Özgürlük — Şifa Felsefesi

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
5 min readMar 14, 2017

Sağlığımızın ve Şifa gücümüzün yükselmesi için üzerinde durabileceğimiz önemli kavramlardan biri özgürlüktür. Özgürlüğün yaşam enerjisinin akışına olan olumlu etkileri gerçekten bir çok insanın tahayyülünün dışındadır, ancak çakraların gerek üst boyutlarda gerek bütüncül olarak çiçek açabilmeleri ve Altına dönüşebilmeleri için özgürlük bir çok açıdan ele alınabilir. Bunları çakralara ve gezegenlere göre sınıflandırabiliriz.

Özgür irade hepimizin doğasında ve muradında vardır. Ancak irademiz her zaman özgür değildir ve iki yönden koşullandırmalara tabidir. Bu koşullandırmalar evrensel kanunlar üzerinden doğadan ve sahip olduğumuz-edindiğimiz inançlardan gelir. Bu ikisinin çeliştiği yerde özgürlük önünde bir problem oluşur. Hakikat ve özgürlük bağlamında düşündüğümüzde, evrenle ve doğayla uyuşmayan inançlar arınılması ve doğrusunun yerleştirilmesi gereken kusurlardır.

Kök çakra için özgürlük, korkulardan özgürleşmektir ve genel olarak ihtiyacı güvenlik sağlamaktır. Manevi boyutlarda kişi bu güvenliği korkularıyla yüzleşerek ve tepkilerini kontrol ederek sağlayabilir. Sakral çakrada Özgürlük kendini duyguların ifade edilmesinde ve ilişkilerde problemlerden arınmayla sağlanabilir. Ayrıca cinselliğin ifade edilmesi ve yaşanması da sakral çakra için önemlidir. Mide çakra negatif düşünce kalıplarından arınmak, negatif ego, dengesiz güç ve kimlik bunalımından özgür olmak ve rahat bir kişisel alana ihtiyaç duyar. Kalp çakra gönül bağı olan kişilerin iyi halini, ilişkilerde adaleti, vicdanın bütünün hayrına öne sürdüğü koşulsuz hizmetin gerçekleşmesini ve kişinin muradının açılmasını özgürlük için talep eder. Boğaz çakrada özgürlük hakikat bilincinin açılmasıyla kişinin yüksek farkındalıklara erişmesiyle sağlanabilir. Yeterli bilgi ve donanıma sahip olmak ve sezgisel farkındalığın anlamlı bir şekilde oturması da önemlidir. Bu çakra için önemli bir özgürlük alanı da esas varlığın kendini olduğu gibi ifade edebilmesinde yatar. Ajna çakra için özgürlüğün anahtarı evreni anlamakta ve şuurun aşkınlığındadır. Ajna bir çok açıdan evrensel kanunları anlamamızı ve böylece koşullara aşkınlık geliştirebildiğimiz yerdir. Algılama, denetim, yönetim, ifade, psişik ve ruhsal yetenekler ile hayat deneyiminde derinleşerek düğümleri çözmek ve Tanrının rızasını almak bu seviyede özgürlük getirir. Taç çakranın özgürlüğü ilahi vahdetin kimi zaman azap veren yönlerinin şifalanması ile mümkün olur. İlahi perspektiften bakıldığında eksik kalan yönlerin tamamlanması ile Taç çakraya özgürlük gelebilir. Taç çakranın en nihai gelişimi İnsan-ı Kamil mertebesine gelinmesidir. Bundan sonraki çakralar da kozmik ve ilahi şuur açılır ve olgunlaşır.

