ŞİZOFRENİ TEDAVİSİNDE ANTİPSİKOTİK KULLANIMI

Betül Denizli
Sağlık Öğrenci Forumu
3 min readOct 30, 2022

Şizofreni, her toplumda sık karşılaşabildiğimiz ciddi bir ruhsal bozukluktur. Epidemiyolojisine baktığımızda, genellikle cinsiyet fark etmeksizin eşit sıklıkta ancak erkeklerde başlama yaşının daha erken olduğu, sosyoekonomik seviyesi düşük ailelerde daha sık rastlandığı gözlemlenmiştir.

Fotoğraf Kaynak: https://www.helpguide.org/articles/mental-disorders/schizophrenia-signs-and-symptoms.htm

Klinik olarak baktığımızda karakteristik düşünce ve algı bozuklukları, bilişsel bozulmalar, motor anomaliler, avolüsyon (bireyin bir işi başlama, sürdürme ve sonlanma yetisinin ortadan kalkması) ve apati (çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık), iletişimde güçlük, duygu dışa vurumunda azalmalar gibi farklı serilerde bulgu ve belirtileri kapsamaktadır diyebiliriz. Yapılan çalışmalarla bu belirtiler negatif belirtiler ve pozitif belirtiler olmak üzere sınıflara ayrılmıştır. Negatif belirtiler, olması gereken işlevlerin azalması ya da yitimi şeklinde tanımlanabilir: avolüsyon, bireyin kendisini çevresinden soyutlaması, toplumdan çekilme, enerji ve motivasyon kaybı, cinsel istekte azalma vs.

Pozitif belirtiler ise olağan durumda olması gereken işlevlerde aşırılık veya çarpıklıkları ifade eder: sanrılar, halüsinasyonlar, saldırgan, taşkın, garip toplum özelliklerine göre sapmalar görülen davranışlar, zihin dağınıklığı vs.

Fotoğraf Kaynak: https://www.verywellhealth.com/schizophrenia-sign-symptoms-5095511

Hastalık başlangıcı akut veya sinsi bir şekilde olabilir. Ve bildirilen bulguların yaklaşık %70'inde hastalık negatif belirtilerle başlamıştır. Başlangıç evresi öncesinde birey şaşkınlık, depresyon, uykusuzluk, özbakımını aksatma, odaklanmada güçlük, anksiyete gibi prodromal belirtiler içerisinde olabilir. Bunun dışında ilk hastaneye yatışın öncesinde bildirilen bulgulardan %95'inde sanrılar (en sık görülen perseküsyon (kötülük görme) sanrıları), %68'inde halüsinasyon ve %61'inde yapısal düşünce bozukluğu saptanmıştır. Ayrıca psikiyatri hastalarından en çok şiddet ve saldırganlıkla ilişkili olan hasta grubunun, şizofreni hastaları olduğu yapılan bir çalışmada belirtilmiştir. Bu hastalarda görülen şiddet ve zarar verme davranışları normal bir insana göre 2–5 kat fazla olabilmektedir. Genetik etmenlerin yanısıra, perinatal anomaliler, intrauterik enfeksiyonlar, travmalar, stres, hastaların sigara, alkol, madde kullanımı hastalık üzerinde daha şiddetli olumsuz etkilere yol açmaktadır.

Tedavi

İlaç uygulaması şizofreni ve diğer psikotik bozukluklarda temel tedavi unsurlarındandır. Antipsikotiklerin şizofreninin tedavisinde uygulamaya konulması 1950 yıllarında klorpromazinin keşfi ile başlamıştır. 1960 yıllarında ise D2 reseptör blokeri diğer antipsikotiklerin de meydana çıkışıyla bu ilaçlar daha yaygın kullanılmaya başlandı. Ancak o zamandan itibaren geçen süreç içerisinde dönem dönem farklı antipsikotiklerin çoklu kullanımı oluşmuştur.

Atipik (ikinci kuşak) antipsikotikler, klasik (tipik) olanlara göre farklı farmakodinamik ve reseptör aktivitelerine sahiptir. Bu ilaçların her biri santral sinir sistemi ve dopaminerjik sistemde farklı ve özgün etkilere yol açar. Klasik antipsikotiklerin etki gücü D2 reseptörlerine karşı gösterdikleri afiniteye bağlıdır. Atipik antipsikotiklerin neredeyse tümünün 5HT2/D2 afiniteleri daha yüksektir. Atipik antipsikotiklerle ilgili yapılan çalışmalarda daha çok klozapin ve olanzapin üzerinde durulmuştur. Klinikte klozapine en sık eklendiği düşünülen ve etkinliği konusunda da beklenti oluşturan antipsikotik risperidondur.

Ancak antipsikotiklerin çoklu kullanımlarının etkinliğiyle alakalı tam olarak yeterli bir kanıt oluşmadığı gibi yan etkilerle ilgili veriler de yeterli değildir. Risperidon ve klozapinin birlikte kullanıldığı durumlarda ortaya çıkabilen, gözlemlenmiş yan etkiler; nötropeni, aritmi, distoni, akatizi, nöroleptik malign sendromdur. Yapılan sınırlı sayıda çalışmalarda çoklu kullanımın tedavide avantaj sağladığı da belirtilmiştir. Fakat bazı çalışmalar çeşitli ilaç etkileşimlerinin gözden çıkarılamayacağını destekler niteliktedir. Antipsikotik ilaçların çoklu kullanımının etkinliği ve güvenliği açısından daha fazla yeterli çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun dışında hastayla iletişim ve hastayı bilgilendirme, yan etkileri de göz önünde tutarak karmaşık olmayan, basitleştirilmiş, etkin bir tedavi düzenlemek ve sosyal destek tedavi uyumunu önemli ölçüde artıran bir yaklaşımdır.

Kaynakça

  1. Karakuş, G., Kocal, Y., Sert, D., 2017. Şizofreni: Etyoloji, Klinik Özellikler ve Tedavi. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi 26, 251–251.. doi:10.17827/aktd.303574
  2. Albayrak Özalmete, Ö., Özalmete, E. O., Ceylan, M. E., & Sevim, M. E. (2009). Şizofreni Tedavisinde Çoklu İlaç Kullanımının Nedenleri. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 19(1), 68–74.
  3. Uzbay, T. (2009). Şizofreni Tedavisinde Yeni Farmakolojik Yaklaşımlar. Türk Psikiyatri Dergisi, 20(2), 175–182.
  4. Üstünsoy Çobanoğlu, Z. S., Aker, T., & Çobanoğlu, N. (2003). Şizofreni ve Diğer Psikotik Bozukluğu Olan Hastalarda Tedaviye Uyum Sorunları. Düşünen Adam, 16(4), 211–218.
  5. Sungur, M. Z. (2000). Şizofreni: Mitler ve Gerçekler. Klinik Psikiyatri, 1, 5–12.
  6. Şizofreni Dernekleri Federasyonu. (2016,02,08). Şizofreni: Ruhun karmaşık ve gizemli hastalığı. Şizofreni Federasyonu. https://sizofrenifederasyonu.org/1441/sizofreni-ruhun-karmasik-ve-gizemli-hastaligi/ . Erişim Tarihi:02.10.2022
  7. Sağlık Aktüel. Apati Nedir?. https://www.saglikaktuel.com/saglik-ansiklopedisi-apati-nedir--58.htm . Erişim Tarihi:02.10.2022

--

--