Tasarım Süreçlerindeki En Tehlikeli Düşünce Tuzağı: Varsayımlar

Engin Ulutaş
Sahibinden Technology
5 min readAug 31, 2023

Orta Amerika’da zamanımızın 1000 yıl öncesinde yaşamış antik bir uygarlık olan Toltekler, yaşamı anlamlı kılmak, kendilerini keşfetmek ve başkalarını sevmek için “Dört Anlaşma” olarak bilinen bir öğreti geliştirmişlerdi. Daha mutlu ve bilge bir yaşam için benimsedikleri bu öğretinin temelini dört adet anlaşma oluşturuyordu ve bunlardan birisi “varsayımda bulunmamak”tı. Toltekler arasındaki bu anlaşma; yanlış anlamaların, çatışmaların ve hayal kırıklıklarının önüne geçmek için önemli bir ilke olarak kabul ediliyor ve insanların kendilerine, diğer insanlara ve olaylara yönelik varsayımda bulunurken çok dikkatli olmaları gerektiğini hatırlatıyordu.

Toltek bilgeliğine göre insanlar, diğer insanların niyetlerini doğrulamadan ve olayların arkasındaki gerçekleri sorgulamadan yapılan varsayımlardan kaçınmalıydı; çünkü bu varsayımlar, gerçeklikten uzak olabilir ve kendilerini mutluluktan ve bilgelikten alıkoyabilirdi.

Biz de aynı şekilde özel hayatımızda veya işimizde bilinçli veya bilinçsiz olarak günde onlarca kez varsayımda bulunuyor ve bunların çoğunu büyük ihtimalle gerçeklikten uzak bir şekilde yapıyoruz. Hem de zamanımızın yarısından fazlasında yanıldığımızı gösteren birçok araştırma varken.

Bir gün Julia, markete gidecek kocası için bir alışveriş listesi hazırlarken listedeki her ürünü numaralandırmanın mantıklı olduğunu düşündü ve kocasının rakamlardan yararlanacağını “varsayarak” ürünleri; 1 ürün, 2 ürün, 3 ürün şeklinde numaralandırdı ve kocasına verdi.

Ne yazık ki olaylar Julia’nın varsaydığı şekilde gerçekleşmedi. Kocası bu numaraların satır numarası değil, ürün adedi olduğunu düşünerek 1 ekmek, 2 süt, 3 yumurta ve 20 satırlık listenin son ürünü olan köpek mamasından tam tamına 20 torba almıştı.

Julia’nın kocası eve döndüğünde aralarında neler yaşandı bilmiyoruz.

Fakat Toltekler haklıydı.

Alışveriş listesi hikayesinde olduğu gibi özel hayatımızda da bizi üzen veya hayal kırıklığına uğratan varsayımlarımızın, yaptığımız işte de aynı sonuçlara yol açmaması için hiçbir neden yok. Üstelik işimiz milyonlarca kullanıcısı olan bir uygulamanın kullanıcı deneyimini tasarlamaksa, bu varsayımlar çok daha fazla insanı üzebilir ve hayal kırıklığına uğratabilir.

Deneyim tasarımı sürecinde tasarımcıların veya sürece dâhil olan paydaşlarımızın varsayımda bulunmaları sık karşılaştığımız bir durum. Fakat bu varsayımlar sorgulanmadığında ve test edilip doğrulanmadığında, tasarlanan deneyimin kullanıcıları yüksek ihtimalle mutsuz edeceğinden hiç şüpheniz olmasın. Varsayımlarınız her gün karşılaştığınız benzer problemlerle alakalı değilse, bu varsayımların sizi nadiren doğru çözüme ulaştıracağı gerçeğini de aklınızdan çıkarmayın.

Varsayım nedir ve neden varsayımda bulunuruz?

Varsayım, bir durumun veya bilginin doğru olduğunu kabul etmek veya bir sonuca varmak için temel aldığımız düşünce veya hipotezlerdir. Bir varsayım, genellikle doğrulanmamış veya kanıtlanmamış olabilir ancak bir argümanı veya düşünce sürecini desteklemek veya ilerletmek için sık sık kullanılır.

Neden varsayımda bulunuruz?

