Şifacının Disiplini #2 — Yetkinlik Süreci

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
21 min readJan 13, 2019

Şifacılık ve Ruhsal Disiplinler üzerine bütüncül kapsamlı akademik araştırmalar ve örgün bir eğitim şu an için mevcut değil. Kişinin kendini eğitmesi mümkün olsa bile bazı riskleri göz ardı etmesine sebep olabilir. Bilen ve anlayan rehberler, öğretmenler veya ustaların gözetimi, denetlemesi, tavsiyesi ve rehberliği çok önemli oluyor. Gerektiği yerde kişinin kendinde çözemediği sorunları yetkin kişilerden yardım alarak çözmesi ve anlayışını geliştirmesi gerekir.

İnsanın bu konularda yetkinlik kazanmak için geçirdiği 4–5 yıllık bir süreç var, bu fiziksel alemde Üniversiteye gitmeden ama manevi olarak sürekli okul ortamında yaşanan bir Lisans eğitimi gibi görülebilir. Ancak bunun üzerine uzmanlıklar gelişiyor. Bu süreç içinde fiziksel alemde bir çok alanda ve konuda kitap ve makale okumak eğitim, seminer ve atölye çalışmalarına katılmak, ustalardan/öğretmenlerden ders almak gerekiyor. Her gün de kendi üzerimize en az bir-iki şifa çalışması yapmamız ve en az bir meditasyon yapmamız gerekiyor.

Bazı insanlar Yoga, Tai Chi, Akupunktur (Chin-Chen), Ayurveda, Qi-Qong, Meditasyon veya Geleneksel Tıp gibi konuları öğrenmek için Çin, Hindistan, Tibet gibi ülkelere gidiyorlar. Yabancı öğretmen ve ustaların derslerine katılıyorlar ve bir süre onlara tabi oluyorlar. Bazı yerler yabancı hocaları Türkiye’ye getiriyorlar ve günlük bir seminer veya atölye çalışması da herkesin karşılayamayacağı ücretler istiyor. Aylık ve yıllık eğitimler ve çalışmalar yapabilecek yeterli zemin zaten Türkiye’de ve Dünya’nın genelinde çok az alan için var.

Kanımca yetkinlik 1–2 sertifikalı eğitimle gelebilen bir şey değil. Bence bir kişinin Şifa için uygun yetkinliğe ve ruh sağlığına erebilmesi için inzivaya girmesi de gerekir. Yeterli yetkinliğe ve sağlık durumuna gelebilmek için bazılarının 3 sene bazılarının 7 sene inziva borcu vardır. Terapi yapabilecek yetkinliğe erebilmek için en az 7 ay hafif perhiz (vegan, vejeteryan veya bal, pekmez ve tahin gibi gıdalar dışında katı gıda olmayan diyetler), kendi kendine şifalandırma ve meditasyon yapılan bir inziva borcu oluyor herkesin. Kendimizle işimiz bitmiyor haliyle, ama kendi bilinçaltı ve bilinçdışı labirentlerimizden gördüğümüzden ötesini görmeyi öğrenerek ve daima merakımızı güvenli yollarla takip ederek çıkmamız dışarı açılabilmemiz için de bir gereklilik. Bu yolculuk ebedi bir süreç ve ömürlerini buna adayan ustalar ve öğretmenler var.

Eğitim ve yetkinlik konusu sadece Şifa, Koçluk-Kişisel Gelişim ve Ruhsallıkla bitmiyor. Felsefe, Tıp, Biyoloji, Psikoloji, Sosyoloji, Kimya, Eczacılık, Astroloji, Sanat, Edebiyat, Müzik gibi bilimsel, sanatsal ve entellektüel kazanımlar olmadan Şifacılığa soyunmak gaflet olabiliyor. Haliyle entellektüel ve bilimsel gelişim sahibi olmadan Sağlık ve Psikoloji hakkında yeteri kadar kapsamlı düşünmemiz olanaksız. Düşünemezsek de sorunları çözemeyiz. Herkesin ebedi bireyselliği düşünüldüğü zaman hazır formüller ve reçetelerle gerçekleştirilebilen bir Şifa aslında söz konusu değil.

Gayret gaflet değildir.

Şifacılık ve Ruhsallık alanında yetkinlik sorusu bir Evet/Hayır cevabından çok daha fazlasını bekler. Daha ziyade başlangıçta “Ne konuda ve bağlamlarda, ne ölçü alınarak, hangi kaynaklara, hangi anlayış ve geleneklere göre, neden, ne seviyede, ne kadar ve nasıl, hangi koşullar altında yetkin veya yetkin değil? Riskler nedir? Neler eksik, neler yeterli, neler fazla? Özel durumlar var mı?” soruları cevaplanmalıdır, sonra çeşitli ihtiyaçlara göre daha derin bir şekilde bakılmalıdır.

Bir kişiyle konuşmadan, eserlerini görmeden, ne ölçüde kendisini temizlediğini ve şifalandırdığını bilmeden, fikirlerini bilmeden, hayat hikayesini duymadan, geçmiş yaşamlarını bilmeden, kendine yaptığı Şifa/Simya/Meditasyon/Maji çalışmalarını bilmeden, sadece enerji bedeniyle sınırlı kalmadan bütüncül varlığı üzerine sezgisel olarak tarama-okuma ve teşhis yapmadan, öğrencileri ve öğretmenleri ile diyalog kurmadan, yakın çevresi ve şifa çalışması yaptığı danışanlarıyla konuşmadan, onların şifalanma süreçlerinde yaşadıklarını bilmeden kesin bir şekilde “Bu kişi yetkindir. Şu kişi yetkin değildir.” diyemeyiz, zaten yetkinliğin varlığı ölçülmelidir, herkes bir derece yetkinlik taşır. Kişinin sadece kendini belli başlı konularda şifalandırabilecek kadar yetkin olması dahi bir yetkinlik derecesidir ve yetkinlik üzerine bir yorum yapıldığı zaman ölçüm ve değerlendirme yapılmalıdır, anlık bir bakış veya kişi hiç tanımadan kulaktan dolma bilgiler üzerine Evet veya Hayır denmemelidir. (örnek ölçme ve değelendirmeler için yorumlara bakınız)

Bir kişinin yetkinliğini ölçerken de haliyle kendi bildiğimiz çerçevelerde sınırlı bir algı ve anlayışla bakarız, bu yönüyle birbirimizle bilgi paylaşımı yapmadığımız, örgün eğitim ve akademik araştırma ortamımızın olmadığı koşullar altında yetkinlik ölçümlerimiz yarım ve kusurlu kalır, tam kapsamlı bir şekilde doğrusuyla ve yanlışı ile bir konuyu araştırıp fikir birliği oluşturabildiğimiz bir yerde yetkinliği saptamayı da daha doğru bir şekilde yapabiliriz. Haliyle ben burada yetkinlik üzerine yazıyorum ama kendi bildiğim kadarı üzerinden bir çerçeve içinden yazıyorum; buna itiraz eden de olabilir, doğru bulan da olabilir, denemek isteyen de olabilir, yanlışımı düzelten de olabilir, katkıda bulunmak isteyen de olabilir.

