Trabzon’da Bir Antikacı Hikâyesi

Elif Kaya
sec402
Published in
4 min readApr 25, 2017

Abdullah Tabakoğlu, Trabzon’un ilk antikacısı. Tabakoğlu’nun asıl mesleği kuyumculuk olmasına rağmen babası vefat edince antika dükkanını devralmış.

Kahramanmaraş Caddesinde bulunan antika dükkanının vitrinini vazolar, süs eşyaları, ibrikler ve saatler süslüyor. İçeri girdiğinizde toz kokulu dükkan ve kalabalık şekilde duran antikalarla karşılıyorsunuz. Tozlu vitrinler, gözü rahatsız edecek şekilde kalabalık. Fakat tek tek antikalara baktığınızda ve Tabakoğlun’ dan antikaların değerini dinlediğinizde o tozlu kalabalık birden gözünüzde değer kazanmaya başlıyor.

Elinde bulunan her antikanın farklı bir hikayesinin olduğunu söyleyen Tabakoğlu, günümüzde antika bilincinin olmamasından da şikayetçi. İnsanların antika alırken sadece göz zevkine hitap eden eşyaları seçtiklerini söylüyor.

Altmış yıllık geçmişe sahip Trabzon’un ilk antikacısı, sevdiği antikaları satmamak için alıcılara uçuk fiyatlar veriyor. Özellikle de antikadan anlamayan alıcılara satmak istemiyor.

Babadan babaya geçmeyecek antikacılık

Babası Mustafa Tabakoğlu, oğlunun dükkanını devralmasını istemediği ve bilmediği halde, henüz çocukken, dükkanın başköşesine oğlunun fotoğrafını asmış. Abdullah Tabakoğlu’nun antika serüveni babasının bakır fabrikasını satıp antika dükkanı açması ile başlıyor. İlkokul ikiye giderken, evden dükkâna sefer tası ile babasına yemek götürüp dükkanda vakit geçirdiğini belirtiyor. Antikalarla tanışması bu şekilde başlayınca onlara ilgi göstermekten kendini alamamış.

Babasının bu mesleği oğluna bırakmayı istemediğini söyleyen Tabakoğlu, “Rahmetli babam derdi ki, “ben bu mesleği çocuklarıma bırakmayacağım. Bu meslek insanlara hitap etmiyor. İnsanların çoğu antikadan anlamıyor anlatmaya çalışmak zor.” Babamın sözünü dinlemedim antika dükkanını sahiplendim fakat bende aynı düşüncedeyim. Çocuklarımın her biri meslek sahibi ve Trabzon’da değiller. Oğlum mühendis neden antikacılık yapsın ki? Bende bu mesleği onlara miras olarak bırakma niyetinde değilim.

Tabakoğlu mesleğini çocuklarına bırakmayı düşünmüyor.

Antikanın ne olduğunu bilmeyen herkes eski eşyalara antika diyebilir, fakat Tabakoğlu bu yanlışı düzeltiyor. Babasından sonra 22 yıl boyunca antikacılık mesleğini sürdüren Tabakoğlu, antikayı eski ve el sanatı ürünleri olarak tanımlıyor. Toprak altı ürünlerini antikadan saymadığını söyleyen Tabakoğlu, “ben asalet satıyorum. Antikada sanat ve el emeği ararım. Toprak altı ürünleri satmam. Kültür varlığı olan özel eserler satarız.” sözleri ile her şeyin antika sayılamayacağını belirtiyor.

Porselen ve cam ürünlerinin halk arasında antika olarak bilindiğini söyleyen Tabakoğlu, “Milletimiz antikayı yanlış anlıyor. Antikanın tam anlamını bilmiyorlar. Bir avize eskiyse millet ona antika diyor. Eski bir cama antika diyemeyiz. Her eski eşya antika değildir.” sözleri ile gerçek antikanın bilinmediğini biraz sert bir üslupla anlatıyor.

“İnsanların kültürü olmadığında zevkleri de kabalaşıyor”

Antikaları Trabzon’dan, civar il ve ilçelerden antikaları nasıl topladığını heyecanla anlatıyor .“Çok nadiren bir ürünün peşinden giderim. Trabzon’dan civar il ve ülkelerden gelen ürünleri alıyorum. Aldığım ürünlerin sanat değeri taşıması ve el emeği ürünü olması çok önemli. Göze hitap etmesi gerekiyor. Evleri süsleyecek, sanat değeri taşıyacak el yapımı ürünleri alıp satıyoruz kısacası.” sözleriyle antikada aranan özelliklerin el emeği olması ve sanat değeri taşıması gerektiğini vurguluyor.

Tabakoğlu’nun antikalara bağlı olduğunu, onlara kıymet verdiğini, istediği fiyatlardan anlıyoruz. İnsanların antika bilincine sahip olmadığını çoğu tüketicimiz bilinçsiz bir gösteriş amacıyla antika aldığından dem vuruyor. Satmak istemediği, çok beğendiği antikaya alıcının veremeyeceği fiyatı istiyor, müşteri alamayınca antika elimde kalıyor. Onlardan kopmak istemiyor. Böylece ona bakıp gönlünü doyurduğunu düşünüyor.

Tabakoğlu’nun satmak istemediği ürünlerden biri de elinde tuttuğu bronz heykel

Top taşıyan bronz at heykelini elinde tutarken Tabakoğlu, bu heykelin onun için değerinin olduğunu söylüyor. Tabakoğlu heyecanla bronz heykelin özelliklerini anlatıyor: “Bronzdan yapılması ve arkadaki arabanın net özelliklerinin aktarılması bu objeyi değerli kılar. Sarı metal zor eriyen bir metal olduğundan bu metalden yapılan heykeller çok değerlidir. Kurşundan olsa beş para etmez. Çünkü kurşun yumuşak metaldir elle şekil verilir.”

Antika alacak olan müşterilerin kültürlü ve antika ile ilgili bilgisi olması gerektiğini belirten Tabakoğlu, “Antikalar önce insanların değer vermesiyle değer kazanıyor. İnsanlar kültürlü ve bilinçli olmalı. Kültür olmadığında zaten bizim sattığımız eşyadan anlamıyor. Gelen müşteri bilinçli olacak, ürünü anlayacak. Para gücü fazla olup kültürü olmayan insan gözünün beğendiğini alıyor. Örneğin ünlü markaların ürünlerine baktığınızda çoğu estetikten yoksun ve fabrika malı ürünler. Bunlar antika ile kıyaslanamaz. İnsanların kültürü olmadığında zevkleri de kabalaşıyor. Bizim müşterimiz önce sanat değerine bakacak. Antikayı köşeye koyduğunda eşyadan zevk almalı. Bilinçli olan müşteri bizde bulabildiğini alıyor. Fakat bulamadıkları antikanın peşinde gittiklerini dile getirerek, müşterilerinin çoğunun da antika konusunda bilgili ve kültürlü olduğunu söylüyor.

https://www.youtube.com/watch?v=3p1SXoSrsp0&feature=youtu.be

--

--