Arzular ve şiddetli tepkiler de kişiyi çıkmazlara sokabilir ve özgürlüğünden koparabilir. Tepki mekanizmamıza hakim olabilmek her şeyden önce kendi içimizde kusurlarımızdan ve böylece negatif özeleştiriden özgür olabilmemizi sağlar. Özeleştirinin yanı sıra çevreden gelen taraflı-tarafsız eleştiriler ışığında kendimizi haklı ve adaletli bir şekilde doğrulamak ve onaylamak özdeğerimizi saptamamıza yardımcı olur. Kendimizi kabul edebildiğimiz ölçüde özgürleştiğimiz üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.

Masumiyet ehli olmak için korkulacak hiçbir şeyi bünyemizde bırakmamız Kök çakrayı çok ileri boyutlarda açar ve bütün bünyeye bir ışıltı katar. Masumiyet konusu da bütün çakraların içinde düşünülebilir ve varlığı hepsini özgürleştirme anlamında olumlu yönden etkiler. Masumiyet element kusurlarından arınıldığına dair önemli bir işarettir.

Bundan sonrasında yaşanacak dönüşümler eylemlerin erdem ve asaletini arttırarak ışığın daha nüfuz edici bir güç kazanmasını sağlar. Işığın güçlenmesi ile madde seviyesinden bağımsızlaşma meydana gelir. Ancak maddi dünyadan kopmak ışığın topraklanmasına ve sabitlenmesine engel teşkil eden durumlar oluşturabilir.

Oluşum aşamalarından geçerken bize özgürlük veren en önemli kavramlardan biri dengedir. Denge halinde manevi güçlere hakim olabiliriz. Bu durumda da hayatın keşmekeşi içinde en az zarar veya en çok faydayı gözeten eylemler hayat enerjisinin akışına ve gücüne en çok hitap eden türdendir. Hakimiyette aşkınlık ve özgürlük vardır.

Özgürlüğün önemli bir dayanağı öz kavramıdır. Özgürlük kelimesini çözümlediğimiz zaman uyanan çağrışımlarda özden olmak ve bu özden oluşun fışkırma halinde olması göze çarpmaktadır. Sadece maddi yönden değil manevi yönden de özgür olunabildiği durumlarda, maddeden ve kısıtlamalarından da özgür olunabilir, madde hizmete tahsis edilebilir, işlenebilir, incelenebilir, dönüştürülebilir.

Zihinsel özgürlüğümüz bu açıdan çok önemlidir. Yalanlardan ve kısıtlı sınılayıcı düşüncelerden, hurafelerden, katı dogmatik inançlardan özgürleşmek aynı zamanda evrensel hakikatin de görülmesinin önünü açmasıyla zihnin şifasıdır. Zihnin en büyük hastalığı cehalettir ve bu ancak merakı takip ederek kapatılabilir. Bu açıdan merak önemli bir sevgi formudur ve cinsel yaraları da kapatabilir. Bir kişi hakkında yanlış bir imajı zihnimizde tutmak onunla olan iletişimimizi baltalayacaktır. İlişkilerimize özgürlük getirecek en önemli hamle birbirimizi merakla tanımak ve yardımlaşmak olur. Bu ortak bereket yaratır, çünkü herkes kendi yetileriyle doğuyor ve bu ilişkilerdeki bireylere özgürlük sağlayan anlamlı bir alan oluşturuyor.

Odaklanırken rahat olmak, düşüncelerimize sınır koymayı bırakmak, ilhama ve ilahi rehberliğe açılmak da özgürlük içinde düşünülebilir. Zihni doğru bilgiyle beslemek ve zihni doğru kullanmak, doğru düşünmek, doğru eleştirmek, farklı bakış açılarını gözetebilmek ve en önemlisi zihinle çokboyutlu hareket edebilmek bir çok açıdan bize özgürlük sağlar. Zihin özellikle önemli problemleri çözerken özgür olması gerektiğini düşünüyorum, bu özgürlük zekayı çok boyutlu bir şekilde etkiliyor.