Haliyle herkesin Şifa alanı/disiplini içinde şu anda ismi konulmamış ama Stajyer, Asistan, Çırak, Kalfa, Teorisyen, Pratisyen, Uzman, Usta, Denetleyici (Müfettiş ve Süpervizör), Hezarfen, Zanaatçı, Sanatçı, Filozof, Alim, Sarraf, Ebeveyn, Rehber, Koç, Öğretmen, Teknisyen, Laborant, Organizatör, Analizci, Araştırmacı, Geliştirici, Biyolog, Mikrobiyolog, Genetikçi, Astrolog, Simyacı, Şaman, Hazırlıkçı, Hastabakıcı, Hemşire, Ebe, Operatör, Terapist, Doktor/Hekim, Cerrah, Eczacı, Veteriner, Üretici, Yetiştirici, Bahçıvan, Çiftçi, Irgat, Mühendis, Mimar, Miksolog, Aşçı, Fırıncı, Stilist, İletişimci (Akademik/Profesyonel İlişkiler, Habercilik, Medya, Sosyal Medya, Reklam ve Tanıtım ve Halkla İlişkiler), İşçi, Lojistikçi (Tedarikçi ve Hamal), Cenazeci, Aktivist-Gönüllü ve bunlara ek çeşitli seviyelere, ihtiyaçlara, mesleklere ve rollere tekabül eden bazı geçişli, dönüşlü ve birleşebilen kategorilere girmesi gerekiyor insanların Ruhsallık ve Şifa konusunda.

Kimse alınmasın, kimse gücenmesin.

Ruhsal ve Bütüncül Sağlık oldukça kapsamlı, detaylı ve ciddi bir konudur birbirleriyle bağlantılı bir çok hususla birlikte sağlanması gereken önemli şartlar vardır. Herkes bu bağlamda doğrudan ve dolaylı eleştirileri kaldırmanın ötesinde değerlendirmeyi bilmelidir.

Alınganlık, inkar, önyargılar, dışlayıcılık, kayıtsızlık, umarsızlık, umursamazlık ve sakarlık Şifa, Simya, Maji ve Ruhsal Disiplinlerde kesinlikle terk edilmelidir. Sanıldığının aksine Tanrı ve Melekler bu disiplinlerin içindeki kişileri teşvik ettikleri kadar işlerin doğru ilerlemesi ve kusurların giderilmesi için denetler ve eleştirirler.

Çoğu kişide hayati ve ruhsal konuları aşırı basitleştiren bir yaklaşım görülebiliyor. Bu alanda Hemşire seviyesinde bir pratikleri dahi olamıyor böyleyken. Regresyon terapisi yapmayan hiç kimse Uzman Doktor veya Ebe mevkisine gelemez. Cinsellikten anlamayan Pratisyen Doktor seviyesini bilemez ama cinsel problemleri varsa regresyon yapmadan çok sakatlık yaşar. Bir de bu işte Ebelik ayrı bir Cerrahidir ve uzmanlık gerektirir. NLP bir kişiyi operatör haline getirse bile diğer uzmanlıklar olmadan ve meditasyon yapmadan bu operatörlükte yetkinlik olmaz, ayrıca bilgisayar programlamaya benzer bir yaklaşım Zihnin ve Ruhun doğasına çok aykırıdır. Regresyon yapmamış ama eğitimli bir Yaşam Koçu ancak Çırak veya Kalfa Rehber olabilir, kimsenin bir sonraki ömürlerinde yaşayacaklarına yön ve motivasyon veremez. Cinsel Simya, Nefes Terapisi/Koçluğu, Genetik Terapisi ve Biyoenerji gibi konularda hizmet vermek Kundalini, Aile ve Sistem Dizimi, Doğa, Regresyon Terapisi, Karma ve Reenkarnasyon üzerine hiçbir çalışma ve bilgi olmadan insanları meczup hale getirebilir, bütün riskleri önlemek isteyen birisi Maji, Simya ve Astroloji alanında kapsamlı yetkinlik kazanmalıdır. Ustalık zaten ebedi bir husustur ve kimse bir ömür içinde ustalaşmaz. Kazanılması binlerce ömür süren ustalıklar da 2 senede açılmazlar. Haliyle Ustalığını kazanmış olsa bile ustalığını açamayan da Usta olamaz. Ne kadar yetenekli olursa olsun sonraki hayatlarında kendini sağlama alamayan birisine usta demek doğru değildir.

Kendini şifalandırmayanlar başkasını şifalandırmamalıdır.

Arınmayan birisi netlik kazanamaz. Güçlenmeyen birisi aciz kalır. İnzivaya girmeyen birisi kendini tanıyamaz. İffeti bilmeyen birisi saf cinsellikten anlamaz. Oruç tutmayan bedenin sınırlarını ve sırlarını bilmez. Bütün bunlar Şifacılıkta sırlara ermek için önemli yollardır ve bence şart olmalıdır.

Tıp ve Psikoloji konusunda araştırma yapmayan; Analitik Psikoloji, Anatomi ve Patoloji konularında hiçbir şey okumayan birisinin durumu fırtınalı bir okyanusa kayıkla açılmak gibidir. Her Şifacının herhangi bir yetkinlik iddiasında bulunabilmesi için Psikoloji ve Patoloji hakkında bütün önemli bilgileri bilmesi gerekir.

Partnerine, sevgilisine/eşine, ailesine, arkadaşına, dostuna, komşusuna, düşmanına, ötekileştirdiği zümrelere dahil bireylere karşı kayıtsız, umarsız ve düşüncesiz olan birisi de başta bilinçaltı terapileri olmak üzere bütün terapi ve kürlere dair teşhis yapabilecek yeterli hassasiyeti geliştiremez.

Meditasyon yapmayan birisi kompleks konuları anlayamaz ve sezgilerini açamaz, Meditasyon zaten başlı başına kapsamlı bir literatür oluşturulması gereken bir alan ve Nefes Teknikleri ve Stres Atma ile sınırlı kalabilecek bir durum değil, ciddi bir yetkinlik ister, bir çok ihtiyaç doğrultusunda uygulanabilecek çok çeşitte meditasyon var ve pratiklerin ömürler boyunca yapılması gerekiyor.

