Sohbet — İlahi Yol ve Ruhsallıkta Radikal Gereklilikler

İman Sıçramaları

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
17 min readOct 17, 2020

--

Selam

Dün Kul Hakkı — Tanrı Hakkı, Karma — Dharma, İman ve Mürşidlikten biraz bahis açtık ama konu çok geniş bir kapsamda ele alınması gerekiyor. O yüzden bugün biraz daha genişleyerek ve derinleşerek bu konuyu tamamlamaya biraz daha yaklaşabiliriz.

Adaletimiz yükseliş sağlayan bir konu. Bizim Doğal, Evrensel, İnsani ve İlahi meselelerde Adil olmamız hem İlahi Rızayı kazanmamızı sağlıyor hem de bunun kazancı herkese yansıyor.

Peki ya kayıplar?

Biz bu şartları sağlamadığımız zaman fatura kime kesiliyor?

Kul ile Tanrıyı buluşturan Özün de bir hakkı var. Biz Özümüze hakkı olanı vermezsek olumsuz karmalar yaratmaya devam edip dharmanın açılmadığına şahit oluruz.

Peki Dharma / Hakiki İlahi Muradı gerçekleştirmek herkese faydalıyken bunu gerçekleştirmeme durumunda nasıl bir zarar olur?

İlahi Adalet söz konusu olduğunda, her koyun gerçekten kendi bacağından mı asılıyor?

Bizim Adaletsizliğimize Allah’ın öfkelenme hakkı var mıdır?

Sağlıklı halinde öfke; Adaletsizlik durumunda ortaya çıkan Adalet sağlamak için değişim olmasını isteyen bir dürtü ile ortaya çıkan bir duygudur. Değişim sağlayacak ıslah edecek terbiye edecek bir duygulanım ve davranış akışı varsa sağlıklı bir öfke söz konusudur.

Ancak kişi bazen çokça adaletsizlik haksızlık istismar ve suistimale uğrayıp herkese öfkelenirse ve sorunu sorunu olduğu kişilerle çözmezse, bir açıklık bulduğunda herkesten birine bu patlayabiliyor.

Ancak Allah da adaletsizlik söz konusu olduğunda bir şeylerin değişmesini istiyordur. İslam kültüründe Allah’ın “Bana kul hakkıyla gelme.” dediği söylenir, kul hakkı kullar arasında çözülür. Ancak Mantra Yoga’da karmayı ortadan kaldıran mantralar olduğu söylenir.

Peki bu birini öldürmenin karmasını da üzerimizden kaldırı mı?

Şimdi burada adaleti uygulamaya koymanın Şifa ve Simya açısından önemini de size anlatmam gerekiyor.

Bu mantraların bir noktada Karmayı ortadan kaldırdığı doğrudur ama tek başına bir mantrayı papağan gibi zikretmek bir yana dursun bizim karmamızı eritebileceğimiz özgürleşebileceğimiz yolları ve fırsatları bize getirir

Biz bu fırsatları değerlendirir ve yolların şartını sağlayarak hakkını verirsek helalleşiriz

Mantra tekrarı bizim bilinçdışı olarak da bu yola ve fırsatlara odaklanabilmemizi sağlar hayatımızda, bunlardan biri de Şifa Yoluyla Hizmet yoludur.

İlahi Hizmete girdiğimiz zaman hizmet karmayı eriten ve bizi özgürleştiren bir dinamizm oluşturur. Çünkü birinin hayatına kast ettiğiniz yerde hayat hakkı ödemeniz gerekir.

Ömür boyu insanları şifalandırmak veya şifalanmalarına ön ayak olmak da hayat hakkı ödemektir, bir noktada bu daha önce cinayet ile öldürdüğünüz kişilerin de ebeveyni olmak için yeniden doğma zorunluluğunu üzerinizden kaldırabilir mi?

Bütün bu bahis neticede Şifa alanı içinde Kadersel / Karmik ve Bütüncül Şifa içinde özellikle önem taşıyan Adalet, Kader-Karma, Murat-Hakikat-Dharma, Şehadet, Kaos-Düzen, Güzellik, Merhamet gibi kanunların açılımıdır.