  • Bilgi eksikliği: Bazı durumlarda elimizde yeterli bilgi olmadığında eksik bilgiyle ilgili boşlukları doldurmak ve daha iyi bir anlayışa ulaşmak için varsayımda bulunabiliriz.
  • Hızlı karar verme: Sınırlı zamanlarda veya acil durumlarda tüm bilgilere sahip olamayabiliriz. Bu nedenle varsayımda bulunarak hızlı bir şekilde karar alabiliriz.
  • Kavramsal çerçeve oluşturma: Bilgiyi organize etmek ve anlamak için varsayımda bulunarak karmaşık bir konuyu daha kolay anlayabilir ve daha bütüncül bir bakış açısı sağlayabiliriz.
  • Öngörü ve planlama: Gelecekle ilgili belirli senaryoları veya olayları tahmin etmek ve buna göre plan yapmak için varsayımda bulunabiliriz.

Yaptığımız işin mahiyetine göre varsayımlarımızın nedenleri yukarıdakilerden herhangi biri olabilir fakat deneyim tasarımı süreçlerinde kendimin, diğer tasarımcı arkadaşlarımın ve paydaşlarımızın sık sık yaptığını gözlemlediğim varsayımların çoğu “bilgi eksikliği” veya “hızlı karar verme” nedeniyle yapılan varsayımlar olmuştur.

Bilgi eksikliği ve hızlı karar verme nedeniyle yapılan varsayımların ne tür sonuçlara neden olabileceğini daha iyi anlayabilmek için aşağıdaki soruyu yanıtlayabilirsiniz.

Soru: Bir beyzbol sopası ve bir topun fiyatı toplam 1,10 liradır. Sopa toptan 1 lira daha pahalıysa topun fiyatı ne kadardır?

Büyük ihtimalle içinizden bir ses 10 kuruş diye bağırıyor. Fakat bu, beyninizin hızlı düşünme sisteminin bir cevabı ve yanlış bir cevap. Bu cevabın matematiksel olarak sağlamasını yapmadan doğru olduğunu varsayarak yanıtınızı vermiş olabilirsiniz ama doğru cevap 5 kuruş. Doğru cevabı vermiş olsanız bile, büyük ihtimalle aklınızdan öncelikle 10 kuruş geçti. Topun fiyatına x, sopanın fiyatına x+1 dersek, x + (x + 1) = 1,10 denklemine göre x=0,05 yani topun fiyatını 5 kuruş bulmuş oluruz.

Hızlı düşünme sistemimiz, olabilecek en kısa sürede en yüzeysel cevabı bulabilme prensibiyle çalışır ve bu sistem günlük hayatımızda bize büyük bir yarar sağlar. Gün içinde yaptığımız her aktivite tam beyin kapasitemizi kullanmayı gerektirseydi her şey çok yorucu olurdu. Her zaman en kolay yolu seçmeye çalışan beynimiz bizi varsayımda bulunmaya zorlamaya devam edecek, buna engel olamayız ve olmamalıyız da. Fakat yukarıdaki sorunun cevabındaki gibi yanılmaları yaşayacağımızın farkında olarak varsayımlarımızı sorgulamayı ve doğrulamayı alışkanlık haline getirebiliriz.

Ne zaman varsayımda bulunmalıyız?

  • Kullanıcı deneyimini geliştirmek için: Örneğin, kullanıcının belirli bir işlemi daha hızlı yapmak isteyeceğini varsayabilir ve tasarımımızı buna göre oluşturabiliriz.
  • Hızlı prototipleme ve test aşamalarında: Tasarım sürecinin erken aşamalarında elimizde henüz yeterli veri yokken varsayımlarda bulunarak hızlı prototipler oluşturabilir ve bunları doğrulamak üzere test edebiliriz.
  • Kullanıcının beklentilerini aşma noktasında: Kullanıcıların ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra onların beklentilerini daha da aşan deneyimler sunmak istiyorsak yine varsayımlarda bulunarak deneyimler tasarlayabilir ve bunları doğrulamak üzere testler gerçekleştirebiliriz.

Özet olarak deneyim tasarımı süreçlerinde bir şeyleri doğrulamak, test etmek, veri toplamak ve iç görü kazanmak üzere varsayımlarda bulunabiliriz.

“Bir varsayımda bulunacaksanız kullanıcılarınızın sizden farklı düşündüğünün varsayımında bulunun.”

