RUH SAĞLIĞI, BEN KAVRAMI VE METALLICA: KING NOTHING

Ahmet Küpeli
Sağlık Öğrenci Forumu
5 min readNov 8, 2022
  • Ruh sağlığı başlığı öylesine büyük bir yığın ki bu konuya bodoslama dalmanın benim bünyeme beton etkisi yapacağı fersah fersah öteden belli, bu sebeptendir ki “ruh sağlığını” biraz kişisel bir alana çekip büyük çoğunluk ile kendim üzerinden ve ruh sağlığının insanın kendini tanıması veya benim deyişim ile “ben kavramı” üzerinden anlatma gayretine girişeceğim. Bunu yapar iken de bende “ben kavramı” üzerinde düşünmeme çokça sebep olan Metallica:King Nothing’den yardım alacağım.

Ruh sağlığının tanımına baktığımda zihinsel bir bozukluğun olmadığı psikolojik iyi hal durumu olarak belirlenmiş gibi görünüyor ancak benim bu tanım ile ilgili ciddi problemlerim var bunların ilki ve belki en kritik olanı “psikolojik iyi hal” tamlaması. Bu tamlama ciddi anlamda sorunlu, bizim gibi “iyinin” sürekli -ama kelimenin tam anlamı ile sürekli- değiştiği bir zaman aralığında yaşayan kafası karışık insanlar için “iyi” adeta sürpriz yumurta gibi. İşte bu sebeptendir ki “psikolojik iyi hal” kavramını kendi kişisel alanımda yeniden ele alacak ve bunun üzerinden anlatma gayretine girişeceğim fikirlerimi.

İyi kelimesi eski Türkçe edgu “fayda (isim), faydalı (sıfat)” sözcüğünden evrilmiştir.

Bu etimolojik gerçeğe karşın çoğu vakit “iyi” dendiğinde aklımıza görece olumlu, bizi mutlu eden kelimeler gelir: çikolata, para, aşk, garanti ile başlayan sıfat tamlamalarının nerede ise tümü (garanti para, garanti gelecek) … Ancak ağlamak, hüzünlenmek, pişmanlık hissetmek de bizim için faydalı ve iyidir. Ne de olsa duygularımız bize ve çevremize bir şeyler anlatmak için ayrıca evrim penceresinden de yararlı görünmektedir.

Ben Kavramı: Ben Nedir?

Gözlerini hayata doğada gördüğümüze kıyasla inanılmaz erken bir vakitte açan insan bebekleri, beyin gelişimleri daha yıllar boyu devam edeceği için hazırlıksız olarak gelirler dünyaya ve çevrelerinde gördüğü şeyler onların ileride nasıl insanlar olacaklarında, başka bir deyiş ile nasıl bir “ben”e sahip olacaklarında son derece önemli bir rol oynarlar.

Şimdi, “ben” kavramının gerçekte ne kadar ben olmadığını anlamamız açısından birkaç soru soralım kendimize.

Başlamaya yardımcı olması açısından hayali biri ile ilk kez tanıştığımız vakit sarf edeceğimiz birkaç bilgi ile yola çıkalım. İsmimiz? Memleketimiz? Hobilerimiz? Dinlediğimiz müzik türü? Tuttuğumuz futbol takımı? Dini inancımız?

İsmini kendi seçen kaç insan vardır? Önemsenmeyecek kadar az sayıda olsa gerek. Ancak bu ismin başkaları tarafından seçilme durumu “ben”i tanımlarken kullanmamıza engel teşkil etmez, ne de olsa alışmışızdır o isme, herhangi bir beis görmeyiz “ben”den bahsederken bu etiketi kullanmaya.

Memleket de tıpkı ismimiz gibi bizim seçmediğimiz ama kendimizi tanımlar iken bol bol kullandığımız argümanlardan. Sadece memleket olarak da düşünmemek elzem, memleketin bize öğrettiği korkularımız, hayallerimiz, değerlerimiz, inançlarımız da çevremizden aldığımız ve benimize kattığımız veya katmak zorunda kaldığımız tanımlardandır.

Hobilerimiz de aynı şekilde, mesela masa tenisi oynamaktan müthiş zevk duyarım bunu beni tanımlar iken de sıkça dile getiririm ancak ilkokulda çevremde gördüğüm ve estetik durduğunu düşündüğüm için seçtiğimi, başka yerde başka koşullarda yüzüne bile bakmayabileceğim gerçeği sürekli zihnimi kurcalar ancak masa tenisi tutkumun biricikliğini de her seferinde hatırlatır bana. Zira, dinlediğim müzik türü olan heavy metal ve senfonik metal de yine arkadaşımın etkisi ile yapılandırılmıştır, bilirim bunu.

Ailesinin tuttuğu futbol takımından başka takım tutan kaç insan tanıdınız? Veya Ailesinin dini inancından isim olarak farklı bir inanca sahip kaç insan vardır çevrenizde?