Sanata ve Sinemaya ilgi göstermeyen birisi yaratıcılığı (problem çözümü için en gerekli şeylerden biridir) ve kollektif bilinçaltını anlayamaz. Müzikten anlamayanın organları, çakraları ve meridyenleri birbiriyle uyumlu çalışmaz ve titreşiminin akort, frekans, faz ve ritmi bozuk olur.

Tercihen Hatha Yoga, Tai Chi, Dans, Yüzme, Koşu, Uzakdoğu Dövüş Sanatları (Wu Shu, Wing, Tsun, Aikido, Judo, Ninjitsu, Juijitsu), Jimnastik, Yerde veya Havada Akrobasi, Fitness, Pilates, Aerobik, Basketbol ve Kaya Tırmanışı/Dağcılık başta olmak üzere çeşitli Spor ve Bedensel Performans alanları içinde Beden Disiplini kazanmak oldukça önemlidir ve beden kesinlikle boş verilmemelidir. Şifacılar vücutlarını hem esnek hem de güçlü olacak şekilde terbiye etmeli ve tonlamalıdır. Ancak stres birikiminin ve sakatlanma riskinin az olduğu ve bedene kısa-uzun vadelerde zarar vermeyen spor ve bedensel performans dallarının tercih edilmesini öğrenirim.

Elinden lezzetli yemek çıkmayan birisi de başta Reiki/Biyoenerji olmak üzere herhangi bir terapi yapmadan önce inzivaya girerek öncelikli olarak yan etkiler ve tehlikeler üzerine çok defa düşünmeli ve bütüncül bağlamda gerekli araştırma, arınma, onarım, sağaltım, uyumlama (harmonizasyon), uyumlanma (ing. attunement), dengeleme, doğrulama, güçlenme ve güzelleştirme çalışmalarını yapmalı.

Olumsuzluklarla yüzleşmeye istekli olmadığımız taktirde şifacılıkta başarı sağlamamız mümkün değildir. Bu bazen patinaj çekmek bazen de duvara çarptığı ya da bariyerlerden uçup ağacın üzerine tünediği yerde gaza basmak gibidir ve hareket için gerekli ilk sorun daha çözülmemiştir.

Kendinde kusur kabul etmeyen, alıngan, tepkisel davranan, alışkanlıklarını değiştirmeyen, inkarda olan ve eleştiri kaldıramayan kimse de kusursuzlaşamaz. Kusursuzlaşma yolunda adım atmayan birisi de yol gösterdiğinde veya enerji yüklemesi yaptığında kusurlara sebep olur.

Bozuk olanı daha da bozmayalım.

Şifa alanında yetkinlik kusurlarından arınmış İdealizm ve Mükemmelliyetçilik komplekslerine ihtiyaç duyduğumuz bir konudur.

Mükemmelliyetçilik sabırsızlık, dışlama, kayıtsızlık, dışlanma korkusu, alay edilme korkusu, eleştiri kaldıramama, yargılanmayı/eleştirilmeyi saldırı olarak görme, çözüm yerine şikayet odaklı yaşama, çözümsüzlük hissi, hor görme, kendini kanıtlama telaşı, rezil hissetme, suçlanma, suçlama, peşin hüküm gibi olumsuzluk oluşturan yüklerden arındığı zaman bütün kusurlarımızın erdemlere dönüşerek idealleşmesini sağlayan yüce bir erdeme dönüşebilir.

Bu durumda her şeyin mevcut anda mükemmel olmasını beklemek ve sabırsızca tepki veren bir mükemmelliyetçinin mükemmelliyetçiliğinde çok yoğun kusurlar vardır. Toplum, insanlar ve kendimizden beklentilerimizin karşılanması için asırlar ve milenyumlar gerekebilir.

İçimizdeki her kompleks tek bir kelimeden çok daha ötede çok boyutlu ve çok yüzlü bir geometriye sahip olduğu düşünülebilir.

Aynı şey Ego için de geçerlidir. Ego aslında Latincede ben demektir. Öldüremezsiniz, dışlayamazsınız, bastıramazsınız, kestirip atamazsınız ve en önemlisi kaçamazsınız. Egoya şeytan dediğiniz ve hem şeytanı hem Ego’yu dışladığınız yerde en büyük hatayı yapmış olursunuz. Yaptığınız bencillikleri bile anlayamaz bir hale gelir ve muğlak bir halde muallakta kalırsınız. Kendinizden olan ile başkasından gelenleri bile ayrıştıramaz bir hale gelebilirsiniz.

Ama kendinizi içinizde ve dışınızda sahip olduğunuz her şey ile birlikte gerçeğinizle yüzleşip çok iyi anlayarak adım adım idealleştirebilirsiniz.

Mükemmelliğe ulaşmak belki mümkün gözükmeyebilir ama bunun için her gün adım atabilir ve yol kat edebiliriz. Bu yolda nihayetinde sadece kendimiz için kusursuz veya mükemmel olmayız, bundan kendimiz de dahil herkes istifade edebilir.

Bu kadar yetkinlikten bahsettiğim yerde biraz da kendi durumlarımdan bahsetmem gerektiği kanaatindeyim. Makale yazma ve başkalarına terapi yapabilme seviyesine gelene kadar miladi takvime göre 2009–2015 yılları arasında Şifa ve Ruhsallık hususunda araştırmalar, meditasyonlar ve pratikler yaptığım kadar Edebiyat, Felsefe, Tarih, Müzik, Eleştiri, Psikoloji ve Miksoloji gibi bir çok alanda eğitim gördüm ve çalışarak kendimi geliştirdim, ayrıca toplum tarafından dışlanan; oldukça problemlere ve suç eğilimlerine sahip insanlarla yakın temas halindeydim. Bu kadar kısa sürede makale yazma cüretini gösermemin arkasında geçmiş yaşamlarımdan gelen kendime bıraktığım oldukça önemli bir mirasım vardı, böyle bir mirası olmayan çoğunluğun haliyle yetkinlik kazanmaları için ustaları olsa bile benden daha çok zaman ayırmaları gerekiyor. Bazı geçmiş yaşamlarım bu açıdan oldukça olumluyken bazen de sadece Dogma, Din, Tasavvuf ve Vicdan bağlamlarına sıkışıp doğru olduğunu düşündüğüm yanlışlardan dolayı; usta pozisyonuna geldiğim yerde bütüncül anlayışa sahip olmadan ve önceki yaşamlarımdan gelen geçmiş travmalarımı şifalandırmadan ve üzerimdeki/çevremdeki kara büyüleri temizlemeden yazdığım eserler, verdiğim kötü tavsiyeler ve yaptığım hatalardan dolayı insanların hakikat yolculuğunda engellere sebep olduğumu veya kaş yaparken göz çıkardığımı da gördüm; süreçler içinde şifalandıkça, keşfettikçe, anladıkça, eleştirdikçe, değerlendirdikçe, denetledikçe, hatırladıkça, farklı açılardan ele aldıkça, gözlerimi ovuşturdukça ve biraz daha odaklanarak baktıkça bu ömrümde de defalarca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ancak bunların hepsi ayılmamı sağladı. Halen bir yorgunluk, kısmetsizlik ve uyku hali hissedebiliyorum. Bundan dolayı zaten aktif bir şekilde danışan arayışında değilim.

