İşitsel etkileşim tasarımının temelleri

Serdar Ariçelik
SHERPA Blog Bülten
4 min readDec 19, 2016

--

Modern dünyada etrafımız mesajlar, uyarılar, bildirimler ve postalar gibi sesli geri bildirimlerle kuşatılmış durumda. Gün geçtikçe daha “sesli” hale gelen ortamlarda yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Ancak yine de etkileşim tasarım süreçlerinde ses, etkili bir şekilde kullanıldığında görülebilirlik, geri bildirim ve tutarlılık prensiplerini sağlamlaştıran eşsiz bir uyarıcı.

İnsanlar, dış dünyadaki objeler ve olaylar hakkındaki bilgileri; birden çok duyunun, karşılaşılan verileri hassas bir şekilde okuması ve dönüştürmesi sayesinde tanımlayabilir ve algılayabilir. Beyin sözkonusu verileri yorumladıktan sonra yapmak istediği aksiyona karar verip, bunu davranış olarak gerçekleştirir.

Günlük hayat içerisindeki herhangi bir etkileşim kabaca böyle bir süreçte gelişir. Tepki süresini ve tepkinin kendisini etkileyen bilginin okunması için genellikle görsel ve işitsel duyularımızı kullanırız. Görüntü ve ses duyularının birlikte koordine bir şekilde çalışması deneyimi üst seviyeye çıkarsa da yalnızca görüntü veya yalnızca ses ile de benzer tepkileri oluşturmak mümkün.

Ses ve algı yönetimi

Genellikle gözlerimize daha çok güvensek de işitme duyularımız, görsel duyularımız kadar hassas çalışır. İnsanların görsel ve işitsel duyularının zaman içerisinde evrimleri sonucunda bu uyarılara ne kadar hızlı tepki verdiğini ölçmek için 2005 yılında tıp öğrencileri üzerinde yapılan araştırma sonucunda — gözümüzün görsel veri okuma hızı kulaklarımıza göre daha hızlı olsa da- işitsel tepki süresi, görsel tepki süresine göre daha kısa çıkmıştır.

İşitsel tepki süresinin daha hızlı olması, atletizmde yarışları başlatmak için görsel bir tetikleyici yerine ses silahı kullanılması ile ilişkilendirilebilir. Bu refleksin ve algının dışında günlük yapılan birçok farklı aktivitede kullanıcı, ses yolu ile birçok etkileşimin içinde bulunur ve bazı durumlarda sistemin durumu hakkındaki bir bilgiyi görmeden okuyabilir.

Örneğin su ısıtıcının kaynatma işlemi sonunda düğmenin çıkardığı ses ile suyun durumu hakkında bilgi alabilir veya yetenekli bir tamirci motoru dinleyerek motor ayarı yapabilir. Bu gibi küçük alışkanlıklar ve kulaklarımızın doğal yetenekleri; işitme duyumuzun, dış dünya ile olan etkileşimimizin birçok alanında etkin bir şekilde görev aldığının ispatlıyor.

Julian Treasure nam-ı diğer “Sesin Efendisi”, insanların ses ile olan ilişkisi bilinçsiz ama daha sezgisel şekilde meydana geldiğini söylüyor. Örneğin görsel bir uyarıcı yerine ses kullanıldığında, fizyolojik olarak insan vücudunda anlık hormonlar salgılanabiliyor; beyin dalgaları, kalp atış ritmi ve nefes düzeni etkileniyor. Ayrıca psikolojik açıdan da insanların yaratıcılığı ve ruhsal hali ses yolu ile manipüle edilebiliyor.

Kullanıcılara iletilmek istenilen mesaj, görsel etkileşim yerine, ses aracılığı ile daha etkili ve hızlı aktarılabilir ve karar ve aksiyon mekanizmaları tetiklenebilir. Peki, kullanıcıların ses ile oluşturulan bir mesajı, sezgisel bir şekilde anlayabilmesi sağlanabilir mi?

Sonik etkileşim tasarımı ve kullanımı

Sonik etkileşim tasarımı; kavramın, bilginin ve estetik niteliğin ses yolu ile aktarılması konularını ve etkileşim tasarımı ile ilişkili olarak işitsel geribildirim üretme konularını inceler. Genellikle görme engelliler için uygulandığı düşünülse de yalnızca onlar için değil, deneyimi tamamlayıcı ve arttırıcı bir özellik olarak tüm kullanıcılar için genişletilmesi gereken bir kavramdır.

