Bir Soru

FEYZA NUR MENTEŞE
Seshat Contents
Published in
3 min readApr 15, 2024

İnsan ne ile yaşar? Yahut ondan alındığında onu yoksun bırakan şey nedir?
Düşünüyorum da herkesin öznesi olduğu bu dünyada cevaplar o kadar çok ki. Yürü yürü bitmez, gez gez aşılmaz cevaplar silsilesi.
Kimisi bir kedi sahiplenir ve uğruna yaşadığı şey odur. Kimisi bir çocuk sahibidir uğruna öleceği şey odur. Kimisi bir tarlaya sahiptir ellerine nasır tutturan şey odur. Kimisi bir enstrümana sahiptir elleri patlayıncaya kadar başından ayrılamayışı bundandır. Kimisi bir aşka aittir ve sahip olduğu şey acıdır.
Yani maddi manevi herkes bir şeye sahiptir. "Uğruna can vereceği bir şeye." Peki insan bunlarla mı yaşar? Onu hayata bağlayan şey midir tüm bunlar? Öyle olsaydı herkes mutlu olmaz mıydı ya da herkes elindekiyle yetinmeyi bilse savaşlar, kavgalar, tuzaklar olur muydu? O halde insanı yaşatan şey bunlar değildi, olamazdı. Madem o kadar kolaydı, yıllarca ne uğruna savaşıldı? Belki de hayatı zorlaştıran bizdik belki her şey bu kadar kolaydı.

Gözlerimi çevirdiğim her yerde bir "şeyler" görüyorum. Kulaklarımda aynı ses; "İnsan ne ile yaşar?" Dolanıyorum. Dolanıyorum. bulamıyorum. Çıldırmak üzereyim, bu sorunun cevabı nerede saklı? Gezmediğim yer, çalmadığım kapı kalmadı, konuşmadığım insan kalmadı, yazdığım kitap, okuduğum şiir kalmadı. Yardım edin! İnsan ne ile yaşar?
İçimde cevaba kavuşmanın heyecanı uyutmuyor beni. Aahhh! Kaç uykusuz gecem oldu saymadım. Yazdığım yazı haz vermiyor, içtiğim su acı. Televizyon artık sadece kara kutu.
Gece çökerken, gündüze kavuşma arzum ve gündüzü geceye bağlayan hazzım, sanki bedenimde son bir tüy kalmışcasına titreyen duygularım... Hepsi bir anda yok oldu. Hepsi Bir valize sıkışıp çekip gitti bense avucumda bir hiç, beynimde kocaman soruyla yalnız kaldım.
Yazmaktan parmaklarım acıyor ama ben yazdıkça sayfalar siliniyor sanki alfabeyi hiç öğrenmemişim gibi bir his. Bildiklerim de hafızamdan uçup gidiyor. Onları tutmak için anılara sığınıyorum, onlar da kayboluyor. Ve ben çaresiz, köşeye sıkışmış bir vaziyetteyim.
Bir sorunun cevabını bulmak için çektiklerim değer mi? Altı üstü bir soru cevabı ne kadar kalabilir ki saklı?

Yine günlerden bir gün ama aynı sorularla arayıştayım. Bu sefer bulacak gibiyim. Ona çok yakınım. Bir elin değerine olan yakınlığı yahut bir sesin kulağa yakınlığı gibi yakındayım. Derken, çatık kaşlarım arasında bir çizgi, terlemiş alnım ve kaz ayaklarımla kendime bakıyorum. Bir sonunun peşinden koşuyor olmak beni ne kadar yaşlandırmıştı.
Sanki ömrümden birkaç yılı o saniyelik bakışta harcamıştım kulağımda aynı ses, aynı nefes, bir irkilme hali; "İnsan ne ile yaşar?" Gözlerim korkudan o kadar çok açılmıştı ki damarlarımın ısındığını hissediyorum. Sonra ani bir rahatlama hali, kuş tüyünden yastıkta başım, bir gece yorgunluğu uykusu hissi. Damarlarımın gevşediğini hissediyordum. Hayır, cevap bu kadar kolay olamazdı. Hayır cevap bu kadar yakın olamazdı Beni yaşlandıran sorunun cevabı içinde saklıydı; insan bir soruyla yaşar. Sormaktan vazgeçmedikçe yaşar. Sorgulayan yaşayandır.

İnsan en çok bulmaktan korkmalı. Kendini bulmaktan, cevabı bulmaktan. İnsan en son bunu istemeli bir olmuşluğun oluruna bırakmayı, içindeki heyecanı yitirmeyi... evet insan en son bunu istemeli. Aradığım cevabın bu kadar yakında olması beni mutlu mu bilmiyordum. Ne de olsa yürüdüğüm için yakındı. Yüzümü soğuk suyla yıkadım. Sonra ilk kez tadını alacağını umarak kendime bir çay demledim. Masamın başına oturup yazmaya başladım. Havanın kasvetli oluşu bana daha çok yazdırıyordu;

"İnsan bir soruyla yaşar.“ Arayıp asla bulmak istemeyeceği bir soru. Çünkü onu insan yapan budur. İnsan unutan demek. Yani cevabı bulsa, yine unutan. o halde sıkılmaya bahane yok. Eğer çokça "oofff" çekiyorsak günde, bizim bir sorumuz yok demektir. Kendine bir soru bulmalı ve ardından koşmalı. Seni terletmeyen gün, hiç yaşanmadı.

--

--