Psikolojiden ilham alarak kullanıcı deneyimini optimize etmenin yolları
Kullanıcı deneyimi, farklı kaynaklara göre farklı tanımlara sahip olsa da odakta kullanıcının, yani insanın yer almasından dolayı pek çok noktada psikoloji biliminden destek alarak gelişiyor diyebiliriz. Peki, psikolojiyi arkanıza alıp web sitenizin kullanıcı deneyimini iyileştirmek isteseniz, ilk nereden başlarsınız?
1) Önyargıları aşın:
İnsan beyni, olumlu ya da nötr deneyimlerden ziyade olumsuz deneyimler üzerine daha fazla düşünme eğilimi gösterir. Mesela uzun zamandır iple çektiğiniz, en sevdiğiniz grubun konserinde bile, grubun biraz geç sahne alması bütün heyecanınızı öldürebilir ve yıllar sonra bile konserle ilgili hatırladığınız tek şey olabilir. Kendinize fazla yüklenmeyin; bu gayet normal. Psikolojide karşılığı bile var: Olumsuzluk önyargısı.
Bunu kullanıcı deneyimi ekseninde değerlendirirsek neye ulaşırız? Kullanıcılar, çok iyi tasarlanmış bir web sitesinde ne kadar akıcı bir deneyim yaşadıklarını genelde fark etmezler (olumlu deneyim) ancak aynı web sitesinde iletişim formu hata verirse (olumsuz deneyim) bunu twitter hesaplarından hemen paylaşabilirler.
Peki bu size ne anlatıyor?
Yepyeni ve çok eğlenceli bir tasarım ortaya koymak uğruna kullanıcı deneyimi standartlarını göz ardı etmeyin. Örneğin, logoyu solda ya da sağda kullanmak yerine ortada kullanmak diğer sayfalardan ana sayfaya geri dönüşü 6 kat zorlaştırıyor. Bunun sebebi, diğer sayfalardan ana sayfaya dönme alışkanlığının header’daki logoya tıklayarak gerçekleşmesi.
Bazı elementler sayfa içerisinde farklı yerlere koyulduğunda elbette er ya da geç bulunabilirler. Ancak ilk olarak beklenen yerlerde bulunamadıklarında ya da alışılageldik görünümde olmadıklarında, bu elementleri bulmak ve aksiyon almak normalden uzun sürer ve bu da kullanıcının aklında olumsuz deneyimle yer almak anlamına gelir.
2) Dikkatleri toplayın
Missouri Blim ve Teknoloji Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmaya göre kullanıcıların %94’ünden fazlasının bir web sitesiyle ilgili ilk izlenimi tasarımla alakalı. Fakat iyi tasarım sadece iyi bir teknik ve estetik bilgisi değil aynı zamanda insan psikolojisini de iyi anlamayı gerektiriyor. Bir poster tasarımında görsel kullanımı için estetik bilgisi gerektiği doğru, fakat görselin konumlandırılması psikolojinin önemini vurguluyor.
Aşağıdaki iki örneğe bakalım. İlk örnekte, iki tasarımın da içeriği birebir aynı olmasına rağmen ilkinde kullanıcılar sadece bebekle etkileşime geçerken, ikincisinde bebeğin baktığı yön metne doğru olduğu için sağdaki metin daha fazla okunuyor.
Bu örnekte de ilk görselde kadın doğrudan karşıya bakarken, ikincisinde ürüne bakıyor olması bizim de dikkatimizi ürüne doğru çekiyor:
Peki bu size ne anlatıyor?
Web sitesi, poster ya da e-bülten tasarımı hiç fark etmez; metinle beraber görsel kullanımının olduğu her yerde görselin işaret ettiği yer her zaman ilk dikkati çeker. Kullandığınız görselde insan varsa, bakışların odaklandığı alana metninizi yerleştirebilirsiniz. İnsan görseli kullanımı yoksa dikkat çekmek istediğiniz yere, örneğin üyelik formuna işaret eden bir ok ikonu da bu işi görür. Görselleri tek başına estetik için kullanmaktansa dikkati çekmek istediğiniz içeriğe yönlendirecek şekilde kullanabilirsiniz.
3) Satışları artırın
The Paradox of Choice kitabının yazarı psikolog Barry Schwartz insanlara çok sayıda seçenek sunulursa bunun istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini savunuyor. Pek de haksız değil. Yine 2 psikolog tarafından yürütülen bir market araştırmasında, birinde 6, diğerinde 24 adet reçel olan iki tadım masası hazırlanıyor. Market ziyaretçilerinin reçel tatma ve satın alma sayılarını bu iki masa için tahmin edebilir misiniz?
Çok sayıda reçel seçeneğinin olduğu masa, sanılanın aksine tadım ve satın alma hedeflerinde çok daha kötü performans gösteriyor. Bunun da sebebi aslında yapılan başka bir araştırmaya göre insan dikkat süresinin gittikçe kısalması (12 saniyeden 8 saniyeye inmiş) ve bu yüzden fazla sayıda seçeneğin kafa karıştırıcı olması.
Peki bu size ne anlatıyor?
Hiçbir şeyin gözden kaçmasına fırsat vermeden web sitenizdeki bütün ürünleri ya da hizmetleri aynı anda sergilemek ve kararı kullanıcıya bırakmak istiyor olabilirsiniz. Çok sayıda seçenek sunmak iyi bir şey gibi görünse de yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı gibi aslında hiç de iyi değil. Kullanıcılarınıza sunacağınız seçenekleri kısıtlayarak almalarını beklediğiniz aksiyonlara yönlendirebilir; dönüşüm oranlarınızı arttırabilirsiniz.
Dropbox’ın anasayfası buna çok iyi bir örnek. Görüldüğü gibi Dropbox sizin üye olmanızı istiyor ve bunu anasayfaya girer girmez anlamanızı sağlıyor. Sizin sunduğunuz ürün ve hizmetler bu kadar minimalist görünüme indirgenemeyecek kadar çok sayıda olabilir. O zaman en azından anasayfanızda vızır vızır dönen ve yüksek ihtimalle ikinciden sonrasında pek de tıklama almayan showcase banner’larınızı teke düşürmekle işe başlayabilirsiniz.
Psikoloji temelli sayısız kullanıcı davranışı var; hepsini burada listelemek ise imkansız. Bu konu ilginizi çektiyse aşağıdaki makalelere de göz atabilirsiniz:
Originally published at blog.designedbysherpa.com on November 18, 2016.