Ne zaman varsayımda bulunmamalıyız?

  • Kullanıcı araştırması olmadan: Kullanıcı davranışlarını ve ihtiyaçlarını anlamadan yaptığımız varsayımlar genellikle yanlış çıkabilir. Kullanıcı araştırmaları yapmadan sadece kendi düşüncelerimizle hareket etmekten kaçınmalıyız.
  • Kritik karar alınması gereken durumlarda: Özellikle kritik kararlar almamız gereken durumlarda varsayımlardan mümkün olduğunca kaçınmalıyız. Bu tür durumlarda gerçek verilere ve kanıtlara dayalı olarak kararlar almak daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
  • Önyargılı varsayımlarla: Kişisel önyargılarımız veya sınırlı deneyimlerimiz temelinde yaptığımız varsayımlardan kaçınmalı ve kullanıcıların farklı geçmişlere, kültürlere ve ihtiyaçlara sahip olabileceğini unutmamalıyız.
  • Daha iyi veri ve bilgi mevcutsa: Eğer daha iyi verilere veya somut bilgilere ulaşma imkanımız varsa varsayımlardan kaçınmalı ve gerçek verilere dayanarak daha kesin ve doğru sonuçlara ulaşmak için çalışmalıyız.

Kullanıcı deneyimi tasarımcısı olarak, varsayımda bulunurken her zaman kullanıcı merkezli ve veri odaklı bir yaklaşım benimsememiz çok önemlidir. Gerçek kullanıcılar hakkında doğru ve güvenilir bilgilere dayanarak tasarım yapmak, daha olumlu ve tatmin edici deneyimler sunmanıza yardımcı olacaktır.

Kullanıcıların; göreceklerini, okuyacaklarını, anlayacaklarını, isteyeceklerini, seveceklerini veya kullanacaklarını asla ve asla varsaymayın. Test edin! Test esnasında da varsayımlarda bulunmaktan kaçınarak edindiğiniz bilgileri doğrulamaya ve sürekli gerçeklere ulaşmaya çalışın.

Varsayımları nasıl kontrol altına alırız?

Beraber çalıştığımız ve yukarıda bahsettiğim farkındalığı henüz benimsememiş insanlar çoğu zaman hızlı yolu seçmeye ve varsayımda bulunmaya devam edecekler. Tasarımcılar olarak bunları kontrol altına almak için aşağıdaki iki konuyu dikkate alarak önemli ölçüde yol katedebiliriz.

UX Araştırma Çalışmaları

Davranışsal veya yaklaşımsal, kalitatif veya kantitatif her türlü yaptığımız UX araştırmalarının çıktıları, yanlış varsayımların önünü kesebilecek yüksek bir duvar olacaktır.

Yanlış varsayımlarda bulunmaya çok kolay zemin hazırlayan sınırlı bilgili ortamı gerçek ve doğru verilerle beslediğimizde, kendimiz de paydaşlarımız da dayanağı olmayan varsayımlarda bulunmadan önce iki kere düşüneceğiz.

Eleştirel Düşünme

Eleştirel düşünme, önyargıları ve önyargılı düşünceleri ortadan kaldırmayı, doğru ve yanlış arasında ayrım yapmayı, çelişkileri tespit etmeyi ve bilgiye dayalı kararlar vermeyi amaçlar. Aynı zamanda bilgiye eleştirel bir gözle yaklaşmayı, araştırmayı ve sürekli olarak farklı perspektifleri değerlendirmeyi içerir.

Mantıksal ve analitik bir yaklaşımla bilgiyi değerlendirmeyi, fikirleri sorgulamayı, kanıtları incelemeyi ve bağımsız bir şekilde sonuçlara ulaşmayı hedefleyerek yanlış varsayımları büyük ölçüde rafine edebiliriz.

Eleştirel düşünmeyi teşvik ettiğimizde hem kendimizin hem de paydaşlarımızın daha derin bir anlayış geliştirmelerine, daha iyi kararlar vermelerine, sorunlara çözüm bulmalarına ve daha sağlam bir düşünce süreciyle bilgiyi ele almalarına yardımcı olabiliriz. Ek olarak başkalarının fikirlerine saygı duymayı, açık fikirli olmayı ve sürekli öğrenmeyi de benimsemiş ve benimsetmiş oluruz.

--

--