Yaptığım bütün araştırmalarla birlikte Arınma, Şifa, Simya ve Meditasyon pratiklerine ek olarak şu anki araştırma ve eğitim geleneklerine rağmen mayın tarlası gibi bir alan olan Maji ilmini merak etmez (ör. eğer size elinizden, gönlünüzden ve gözünüzden akan enerjiye de tesir edebilen bir uyku büyüsü yapılmışsa şifa çalışmalarında kişiler rahatladığı yerde farkındalıkları körelebilir ve manevi olarak uyku durumuna geçebilir ve hayatta atıllaşabilir; uyuşturucular, zehirler ve boyalarla yapılanları da siz düşünün…), oruç tutmaz ve perhiz yapmaz (bu konu sadece beslenme ile sınırlı değil aynı zamanda nefes, alışveriş, dinlenme/tatil, cinsellik, uyku, müdahale etme, büyü, bilgi toplama, teknoloji ve diğer konularda da oruç ve perhizler de vardır) ve inzivaya girmez, eleştiri kabul etmez ve alınganlığı terk etmez olsaydım bunu da göremezdim.

Haliyle yazdığım bütün makaleler ve ürettiğim eserler etkinliği ve doğruluğu yaygın araştırmalarla saptanıp kanıtlanana kadar hipotez değerindedir, tartışmaya ve eleştiriye her zaman açıktır. Önerdiğim her şey arınma, hazırlık, teşhis ve tanı, planlama, güvenlik, büyü bozma, varlık çıkarma gibi aşamalardan geçilmediği sürece yan etkiler oluşturabilir.

Meslektaşlarımın, öğrencilerin, danışanların ve meraklıların da her zaman başka doğru veya yanlış diğer başka yazarlar, araştırmacılar, öğretmenler ve rehberlerin eğitimlerine katılmalarını ve eserlerini okumalarını öneririm; doğruyu doğrusu, yanlışı yanlışıyla ayırt ederek bilmelerini dilerim. Ancak hizmetlerinden alma konusu her zaman risklidir. Her tedavi yöntemi risk taşır.

9 sene önce araştırmaya ve pratikler yapmaya başlayıp Üniversite eğitimimin bitmesinden sonra son 3–4 senede cidden yoğunlaştığım yerde elimden akan ışığın içinde karaltılar olabildiğini de yine görebiliyorum, neticede bu ömrümde de kefaretini ödemekte olduğum kazalarım, kötü giden ilişkilerim ve kötü tavsiyelerim oldu. Ancak kendime ve başkalarına faydalı olan keşif ve çalışmalarımdan süzdüklerimi yazmazsam unutabilirim ve faydasından istifade edebilecek ihtiyaç duyan kişiler beklemede kalacağı için yazıp yayınlama cüretindeyim. Biraz da başkalarına sağlayabileceğimiz fayda kendimiz ve yakın çevremiz için sağladığımız fayda üzerinden ölçülebilir. Ancak yine de baktığımız çerçevenin ötesinde bir içerik her zaman bulunur ve bu her zaman hesaba katılmalıdır.

Çoğu terapist daha oruç tutmadan veya inzivaya girmeden çalışma yetkinliğine sahip olduğunu düşünüyor. Ancak bu kişilerin bir kısmı inzivaya girdiği yerde yeteri kadar deneyim, kavrayış, bilgi ve teknik donanıma sahip değilse inzivada meczup olma riski taşıyor. Büyü ihtiva eden delirme veya ölümle sonuçlanabilecek kadar tehlikeli karmik ve majikal durumlar da var, bunlar sadece şu an mevcut ömrümüzün çerçevesiyle sınırlı değiller, insanların üzerinde milyonlarca yıldır etkili olan büyüler bulmak mümkündür.

Özel durumlarım olduğu için regresyon terapisini bir öğretmen veya ustadan eğitim alarak değil de inzivaya girerek kendi çabamla kazalar ve badireler atlatarak öğrendim, bir öğretmene gitsem onun başına kalacak çok şey vardı. Örneğin bana yardım edildiği zaman tetiklenen karabüyüler ve olumsuz varlıklar, bunlar Dua ve Ayet okuyarak giden şeyler değil nasıl yapıldıklarının bilinmesi ve doğru bir yolla anlaşılıp çözülmesi lazım; düğümleri çözdük, zehirleri ve iğneleri çıkardık diyelim, büyü yapılırken işkence edilerek öldürülen bir hayvan varsa onun Ruhu ne olacak ya da büyücü oturdu aylarca emek verdi ve bir tablo yaptı?

