Yakınsama ile değişen fotoğraf
Elimde Reha Akçakaya çevirisiyle Camera Lucida var. Vapurda oyalanıyorum. Barthes’ın düşünme biçimi beni hep etkiledi. İfade etme halindeki o utangaç bilgelik de. Sanki yurtdışında yaşayan bir akrabanın, ziyareti sırasında yaşadığı ülkeyi anlatması gibi anlatıyor diye hissederim hep onu okurken. Kendi düşünce dünyasında bir ziyaretçi olduğunu vurgulayan dili yüzünden belki de…
Kitabın 4. başlığında, Fotoğraf üzerine düşünürkenki pozisyonunu tanımladığı bölümü okuduktan sonra parmağım sayfanın üzerinde kapatıyorum kitabı bir süre…
O halde kendimi fotografik “bilginin” ölçüsü yapıyordum. Bedenim Fotoğraf hakkında ne biliyordu? Fotoğraf’ın üç değişik uygulamanın (ya da üç değişik duygunun, niyetin) nesnesi olduğunu gözlemlemiştim: yapmak, maruz kalmak ve bakmak. İşletici fotoğrafçıdır. İzleyici ise biz, yani fotoğraf koleksiyonlarına (dergi, gazete, kitap, albüm ve arşivlerdeki) göz gezdiren herkestir. Fotoğrafı çekilen kişi veya şey ise hedef, gönderge, bir çeşit küçük hayaldir.(…)
Bu üç uygulamadan biri bana kapalıydı, onu inceleyemezdim: ben bir fotoğrafçı değilim. Amatör bile değilim: bunun için çok sabırsızım: ürettiğimi hemen görmeliyim ben (Polaroid mi? Eğlenceli, ama işin içinde büyük bir fotoğrafçı yoksa umut kırıcı).
Daha önce de düşündüm bunu. Aslında önemsiz bir polemik gibi görünüyor, ama aklıma gelmesine de engel olamıyorum işte. Acaba bir bahane mi, öne sürdüğü acelecilik, yoksa gerçekten de dijital fotoğrafçılık deneyimine tanık olsa başka türlü düşünebilir miydi diye tahminler yürütüyorum.
Zaten dijital teknolojilerin Fotoğraf’ı nasıl etkilediğine dair fikirlerim var. (Aslında fikir denebilir mi emin değilim, sorularım ve meraklarım var daha doğru bir ifade. (Tabii burada kastettiğim etki, bildiğimiz SLR’nin film takılmaktan çıkartılıp da, CCD/CMOS ile çalışır hale gelmesinin yarattığı bir şey değil. ((Onun, özünde bir şey değiştirdiğini pek sanmıyorum.)))
Tam da, Barthes’ın söylediklerini düşünüyorum. Fotoğrafı çektiğin an görebiliyor olmak, buradaki üç uygulamayı -ki neticede bu bedenin fotoğrafa dair bilgisini oluşturuyor gerçekten- nasıl etkiliyor? Muhtemelen en az (o da dolaylı biçimde) etkilenen ayağı izleyici. Fotoğrafa bakma uygulamasında mecranın değişimi belki de kritik bir sonuç yaratmadı. Ya fotoğrafçı ve fotoğrafı çekilen açısından?
Bu soru başlı başına çok derinlere gidebilen bir soru olduğu için, bunu tek başıma düşünmek yerine böyle konulardaki fikirlerini çok sevdiğim insanlarla tartışmayı düşünüyordum. Hatta Bir+Bir için bir ropörtaj yapabileceğimizi bile düşündük.
Bugün galiba soruları kafamda somutlaştırabilmeye başlamış oldum. Çünkü vapurdan inip de tren garına yürüdüğümde trenin kalkmasına on dakika vardı. Bu hem trenin dolmuş olması, hem de hala beklemek zorunda olmak anlamına geliyor. Tren doluysa kitap okumak zorlaşır, böylece beklemek de… Genellikle böyle durumlarda radyo dinliyorum. Yine öyle yapmak üzere telefonumu çıkardım (kendisi radyo olarak da çalışıyor) ve o sırada karşımdaki sütunun üzerinde, yağlı boya fırça izleri taşır gibi bir Barış Manço grafitisi var sandım. Fotoğrafını çekmek için (yine telefonumla) uğraşırken, elimdeki tek lens için çok uzakta olduğumu anladım. Dijital bir yakınlaştırma yapması ümidiyle tuşlara bastım ve bir anda cebimdeki telefon-radyo-fotoğraf makinasının panoramik çekim özelliği açıldı. Bir SLR ile gerekli ölçümleri yapmak bile dakikalar sürebilecekken, son derece sezgisel bir yönlendirmeyi takiben yukardaki fotoğrafı çektim.
Fotoğrafın sonucunu o an görmek, fotoğraf çekmeyi nasıl değiştirir?
Soru fazla basit oldu.
Müzik çalabilen bir aletin, amatörler için belge okumayı gerektirebilecek teknikleri şablon uygulamalarla sunan kolaylıkta fotoğraf çekebilmesi, fotoğraf çekmeyi nasıl değiştirir?
Bu soruyu, başka sorularla birlikte tahminen bir kaç hafta içinde, sohbetini seveceğinize emin olduğum birilerinin yüzüne soracağım. Bu size sormadığım anlamına gelmez (sevgili okuyucu)…
hamiş: Roland Barthes — La Chambre claire (Note sur la photographie), 1980 — Türkçesi: Reha Akçakaya, 2. Baskı Mart 1996 ALTIKIRKBEŞ YAYIN
Yakınsama (Convergence): Bağımsız işlevleri olan teknolojilerin bir araya gelmesi.