Siz de, “benden” çok kendimizi “biz” ile tanımladığımızı fark ettiniz mi? Garip…

İnancın ruh sağlığı açısından inanılmaz kullanışlı olduğu aşikârdır ancak bu bloğun konusu olmadığı için inanç meselesine burada girmeyeceğim.

Ruh Sağlığı ve Ben Kavramı İlişkisi

“İnsan, karnı doyunca arıza çıkaran tek canlıdır.”-Sinan Canan

Yukarıda olabildiğince öz bir şekilde yazmaya çalıştığım “benimizin” sınırlarını aşağıdaki görsel ile de gösterebilirsiniz. Benimiz coğrafya, meslek, imkanlar, cinsiyet, değerler gibi sınırlar ile çevrelenir. Kimimiz adeta bu sınırları bizlere batan dikenler gibi idrak eder ve yine görselde rahatça görebileceğiniz gibi benini genişletme çabası içerisine girer. Bu genişleme tasavvufta “hiç olmak”, sahip olunan “her şeyi vermektir”. Çünkü Tasavvuf’a göre “verdiğin şey, senin olur”. Her şeyini veren birisinin hiçbir şeyi kalmaz, işte o zaman her şeye sahip olabilir. Yani bu genişleme hiç ve her şey olmanın sınırına doğru yapılan çetrefilli bir yoldur. Bu hiç olma durumu insanı daha önce fark edilmeyen fırsatları fark etmede, önüne gelen imkanları olabilecek her açıdan değerlendirip makul kararlar vermesinde inanılmaz etkilidir.

İnsanın Fabrika Ayarları 3.Kitap (sayfa 59)

Ancak bir çoğumuz bu sınırları kendilerine ne pahasına olursa olsun koruması için verilen kumdan bir kale gibi görür ve sahiplenir bu kaleyi. Ayrıca bu “ben kalesi”ne dışarıdan gelen her türlü benini genişletme uyaranına karşı korur ve Sinan Canan’ın söylemi ile bu uyaranları bu kumdan kaleyi daha sağlam hale getirmek için adeta destek kalasları gibi kullanır. Çünkü benini sorguya çekmek inanılmaz enerji isteyen ve oldukça rahatsız edici bir süreçtir. Hayal etsenize, kumdan bir kaleniz var ancak varsayılan ayarlarınızdaki sınırları aşma dürtüsü sürekli sizi rahatsız ediyor ancak bir yandan da sınırları genişletirken kumdan kalenin yıkılma ihtimali de sürekli zihninizde. Yıllardan beri koruduğunuz kale, yani benliğiniz Metallica: King Nothing’deki ifadesi ile “Kaleniz ayağınızın altında ufalanıyor ve dımdızlak bir isim ile kalıyorsunuz ortada”. Hiçbir vasfın önemli olmadığı bir durumda ve aklımıza gelen ben kimim ve burada ne işim var soruları ile dımdızlak kalıyorsunuz. Kulağa inanılmaz çaresiz geliyor!

Toparlayacak olursak, bizim gibi sınırlarını aşmak için programlanmış canlıların yukarıda çokça zikrettiğim “ben kalelerinde” kalma konusunda gösterdikleri ısrar çoğu ruhsal problemin adeta yatağını oluşturur. Çevresinden gelen yeni fikirleri dinlemez hatta kalesine zarar gelecek korkusu ile ilk başta kendisine sonra da çevresine zarar verebilir. Bu kumdan kale benzetmesini şu sıralar çokça duyduğumuz konfor alanı ile özdeşleştirmek daha iyi anlama açısından iyi olabilir. Çevrenizde mutlaka “Ya, adama emekli olduktan sonra bir haller oldu, bir ayağı sürekli hastanede.” gibi cümleler duymuşsunuzdur hatta benim dedem de çalışmayı bıraktıktan sonra Alzheimer hastalığına tutuldu. Yani demem o ki: İnsanın kendini bilme süreci ruh sağlığının adeta kilit taşı.

Bu konularda kafası inanılmaz karışık ve ne ile uğraştığı konusunda en ufak bir fikri olmayan ben için bile kendini bilme mevzusu adeta dövüle dövüle zihnime kazınan bir damga haline gelmiş gibi görünüyor.

Kaynakçalar:

1. Nişanyan Sözlük. “iyi kelimesi kökeni”. Erişim: (8 Ekim 2022).
https://www.nisanyansozluk.com/kelime/iyi

2. Canan, S. (2020) İFA: İnsanın Fabrika Ayarları 3.Kitap — Sınırları Aşmak
Tuti Kitap

3. oxfordlearnersdictionaries. “definitions of sanity”. Erişim: (8 Ekim 2022).
https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/sanity?q=sanity

--

--