Kanun bilgisi özellikle önemli oluyor Kadersel Karmik çalışmalarda ve Danışmanlıklarda bunlardan size soru gelir.

Regresyon ve Progresyon Şifa çalışmalarında Karma problemi olan kişileri Dharmaya yönlendirecek rehberliği yapmanız Şifanın sadece bireyin mevcut ömürüyle sınırlı kalmayıp hem ebedi yaşamına hem de bireyin ötesindeki evrensel bütünlüğün hayrına olacaktır

Biri sizden bir istediğinde siz ona 10 da verebilirsiniz ve kayıpta olmazsınız, eğer Kutlu bir yolda yapılan İlahi bir Şifa ise bunun Bereketi de vardır. Ama bunun şartı nedir şimdi bunda derinleşmek lazım.

Soru

Hocam hangi Mantralardı Karma ve Dharma konularında temizlik sağlayan?

  • OM MA TRI MU YE SA LE DU
  • OM AMI DHE WA HRIH
  • OM BHRUM AYU HUM NI JAH
  • OM MANİ PADME HUM

İlahi Kanunları bütünüyle bilmeye vakıf olmak herkes için her zaman mümkün değildir, bu genellikle İlahiyatta en gelişmiş gezegenlerde ortaya çıkabilen bir durum.

Ancak ruhsal olarak vakıf olabilirsiniz Dünya bilincinde yetmese de.

Ancak olumsuz karmayı yok eden mantra değil mantranın içkin manası ve bunun uygulamaya konuluşu

Şimdi birinin size olan borcu sizin başkasına olan borcunuza sayılabilir mi?

Karmanın İlahi seviyede para benzeri bir karşılığı var mıdır? Karma — Amel demek… Amellerimizin ücreti var Dünya seviyesinde. Bir borçlar hukuku var İlahi Adalet kanunu içinde

Hatalı davranışlarımızı Allah cezalandırmaz, ancak hakikate ettiği kötü tesir mevcuttur ve biz bunun içinde doğar yaşar ölürüz, bize çarpabilir üstümüze katlanabilir. Çünkü olumsuzluklara karşı dönüştürücü bir etki olmazsa olumsuzluk kendi haline bırakıldı mı eğer sönmezse büyüyebilir.

Burada bizim özgür irademiz ve farkındalığımız önemli.

Şimdi Şifacılığın şartına dönelim. Yetkin bir Şifacı olmanın şartı yeterli Hayat Bilgisi üzerinden Anlayış ve Hikmet geliştirmek. Anlayış bilginin doğru kavranması. Hikmet bilginin doğru uygulanması

Bunun içinde sonra kalem kalem ayrışır. İlahi Kanunlara Uygun Düşünce, Söz, Davranış yani Tanrı Rızasının Kazanılması süreci izlenmelidir. Tanrı’nın razı olduğu birey Tanrı’nın da kendini ifade edebileceği bir birey olur.

Mürşid kişi yeterince Tanrı’yı razı ettiği zaman başkalarına rehberlik ve öğretmenlik edebilir. Bunun şartı kendi muradına yeterince odaklanıp yeterince gerçekleştirmesi… Bireysel çabası bir seviyeye geldiği yerde Mürşid olur ancak buradan sonrasında Mürşid olmanın şartı var Müridlerinin de Tanrı’dan razı olup Tanrı’nın da Müridlerinden razı olması ve herkesin birlikte hareket etmesi.

Allah razı olsun dediğiniz zaman bir kişinin Mürşid olmasına dua edersiniz.

Cehaletin kol gezdiği bir Dünya’da Allah hepinizden razı olsun.

Yorum

Sizden de🙏

Şimdi burada Kul Hakkı ile Tanrı Hakkı arasında bir de köprü bir alan var Özlük Hakkı. Biz bu Özlük Hakkını vermezsek Hayati açılımımızı yapamayız

Özümüze dönüşümüz İlahi Yolun ilk şartlarından. Tanrı Hakkı bizim İlahi Yolu tamamlamamız. Muradınıza Erdiğiniz zaman sadece kendiniz için değil Tanrı için ve İnsanlık için erersiniz. Bu noktada bir şeyi anlamak gerekiyor;

Tanrı’nın derdi hepimizin dertlerinin toplamından daha büyüktür.

