Arayıcılar, tarayıcılara karşı: Kullanıcı deneyiminde kişilik tipleri
Belirli bir amaçla bir web sitesini ziyaret eden bir kullanıcının başlangıç için genellikle iki yolu olur; menülerden yararlanmak ya da arama kutusuna aradığı şeyi yazmak… Peki, kimler menüyü kullanacak, kimler arama kutusunu? Ve bunu bulduğumuzda, bu kullanıcıların ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilmek için arayüzü nasıl tasarlayacağız?
Bu da bizi şu soruyu sormaya itiyor: Siteye girer girmez mouse’unu menü üzerinde gezdiren kullanıcıyı “tarayıcı” yapan ya da aradığı şeyi bulmak için dosdoğru arama kutusuna gitmeyi tercih eden kullanıcıyı “arayıcı” yapan şey ne?
Tarayıcı ve arayıcı kullanıcılar arasındaki farkı anlamak için Ikea’daki alışveriş deneyimini düşünelim. Deneyimin ilk 1000 metrekaresi, tüm alanı gezdiren zigzag okların yönlendirdiği örnek olarak döşenmiş yatak odaları, mutfaklar ve mikro dairelerle dolu. Bol bol ilham almak, yeni fikirler edinmek ve zaman zaman belki kaybolmak mümkün. Fakat deneyimin ikinci kısmında, sistematik şekilde dizilmiş kutuların yer aldığı depo bölümü var. Üç saat önce aşırı sevimli oturma odasında beğendiğiniz HEMNES kitaplık ünitesi var ya, 29. koridor, 24. rafta sizi bekliyor.
Bu alışveriş deneyiminde A tipi kişiliğe sahip birinin başarı ve organizasyon arzusunun, B tipi kişiliğe sahip birinin keşfetme ve yansıtma tercihiyle karşı karşıya geldiğini düşünebiliriz. Referans noktamız ne olursa olsun, insanların kendi dünyalarında gezinme biçimi birbirinden farklıdır ve hepimizde farklı ölçülerde bu sınıflandırmalara dahiliz. Kullanıcı deneyimi tasarımının önerdiği şey ise her bir kullanıcının deneyiminin nasıl olduğu üzerine düşünmek ve bizden farklı olan insanların bizden çok daha farklı şekilde içerik tüketeceğini aklımızın bir köşesinde tutmak.
Tarayıcılar
Aslında bir çoğumuz tarayıcıyız.
İnsanlar hatırlamaktan ziyade, görünce tanımaya daha yatkındır. Aranacak kelime girmektense, var olan linke tıklamak, hem daha kolay hem de daha hızlıdır, çünkü doğru arama kelimesini bulmanıza, eşanlamlısı veya doğru yazılışı konusunda kafa yormanıza gerek kalmaz. (Bakınız: UX Efsaneleri)
Sonunda anlamlı tercihler yaptığımız sürece bir siteyi gezerken bol bol tıklama yapmayı hepimiz seviyoruz. Web siteniz ister sadece içerikten ibaret olsun, isterse ürün ve hizmet satışı yapsın, kullanıcıların tıklama yapması iyi bir şeydir — yeter ki sonunda kullanıcı bu tıklamaların karşılığını alabilsin. Sorun genelde, kullanıcı “çok fazla” tıklama yaptığında değil, çok fazla tıklama yapıp amacına ulaşamadığında ortaya çıkar.
Detaylı düşünülmüş bir içerik ve navigasyon yapısı hiç süphesiz çok değerli. Bazı durumlarda, kullanıcılardan hızlı ve önemli bir aksiyonu tamamlamasını ve devam etmesini beklediğimiz oluyor. Fakat her kullanıcı acele etmekten hoşlanmıyor ve her aksiyonun tamamlanması için de sadece tek bir tık yetmiyor.
Örneğin, bir kullanıcının “çok fazla sayıda tıklama” yapmasının önüne geçmenin bir yolu, web sitenizde muhtemel her yere ulaşabileceği bir mega menü bulundurmak olabilir. Fakat bu durumda sadece tek bir tık yetse de, mega menüler kullanıcıların çoğu zaman kafasını karıştırıyor. Doğru çözüm, kullanıcıya kolay anlaşılır bir yol sunmak ve birkaç açık tıkla işini çözmesine fırsat vermek.
Bir restoran menüsünü düşünün. Sayfalar dolusu lezzetli yemek alternatifi arasından öğle yemeğinde ne yiyeceğinize karar vermek ne kadar zorsa, çok fazla sayıda menü maddesinin alt alta sıralandığı devasa bir JavaScript menüsü yardımıyla site içinde nereye gideceğinize karar vermek de o kadar zor.