Nihayetinde büyüler çözülene kadar etkili olmaya devam ettiklerini gözlemledim. Geçmiş yaşamlarımızda yapılmış olan büyüler de bizi bugün ve ebediyet boyunca etkileyebilir. Eğer birisi bir veya daha fazla hayvana işkence ederek veya öldürerek bir büyü yapmışsa bu büyüler dua, sure veya mantra okunduğunda kısmen çözülseler bile olumsuz etkilerin bitmesi için işkence gören ve öldürülen ruhların rahatlatılması, rehabilite edilmesi ve şifalandırılması gerekir. Büyü çözümü (büyüler için bozma kelimesini uygun bulmuyorum, bozuk olan daha da bozulmamalı; çözülmeli ve çözündürülmelidir) haliyle afaki formüllerle kısa sürede yapılabilen bir şey değildir. Bir büyüyü çözmek ve temizlemek için o büyünün nasıl yapıldığını bilmek ve gerekir. Şu sure, bu ayet, bu mantra, şu Tanrı ismi, bu sayı, şu sihirli kelime, o dua, bu ritüel, şu taş, bu reçete, şu formül bütün büyüleri bozar diye bir durum yoktur; bu sadece bir sanrı oluşturur. Bazen ayetler, sureler, mantralar ve dualar büyü bozabiliyorsa bunların aracısı Tanrı ile birlikte bunlara büyüsel problemleri çözmek ve temizlemek için uygun şekilde koşullandırılmış manevi yükler ve bazı işlevleri sağlaması için bir hizmetçi manevi varlık oluşturulup atandığı için olabilir. Haliyle burada aracı Majisyen, Guru/Usta, Peygamber büyü çözme konusunda ne kadar yetkinse ve hizmetçi varlık doğası ve gücüne göre ne kadar büyüsel ve varlıksal problemleri çözmeyi biliyorsa o ölçüde büyüsel problemlerin çözümleri gerçekleşir. Haliyle cinsel güçler ve varlıklar, bebekler ve iğneler, kuklalar, cibriş ve düğümler gibi basit büyüler yüzeysel bakıldığında kolayca çözülür. Ancak bu unsurlar kapsamlı bir şekilde korunmuşsa ve bir büyüde olabilecek sayısız çeşitteki koruyucu yöntemlerden ve mekanizmalardan mevcut olanı kaldırmayı hizmetçi varlıklar ve aracı kişiler bilmiyorsa büyü ayet, mantra, dua telaffuz edildiği zaman bozulmaz. Ancak yapılan iş manevi yüklemeleri yapan ve oluşturulma sürecine şahit olup gerektiği yerde oluşumu gözeten aracı kişi veya kişiler tarafından sonraki enkaarnasyonlarında hatırlanırsa bu varlıkları koşullandırmaya ve eğitmeye devam edebilir. Haliyle bir ayetin veya surenin Şifa ve Büyü problemlerini çözme kapasitesi ve çeşitli diğer sırları ancak Peygamberin ileriki ömürlerinde Peygamber olduğunu ve Tanrı ile birlikte ayetleri manevi olarak yüklediğini ve nasıl sırladığını hatırlaması ve tekrar Maji-Simya-Şifa konularında eski işlerini güncelleyebilecek bir yetkinlikte olması gerekir veya başka bir icazetli kişinin bu hususta yetkilendirilmesi gerekir. Haliyle Besmele için de Hare Krishna mantrası için de böyle bir çalışma yapılmıştır. Guruların/Mürşitlerin kendilerine talip ve tabi olanlara Mantralar, Yantralar veya Zikirler vermesinin ardında böyle bir sır vardır. Ancak bazen Mürşitler ve Alimler bunun farkında olmayabilir. Bu Kutsal Kitaplar, Mantralar, Ayetler ve Dualar kadar Sanat Eserlerinde, Yazılımlarda veya günlük tüketim ürünlerinde de bulunabilecek bir durumdur. Her şeye majikal işlev taşıyan bileşenler ve varlıklar yüklenebilir veya bağlantılanabilir. Bu kutsal da olabilir zararlı da.

Bazı büyüler bozulmaya karşı özel korumalar içerir ve böyle büyüler biriktikçe kişinin hayatını ve hayati alanlarını (iş, aile, aşk, arkadaşlık, ticaret, sanat, eğitim, ruhsallık, şifa vs.) mayın tarlası haline getirir. Mayınlarla ve tetikleyici mekanizmalarla korunan bir büyüyü hiç güvenlik hazırlığı yapmadan bozmaya kalkışmak o büyünün yapılma şekline ve niyetine göre bazen kişinin yakın ve uzak çevresine yayılmasına da sebep olabilir.

Şimdi herhangi bir madde (zehir, sabun, deterjan, asit, baz, uyuşturucu, yapışkan, boya, yanıcı, patlayıcı, kozmetik, ilaç, solvent vs.) ile herhangi bir büyü yapılmışsa; bu maddenin doğal, manevi ve sembolik etkileri kişinin enerji, mana ve ruh tabiatına yansır. Haliyle birisi birinin kanını alıp güle oynaya deterjan veya dışkı karıştırmışsa; büyü yapılan kişi hem zarar gördüğü ve zehirlendiği yerde güler, hem temiz olduğunu sanar hem de deterjan veya dışkının manevi beden fizyolojisine zararlı olan etkilerini yaşar ve bu kişi biyoenerji terapisi yapmaya kalktığında elinden akan enerjide deterjanın veya dışkının zararları olur. Haliyle böyle bir büyü taşıyan birisi ilk önce kanından deterjanı ve dışkıyı temizlemelidir. Yanıcı veya patlayıcılarla büyü yapılmışsa birisi Ateş elementi ile çalıştığında veya Kundalini uyanması yaşadığında kontrolünü kaybeder ve manevi yanıklar ve patlamalar oluşur, haliyle böyle bir durumda Simya, Maji veya Şifa çalışmak oldukça ters durumlar oluşturma riski vardır. Kanına veya varlığının başka bir unsuruna periyodik tablodaki bütün elementlerin yüklendiği kişilere de rastlamak mümkündür. Düşmanlığın ve büyü yapanın ruh hali ve tekniğinin derecesine göre bu tür büyülerde mayın gibi düzeneklere rastlamak da mümkündür. Haliyle bir kişiyi Ruhsal Hakikatten koparıp sanrılara bulamak için herhangi bir uyuşturucu veya halüsinojen de kullanılabilir, bir gözlüğün camı siyaha da boyanabilir, bir kişinin mezarı açılıp derisi soyulup geri ters de dikilebilir, gözü çıkarılıp iğneler de saplanabilir. Bazı midelerin kaldıramayacağı durumlar da var.

İnsanlar bebeklerin masum olduklarını düşünür ama bir bebeğin ruhsal siciline baktığımız zaman bir oda dolusu sabıkasının olduğunu da görebiliriz, bunlar doğmadan öncesine dayanır. Haliyle böyle sabıkalar varken kişinin ruhsal olarak önünün açılması da zordur. Bebekler ömürlük çerçeve içinde masum olsalar bile ebedi bir çerçeve içinde hiç masum olmayabilirler, bazı kişiler sadece borçlarını ödemek ve hatalarını telafi etmek için ömürlerini verir. Bazıları ise hiç sorumluluk almaz.