Bu Merhametinden ileri gelir. Tanrı zaten kendi bireyselliğinin içselliğinde derdi olmayacak bir durumda. Olsa bile kendisi hikmetiyle çözer. Ama O’nun evrenin durumunu kendine dert etmediğini söylersek O’nu Merhametsizlikle suçlar ve küfre bulanırız.

Ancak içinde bulunduğumuz gerçeklikte İlahi Sorumlulukları bireyler üstleniyor. Sadece Tanrı’nın yapabileceğini yine Tanrı üstlenir. Ama insanın üstlenebileceği İlahi Sorumluluklardan bahsediyorum. Şifa böyle bir sorumluluk dairesindedir

Çeşitli kanunlara vakıf olup anladığınızda hikmetli bir uygulama ile ölçüsüne göre Şifa gerçekleştirebilmeye hepimiz Özümüzden açabildiğimiz İlahi Yetilerle Kadirizdir

Allah’ın derdi hepimizin derdinden büyükse ve İlahi Yol büyük bir gereklilikse bizim bu gereklilikleri gözetmemiz durumunda da faturayı İnsanlık ödüyorsa.

İlahi açılardan Terbiye, Sorumluluk, Gerekliliklerin Gözetilmesi Mümin ve Emin olmak için hepimizin Boynunun, Gözünün, Gönlünün, Canının, Vicdanının, Aklının, Bedeninin ve Tacının borcudur.

Şimdi bu kadar kısa özetleyebiliyoruz ama açmaya kalksak bütün bunları bizim Akademik Kürsüler kurup kütüphane raflarını külliyelerle doldurmamız gerekir.

Bunu kimse yapmazsa herkes neden bugün bu olumsuzlukları böyle yaşadığından bihaber kalır. Gelişimin getireceklerinden bihaber aza tamah eder halde olur. Karşılanmayan ihtiyaçlardan sorunlar oluşur, sorunlar başka sorunlara gebe kalır, sonra doğar, sonra daha da büyüyebilir. Bu İslam’da cehennem olarak anlatılır.

Biz İlahi Kanun bilgisiyle eğer Şifacı oluyorsak bu kanunlara uyduğumuz yerde İlahi Devletin menfaatine hareket eder oluruz.

Yani bize Dünya’da cennet inşa eden ve bekçiliğini yapan Rıdvan sorumluluğu yüklenir, Bilgi ile Güç, Güç ile Sorumluluk birbiriyle bağlantılıdır.

Aklınızı gönlünüze ve vicdanınıza uyumlu çalıştırdığımız zaman bu sorumlulukları üstlenmezsek kendimizi kandırır vicdanımız aklımızdan mahrum kalır…

Sonra da Sarı Çizmeli Mehmet Ağa bir gün gelip hesabı öder mi?

Soru

İlahi kanunları tam olarak anlatan kaynak yada yazılarınız varmı?

Kanun demeden kanun anlatıyorum genellikle. Bütün sohbetlerimizde ve konu anlatımların kanuni içeriği var aslında

Ben burada İlahi Kanun diyorum dersem açık alana Peygamberlik ilan etmiş olurum şimdi ve tepki alırım Kanun gerçek olsa dahi bu sefer inkar edilebilir.

Size ben Kanunu “Kanun” demeden, Sevgiyi “Sevgi” demeden, Kundalini Yogayı veya Kabalayı “Kundalini Yoga” veya “Kabala” ifadelerini kullanmadan da öğretebilirim ve siz de bunların böyle olduğunu aklettiğiniz andan itibaren anlamaya başlayabilirsiniz.

Şimdi İlahi Devletin kadrolarında görevliler var. Ancak bu görevliler görevlerini yerine getirmezse fatura herkese kesiliyor…

Kadroda açıklık olması durumunda görevini üstlenenlerin de işleri bozulabilir veya anlamını yitirebilir. Birimiz Hepimiz Hepimiz Birimiz için destürü burada oldukça geçerlidir.

