Korkuyu Beklerken-Oğuz Atay

C. Yasar
Sanat, Felsefe ve Bilim
3 min readApr 20, 2022
Fotoğraf: c. yasar

Çok geç tanıştım Oğuz Atay ile… Daha önce hep duyduğum ama hiç okumaya cesaret edemediğim bir isimdi. Kendimce çekincelerim vardı mesela. Bir de sürekli erteliyordum. Meğer böyle düşünürken yalnız değilmişim.

Genel olarak vakit buldukça okumak yerine okumaya vakit yaratmayı tercih ediyorum. Düzenli şekilde okumaya gayret ettiğim gibi, bu rutinin beni içten içe “ağır” diye nitelendirebileceğim kitaplara hazırladığının da farkındayım. Bu yaşıma kadar henüz okumadığım kitaplar için de kendimi böyle teselli ediyorum; hepsiyle tanışacağım.

Ben bazı kitapların zamanı olduğuna inanıyorum açıkçası. Çok defa başlayıp bıraktığım kitapları yıllar sonra yeniden okumaya başladığımda su gibi akıp gittiğini biliyorum. Nedeni belli, o güne kadar okuduğum ne varsa beni bu kitaba hazırlamış diyorum. O yüzden başladığım kitap ilerlemiyorsa demek ki zamanı henüz gelmedi deyip, ileride tekrar görüşmek üzere rafa kaldırıyorum.

Oğuz Atay hep aklımda olan ama hangi kitabından başlayacağımı bilmediğim bir isimdi.

Dizilerden, filmlerden ya da sosyal medyadan aşina olduğum derinlikli sözlerini hangi kitabından başlarsam anlayabilirdim? Havalı görünmek için en popüler romanını almak istemedim. Çünkü anlayamazsam ve devam edemezsem bence bu Atay’ a saygısızlık olurdu. Oturdum ve araştırdım. Oğuz Atay okumaya hangi kitabından başlanmalı?

Yalnız olmadığımı görmek bana biraz iyi hissettirdi, çünkü bu soru üzerine çok yazıyla karşılaştım. Benimle aynı endişeyi taşıyanlar bu süreci güzelce yazıya dökmüş, forumlarda tartışmışlardı. Sıralı listeler bile yazılmıştı. İlk sırada benim de ilk kez okuduğum Korkuyu Beklerken var. Listenin devamı ise şöyle;

  • Korkuyu Beklerken
  • Tutunamayanlar
  • Oyunlarla Yaşayanlar
  • Tehlikeli Oyunlar
  • Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan
  • Eylembilim
  • Günlük

Listeye sadık kalarak ilk önce hikayeleri ile tanıştım Oğuz Atay’ın. Yazı üslubu, tarifleri, sözleri ve kendisini tanımak için sekiz güzel hikaye okudum. Bu hikayeler beni yavaş yavaş Atay’ın dünyasına hazırladı diyebilirim.

Başlangıçta biraz tanımadığım sokakta ilerlemek gibi geldi, sonra geçti o his. Bir de önceden aşina olduğum derin sözlerine bazı sayfalarda rastladıkça daha bir sever oldum.

Korkuyu Beklerken-Sayfa 42

Kitaba adını da veren “Korkuyu Beklerken” kitapta en uzun olan hikayeydi. Ama aynı zamanda okurken kendimi içinde bulduğum, betimlediği açlığı midemde gerçekmiş gibi hissettiğim, evinde hapsolan kahramanını sayfaların arasından çekip kurtarmak istediğim bölümdü. Kahramanın başından geçenleri birebir oradaymışım gibi sanki yaşayarak okudum diyebilirim.

Her bir hikayede geçen kahramanın memleketin bir yerlerinde gerçekten var olabileceğini gördüm. Beyaz mantolu adam sokakta yanımızdan geçmiş olabilirdi. Tavan arasında unutulan eşyalar ya da bazı mektuplar da kimilerimizin hayatlarında vardı. Demiryolu hikayecileri ve tahta atın öyküsü de bizi alıp ülkenin başka kentlerine götürüyor, oradaymış gibi izliyoruz olan biteni.

“Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı.”

Beyaz Mantolu Adam’ın giriş cümlesi içime batmıştı bir de. Bir hikaye hatta kitabın kendisi doğrudan bu cümle ile başlıyor. Yani bana ilk cümleden mesajını vermişti bile, okuyacaklarına hazır ol diye. Hazırdım artık ve başladığım gibi bir kaç gün içerisinde bitirdim. Listede ikinci sırada “Tutunamayanlar” yer alıyor. Bir sonraki Oğuz Atay kitabım bu olacak diyebilirim.

Her hikaye ve hepsinin mutlaka bir cümlesi iz bıraktı aklımda. İyi ki daha da geç olmadan tanıştık Oğuz Atay. Diğer kitaplarını da okumak ve kütüphaneme eklemek için sabırsızlanıyorum…

--

--