COVID-19: Etkileri ve Yönetimi

Büşra Ocak
SAYGEL
Published in
3 min readFeb 18, 2021
https://unsplash.com/@edwinhooper
https://unsplash.com/@edwinhooper

Covid-19, 1 Aralık 2019’da Çin’de, 11 Mart 2020’de ise ülkemizde resmi olarak ilk vakanın açıklanmasıyla hayatımıza girdi. Bizler daha ne olduğunu anlayamadan büyük bir belirsizliğin ortasına düştük. Birçoğumuz hayatında ilk kez böyle bir durumla karşılaşmıştır. Maskeler, dezenfektanlar, sosyal mesafe, yeni normal…

Önlemlerimizi hemen almaya başladık, yeni normale adapte olmaya çalıştık fakat üzerinden bir yıl geçmesine rağmen zaman zaman kabullenmekte zorlanıyoruz. Bana göre kabullenemeyişimizin asıl sebebi hayatımızı, benliğimizi sınırlamak istememekten kaynaklanıyor. İnsanın ruh sağlığı travmatik olaylara duyarlı olduğu için; kanımca, virüsün toplumsal ve ekonomik sonuçlarının kişide yaratacağı tahribat bizi reddetmeye sevk etti.

Virüsle berabere karantina ve sosyal izolasyon da hayatımıza girerken panik atakları, korkuyu, yalnızlığı ve daha sayamayacağım birçok şeyi de beraberinde getirdi. Biz pandeminin bu boyutunu yaşarken bir de diğer boyut olan, en zoru yaşayan kahramanlarımız var: Sağlık çalışanlarımız!

EN ZOR TERCİH: YAŞAMAK MI YAŞATMAK MI?

Çoğumuz hayatımızda zor kararlar vermeye mecbur kalmışızdır. İki seçenek vardır önümüzde; biri daha doğrudur biri daha yanlış. Ama bu sefer iki seçenek de doğru, ikisi de hayati… İşte dünyanın en zor iki seçeneği ile karşı karşıya kalan sağlık çalışanlarımız bize ışık oldu. Biz kendi tercihlerimizi yapabilelim diye, yaşayabilelim diye, kendi ‘’yaşam’’ tercihlerini bir kenara bıraktılar.

Sağlıkçılarımız psikolojik anlamda çok büyük bir sınav veriyorlar. Bir anda sevdiklerini korumak amacıyla onlardan uzak kalmak zorunda kaldılar. Bu psikolojik yük ile birlikte hastalarının tedavisini sürdürmeye devam ettiler. Sürecin belirsiz olması ve ölüm gibi bir gerçekle sürekli olarak karşı karşıya kalmaları çalışanları endişeye sürükledi. Bu endişe zamanla üstüne stres de eklenerek öfke şeklinde kendini gösterdi. Ama bu öfke hiçbir zaman hastalarına karşı olmadı. Tamamen ruhsal bunalımdan kaynaklı öfkeler…

Özellikle enfekte olan hastalarla direkt temas halinde olan sağlık çalışanlarında bu ruhsal bunalım daha ağır şekilde yaşanıyor. Hangi sektör olursa olsun, çalışan bir kişi işini kontrol altında tuttuğunda, işini kendi yönetebildiğinde rahat hisseder. Kontrolden çıkan her şey stres yaratır. Sağlık sektörü insan hayatını temel aldığından, kontrolsüzlük iş stresine ve zamanla psikolojik tükenmeye sebep olur.

Hem kendi hayatları hem hastaların hayatları derken sağlık çalışanlarının önüne çıkan bir diğer zorluk: sosyal damgalama. Enfekte hastalarla temas halinde olan ya da olmayan, hastanede çalışan herkes günlük hayatına döndüğünde ayrımcılığa maruz kalıyor. Toplum bunu korktuğu için istemeden yapsa da karşı taraf için travmatik sonuçlara sebep oluyor.

Son olarak acı gerçek, ölüm… Birkaç zaman önce gayet sağlıklı olan bir bireyin ani şekilde ölümünün yaratacağı yıkıcı etkileri hepimiz tahmin ediyoruzdur. Hatta bu yazıyı okuyan kişilerden bunu yaşayanlar da olabilir. Kabullenmek istemeyeceğimiz, aklımıza geldiğinde hemen kovmaya çalıştığımız bir gerçek… Buna bir de her gün şahit olduğunuzu düşünün. Her gün bu gerçekle yüzleşen binlerce sağlık çalışanı var. Ölümün yarattığı travma büyük hasarlara yol açıyor. Peki ne yapmalı? Tüm bu zorlukların içinde, sağlık çalışanlarını bir nebze de olsa rahatlatmak, güvenli bir ortam yaratmak için hastane yöneticilerine ne gibi görevler düşüyor?

https://unsplash.com/@mullyadii
https://unsplash.com/@mullyadii

PANDEMİDE İNSAN YÖNETEBİLMEK

Hastane yöneticileri de tıpkı sağlık çalışanları gibi en zor sınavı bu dönemde verdi. Bir yandan hastanede yatan ve iyileşmeyi bekleyen hastalar, bir yandan tüm ümidini size bağlayan çaresiz hasta yakınları, bir yandan da tüm bunları göğüsleyen sağlık çalışanları…

Böyle stresli bir ortamda çalışan sağlıkçılarımız için neler yapılabilir? Araştırmalarımı, dinlediğim yöneticilerden edindiğim bilgileri ve şahit olduğum olayları sentezleyerek kendi açımdan birkaç öneri sunmak istiyorum:

· En başta covid olurum endişesini en aza indirecek bir çalışma ortamı yaratılmalı. Ortam ne kadar güvenli olursa çalışanın işe olan konsantrasyonu da o derece artar.

· Çalışanlar düzenli olarak bilgilendirilmeli. Onları önemsediğimizi hissettirmeliyiz.

· Alınacak önlemlerle ilgili olarak tüm sağlık çalışanlarının görüşleri alınmalı, onlarla birlikte çalışılmalı.

· Çalışanlara kişisel koruyucu ekipman konusunda güvence verilmeli, sıkıntıya mahal verilmemeli.

Bu süreçten en az hasarla çıkacak olan yöneticiler, örnek teşkil edecek uygulamalarla eminim ki başarılı olarak nitelendirilecek.

ATLATACAĞIZ!

Tüm dünya olarak bir sınavın içindeyiz. Virüs tüm insanlığı; ırk, din, dil, cinsiyet ayırt etmeden aynı duyguların altında topladı. Korku, çaresizlik, birlik olma ruhu… Bilim insanlarımızın başarılı çalışmaları, geliştirilen aşılar ve alınan önlemler bu korkularımızı hafifletmeye yardımcı oldu. Bu dönem bizlere kötünün yanında bir de sağlığımızın kıymetini bilmeyi, bilimin önemini, sevdiklerimizle daha çok vakit geçirmenin güzelliklerini de gösterdi diyebilirim.

Dikkat ederek, sabrederek; bilim insanlarımıza, sağlık çalışanlarımıza ve tabii kendimize güvenerek bu günleri geride bırakacağız. Covid-19 tarihin tozlu sayfalarında yerini alacak. Bu günlerimiz bizlere şükretmemiz için bir vesile olacak. Sağlıklı kalın, sağlıcakla kalın!

#saygel #sayge18

--

--