Ama görevli görevini üstlenmediğinde gelecekte şartlar olumsuzlaşınca bütün görevlilerin görevlerini gerçekleştirmesini zorlaştıran bir durum oluşmasına katkıda bulunur

Yaptığımız kadar yapmadığımızdan da sorumluyuzdur.

  • Bazen kişinin kendi dikkatsizliğinden veya kişisel hatalarından görevlerini yapamazlar bazen de savaş veya Dünyevi çıkar çatışması sonucunda hapse atılma / idam edilme gibi durumlardan ötürü yapamazlar
  • Ya da Dünya şartlarının içinde kendi özünü açarken yeterli rehberlik alamamasından.
  • Ya da İlahi Yolun gerekliliklerini karşılamamasından

Marathon savaşında Yunan Zaferinin önemini anlatmıştım daha önceki bahislerde. Emperyalist Pers işgali durdurulduğu için Akademi ve Antik Felsefe / Pedagoji gibi konular yeşerebildi yoksa yüksek öğretim çok daha geç gelirdi Dünya’ya.

Roma işgali öncesinde Akademi kurulmuştu ve Romalılar bu yolu benimsediler, ama Persler çok daha hırslılardı ve şu anda Teokratik rejimlerden ötürü başlarını dahi kaldıramaz hale geldiler.

Şimdi o Marathon savaşında o ulağın o kadar kilometre koşup halkları uyarması bize bu gelişimi sağladıysa. Bizim de bugün yaptıklarımız ve yapmadıklarımız çok önemli.

Adam mesajı teslim ettiği gibi öldü. Ama çokça masum insan yaşadı, sadece koşup haberi ulaştırdığı için.

Ya bunu yapmasaydı?

Biz belki şu an sosyal medyadan veya arabalardan bihaber halde de olabilirdik. Belki çok baskıcı bir Pers rejimi halen daha Anadoluda hüküm sürüyordu veya savaşlardan kafamızı kaldıramıyorduk. Belki de hala Krallar yönetiyordu ülkeleri.

Şimdi ben size hal böyleyken önünüzde bir maraton var insanları kurtarmanız gerekiyor desem, bunu Allah da onaylasa. Siz bu olduğunuz yerde sayıp bu maratonu koşmazsanız, Allah size kızar mı?

Çünkü içerideki illerde kimse böyle donanmaların geldiğini görmedi siz gördünüz. 3 maymun oynayabilir misiniz?

Çoluğunuzun çocuğunuzun eşinizin annenizin babanızın komşunuzun arkadaşınızın sırf hırsından insanları öldürüp ekinlerini emeklerini işgal eden kişiler tarafından öldürülmesine esir olmasına köleleştirilmesine razı mısınız?

Allah’ın derdi için işinizi, gücünüzü, uğraşınızı, keyfinizi bırakmanız gerektiği bir yerde siz bunu yapmıyorsanız, başkaları da bunun ciddiyetinin farkında değilse, Tanrı bu durumu değiştirmek ister elbet. Ben de isterim, ama siz Tanrı ile muhabbet olduğunuz yerde inat ile inkar etseniz kendinizi kandırıp olduğunuz yerde dursanız, ben bu işgal gerçekleşmeden sizi uyarsam yine pinekleseniz yine uyarsam yine pinekleseniz ben öfkelenirsem…

Bu öfke İlahi midir yoksa ben mi suçlu olurum?

Ben zaten yapmaya yapmışım Tanrı benden sözümden işimden bilgimden kararımdan razıysa kendi razı olduğu kadar razıdır. Bence şu an ben sizi uyarmazsam benden de razı olmaz.

Siz bu öfkeye bir de şikayet ederseniz bu sefer çoluğunuzun çocuğunuzun eşinizin dostunuzun babanızın annenizin komşunuzun akraba ve arkadaşınızın ölümünden mesul olduğunuzla yüzleştiğinizde bunu kaldıramayacaksanız, meselenin ucunda çok elim bir kabir azabı ve pişmanlık varsa, benim önceden uyaran öfkemin hiddetinin yüksek olmasından şikayet mi etmelisiniz yoksa şükür mü etmelisiniz?1

Hadi öldürmediler bir de esir alıp köleleştirdiler öldürmekten beter ettiler. Ölen yine özgür kalabilir…

Her koyun kendi bacağından mı asılıyormuş şimdi?