Büyüler arasında da en çok zarara sebep olan ve evren için en çok problem oluşturanlardan bir tanesi de Bebekleştirme büyüsüdür. Bu büyüyü yapan kişiler vermek istedikleri zarardan çok daha fazlasına sebep olurlar ve genelde sorumluluk almazlar çünkü kendilerinde de Bebekleştirme büyüsü olabilir. Bebekleştirme büyüsünün etkileri şunlardır;

  • Hayal ile gerçeği ayırt edememe. Hakikat yerine temelsiz inançlar, hayaller ve sanrılar üzerine yaşam planlama ve karar verme.
  • En temel ihtiyaçlarını karşılamak için daima başkalarına (bir anne ve babaya) ihtiyaç duyma. Bu durum bağımlılık, vampirizm, sömürü, istismar ve suistimale sebep olur ve parazit bilinci oluşturur.
  • Kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamadığı ve ilgiye ihtiyaç duyduğu için ilgi odağı olma isteği.
  • Sorumsuzluk.
  • Masumiyet sanrısı. Bebek olduğu için yaptıklarının sorumluluklarını almaması. Hata yaptığı zaman telafi etmemesi. Borçlarını ödememesi. Özür dilememesi. Cezalandırıldığı zaman cezayı kabul etmemesi ve adaletsiz bulması.
  • Kişi Ruhsal olarak 60 yaşında bile olsa 0–3 yaşında gibi davranması. Öğrendiği ruhsal dersleri unutması. Aynı hataları tekrarlaması.
  • Herkesin kendine karşı nazik ve şefkatli olmasını beklemesi. Sürekli bir şefkat ihtiyacı duyması.
  • Söz dinlememe ve itaat etmeme.
  • Zarar ile faydayı ayırt edememe.
  • Kompleks kavramları anlayamama.
  • Sağduyusuzluk.
  • Kişileri, olayları ve kavramları olduğu gibi görmek yerine temelsiz bir şekilde yorumlamak ve anlamak.
  • Bilinçdışına hakim olamama.
  • Eylemlerinin ve kararlarının neden-sonuç bağlamlarını hesaba katmama. Öngörüsüzlük.
  • Geçmiş yaşamlarını hatırlamama.
  • Ebedi hayatı yeni başlamış gibi davranma.

Bu yüzden üzerinde Bebekleştirme büyüsü olan kişiler Kozmik boyutlarda affedilemez suçları gözü kapalı bir şekilde işleyebilirler ve tövbe etmek yerine hata ve günaha devam edip, vicdanen kendilerini rahat hissedebilirler. Özellikle bebekleştirme büyüsünü yaptıktan sonra bir de bebeği dövüp bir yerden aşağı atmışlarsa.

En çok zarar doğurabilecek başka bir konu ise bir kişinin Yok Olmasına dair büyü, lanet ve beddualardır. Tanrı böyle bedduaları kabul etmese bile beddua sırasında salınan enerji bu yönde çalışabilir, bunların geri çekilerek muradınca dönüştürülmesi toplumsal sağlığımız ve adaletimiz için çok önemlidir. Tanrı tarafından Var Edilmiş bir kişinin Evren Kanunlarına göre yok olması mümkün değildir. Ancak mana seviyelerinde yok olma deneyimi yaşayabilir. Bu yok olma deneyimi bir kaçak oluşturur ve kişi kaynaktan yeterince beslenemez ve bilinç bağlamında geri evrim yaşar ve ebedi süreç içinde virüs gibi davranmaya başlayabilir ancak yok olmaz ve hayatta ve varlıkta kalmak için çırpınır ve var olmak en temel hakkı olduğu için bunda başarılı olur. Her varlığın hayatta kalma ve var olmak için güvenlik mekanizmaları en derin genetiğine kayıtlıdır; ancak böyle lanetler, büyüler ve beddualar bu mekanizmayı aksi ve zararlı komplekslerle bozar, hayatta ve varlıkta kalmak bir çırpınışa dönüştüğü zaman kişi zarar ve ziyanı meşru bulur. Bu durumda yok olma laneti taşıyan birisi başkalarına musallat olarak, başkalarını sömürürek, istismar ederek, suistimal ederek ve çırpınarak yaşar. En ufak korku böyle bir kişiyi daha saldırgan hale getirebilir. Bu yüzden bir kişi ne kadar günahkar ve suçlu olsa bile yok olmasına dair lanet edilmemelidir, bu bozuk olan bir şeyin daha da bozulmasına sebep olur ve kişiyi dönülmesi çok zor yollara sokar. Bazen böyle lanetlere tabi olan kişiler özellikle kendilerine makam/mevki kazancı oluşturacak büyüler yaptırarak kendilerini tarih sahnesine yerleştiriyorlar ve böylece kendilerine daimi bir mana akışı sağlayabiliyorlar. Rekabette aşırılıklara ve adaletsizliklere de sebep olabiliyor.

Bu yönüyle herhangi bir şey yapılacağı zaman bunun ömürler sonra nelere evrileceği; ebedi akıbeti daima hesaba katılmalıdır.

Fizik Ötesi (Astral) Şifahane’de Şifacılık yoluna yeni başlayan ve yoldaki kişilere uygun Hazırlık, Güvenlik, Manevi ve Ruhsal Arınma, Büyü Çözme ve Temizleme, Destek, Bakım, Rehberlik ve Terapi hizmetleri ücretsiz bir şekilde uzaktan alınabilir.

Şifacılık yollarına girmeden ve dönüşümler yaşamadan önce hiçbirimizin masum olduğu söylenemez. Büyüler her zaman düşmanlık, menfaat ve rekabet için yapılmaz, bazen adalet isteği vardır. Özellikle bu durum kötü ayrılıklarla (terk etme, aldatma vb.) biten aşk ve evlilik ilişkilerinde ve iş hayatında mevcuttur. Böyle ilişkilerden gizli veya açık ebedi düşmanlıklar doğabilir.

Özellikle bazı insanlar geçmiş yaşamlarında ruh eşleri ile karşılaştıkları zaman eşlerini aldatabiliyor veya eşlerini ve çocuklarını terk ederek ruh eşleri ile birlikte olabiliyorlar. Bu durum intikam beddualarına, lanetlerine ve büyülerine sebep olabiliyor ve ilerleyen ömürlerde ruh eşi ilişkileri bu yüzden mayın tarlası gibi bir hale gelebiliyor. Ruh eşi ilişkileri de Ruhsal Yolculukta oldukça önemli bir durum ve bunun gibi bir çok komplike dinamik bu ilişkileri etkileyebiliyor. Haliyle olgunluk, saygı ve nezaket Ebedi Yolculuğumuzda çok sorunu önleyebiliyor.

Ho'oponopono’nun arkasındaki hikmet de bu yolda çok önemlidir. Bu yönüyle tövbe, özür, teşekkür ve sevgi yolumuzun açılmasını sağlar. Bugün her ne kadar kimseye bir kötülüğümüz olmasa da geçmiş yaşamlarımızda olmuş olabilir. Yaptığımız her şeyden de sorumluyuzdur. Geçmiş yaşamlarla ilgili olarak en önemli konulardan biri de bazen Şifacılık yoluna girişimizin başlıca sebeplerinden biri de suçlarımızın, zararlarımızın ve günahlarımızın kefaretini ödüyor olmamızdır.

Şu an gönüllü hizmet yapan bir şifacı olsam bile geçmişte Dünya’dan önceki evrensel yaşamımın bir yerinde çete liderliği yapmışlığım, menfaatlerim doğrultusunda katletmişliğim, çocuğumu sokağa atmışlığım, tecavüz etmişliğim veya Azizlerin başına bela olmuşluğum da vardır, bunlar için samimiyetimle tövbe eder ve herkesten özür dilerim. Dönüşmeden önce masumiyet önemli bile değildi.

