Sohbet — Şifacılığa Yeni Başlayanlara Tavsiye — Regresyon Terapisi — Murat ve Yaşam Yolu

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
8 min readAug 3, 2018

Şifacılığa yeni başlayan herkese Biyoloji, Patoloji ve Anatomi üzerine araştırma yapmalarını öneririm. Ben bugünkü çalışmam sırasında parasempatik sinir sistemim üzerine çalışmaya niyetlendim ve vagus sinirimin içindeki duyguları ve düşünceleri temizlediğimde komple bir rahatlama yaşadım. Bedenin bütününe, her bir parçasına ve işleyişine cidden özen göstermek gerekiyor. Tek bir sinir bile bütünü oldukça etkiliyor. Şifacılığa başlarken uzun bir süreç içinde vücuduma komple bir tarama ve şifa çalışması yapmış olmama rağmen yine de her gün kendi üzerime çalışıyorum. Seneler sonra bile işlenmemiş parçalara ve bölgelere rastlayabiliyorum.

Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji, Psikoloji ve Tıptan bağımsız bir şifacılık anlayışı çok havada kalıyor.

Elbette Kadim Gelenekten çıkan Şamanizm, Simya, Yoga, Tantra, Tasavvuf, Qabalah, Tao ve Astroloji gibi alanların da en az bir kaç tanesine hakim olmak da gerekir. Şifacılık için en gerekli olan alan Simyadır. Bu alanlarda inisiyasyon oldukça önemlidir ve birden çok usta, öğretmen ve rehberin gözetimi, denetimi, disiplini ve eğitiminden geçmek doğru olur; çünkü karşımıza çıkan her kişi yeterince yetkin olmayabilir veya biri öbürünün eksiğini kapatabilir.

Bir çok iyi niyetli insan bir kaç eğitimle bir şeyler yapabileceğini düşünüyor ama burada bütüncül olarak sağlıkla uğraşıyoruz, hem ruhsal hem zihinsel hem fiziksel hem de başka boyutlar var.

En az bir doktor kadar kendimizi eğitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu disiplinden insanlar hep şüphe duyacaklar, özellikle yöneticiler ve bilim insanları. Ödevlerimizi yapmamız ve derslerimizi iyi çalışmamız lazım. Hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyolojik olarak nasıl işlediğimizi bilmeli, bütüne ve bütünün her bir parçasına gereken özeni göstermeliyiz. 2–3 günlük bir eğitimle şifacı olamayız. Bu çok kapsamlı bir konu. Hem modern bilimi hem de kadim geleneği birlikte öğrenmemiz gerekir.

Bu aynı zamanda İlahi ve Kutlu bir yol. İlahi değerleri de gözetmeliyiz ve bilinmeyeni keşfetmeye de açık olmalıyız, ancak bilinen ve kesinleşmiş gerçeklerden bağımsız hareketler yüzünden kaş yaparken göz çıkarabiliriz, ya da insanlara boş hayaller ve umutlar vaadetme gibi bir duruma düşebiliriz. Şifacılık bir İlahi Hizmet alanı. Tanrı ile doğrudan birliktelik yaşayabileceğimiz kutlu bir alan. Burada haliyle bir İnsi-Melek olarak İlahi Nizama dahil olmak da gerçekten İlahi Kaynaktan Nur taşıdığımızı garantilemenin önemli bir şartı. Şifanın İlahi boyutu düşünüldüğü zaman mucizelerin de gerçekleşmesinin mümkün olduğunu görüyoruz, ama bu mucizelerin de gerçekleşmesinin en nihayetinde sebepleri var.

Şifacılık şimdi haklı sebeplerden dolayı Modern Tıpa yardımcı bir alan olarak görülüyor ancak yine de Modern Tıpın çözüm bulamadığı bazı konularda çözümler getirebiliyor. Ben Şifacılığın önleyici bir yönünün olduğunu da vurgulamak isterim. Şifacılığın Modern Tıptan daha evvelden beridir insanları iyileştirdiği bir gerçek, bu kadim bir geleneğe dayanıyor, ama Şifacılık şu an tertemiz bir alan değil. Tarih boyunca cehaletten veya özensizlikten dolayı oluşan bir çok kaza oldu ve bu alanın güvenilirliği toplum nezdinde iyice güvenilirliğini kaybetti. Bunu ne ilahi değerler ne anlayış ne mantık hiçbir şey gözetmeden yapan bir çok kişi de oldu, bazıları iyi niyetli bazıları şarlatan. Ama böyle bir konuda cehaleti, özensizliği ve art niyeti kabul edemeyiz, burası da Hekimlik gibi düşünülmeli… Hekimlik demek de Hakimiyet ve Hikmet demek.

