Yaratıcılık klişelerini altüst eden 10 öneri

Tolga Şahin
SHERPA Blog Bülten
5 min readJul 28, 2017

--

İçinde birden fazla anlam barındıran yaratıcılık dünyevi bir anlam kazandığı zaman, yoktan var etme özelliğinden gittikçe uzaklaşır. Dolayısıyla bu yazıda kullanacağım anlamıyla yaratıcılık, var olan parçaların birleştirilerek yeni bir şey ortaya konulmasını ifade etmektedir. Bu parçalar bir nesne olabileceği gibi bir düşünce de olabilir.

Yaratıcılık, şizofreni, beyin görüntüleme ve genomik çalışmalarıyla tanınan nörobilimci ve psikiyatrist Nancy Andreasen yaratıcı sürece ilişkin şöyle der:

“Yaratıcılık, genelde, akılcı ve mantıklı bir süreç değildir. Bir oyun, bina ya da kimyasal senteze son halinin verilmesi için organizasyon, yapı ve planlama gerekli olsa da; yaratıcı bir ürünün özü genelde bilinçli bir plan ya da sırf istekle var edilemez. İlham perisine duyulan ihtiyaç yalnızca bir benzetme değildir. Yaratıcı bireylerin çoğu bu süreçte bilinçdışı düşünce ifade ettiklerini söylerler.”

Bu yorumdan hareketle, yaratıcı süreci mantıksal temellere dayandırmak pek doğru olmayabilir.

Fikirden ürüne

Özünde bir buluş barındıran her yapının yaratıcılık süreçlerinden geçerek oluşturulduğu, birer tasarım ürünü olduğu düşünülmektedir. Tasarım bağlamında yaratıcılık ise, eldeki mevcut ürüne yeni deneyimler entegre ederek katkı sağlamayı veya yeni bir ürün fikri ortaya koymayı hedefleyen sürece işaret eder. Soyut bir kavram olan fikrin çıktısı somut olarak beklenir. Yaratıcılık sürecinde, fikri bir ürün olarak tanımlarsak, her türlü iletişim tasarımı yöntemini de bir ürün olarak değerlendirebiliriz.

Ürün ve tasarım açısından yaratıcılığa daha yakından baktığımızda ise en önemli kriterin nitelik olduğunu söyleyebiliriz. Yani temel sorun yaratıcı ürünün niteliğidir.

Fikrini ortaya attığımız ve geliştirdiğimiz bir ürünün ne derece yaratıcı olduğu konusunda 3 temel kriter bulunur. 1953 yılında Wilson, Guilford ve Christensen tarafından belirlenen bu kriterlerin tamamı benzersizlik ilkesinden hareketle tanımlanır:

  1. Toplumun bakış açısına göre ne derece nadirse o derece benzersizdir.
  2. Değerlendirici bir gruba göre ne derece verimli ise o derece benzersizdir.
  3. Ne derece farklı bilgi ve deneyim çıktılarına sahipse o derece benzersizdir.

Özetle; yaratıcı ürünün benzersiz olması için nadir, verimli ve disiplinlerarası özellik taşıması gerekir. Bu ise tasarımcının çıktıları ile sağlanır. Ancak yaratıcı süreç, çıktılardan değil girdilerden oluşmaktadır. Bu girdileri doğru besleyip şekillendirdiğimiz zaman çıktılar da olumlu anlamda etkilenecektir. Dolayısıyla burada, yaratıcı süreci doğru şekillendirmek esastır.

Yaratıcı süreci şekillendirmek

Fikirlerini merakla okuduğum, klasik yaratıcılık tabularını yıkan John Hegarty’nin yaratıcı sürece ilişkin, yol gösterici 10 önerisini inceleyelim:

John Hegarty

1- Kulaklıklarınızı çıkarın.

Her tarafımızda ilham kaynakları var. Gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, tattığımız her şey farkında olmasak bile, yeni fikirler şekillendirmemize yardımcı olur. Başarılı bir yaratıcı olabilmeniz için etrafınızdaki dünyaya ve onun tüm harikalarına, başarısızlıklarına, garipliklerine ve tersliklerine hayran olmanız gerekir. Dünya sürekli bir ilham kaynağı olabilir ama bunu taze fikirlere kanalize etmeyi ümit etmeden önce tüm duyularımızla özümsememiz gerekir.

2- The Economist okuyun.

Birkaç sebeple: Birincisi, alışılmadık kaynaklardan bilgi almak önemlidir. İlham kaynağı arıyoruz öyle değil mi? Eğer sadece yaratıcı dergileri okuyup popüler sanat galerilerini gezer ve hep herkesin seyrettiği filmleri, oyunları ve gösterileri seyrederseniz, herkes gibi düşünmeye başlarsınız. Eninde sonunda her şey birbirine bağlıdır ve ne kadar bağlantı kurarsanız, işiniz o denli ilginç hale gelebilir.

3- Orijinallik diye bir şey olmadığını bilin.

Orijinal, bir kreatifin yaratıcı bir işi tarif etmek için kullanabileceği en yakıcı kelimelerden biridir. Sahte de diğeri. Tanımı gereği hiçbir şey orijinal olamaz. Fikirler; başka fikirlerden ödünç alır, birleştirir, onları yıkar, geliştirir ve onlara çarpıp yankılanır. Göz göre göre başkasının fikrini çalmak yanlıştır ama kendi fikrimizin orijinal olduğunu düşünmek de hatalıdır. Sizin fikriniz ancak başka bir fikir karşısında var olabilir. Hepimiz birbirimizin omuzlarında yükseliriz ve bunu yaparken daha ilerisini görmeyi umarız.