Kendimizi kandırmayalım burada. Etrafta şimdi aydınlanmış insan hiç öfkelenmez diye bir düşünce yayılıyor. Allah ile muhabbet ile ermiş, O’nun duygusunu düşüncesini bilecek kadar muradında ilerlemiş bir İnsan Allah’ın üzüntüsünün bir damlasını hissetse yine öfkelenebilir ama bu öfke ile zarar vermez.

Kırıcı konuştuğu yerde kırmak istediği gönlünüz veya ruhunuz veya özünüz değildir, aslında kırmak istediği yanlış düşünceleriniz veya özgürlük sandığınız kabuklarınızdır. Hepimizin zararından kurtarmaya çalışmalıdır.

O yüzden aydınlanmış insan da bir şeyleri değiştirmek ister, bu yüzden öfkelenir ve bu öfkeye şimdi şükür mü edilmelidir yoksa şikayet mi edilmelidir?

“Aydınlanmış bir insan hiçbir şeye öfkelenmez” demişler ama tam olarak da böyle bir zihniyetin yayılmasına öfkelenebilir aslında. Çünkü Aydınlanmak radikal değişimler ister.

Bütün kabuklardan ve gereksizliklerden feragat edilmesini ister

Gerekirse işinizi mesleğinizi bırakırsınız ve Tanrı’nın derdini çözmek için hayatınızda yer ve zaman kaplayan herşeyden vazgeçersiniz ve kendinizi böylece yola yeterince koyarsınız ve yürürsünüz. Aydınlanma o zaman gelir.

Cahilin cehaletinden şikayet edemezsiniz, öğretmeniz gerekir. Aydının sorumluluğu öğretmektir. Öğrettiğinde karşı taraf anlamıyorsa uygulamaya koymuyorsa ne olur?

Öğretmenliğinde de kusur yoksa ve karşı tarafın öğrenmemesi sadece ödev yapmamasından veya gerekenleri yapmamasından kaynaklıysa?

Çünkü aydınlanan birey ödevlerini yaparak aydınlanır. Kul, Özlük ve Tanrı hakkına dair ödevlerini ve borçlarını üstlenerek aydınlanır.

Öyle biri önüme gelip bana öfkelendiği zaman benim üzerime düşen öfkesinden sesinin tonundan şikayet etmek değil, gereğinin yapılarak hem o kişinin yatıştırılmasıdır. Bu Tanrı’nın da derdine çare olacaktır ve Tanrı zaten benim öngöremediğim dertlerimi dert edinmiş kendine. Bu kişi de bir elçi olur önüme.

Nihayetinde öfkelenen insanların hepsi ruh, akıl ve sinir hastası değildir.

Bazen haklıdır ancak aşırı yüklenmiş durumdadır ve onun yükünü hafifletecek olan kişi sizsinizdir.

Akut veya kronik bir akıl / ruh bozukluğu olmayan birinin öfkesi sağlıklıdır, şikayeti vardır, şikayet etmesinden şikayet ettiğimizde sadece Kul hakkına değil Aydınlanmış ise Tanrı hakkına da girmiş oluruz.

Aydınlanmış bir Kul Tanrı kadar sakin kalamayabilir beden kaldıramayabiliyor çünkü.

İlahi meselelerin ciddiyetine lütfen meditasyon yapın derin tefekküre girin ve anlayın. Bunlar hayati konular. Bugün gereğinin yapılmaması yarın önümüze ölüm veya esaret olarak dönebilir. Daha önce yapılmış ve yapılmamış şeyler bugünkü tabloyu oluşturuyor

  • Bugünkü tablodan %100 memnun olan var mı?
  • Olduğu gibi bıraktığımız yerde sorunlarımızın çözüleceğine inanan var mı?