Şifacılık Antik Yunanda Apollo tapınaklarında yapılırdı. Tapınağın duvarında da “Kendini Bil — Gnothe Seauton” yazardı.

Bu biraz da “Bedenini bil, Sezgini bil, Duygunu bil, Düşünceni bil, Ruhunu bil, Muradını bil, Kaderini bil, seni sen yapan ve sana ait olan ne varsa bil.” demek. Güneşsel bir konuda haliyle Netlik ve Açıklık/Görünürlük çok önemli.

Şimdi biz bilinçaltımızda çocukluğumuzda yaşadığımız bir travmaya verdiğimiz duygusal tepkilerimizin üstünü örtersek, o içeriği senelerce görmezden gelirsek, Gölgemiz onu dışarda olan biten olaylara veya kişilerin üzerine yansıtır. Mesela çocuk tacizi bir kişide genellikle bir kibir oluşturur savunma mekanizması olarak, bu kibir bizim psişik algı organlarımızın önünü kapar ve evrene bakarken her yerde bu kibiri görürüz, aynı çamurlanmış bir gözlükle bakmak gibi. Ama psişik bir durum olduğu için bunu insanların ve olayların üzerine giydirerek görürüz.

Çocukken tacize uğramak sadece kibir değil başka bir çok olumsuzluğun oluşmasına sebep olabilir. Bu olumsuzluklar kompleks bir yapıya da dönüşebilir, sonra bu durumu cinlenme olarak tanımlayan insanlar da olabiliyor.

Ruh çatlıyor veya kırılıyor, parça kopuyor, bu parça zamanın bir yerinde yapışıp kalıyor ve o zamanda yaşanan olaya verilen duygular ve düşüncelerle kıyafetleniyor, içimizde irademizden bağımsız bir yapıya dönüşüyor ve bu duygular tetiklendiği zaman bazen irademizi de ele geçirebiliyor ya da duygularımızı yönetemiyoruz onlarla başa çıkamıyoruz. Bazen tetiklemelerden dolayı bazen de döngüsel zamanda vakitleri geldiklerinden dolayı ortaya çıkıyorlar, bazen de genel ruh halimize asılı kalıyorlar, bazen hepsi veya bir kaçı birden.

Önemli olan neyse onu görmek… 3. gözün açık olması demek biraz da bu aslında.

Allah ile buluşup onunla muhabbet halinde transa girip rahatlayıp derinleşerek geçmişe dönüp baktığımızda bu travmalarla yüzleştiğimizde bu duyguları-düşünceleri yeniden hissedebiliyor, yaşadığımız olayları sindirebiliyor ve olumsuz yükleri nötrleyebiliyor-dönüştürebiliyor-dengeleyebiliyor ve şifalandırabiliyoruz, bunun akabinde kırılan-kopan-çatlayan ruhumuzu da birleştirip bütünleştirerek onarabiliyoruz Tanrı ile birlikte. Bu Allah ile birlikte regresyon terapisinin temel dinamiği.

Yaşadığımız her şey Ruhumuzun-Zihnimizin ve Bedenlerimizin bütüncül hafızasına kayıtlı. Bütün bunlarla Kişiliğimiz-Karakterimiz, Hayatımız, Gerçeklik Algımız ve Yaşam Deneyimimiz biçim kazanıyor.

Bu sayede Bipolar, Borderline, Depresyon, Şizofreni, Paranoya ve diğer bilimum psikolojik rahatsızlıklar, psikolojik veya karmik kökenli fiziksel hastalıklar şifalanabiliyor.

Mesela kronik bir ağrı hissediyorsanız bunun ardında bir hikaye vardır. Bu ağrı sizi geçmiş yaşamlarınızdan taşıdığınız bir travmaya çekebilir. Bu travma ile yüzleştikten sonra ağrı da gider, o travmayla birlikte oluşmuş manevi-ruhsal yükler de.

Soru : Yani bilinçaltı çözümlemeler dedikleri şey mi?

Evet bilinçaltını geçmişimiz üzerinden çözümlüyoruz.

