül ayında Alexa’nın sesle kullanılabilen servis sayısı 20,000'i geçti, iki ayda App Store’dan indirilen 3 milyondan fazla ARKit uygulaması var.

Bu yeni teknolojiler bambaşka bir tasarım uzamı yaratmış durumda. Bu uzamdaki deneyimler bir ekran boyutunda olmayan, görselliği ya çok az ya da çok detaylı ve fantastik boyutlarda olan, ses veya tüm vücut hareketleriyle kontrol edilen, etkileşimin sanal ya da gerçek bir mekan içinde gerçekleştiği deneyimler. Bu tür deneyimler için yeni bir tasarım disiplini gelişiyor: “Immersive Design”.

Windows Mixed Reality

“Immersive design” alanında çalışacak tasarımcılar, kullanıcıları tam anlamıyla çevreleyen sesler veya görsel mekanlar tasarlayacak ve bu mekanlar içinde dijital deneyimler yaratacaklar. Bu yeni disiplinde çalışacak tasarımcılardan obje ve mekan tasarımına hakim olmaları, üç boyutlu tasarım bilgisine ve mimari bakış açısına sahip olmaları beklenecek. Tüm vücut hareketleriyle kullanılan uygulamalarda iyi bir deneyim yaratabilmenin gereklilikleri arasında fizyoloji ve ergonomi bilgisine hakimiyet de gelecek. Kullanıcılar tarafından yadırganmayan, akıcı ve doğal sesli etkileşimler tasarlayabilmek için dil ve psikoloji gibi dallarda da bilgili olmaları gerekecek.

Bu bağlamda bugüne kadar dijital deneyim tasarımına çok dahil olamayan mimari sanatlardan gelen kişilerin dijital deneyim tasarımı alanında avantajlı bir hale geleceklerini, endüstri tasarımından gelen adaylarla yarışacaklarını öngörebiliriz.

Yurtdışında Türk Tasarımcı Grupları Oluşuyor

Geçtiğimiz yıldan beri birçok değerli meslektaşımız kariyerlerini yurtdışında sürdürme kararı aldılar. Ekonomi, adalet, eğitim gibi konuları düşünmek yerine işlerine odaklanmak, ailelerine daha iyi bir gelecek sağlamak isteyen arkadaşlarımız sevdiklerinden ve yetiştikleri kültürden kopma pahasına ülkeden ayrıldılar. Umarım bir gün birikimleriyle geri dönerler.

Kaybımız önemli, dolayısıyla Türkiye’de kalmayı seçenler olarak bizi tatmin edecek bir çalışma ortamı istiyorsak üzerimize düşen sorumluluk artıyor. Birbirimize destek olmalı, katılımcı bir ortam yaratarak bilgi ve kültür kaybımızı telafi etmeli ve her zaman öğrenmeye açık ve paylaşımcı olmalıyız.

Bu anlamda Userspots’un düzenlediği UX Alive ve UXservices’in düzenlediği UX Istanbul gibi hem tecrübeli uluslararası konuşmacıların hem de Türkiye’den çok değerli katılımcıların deneyimlerini paylaştıkları iki kullanıcı deneyimi konferansımız olduğu için çok şanslıyız. Tasarımla iç içe çalışan başka disiplinlerin düzenledikleri etkinliklerin değerinin de altını çizmek isterim. Özverili bir topluluğun çabasıyla oluşan ProductTank Istanbul, kar amacı gütmeyen açık inovasyon girişimi Hacknbreak, çevikliği bir yazılım proje yönetiminin ötesinde temel bir felsefe olarak aktaran Agile Turkey ve burada sayamadığım birçok üniversite ve topluluk oluşumunu da desteklemeli, yaptıkları çalışmalardan faydalanmalı ve ilham almalıyız.

İşlerine odaklanmak, ailelerine daha iyi bir gelecek sağlamak isteyen arkadaşlarımız sevdiklerinden ve yetiştikleri kültürden kopma pahasına ülkeden ayrıldılar.

Yurtdışına giden arkadaşlarımız da bu pozitif dönüşüme katkıda bulunabilirler. Gittikleri yerlerde birikimlerini en iyi kullanabilecekleri şekilde örgütlenebilir, sosyal medya veya süreli yayınlar üzerinden bilgilerini paylaşabilir, bahsettiğimiz konferans, webinar ve meetup’lara konuşmacı olarak katılabilirler. Bu sayede hem dünya çapında kabul görmüş, daha aydınlık bakış açılarının ülkeye temas etmesini hızlandırmış, hem de bizler kadar zengin kaynaklardan beslenme şansı bulamamış genç nesile yardımcı olmuş olurlar.

Bir de, tatillerde Türkiye’yi ziyaret ettiklerinde likörlü çikolata getirirlerse çok iyi olur.

Hani İyi Tasarım Detayda Gizliydi?

