Cinsiyet ve Mekan: Bölücü Duvar: Ev İçi Gözetleme
Beatriz Colomina’nın Bölücü Duvar: Ev İçi Gözetleme adlı makalesi, bize mekan üretimi ve organizasyonunda cinsiyetçi yaklaşımın mahremiyet üzerinden sorgulandığı alternatif bir okuma sunuyor.
Modern mimarlığın öncülerinden olan Adolf Loos’un konut tasarımlarının incelendiği yazıda ‘ev’ in hem dışarısı hem de kendi içiyle kurduğu etkileşimlere farklı persfektiflerden yaklaşıyor. İç mekanda yarattığı açıklıklar, kullandığı aynalar ve farklı mekanlar arasında yaratılan kot farklarıyla görme ve görülme ilişkileri karmaşıklaştırılarak sağlanan güvenlik ve kontrol hissi bir yandan bize eril bakış açısını vurgularken bir yandan da içe dönük bakışlar ve kente sırtını dönen kullanıcılarla içerinin dişil yapısından bahseder.
İlk diagramda (a) görüldüğü üzere içeriyi aydınlatması amacıyla konumlanan cephedeki açıklıklar dışarıyla görsel bir ilişki kurma kaygısı gütmez. Tam tersi bu açıklıklarda konumlanan yatak odaları ya da okuma köşeleri dışarıya daima sırtını dönmüştür. Ortak alanlardan yükseltilmiş bu odalar bir nevi tiyatro sahnesine yönelmiştir. Yüksekte konumlanmak çevresinde olup bitenlere hakim olma ve kontrol etmeyi sağlayan eril bir özelliktir. Ayrıca bu kontrol edebilirlik güvenli bir yerde olduğu hissini de verir kullanıcıya. Bu köşeler mahremiyetin korunduğu alanlardır.
Diğer diagramlarda ise iç mekan duvarlarında ve dışarıya açılan duvarlardaki açıklıkların farklı görme-görülme-kontrol ilişkileri kesitlerle örneklendirilmiştir. Bu kesitler Adolf Loos’un iç mekan duvarlarında yarattığı açıklıklarla birbiri arasında içe bakışlar ve görüşlerin mantığıyla benzeşmektedir.
Odalar arası duvarda açıklık olmadığında (d) mekanların birbiriyle ilişkisi sağlanamazken, birbiri içinde duvardaki açıklıklarla geçişkenlik sağlanan iç mekanlar © ,(b) yeni ilişkiler yaratmaktadır. İzleyen ve izlenenin bir devinim içinde değişip dönüşmesini sağlayan bu elemanlar oyuncuların ve seyircilerin iç içe geçtiği bir oyuna dönüşebilir.
Bir diğer eleman ise mekanlardaki aynalardır. Nesnelerin kullanıcılarla ve mekanla kurduğu ilişkide ise hem içerinin hem de dışarının yine içe yöneltiği bir durum gözlenir. Bu içe yönelimler ve dışarıya kapanma erilliğin hakim olduğu kente uzaktan bakış sunsa da dışarı ile ilişkiyi dolaylı yoldan kurduğunu görürüz.
‘Ev’e bakışımızı değiştiren bu makale, içinde yaşadığımız yapıların dışarıyla, kullanıcılarıyla, kullanıcıların birbirleriyle, için içle, dışın içle, için dışla, bedenin mekanla ilişkilerini cinsiyet üzerinden bir bakış aralıyor. ‘Ev’ in anlamının değişip dönüşebileceğine ve çeşitli denetim mekanizmalarıyla mekanların nasıl kurulduğunu eleştirel bir şekilde yorumluyor.