Bedeniniz ölmeden ben sandığınız şeytan kabuğunu öldürün bu yüzden. Bu yolun şartını sağlamak için 4 sene inziva borcunuz varsa, gerekirse işinden istifa edip inzivaya çekilmelidir insan, Tanrı yine bir çare gönderebilir.

Bu yol radikal değişimler ister. Değişim de sizinle başlar ve çevrenize uygulanır

Yorum

Hocam gerçekten Allah razı olsun, hepsi tokat gibi geldi bana, toparladı, çok teşekkür ederim. 🙏🏻🙏🏻

Ben bu kadar inzivaya girmesem size bu konuları anlatamazdım, benim önüme sunulan iş ve meslek fırsatlarını reddetmesem burada olmazdım.

Bana köklü bir devlet üniversitesinde lisanstan mezun olup yüksek lisansa başlamaya yeltendiğim zaman akademik kadro da açıldı. Aç da kalmazdım, evim de olurdu, ünüm de olurdu, nüfuzum da olurdu, çok köklü üniversitelere transfer de olabilirdim, ama bu alanın bu yolun gereğini veremezdim.

Sağ dizim ağrıdı kayıt döneminde günlerce ve ben vazgeçtiğim gibi o diz ağrım geçti.

Akademiye uygun olan yapım Ruhsallık, Şifa ve Simya için daha uygundu benim yerimi de başkası dolduramayabilir. Benim yaptıklarımı yapan bir başkası bilmiyorum ben Türkiye’de şu an… Yapacaklarımı yapacak kişi de çıkmayabilir.

O noktada Karma ile Dharma arasındaki ince çizgiyi görmeniz gerekir.

Ben inatla akademiye girseydim ve ruhuma yönelmeye devam etseydim bence ya erken ölür ya da istifa eder yine bu yola gelirdim.

Burada bir Fırsat ve İnisiyasyon kapısı var. Bu fırsatı size hiç sunmasaydım.

Ve size sunabileceklerimi de sunamayacak olsam… Çünkü ben hala öğretebilecek çok bilgiyle doluyum ve daha da keşfedeceklerim var…

Her şeyi bırakıp İnzivaya girmesem olmazdı bu. Size de bu öğretileri verdikten sonra sizin inzivaya girip kendi özlük hakkınızı verecek kadar inzivada kalıp kendinizi bilmemeniz durumunda bu öğretiler de boşa çıkar kendinize uygulamadığınız yerde başkalarına sağlıklı uygulayacağınızın bir garantisi olmadığı gibi bir sigortası da olmayabilir.

Şimdi burada insanlar 2–3 günlük eğitimler veya bazı günler akşamlar giden uzun vadeli eğitimlerle ekmek teknesini yürütmeye çalışıyor. Bense bu konunun hakkını vermek için en az pratisyen veya uzman hekim olmak isteyen bir Tıp öğrencisinin ayırdığı emek ve çabayı ayırmak gerektiğini söylüyorum.

Bu eğitimi bize kurduğumuz ve vergi verdiğimiz devletler sağlamıyor. Ama ben de sizin katılım ve desteklerinizle birlikte mümkün olduğu kadar sunmaya çabalıyorum. Tanrı benden razıysa razıdır. Razı olup olmadığını size göstersin.

Bunun için yol yöntem de düşünüyorum daha ileri projelerim de var, ben kendi ekmek teknemi düşünmedim, sadece yarınları değil asırlar sonrasını da düşünüyorum. Ama yine de hayatınızda radikal değişimler gerektirecek yollar.

Bu disiplinlerin bu bilgilerin bu alanın hakkını vermeniz için. Komün / Paylaşımlı ekonomik modelde işleyen bir Şifa Kampüsü kurmaya kalkışsam…

Bu fikri gerçekleştirmek için bana kimse yardım etmezse, fikir gerçekleştiğinde Dünyevi işini gücünü bırakıp Karmik Konumu veya Dharma Durumu gereği Tanrı hakkını ödemekten vazcayarsa … Üstelik hiçkimse de aç veya açıkta kalmayacaksa ve buna katılmak hayatlarında yapabilecekleri en iyi hareketlerden biriyse buradan Tanrı’nın kervanı kalkıp çölleri vahalarla doldurup doğayı yeşertecekse…

Tabir-i Caizse bu Dünya gezegeninin üzerine Aden Cennetinden bir parça kurmanın yolu buysa…

Bu sorumluluğu siz almıyorsanız da yerinize birini koymak zorunda değil misiniz şimdi?