2003 yılında Steve Jobs şöyle demişti: “Tasarım bir şeyin nasıl göründüğü değil, onun işleyişidir.” Bu yaklaşımın hayata geçirilmesini Steve Jobs’ın liderliğinde geliştirilen PowerBook, iBook, şeffaf ve oynayabilen ekranlı iMac’ler, Mac OS X ve iPod serisinde gördük. Bu kadar basit ve sorunsuz çalışan teknolojik ürünlerin hayata geçmesinin mümkün olmasıyla büyülendik.

Apple bu 15 sene içinde bize kenarlarından tutunca çekmeyen, kulaklık girişi olmayan telefonlar, şarjı en fazla bir gün dayanan saatler ve eski Apple tutarlılığından ödün vermiş iki işletim sistemi sundu. Yekpare anodize alüminyumdan incecik kasalar, uçtan uca Retina ekranlar, blurlu pencereler içinde ultralight fontlar hala güzel görünüyor, fakat eskisi gibi kusursuz işlemiyorlar.

Dijital deneyimlerde görselin ötesindeki detaylara gösterilen özenin azalması Apple’a özgü bir durum değil. Microsoft Windows 10’u hızla piyasaya sürdü, takip eden aylarda ilk sürümdeki fonksiyonel eksikleri ve hataları gidermek için ardı ardına birçok güncelleme yaptı. Tüm sektörde detaylarına dikkat edilmemiş, her parçasının nasıl işleyeceği tam düşünülmemiş tasarımlara rastlamaya başladık. Kolay olan, denenmiş olan ne ise, çok düşünmeden onunla ilerliyoruz. Jon Gold’un “Bugün hangi web sitesini yapıyorsunuz?” grafiği bunun acı bir parodisidir.

Kolay olana yönelirken iyi bir dijital deneyimin temeli olan kullanılabilirliğe öncelik vermek yerine farklılıkla ilgi uyandırmaya çalışıyoruz. Bu sebeple yıllardır bilinen bilişsel psikolojik temellere ve algının işleyişine ters olan siyah-beyaz monokrom ekranlara, anlamsız animasyon ve gesture’lara, lekeleri ayırt edilemeyen tel ikonlara, okunamayan ince fontlara, sature gradyan dolgulu metinlere maruz kalıyoruz, sadece ve sadece farklı oldukları için.

Tasarım aşamalarındaki bu sıkıntılar, üretim aşamalarındaki eksiklikler sebebiyle maalesef gözden kaçıyor. Yazılım dünyasındaki test işlerinin geliştirme takımlarına dağıtılarak QA takımlarının küçültülmesi eğilimi kalite süreçlerinin derinlemesine işlemesini zorlaştırıyor. Bazı şirketler DevOps dönüşümünü bahane ederek sadece belli başlı testlerini otomatize ediyor ve yetenekli QA mühendislerini işten çıkarıyor. Bu yüzden ancak insan kullanımı sonucunda yakalanabilecek tasarım hataları sorgulanmamış ve gözden kaçırılmış oluyor. Eğitimli, bilinçli bir QA mühendisinin kapsamlı ve sistematik kontrolünün yokluğunda, her kullanıcının 5K ekranı olduğunu varsayan tasarımcıların yaptığı tasarımlar, her kullanıcının son model akıllı telefon sahibi olduğunu düşünen proje sponsorları tarafından onaylanıyor ve canlıya çıkıyor.

Sektör olarak bunun gibi örneklere kayıtsız kalıyoruz. Hatta “MVP yapıyoruz”, “Move fast and break things” diyerek kendimizi rahatlatıyoruz. Fakat Dieter Rams’ın “İyi tasarım tüm ayrıntılarıyla tamamdır” sözünü gördüğümüzde Like’lamaktan da geri kalmıyoruz.

Bir çelişki yok mu burada?

İyi tasarım detaylarda gizlidir. İyi tasarım düşüncelidir, bir problemi kullanıcılar başta olmak üzere tüm paydaşları düşünerek çözer. Fark yaratan deneyimleri trend kovalayıp yarına iş yetiştiren tasarımcılar değil, gerçek ihtiyaçları karşılayan, kullanılabilirliği öne çıkartırken kusursuz bir görsel deneyim yaratan, bunu yaparken de üretim ve operasyonun gerçeklerini anlayabilen tasarımcılar yaratacaktır.

Aras Bilgen mobil teknoloji, bankacılık ve e-ticaret sektörlerinde dünya çapında 160 milyondan fazla kullanıcıya erişmiş dijital ürünlerden edindiği birikimi ile ürün geliştirme, stratejik tasarım ve kullanıcı deneyimi konularında çalışmaktadır. Halen Garanti Teknoloji’de Deneyim Tasarımı ve Geliştirme Müdürü olarak görev yapmaktadır.

LinkedIn: https://www.linkedin.com/in/arasbilgen

Twitter: https://twitter.com/arasb

Bu yazı Userspots 2017 UX Almanak’ta yer almaktadır.

--

--

Aras Bilgen
ProductTank İstanbul

User experience, strategic design, product management, fountain pens. Head of design at Garanti.