4- Saygı duyun ama tapmayın.

Birine veya bir şeye tapacaksanız, bunun riski size aittir. Bu, işinizi etkiler ve yaratıcılığınıza zarar verir. Yaratıcılığa değil taklide yol açar.

5- İyi mükemmelin düşmanıdır, unutmayın.

Bu yaklaşım bir ölçüde doğrudur. Ama mükemmel bir fikre ulaşma süreci, çoğunlukla mantıksal bir diziyle değil; inişli çıkışlı, değişken bir salvo şeklinde gelen düşüncelerin sonucunda gerçekleşir. İlginç bir fikirden ipe sapa gelmez bir diğerine, oradan iyi bir fikre ve sonra tekrar abes bir düşünceye gider durursunuz. Her tarafa dağılmış bu düşünce seli içinde akla yakın gelen bir fikir üzerinde karar kılmak kolay olabilir. Bütün bu karmaşa içinde mantıklı gelen bir şey. Bu noktaya geldiğinizde rahatlamış olursunuz. Sorunu çözmüş olduğunuzu düşünürsünüz. Kendinizi iyi hissedersiniz. Ancak yine de, size iyi gelen bu fikirden bir adım geri gidip şu soruyu sormalısınız:

“Gerçekten mükemmel mi?”

6- Basit gerçekleri hedefleyin.

Her ne olursa olsun, yaratıcılığınızın esas hedefi sadelik olmalıdır. Reklamcılık terminolojisiyle; kısaltmanın gücü, karmaşık bir düşünceyi ele alıp bunu sade ve güçlü bir mesaja dönüştürmeyi ifade eder.

7- Uzmanlaşın.

Yaratıcı insanların çoğu uzmanlaşmanın gerekli olmadığını, pek çok farklı konuda çok sayıda mükemmel fikre sahip olabileceklerini düşünür. Bu yaklaşım ne kadar muhteşem olsa da hayal kırıklığıyla sonuçlanma olasılığı yüksektir. Evet, meraklı beyni sınır tanımayan Leonardo Da Vinci muhteşem bir sanatçı olmasının yanısıra çığır açıcı bir kaşif olarak her şeyi başarmıştı. Siz de kendinizi yeni nesil bir Leonardo olarak görüyorsanız kabul. Ancak öyle olduğunuzu pek sanmıyorum. O, dehasıyla tüm dünyayı kendine hayran bıraktığından beri tam beş yüz yıl geçti ve sizin ikinci Leonardo olarak nefesimi kesemediğinizi rahatlıkla söyleyebilirim.

8- Fikirlerinizi düzenleyin.

Herkesin fikri olabilir. Hatta çoğu kişi fikir üretmekte zorlanmaz. İşin sırrı, hangi fikirlerin mükemmel, hangilerinin ise dengesiz bir aklın ürünü olduğunu belirlemektir. Yaratıcı işlerde hem subjektif hem de objektif olmak çok zordur. Mükemmel bir fikir subjektif bakış açısından doğar ama işe yarar olup olmadığının tespiti için objektif bir şekilde gözden geçirilmesi gerekir. Bu objektif ikinci aşamaya düzenleme denir.

9- Fazla rahat olmayın.

Başarılı olduktan sonra gerçek hayatla bağlantıyı sürdürmek giderek zorlaşır. İnsanlar sizi dahi olarak nitelendirir ve yaptığınız her şey muhteşem olarak görülür. Midas dokunuşuyla kutsanırsınız. Öte yandan başarınız, size bu başarıları getiren fikirlere ilham kaynağı olan gerçek dünyadan sizi uzaklaştırır, soyutlar. Soyutlanma ise yaratıcılık için kötüdür.

10- On yıl kuralının farkında olun (ve bundan kurtulun).

Çoğu yaratıcı kariyerde ses getiren işler ilk on yıl içinde yapılır. Bir düşünün; müzisyenler, sanatçılar, tasarımcılar hep en iyi, en çok ses getiren ve hayatlarının geri kalanında kariyerlerini tanımlayarak sürdürmeleri sağlayacak eserlerini ilk on yıl içinde üretirler. Çığır açıp belli bir tarz yarattıktan sonra veya bakış açılarını kolayca tanınabilir hale getirdikten sonra artık bu yarattıkları eserleri tekrarlayabilirler.

Hegarty, bu “on yıl kuralı”ndan kurtulma ve yirmi, hatta otuz yıllık bir kariyer boyunca mükemmel yaratıcı işler üretmeyi başarmaya yönelik önerilerini ise şöyle sıralar:

  • Alaycı bir insan haline gelmeyin.
  • Etrafınızı, size meydan okumaktan çekinmeyen insanlarla doldurun.
  • Dünyayla bağlantı içinde ve meraklı olun.
  • Paranın bir felsefe değil, bir araç olduğunu unutmayın. Bu, bir şeyi yapmanızın ancak en son sebebi olabilir.

Sonuç olarak, sizi ve dolayısıyla yaratıcılığınızı besleyecek şeylerin dış dünyada olduğunu ve kendinizi dış dünyaya kapattığınızda — belki de bir süredir beklediğiniz — “ilham perisi”nin size uğrama olasılığının dahi koşar adım sizden uzaklaştığını unutmayın. Yine Hegarty’den bir alıntıyla bitirelim:

“Yaratıcı bir insan için en korkutucu şey aslında boş bir sayfadır. İster boş bir ekran, boş bir tuval veya boş bir çizim defteri olsun, verdiği his aynıdır.”

Referanslar ve daha fazla okuma için

Originally published at sherpa.blog on July 28, 2017.

--

--