Özgürlüğü en çok kısıtlayan düşünce alışkanlıkları arasında değişime karşı direnç göstermek, kişinin sahip olduğu mevcut düşüncenin en üstün olduğunu sanması, gurur, problemlerden kaçma, iftira ve hata yapma korkusudur. Bir şifacının özellikle bunlardan arınması önemlidir çünkü bunlar toplumda yaygın problemler olduğundan dolayı, şifacılık sırasında girilen empatik alanda şiddetli bir şekilde zuhur edebilmektedir. Bu şifacının o an aklının karışmasına ve/ya sezgilerini yanlış yorumlamasına sebep olabilir.

Ayrıca özgürlüğü benötesi bağlamlarda ulusal ve küresel seviyelerde de düşünmeliyiz. Çevremize ve evrene olan hizmetimizi paylaşımlı olarak gerektiği ölçüde bilgi ve yeteneğimiz doğrultusunda yaptığımız takdirde mevcut problemlerin azalacağı görülebilir. Problemlerin arttığı bir alanda bunun sağlanmadığı toplumsal bilinçte yozlaşma, istikrarsızlık, denetimsizlik ve ifade edilemeyen problemler gibi olgularda görülebilir. Bu durumlarda vicdanı açık bir kişi çevresine ve topluma elinden geleni sağlamadığı zaman vicdanen sıkıntıya düşebilir.

Problemlerin ifade edilemediği ortamların oluşması özgürlük önünde büyük bir engeldir. Hissedilen sıkıntıların en azından kağıda dökülmesi de kişinin içinden evham ve karışıklığı kaldırabiliyor. Ancak problemlerin yaşandığı kişiyle doğrudan iletişim yoluyla çözülmesi ile de problemler ortadan kalkabiliyor. Bu açıdan yüzleşmelerin problemleri çözümlemek kadar özgürlük için de atılması gereken adımlar olduğu anlaşılabilir. Çözüm odaklı yaklaşımlar içsel ve dışsal problemlerin sayısını azaltarak genele yaygın bir özgürleşme getirir. Problemlerin çözümü mücadele ve atılganlık gerektirir. Dirayet ve sebat de burada önemli unsurlardır. Çözüm sürecinde sıkıntı ve gerilimin varlığı olsa bile çözümle huzur ve dinginlik gelir. Problemlere çözüm gelmeyen bir ortamda ortaya konulan katma değerler çok çabuk kaybolabilir ve yozlaşabilirler.

Özgürlük getirmesi açısından çok anlamlı bir başka kavram da cesarettir. Cesaret yüzleşme ve çözüm yolunda en etkili erdemlerden biridir, keza mevcut durumdan daha olumlu koşullara geçiş yapmanın önündeki engellere başkaldırmak cesaretle mümkün. Özellikle katılaşmış dogmalar ve negatif toplumsal koşullandırmaların bütüncül bir şekilde bireylerden ve toplumdan çıkartılması ve doğrularının yerleşmesinde cesaretli olmanın gerekli olduğu bir çağda yaşıyoruz. Özgürlüklerimizi kısıtlayan yapıların değiştirilmesi hem çağdaşlaşma hem de ruhsallaşma yolunda önümüzü görmemizi ve esasımızı ifade edebilmemizi sağlar.

Boyumuzdan büyük olduğunu sandığımız ama yapılması da gereken işlere kalkışırken cesaretli olmakta fayda var. Bazen içimizdeki potansiyeli keşfetmemiz imkansızlık içinde imkanlar yaratabiliyor. Hakikatle terbiye edildiğinde inanç etkili bir güce dönüşür. Cesaret açısından düşünüldüğünde kendimize güvenmek ve inanmak eylemlerimize sağlamlık ve eminlik katar. Bir noktada cesaret anlık korkulardan ve çekincelerden de özgürleşebilmemizi sağlıyor. İletişim ve bağ kurma cesareti göstermek de geçmişte yaşanmış olan olumsuz deneyimlerin üzerine yeni ve olumlu deneyimler yerleştirebilmemizi sağlar.

--

--