Burada biraz da Rekabet konusuna değinmek istiyorum. Rekabet hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Rekabet bazen bir yarış bazen bir maç bazen de bir dövüş gibidir. Kişiler ve gruplar karşılaşabildiği gibi bir grup kendi içinde de rekabet edebilir. Rekabette adil olmak toplumun sağlığı için oldukça önemlidir. Rekabetler savaşa dönüşmemelidir. Rekabeti kazanmak için üstünlük yeterken ezici üstünlük aşırı olabilir ve aşırılıklardan bir çok komplikasyon doğar. Bugün düşmanımıza üstün gelip onu yensek bile biz ne kadar davamızda nesnel ve mutlak bir şekilde haklı olsak da yarın bizim karşımıza daha güçlü bir şekilde gelebilir ve bizim pineklediğimiz yerde o başkalarıyla anlaşıp sayıca üstünlük kurabilir çünkü ölümden sonra yaşam vardır ve arabölgede Ruhlar yeni kararlar verirler, bunlar her zaman (özellikle travmatize olduklarında) mantıklı ve doğru değillerdir. Tam da bu yüzden;

Bütün savaşları daima kalıcı ve tatmin edici bir barış kazanmalıdır.

Şifa, Maji, Simya ve Ruhsal Disiplinlerde yapılan rekabet ise zararlardan tamamen arınmalıdır. Keza bu durum hayati bir konudur. Bir Şifacıya, Doktora, Öğretmene, Astrologa, Alime, Sanatçıya, Simyacıya, Majisyene zarar verdiğiniz zaman bu zarardan doğabilecek olası zararları hesap edemeyebilirsiniz. Ruhsal güçler kabında durduğu gibi durmazlar, etkileri taşkındır ve çoğunlukla tükenmeden ebediyet boyunca devam ederler, çünkü Ruhsal Güçlerin daimi olma yönünde etkin mekanizmaları vardır. Haliyle bir niyet için uygulanan bir güç sadece o niyeti gerçekleştirmez, niyetin ötesinde sonuçların olmasına sebep olur. Yetkin olsun veya olmsın bir Şifacıya zarar verdiğiniz, kirlettiğiniz veya işini bozduğunuz zaman bu toplum sağlığına etki eder. Bu yüzden bu disiplinler içinde Rekabet bir dövüş veya maçtan ziyade bir yarış gibi olmalıdır. Rakibe zarar vermek yerine kişi kendine dönüp yetkinliğini geliştirmelidir.

Başarının yaygın olduğu toplumlar başarılıdır. Az bireyin başarılı olduğu toplumlar başarılı olamazlar. Bu yüzden herkesin sınavlarını geçebildiğinden emin olmalıyız.

Bu yüzden Ruhsal konularda rekabet kişinin kalitesinin ve terbiyesinin artması yönünde olmalıdır. Olumlu rekabet kişinin daha da yetkinleşmesi yönünde etki eder. Böyle bir rekabet anlayışı toplum sağlığına olumlu etki etmelidir. Böyle bir rekabette kişi rakiplerine onlara yardım ederek üstün gelebilir ve onların yardımları ile daha da üstün olabilir. Bu konu hayati bir konu olduğu için herkesin üstün ve başarılı olması makbüldür. Ruhsal disiplinlerde tek kişinin veya grubun kazandığı yerde aslında o kişi ve grup da dahil olmak üzere herkes kaybetmiştir çünkü toplumun ruhsal ihtiyaçlarını bir kişinin veya grubun karşılaması mümkün değildir, herkes sınavdan kalır. Rekabet biraz da böyle anlaşılmalıdır, çünkü her zaman gördüğümüz çerçeve ve ufukların ötesinde bir yaşam vardır. Bir Şifacıya yardım ettiğiniz zaman bu nihayetinde sizin Dolaylı Pozitif Karma yapmanıza sebep olur ve Kadersel/Karmik yüklerinizi hafifletir ve daha olumlu bir insan olursunuz.

Ayrıca burada haliyle 30 ömür boyunca Şifacılık, Şamanlık, Majisyenlik, Öğretmenlik ve Simyacılık yapmış ve tarihe böyle geçmiş birisi ile 3 ömür bu işlerle uğraşmış birisinin arasında uçurumlar olur. Bir 3 günde yapılan bir mandalanın ebedi süreçler içinde kaba hatlarının oluşması ve imtihanların geçilmesi bile 6–7 ömür sürebilir. Bu bağlamda çekişmek yersizdir. İkinci kişi birinci kişi ile rekabete girmek yerine ondan istifade etmeyi bilmeli ve ona yaş ve tecrübe gibi farklardan dolayı yardım edebiliyorsa da etmelidir, böylece kendi sınırlarının ötesinde hayırlara sebep olabilir, ancak bunu yaparken de çok dikkatli olmalıdır çünkü birinci kişinin sorunları kendi yaşadığı sorunlardan oldukça farklı olabilir. İkinci kişi temel problemler yaşadığı yerde birinci kişinin kimsenin anlayamayacağı ancak kendisinin anlayabileceği problemleri oabilir.

Bu yüzden Ruhsal Disiplinlere Ticaret, Spor veya Savaş gibi yaklaşılmamalıdır.

Gözlüğümüzün arkasına baksak bile iç ve dış yüzeyini daima görürüz.

Gözlüğümüzün camı çatlaksa hep bu çatlağı görürüz. Tozluysa tozu, boyalıysa boyayı, filmliyse de filmi görürüz.

Bunları daima gördüğümüz yerde olumsuzluğu meşrulaştırıp göz ardı etmemeliyiz.

Sertifikalı regresyon eğitimi verdiği yerde sezgisel olarak akaşik kayıtlara erişemeyen ve insanların geçmiş ömürlerinde yaşadıklarını göremeyen veya ağır travmaları duyguları/düşünceleri işlemeden sahne değiştirerek aşabildiğini düşünen eğitimli profesyoneller de var, en kötü kuma saplanma durumlarından biri kendinde işleyemediği travma ve kompleksleri danışanına ve herkese yansıtma. İnsan Dışı Evrim Basamaklarında Yaşam, Büyü Bozma, Varlık Çıkarma, Ölüm ve Rahme Girme Arasında Yaşanan Deneyimler, Anne Rahmi Deneyimleri, Cinsel Terapi, Ruhsal ve Holistik Cerrahi ve Beden Travmaları gibi çok mühim konular Regresyon Terapisi içinde oldukça göz ardı ediliyor, mesele sadece hipnotik bir hale girip yükleri boşaltmak, erki geri kazanmak ve ruh parçalarını iade etmeden ibaret değil, hasara sebep olan etkenleri kaldırmak ve hasarları da onarmak gerekiyor.

