Net Sıfır Hedefindeki Yol Haritamız Nasıl Olmalı?

Reengen
reengen
Published in
4 min readJan 6, 2022

Net sıfır, karbon nötr, karbon ayak izi, karbon salımı…bu kavramlarla giderek daha fazla karşılaşıyor olacağız.

IPCC’nin 1,5 °C Özel Raporu’nda belirtildiği gibi küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlı tutabilmek için kurumların, ülkelerin “net sıfır hedeflerine” ulaşmaları ve bu noktada zaman kaybetmeden aksiyon almaya başlamaları kritik öneme sahip.

Burada bahsedilen “net sıfır” atmosfer için bahsedilen senaryoyu ifade etmektedir, yani atmosfere salınan sera gazlarıyla atmosferden emilenlerin birbirine eşit olması anlamına gelmektedir. Mevcut koşullarımızla ise insan kaynaklı salınımları “net sıfıra” indirmek için ise uzun bir yoldan geçmemiz gerekmektedir. Bu yolda bireysel tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmekten, yüksek emisyonlu ekonomilerin politikalarını değiştirmeye kadar birçok durak bulunmaktadır. Ancak kaybedecek zamanımız yok. Yine de geriye dönüp baktığımızda geçtiğimiz 50 yılda bu hedef doğrultusunda kayda değer adımlar atıldı diyebiliriz.

Net Sıfır Hedefinde 4 Ana Gündem Maddesi

1979’da düzenlenen ilk iklim konferansından beri iklim kriziyle mücadele için ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok organizasyon düzenlenmektedir. UNFCCC, üye devletlerin yıllık olarak toplandıkları COP zirveleri ise bu çevre girişimlerini bir düzene oturtması açısından önemlidir. Kyoto Protokolü ve Paris (İklim) Anlaşması ise bu yolun önemli kilometre taşları olarak karşımıza çıkmaktadır.

1997'de düzenlenen COP3 ile birlikte Kyoto Protokolü 2012 yılına kadar sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık yüzde 5 üzerinde uluslararası emisyon azaltım hedefi kabul edilmiştir ve bu hedef doğrultusunda Kyoto Protokolü’ne dahil olan her gelişmiş ülkeye, hedef emisyon azaltımları tahsis edilmiştir. Bunlar önemli hedefler olsa da Çin, Güney Kore, Meksika ve diğer hızla gelişen ekonomiler dahil olmak üzere bazı gelişmekte olan ülkelere hedefler verilmemiştir. Nitekim emisyonları azaltmaları için sanayileşmiş ülkeler açısından makul hedefler belirlense de beklenen ilerleme sağlanamamıştır. Sözleşmenin ikinci fazında Rusya, Kanada gibi ilk fazdaki emisyon yükümlülüklerini yerine getiren ülkeler de geri adım atmışlardır. Kyoto Protokolü sembolik olarak önemlidir ancak yasal olarak küresel emisyonların % 55'ini temsil eden ülkelere bir kısıtlama getirmemesiyle hedefine ulaşamamıştır.

2015’teki Paris İklim Anlaşması ile birlikte uluslararası iklim rejiminde yeni bir döneme geçilmiş oldu. Paris İklim anlaşmasıyla birlikte 2050 itibariyle tüm gezegende karbon-nötr hedefine ulaşmak zorunda olduğumuz taahhüdü verildi ve tarihte ilk kez tüm ülkeler eylem ve yatırım konusunda anlaşarak küresel iklim kriziyle mücadelede birlik göstermiş oldular. Anlaşma bütün ülkeler tarafından oy birliği ile kabul edilerek bir yıldan kısa bir süre içinde yürürlüğe girdi. Bu haliyle rejimin, Kyoto Protokolü dönemine göre çok daha kapsayıcı ve genel kabul görmüş bir niteliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hindistan ve Çin gibi büyük emisyon toplamlarına sahip büyük gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere tüm ülkeler için geçerli olan bir iklim anlaşması olması da iklim değişikliğiyle mücadeledeki adımların somutlaşmasında önemli bir noktadır.

Sonuncusu Glasgow’da düzenlenen, COP26 zirvesi ise COVID salgını sonrası gerçekleşen ilk zirve olması itibariyle de şimdiden ayrı bir öneme sahiptir. Zirvede Paris Anlaşması’nın taahhütleri yinelenirken, ülkelere emisyon azaltma hedeflerini yükseltmeleri için tanınan süre 2025 yılından 2022'ye çekilmiştir. Salgının hızlandırmasını umduğumuz sürdürülebilir hedefler konusundaki kararlılık ise son anda Çin ve Hindistan tarafından sekteye uğratılmıştır. Net sıfır hedefine ulaşmak konusunda ciddi öneme sahip “filtresiz kömür kullanımının bırakılması” maddesi, “azaltılması” yönünde değişiklikle kabul edilmiştir. Kyoto’dan beri uygulanan “gelişmekte olan ülke kartı” böylelikle bir kez daha masaya getirilmiştir. Aynı şekilde ABD de kömürden uzaklaşma taahhüdüne katılmamıştır. Ancak gelinen nihai noktada artık iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerinden bir sonuç çıkararak hepimizin aksiyona geçmesi mecburi gözükmektedir. Peki COP26’nın ana hedeflerini de göz önüne alırsak bu aksiyonda sorumluluklarımız hangi alanlardadır?