Tasarım alanında ise, ağırlıklı olarak oyun tasarımcıları sesi, uzun süredir etkili bir şekilde kullanmakta ve geliştirmekteler. Oyun içinde zaman, durum, mekan ve duygu kavramlarını genellikle gerçek dünya ve dijital dünya arasında bağlantı kurabilmesi amacı ile sesler kullanılıyor. Deneyim tasarımcıları, ses etkileşimini deneyim süreçlerine katmadan önce kesinlikle bu konuda başarılı oyunları incelemeli.

Genel olarak sonik etkileşim tasarım süreci; diğer deneyim tasarımı, ara yüz tasarımı hatta bir şarkı besteleme gibi süreçlerle oldukça benzerlik göstermektedir. Kompozisyon, form, ritm, doku, uyum ve benzerlik/zıtlık gibi tasarım prensiplerinin tamamı ses tasarımı için de geçerli. Ayrıca perde (pitch), müzik tınısı (timbre), süre (duration), ses şiddeti (loudness) ve ses yönü (direction) gibi sesi oluşturan temel boyutlar ile şekil, renk, büyüklük, doku ve yön gibi görsel tasarım elemanları, birçok açıdan ilişkilendirilebilir. Ses mühendisleri veya müzisyenler ile çalışılmak istendiğinde bu kavram ilişkileri üzerinden iletişim kurmak yardımcı olacaktır.

Benzer şekilde Gestalt ilkeleri de ses tasarımında geçerli olan noktalara sahiptir. Bir araştırmaya göre ses, Gestalt ilkeleri doğrultusunda incelendiğinde uzaysal algı ve zamansal algı oluşumunun ses ile sağlanabildiği görülür. Benzerlik, yakınlık, alan, figür ve zemin gibi kavramlar ses için de geçerlidir.

Bunun bir nedeni, görsel ve işitsel bilgi girdileri ayrı şekilde olsa da beyinin işleme şeklinin benzer olmasıdır. Örneğin yere atılan bir topu, işitsel kabiliyetiniz ile uzaklığını, mekan içindeki hareket yönünü ve önceki çıkardığı tınılara göre çıkaracağı bir sonraki sesin ne zaman ve nerede olacağını beynimiz algılayabilir ve tamamlayabilir. Ayrıca ses olmadan topun yere dokunma anının yalnızca görsel algılanabilmesi oldukça zordur.

Bir başka örnek vermek gerekirse; kullanıcılar, sıkça tekrarlanan bir etkileşimin ses detaylarını karşılaştırarak, aynı performansta tekrar etmek eğilimindedir. Eksik bir işlem yaptığında işitsel algı anlık bir şekilde hata olduğunu fark eder ve tekrar işlemin doğru olanını yapmak istediğinde o eski kaydedilen ritme göre işlemi tekrarlamaya çalışır. Her kullanıcı, zaman zaman değişse de benzer ritmler üzerinden etkileşime geçmekte ve yapılan işlem sırasında bu ritmi korumaya çalışarak işlem yapmaktadır. Bu ritmi bozacak herhangi bir etmen deneyimi kötü etkileyecektir.

Moog Synthesizer — Robert Arthur Moog

Diğer yandan müzik ise dinleyicinin hızlı algılayabilmesi ve hızlı bağlantı kurabilmesinden dolayı en güçlü ses biçimi olarak kabul edilmektedir. Ancak etkileşim tasarımında müzik kullanımı bir müzikal şeklinde kurgulanmamalıdır. Bütün deneyime yayılmış bir ritmin ve ahenkin, görsel öğeler ile uyum sağlayarak bütün oluşturması, deneyimin kalitesini kesinlikle arttıracaktır.

Etkileşim tasarımında sesi tasarlarken insanların sezgisel olan seçimleri göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin, iki kişi aynı anda konuştuğunda beynimiz seçici davranıp birini dinlemeye başlar ya da trafik içinde yürürken gürültü yerine daha az rahatsız edici ya da dikkat etmeyi tercih ettiği seslere odaklanır. Kısacası insanlar, onlara iletilen sesler arasında rahatsız olmadığı sesi dinlemeyi tercih etme ve anlık ortaya çıkan seslere de anlık seçici davranış oluşturma eğilimindedir.

Bu etkilerin birçoğu kişiseldir ve bundan dolayı fiziksel veya dijital ürün deneyimi için kullanılan seslerin birçok ortamda farklı insanlar üzerinden gözlemlenmesi ve test edilmesi gerekir.

Sonik etkileşim tasarımı ve “Sonification” konuları hakkında daha detaylı bilgiye aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Originally published at sherpa.blog on December 19, 2016.

--

--