Bir kişi geçmiş yaşamlarında afyon veya herhangi bir uyuşturucuya bağımlı yaşamışsa Holistik Bedeninin her katında sağaltım yapması gereken çok fazla beden travması bulunur. Bugün Ekstazi, Eroin, Morfin, Kokain, Metamfetamin, 2CB, AMT, Bonzai gibi kimyasalların yanısıra her ne kadar şifa etkisi olsa bile MDMA, Kodein, Ayahuasca, Peyote, San Pedro, Psilocibin Mantarı, Kenevir ve Üzerlik Tohumu gibi organlarda ve sistemlerde biyokimyasal, hücresel, dokusal ve nörolojik travmalar oluşturan psikoaktiflerin oluşturduğu etkilerin bütüncül kapsamda şifalanması için bütüncül orgazmlar ile sağlanabilen cinsel enerji yoğunluğu ve bitkilerin yardımı olmadan şifanın gerçekleşebilmesi ihtimali yok denecek kadar az. Cinsel Şifa ve Simya olmadan Regresyon terapisi çok kısır bir alan. İnsan dışı yaşamlara yöneli. 1–2 saatlik seanslarla tedavisi yapılamayacak çok şey var. Zaten bütün bunlar apayrı konular, bunun doğru düzgün eğitimini ve sağaltımını yapabilecek yetkin öğretmen ve usta sayısı çok az. Gerçek ve doğru bir regresyon terapisi bir hafta sonra danışanda belirgin cilt, postür, yüz ve gözlerinde güzelleşmeye sebep olmalıdır.

Neticede Şifa Hayat Hikmetidir. Hayat deneyiminin her olasılığını hesaba katmak bence doğru olandır. Görünmese bile var olan hep vardır. Var olan sağaltılmadığı sürece bozulmaya veya farklı problemler oluşturmaya eğilimli olabilir ve itina ile anlaşılmadığı sürece kendiliğinden iyileşme görmek bazen mümkün olmayabilir.

Hayat Bilgisi derslerinin Şifacılığın İnsanlığa katkılarıyla birlikte Üniversite’de Yüksek Lisans eğitiminde dahi devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu konu haliyle Sağlık ve Hayat konusu. Modüler eğitimlerle önceden formülize edilmiş 1 saatlik seanslarla terapisi yapılabilecek şeyler aslında çok fazla değil, bu yüzden sertifika yetkinlik değil. Her durum kendine has özel tasarlanmış bir yaklaşım istiyor ve bunun için en önemli aşamalardan dört tanesi muayene, teşhis, planlama ve hazırlık. Bu aşamalar olmadan eğitimlerde verilen hazır prosedürleri uygulamamız durumunda problemleri tam anlamadan yaptığınız müdahalelerden dolayı Şifa Direnci ve Ters Reaksiyonlar ile karşılaşmamız çok olası. Teşhis konusunda sadece Radyestezi ve Kinesyoloji gibi bir çok etkin ve edilgen dinamik özellikler taşıyan bileşenlere sahip komplekslerin mevcut olduğu Bazen sorun besbelli gözüktüğü yerde doğrudan bir yaklaşım uygulamak etkili olmaz, dolaylı yaklaşımlar uygulamak ve hazırlıklar yapmak gerekir. Bir çok durumda problemleri şifalandırmak yerine kişiye kendi kendini şifalandırma yeteneğini kazandırmak ve kendini şifalandırma süreçlerini başlatmak doğrudan müdahale yapmaktan daha önemlidir.

Alan yeterince gelişmemiş olduğu için Psikologlar ve Psikiyatristler de dahil çoğu profesyonel şizofreni gibi psikotik rahatsızlıklara ve bağımlılıklara sebep olabilen tecavüz, cinayet, taciz, işkence ve kabir azabı durumlarını şifalandırabilecek beceri, kapasite, teorik altyapı ve eğitime sahip değil. Bu tür travmalar Çin, Tibet ve Hindistan’daki Ashram ve Tapınaklarda yaşayan Rahip ve Keşişlerde dahi bütünüyle doğru düzgün bir şekilde şifalanamayabiliyor, bu tür travmaların bir bölümü şifalansa bile bir yerde bir şeyler eksik kalabiliyor. 9 yıl sonra bunları anlayabilecek ve durumu düzeltebilecek yetkinliğe erebildim.

Tarihimiz bu türden travmalarla dolu. En basitinden her savaşta tecavüz ve işkence oluyor. Zaten kabir azabı herkeste var, ama bunu işleyebilecek yetkinliğe sahip regresyon terapisti bu yazının yazıldığı tarihte 1000'de 1'lik bir oranda olabilir. Tibet’te Budistlerin kabir azabı için ceset meditasyonları gibi özel rahatlatıcı çalışmaları var, ancak derinleşilip hatırlama ile birleştirildiği zaman etkili bir şifa görmek mümkün. Bu tür durumlara anlayışımı yetiştirebildiğim yerde benim de ihtiyacı olan herkese hizmet sağlayabilmek için ücretsiz ve indirimli çalışabilmem gerekiyor, bu tür travmalardan müzdarip olan herkes terapi ücretlerini karşılayamayabilir ve hiç terapi almazsa ve durumları ilerlerse aylarca psikiyatri kliniklerine yatırılmak zorunda kalabilirler ve kliniklerin genel mevcut durumunda uygun tedavileri görmezler.

Psikiyatristler bu gibi durumlarda durumun geçmiş yaşamlardan gelen sebeplerini, derinliğini ve vehametini anlamadan EKT — Anestezi altında elektroşok gibi uygulamalar yapabiliyorlar. İlaç tedavisi de çoğulukla sorunları sadece bilinçdışına gömüyor ya da üzerini boyuyor, ilaç bırakıldığında durum tekrar nüksedebiliyor. Uzun süre psikoaktif ve nöroaktif etkiye sahip ilaç kullanınca beyinde ve bütüncül bedenlerde bunlardan oluşan zararlar doğru bir şekilde anlaşılıp tedavi edilene kadar kalan olumsuz değişimler oluyor, çoğu kişi beyin ve sinir sisteminin doğal normaline dönemiyor ilaç tedavilerinden ve EKT’lerden sonra ve çoğu da ilaçlara bağımlı yaşıyor, psikiyatrik ilaç kullanırken kendini tutamayıp alkol veya uyuşturucu kullanan kişilerde de yetkin bir şifacının müdahale etmesi gereken çok durum oluşuyor.

--

--