1. Azaltma

İçerisinde bulunduğumuz 21. yüzyılın ortasına kadar net sıfırı koruyarak 1,5 derece hedefine ulaşmak zorundayız. Bu sebeple iklim değişikliğine karşı öncelikli hedefimiz emisyonları azaltmaktan geçmektedir. Bu üretim ve tüketim tarzımızdan düşünme şeklimize kadar pek çok noktada köklü dönüşümü gerektirmektedir. Maalesef pek çok kuruluş için azaltma hedefinden önce planlama ve ölçümleme hedefleri gerçekleştirilmelidir. Pek çoğu halen oluşturduğu karbon ayak izini takip edecek pratiklerden dahi yararlanmamaktadır. Karbon salımının hesaplanması ve raporlanması için ISO14064 gibi belirli standartlar olsa da kurumlar bu karmaşık raporlama süreçlerine başlamakta zorlanmaktadırlar. Büyük şirketler ve ülkeler net sıfır hedeflerini belirlemeye başladılar. Bu hedeflere ulaşmak için ise ölçüm ve raporlamalara başlanması hatta bu süreci excel tablolarından çıkartarak daha akıllı çözümlerle sunulması azaltma hedefinin en önemli parçasıdır.

2. Adaptasyon

İklim değişikliği gibi ciddi bir konu üst düzey katılımı gerektirse de ülkeler bu süreçte hantal kalmaktadırlar. Asıl aktörlerin seslerini duyabilmemiz için zirveler ve anlaşmalarla çizilen bu çerçevelerin yerelle adaptasyonunda çaba harcanmalıdır. İklim kriziyle mücadelenin yerelden desteklenmesi kritik bir noktadır. Özellikle belediyelere bu süreçte önemli rol düşmektedir. Yaşam alanlarımız olan şehirlerin bu sürece adapte olabilmesi, insan topluluklarının sağlığı ve refahı açısından da ilk gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda birçok şehir net sıfır hedefinde kendisine düşen rolü üstlenerek harekete geçerek şehirlerini dönüştürmeye başladılar. Ancak her halükârda bu dönüşüm yenilikçi yatırımları da gerekmektedir. Belediyelerden şirketlere bu aşamada bütün aktörlerin altyapılarını ve sistemlerini net sıfır hedefine adapte etme konusunda yardım almaları adaptasyon konusunda bir diğer husus olarak önemlidir.

3. Finans

Net sıfır hedefleri doğrultusunda karbon piyasasına da yeni tedbirler öngörülmektedir. Net sıfır hedefinde öncü olan ülkelerde bile karbon fiyatları yeterince yüksek değildir. Ancak ekonomik eşitsizlikler karbon fiyatlandırmasının da tek başına yeterli olmadığını göstermektedir. Çünkü büyük ekonomiler için karbon fiyatlandırılması gerekli olsa da gelişmekte olan ülkeler bu sisteme yine uyum sağlayamayacaktır. Bu sebeple net sıfıra giden yol aynı zamanda finansal bir dönüşümü de içermektedir. Yatırımlar ve maddi teşvikler yapılarak düzenleyici politikaların uygulanması tüm bu azaltma ve adaptasyon sürecinin bir ön koşulu olarak durmaktadır.

4. İş Birliği

Net sıfır hedefine ulaşmak için; karbon ayak izinin hesaplanması ve analizi, karbon salımını düzenleyici standartların takibi ve raporlaması, karbon ticaretinde konumlanma gibi maddeleri kurumlar bazında gerçekleştirmek gerekmektedir. Ancak kurumlar için bütün bu iş kalemlerini toparlamak, takip etmek ve hatta neye nerden nasıl başlayacağını bilememek ilk etapta korkutucu, yorucu ve maliyetli görünebilir. Bu noktada geliştirdiğimiz Carbon Intelligence Platformu’muz ile; kurumlara verileri tek bir noktada toplamaları, arşivlenmeleri ve hedefler belirleyerek bunların aktif takibini yapmaları gibi birçok noktada destek oluyoruz.

Çözümlerimizle ilgili detaylı bilgi için: https://www.reengen.com/

Author: İrem Altıparmak, Marketing Assistant at Reengen

--

--

Reengen
reengen

Energy IoT Platform is a PaaS Analytics Solution for Global Energy & Utilities Industry