Ancak regresyon terapisi ve bağlamı sadece bununla sınırlı değil elbette. Bir takım ruhsal gerçeklikleri doğrudan deneyimleyerek anlayabildiğimiz bir çalışma bu. Özellikle ölüm deneyimlerini hatırladıktan sonra ölüm ötesinde neler yaşadığımızı da hatırlayabiliyoruz. Kimi zaman ölüm anında hissettiğimiz duygular ve düşüncelere hapsolabiliyor ruhumuz, eğer travmatik bir ölümse bedenimizden ayrıldığımızı bile farketmeden günler geçirebiliyoruz ölümü kabullenememe durumları da olabiliyor. Ama huzur içinde ölmüşsek de doğrudan İlahi Işık ile kavuşabiliyoruz.

Bazen duygusal bağımız olan insanlardan kopamıyoruz, ölen bir yakınınız olmuşsa belki hissetmişsinizdir onun ruhunu zaman zaman yanınıza geldiğini, onun ruhunun neler hissettiğini, neler yaptığını ve yaşadığını.

Babamı ölürken izledim. Evde kimse yoktu. 10 yaşındaydım.
Sanırım ondan çaresizliği öğrenmişim biri öyle bir şey dedi.

Ben o anı unuttum kötüydü. Hatırlamak istemiyorum mesela. Onu izlemekte bana ruhuma ve bedenime işlenmiş negatif bir duygu durumu değil mi?

Yoksa regresyon terapisi yakın tarihler için değilde, çok eski şeyler için mi?

Ölüm her zaman yenebileceğimiz, karşı koyabileceğimiz bir olgu değil malesef. Bu yüzden çoğu durumda ölüm karşısında çaresiziz. Yapman gereken ölümü olduğu gibi kabul etmek ve yaşadığın durumu hazmetmek. O an yaşadığın olumsuz duygu ve düşünceleri kolaylıkla şifalandırabilir ve dönüştürebilirsin. Babanın ruhunu onurlandırmak ve o an ondan sana transfer olan yükleri ona geri iade etmen de uygun olur.

Regresyon genel olarak geçmiştir. Yakın geçmiş, gençlik, çocukluk, bebeklik, anne karnı, ara bölge, geçmiş yaşamlar… Geçmişin her anına regresyon yapılabilir. Regresyon kelime anlamına bakıldığı zaman geçmişe gitmek demek.

Mesela yakın geçmişi veya çocukluğu travmalarla dolu birisinin geçmiş yaşamları hemen kendini açmayabilir, önce işlemesi gereken daha güncel durumlar vardır, istisnalar yine oluyor. Bazen geçmiş yaşamlar daha büyük bir öncelik kazanabiliyor, burada ruh bize ne hatırlatıyor o önemli biraz da.

Şifacılık yoluna girmiş her bireyin şifa uygulamalarında verimli olabilmesi için son derece gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu çalışma ruhun kilitlerini açıyor ve bize kendimizi bildiriyor. Bu çalışmayı yapmadan ruhun doğasını anlamamız çok da mümkün değil. Ruhsal yeteneklerimizin, algılarımız ve güçlerimizin temiz-dengede ve güçlü bir şekilde açılması için de bu çalışma gerekli. Kundalini yükseltmeden önce de bu çalışmayı yapmak önemli, zaten bu çalışmadan sonra Kundalini kendiliğinden de yükselebiliyor.

Evet bazı teknikler kullanarak; nefes, cinsellik, zikir-mantralar, meditasyonlar yoluyla yeteneklerimizi açabiliriz, ama geçmişimizden kalan ve şu anda taşıdığımız olumsuzluklar varken enerjimizi yükseltmemiz veya yeteneklerimizi açmamız bu olumsuzlukların daha da vurgulu olmasına sebep olur ve bizi rahatsız edici ve kontrol edemediğimiz durumlara sokabilir.

Regresyon çalışmasının bir güzelliği günahlarımızı temizleyebilmemiz ve böylece kendimizi Doğru Yola hizalayabilmemiz. Doğru Yola hizalanmadan güçlerimizi açtığımız zaman kişiliğimizin kusurlarına ve zaaflarına yenilmemiz ve karmik borçlar/yükler altına girmemiz de çok olası. Yetenekleri hayatının bir noktasında açılan ama kendi psişesinde derin temizlik yapmadığı için bu yetenekleri kişisel menfaatleri için kullanıp bir yerlere gelen ama sonra hüsrana uğrayan ruhlar da çok. En basitinden Varlığımızın hem bireysel olarak hem de toplum içindeki dengesini ve bütünlüğünü gözeten Vicdanı kapatmadan ruhsal yolumuzda ilerlememiz gerekir.

Regresyon bizi daha zararsız hale de getiriyor bu yüzden.