Bu da bizi şuraya getiriyor: Tarayıcı kullanıcıları anladığımızı göstermek için basit ve anlamlı tercihler yapmalarına fırsat verecek menü yapıları kurmalıyız. Seçenekleri azaltmak ve kategorilendirmek bunun bir yolu. Eğer web siteniz teknoloji şirketinin e-ticaret sitesiyse, “Hangi konuda destek arıyorsunuz? Yazılım mı, yoksa donanım mı?” diye sormak iyi bir açılış cümlesi olabilir. “Ne tür bir cihaz arıyorsunuz? Laptop, masaüstü ya da mobil mi?” gibi bir ikinci soru ile kullanıcıyı 55 cihaz ve 88 programı alfabetik olarak listelendiği bir menüden seçim yapmaktan kurtarmış olursunuz.
Tarayıcı kullanıcıları mutlu etmenin bir diğer yolu, temiz, minimal bir tasarım sunmak olabilir. Temiz bir tipografi ve renk paletiyle birlikte tahmin edilebilir ve kolay öğrenilebilir layout’lar sunan web siteleri bu kullanıcılar tarafından daha çok tercih ediliyor. Aynı zamanda, tıklanabilir alanların büyüklüğü de önemli bir faktör.
Arayıcılar
Arayıcılara daha az rastlıyoruz. Nielsen Norman Group’un yürüttüğü bir araştırmaya göre, pek çok insan arama konusunda iyi değil. Bazı araştırmalar daha yüksek rakamlara ulaşsa da, aslında herkes arama yapan kullanıcıların azınlıkta olduğu konusunda hemfikir.
Arayıcı kullanıcıların yeteneklerinden biri, hangi sorunun muhtemelen aradığı cevaba ulaştıracağını önceden biliyor olması. Arayıcılar, tarayıcılara göre varacakları hedefe dair daha net bir görüşe sahip olmalı. Arama kutusuna hangi kelimelerin yazılacağını bilmek için de sezgilerin kuvvetli olması lazım.
Bu yüzden, arama yapmak için görünce tanımaktan ziyade hatırlamak gerekiyor. Hatırlamak için de hafızanızda tura çıkıp istediğiniz şeyi tarif edecek kelimeleri bulmanıza ihtiyacınız var.
Aramanın zorluklarını düşündüğümüzde, neden web sitelerimizde arama kutusu bulundurduğumuzu sorabiliriz. Tabii ki bir sürü iyi sebebi var. Site hiyerarşiniz ve navigasyonunuz ne kadar iyi olursa olsun, bazı kullanıcılar bunu anlayamayabilir. Ya da öğrenmek istemeyebilirler. Bu kullanıcılar için arama kutusu vazgeçilmezdir çünkü interneti kullanma amaçları budur.
Bu kullanıcıları hedef almaktan vazgeçmek yerine, web sitenize bir arama kutusu koymak çok da zor olmasa gerek. Kullanılabilirliğe bir zararı olmadığı gibi navigasyonunuzun iyi çalışmadığı durumlarda sizin için kurtarıcı bile olabilir. Böylece tarayıcı kullanıcıları da kazanmış olursunuz — bir taşla iki kuş!
Özellikle Amazon gibi geniş bir veritabanına sahip, bol kategorili, karmaşık web sitelerinde arama kutusunun önemi daha büyük. Web sitelerinde karmaşıklık seviyesi arttıkça arama kutusu çok daha ön planda yer alabilir.
Arama kutusunun bir diğer önemli özelliği, aramalar sayesinde edindiğiniz kullanıcı datası. Aranan kelimelere bakarak kullanıcılarınız hakkında daha fazla fikir edinebilir ve hatta bazı durumlarda site navigasyonunuzu iyileştirmek için bunlardan yararlanabilirsiniz.
Sonuç olarak; hem ana menü hem de arama kutusu web sitesi navigasyonunda önemli bir rol oynuyor diyebiliriz. Ürün yöneticileri bazen arama kutusunun gücünü hafife alabiliyor ya da diğer yandan web sitesine bir arama kutusu yerleştirmenin tüm UX sorunlarını çözeceğini düşünebiliyor. Oysa ki bunun yerine, her ikisinin de güçlü ve zayıf yanlarını doğru anlamalı ve doğru yerde kullanabilmeliyiz.
Arayıcılar için:
- Web sitesinde herhangi bir sayfa üzerinden kolayca arama yapılabilmesini sağlayın.
- Otomatik tamamlama özelliğinden yararlanın. Bu sayede “hiçbir sonuç bulunamadı” ihtimalini düşürebilir ve arama sonuçlarının daha hızlı gelmesini sağlayabilirsiniz.
- Yazım hatalarına anlayışla yaklaşın.
- Arama sonuçları üzerine çalışın ve web sitenizde iyileştirmeler yapın.
Tarayıcılar için:
- Hamburger menü kullanımını azaltın.
- Menünüzü sayfanın en başı gibi standart bir yerde gösterin.
- Sticky menüler %22 daha hızlı gezinmeyi sağlıyor; kullanmaktan çekinmeyin.
- Menü sıralamasını ve alt kategorileri optimize edin.
Bu yazı, Tucker FitzGerald’ın Searchers & Browsers: The Personality Types of UX adlı makalesinden derlenmiştir.
Originally published at blog.designedbysherpa.com on September 28, 2016.