Kendimizi ve hayatımızı Allah ile birlikte yeni baştan şekillendirmemize olanak tanıyor.

Dünyaya ilk geldiğimiz zaman psikoloji içinde Ego olarak tabir edilen özgür irademizle yaşadığımız parçamız ruhumuzun tam bir ifadesi değildir. Biraz aiileden bir şeyler alırız, biraz toplumdan/kültürden, biraz doğduğumuz andaki haritamızdan. Ama ruhumuz ebedidir ve her ömür için bir muradı vardır, bazen ruhumuzun muradı ömürlerimizi kapsar ve ebediyette gerçekleşir. Hayatımızdan gerçekten tatmin olmak istiyorsak muradımızı gerçekleştirmeliyizdir veya bu yolda olmalıyızdır. Ruhumuz bir sonraki aşamaya ancak elinde mevcut olan muradını tamamlayarak gelir. Murat çok boyutlu ve bütüncül bir konudur, Ruhsal bir iradedir. Sembolik olarak düz bir çizgide izlenen bir yol gibi düşünülebilse bile aslında kendimiz ve içinde yaşadığımız evren için yapmak istediğimiz her şeyi kapsar. Muradın bir çok boyutu vardır haliyle ama burada en önemli şey muradımız bizi Tanrı ile buluşturur ve birleştirir. Muradımızı takip ettiğimiz yolda Tanrı’nın gücünü arkamıza alırız. Muradımız Tanrı ile yaptığımız anlaşmadır ve Tanrı da anlaşma yapanların en hayırlısıdır. Bireysel açıdan Tanrının da bizim de ortak ve nihai muradımız yaratımımızın tamamlanmasıdır. Kamil İnsan olmaktır bu da tasavvuf içinde. Kemaliyet yolundaki bir sonraki adım her zaman muradımıza dahildir. Regresyon ve Astroloji bizim muradımızı anlamamız için oldukça aydınlatıcıdır. İçimizin de içinden en merkezden istediğimiz şey aynı zamanda bütünlüğümüz için de istediğimizdir.

Ne olursa olsun kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Muradımız hayatımız merkezine yerleşmiştir ve hayatımıza anlam ve mana katar. Benim özellikle gençler için verebileceğim en önemli tavsiye ilk önce muratlarını keşfetmeleridir. Hayatımız gerçek manasıyla muradımızı keşfettiğimiz zaman başlar. Muradımızı keşfetme niyetini hayatımızda tuttuğumuz süre boyunca muradımızı keşfedene kadar yaşadığımız olaylar bizi muradımızı gerçekleştirmeye hazırlayabilir. Ben 2 sene öncesine kadar oradan oraya savruldum, bir çok ortama girip çıktım, hayata bir çok farklı açıdan baktım, bir çok alan ve disiplinden bir şeyler öğrendim ama muradımı keşfettiğimde hepsinin bir amaca hizmet ettiğini gördüm. Ruhumla egom arasındaki bağı hep gözettim, ateist olduğum zamanlar bile aslında bir şeylere kendimi hazırladığımı gördüm. Ancak astroloji bir şeyleri önceden görmeme, kendimi daha bütüncül bir şekilde tanıyabilmeme çok büyük olanak sağladı. Regresyon çalışmaları ise Ruhumu Kişiliğime oturtmamı sağlıyor. Bu iki disiplin sayesinde Kendim dediğim yerde gerçekten Kendim olmayı halen daha öğreniyorum ama çok yol katetmemi sağladı.

Gerçekten şifalanmış bir insan nasıl olmalıdır? Etkili ve bütüncül bir şifa bir insanın hayatında ve varlığında ne gibi sonuçlara sebep olmalıdır?

En basitinden kişiyi kendine getirmelidir ve kendini bildirmelidir. Ruhumuzla Egomuz arasındaki bağ koptuğu zaman hayatta başı kesik tavuklar gibi oluruz. İllüzyonlar içinde debelenir dururuz.

Muradımızı gerçekleştirme yolunda attığımız her adım bizi tamamlanmaya götürür. Şifanın da amacı insanı bu yola sokmak ve bu yolda yürütmek olmalı biraz da.

Biyolojik olarak büyümemiz 22 gibi bir yaşta dursa bile ruhsal büyümemiz ebediyet süresince devam eder. Ama muradımızdan koptuğumuz zaman biz yeniden kendimizi yola sokana kadar bu büyüme ya çok büyük oranda kırılır ya da durur.

--

--