Cennetin bedelini ödemediğiniz yerde Cehennemi yaratırsınız. O yüzden hayatınızda Tanrı’ya hepimiz için yeterince yer açın. Fatura hepimize kesiliyor çünkü.

Burada 7'li sistemde 3. Varoluş Seviyesi bilincinden 5. Varoluş Seviyesi bilincine geçmek istiyosanız Kanunu budur çünkü.

Faturanın hepimize kesildiği durumlarda bireysel olarak gerekli katılımı yapıyorsanız 5D bilincinde ayağınız sağlam basıyordur yoksa 5D bilgisini aldığınız yerde sanrılarla kendinizi kandırırsınız.

Dharma’nın gereklilikleri Karma’dan daha zor gelir Karmadan çıkamayana. Ama Dharma yoluna giren de bir daha Karmaya düşmek istemez. Karmadan Dharma dışında bir çıkış yolu yoktur çünkü.

Siz bana yardım etmediğiniz yerde yerinize birini de koymadığınız yerde ben bu kadar işe gömülüyken bu planları gerçekleştiremezsem sadece ben değil siz de gerçekleştirmezsiniz.

Burada şimdi Hacı Bayram Veli’yi size hatırlatayım.

O yüzden siz kendi Dünyeviyatınızdan feragat edemiyorsanız bari bana bu yola gerçekten baş koyan kişileri gönderin de, ben de o kişilere daha ileri konuları anlatıp burada Aden Cennetlerinin inşası işine koyulayım.

Gerekli şeyler kalsın sadece hayatınızda. Yoksa ben de Tanrı’ya karşı ödevlerimde sürüncemede kalıyorum. Sonuçta sizden asla uzun ve ebedi vadelerde razı olmayacağınız taleplerde bulunmuyorum.

Hacı Bayram Veli’nin bize öğrettiği üzere Hakk bir Mürşid bulduğunu gerçekten düşünen canını da ortaya koyar. Ama karşınızdaki Hakk Mürşid olsa da Hakk Mürşid olup olmadığını hayatınızı birlikte bir yola adadığınız zaman görürsünüz. Ben size burada koyunları çadırıma doldurup oyun yapmıyorum.

Burada geleceğimiz için olumlu bir şey yapalım Tanrı’yı razı edelim istiyorum

Yoksa bedava eğitim yapıyorum, herkese duyursam bu ve İngilizce anlatım yaptığımız gruba binlerce kişi de gelir nihayetinde.

(Eğitim Sohbetlerimize katılmak isteyenler iletişime geçebilir.)

Yoksa bu sağlık ve ruhsallık kapitalizminde, yetkinliği kesin olmayan şifacılardan da toplumlara gına gelirse, devlet şikayetlerden kaynaklı olarak yaptırımlar oluşturmaya başlarsa, şarlatanlık yüzünden doğru şifacılara da davalar açılmaya başlanırsa… psikiyatri klinikleri ve ilaçlar ile siz akıl sağlığınızı ileride nasıl bulursunuz kuşkulu durumlardayız…

Bir yola giriyorsanız oturduğunuz yerden yürüyemeyeceğiniz gibi o yoldan başka bir yolda da yürüyemezsiniz. Yürüyecekseniz şartların ve zorunlulukların hepsi makul gerekliliklerdir ve yapılmamasının zararı vardır.

Gereksiz şeylerle meşgul olurken de gerekli şeylere zaman ayırmazsanız beni de bacağımdan asıyorsunuz komşunuzu da sevdiklerinizi de. Ben size öğrettiğim her öğretiyi etkinliğinden ve faydasından emin olmadan sizinle paylaşmıyorum.

Etkinliğinden ve doğruluğundan emin olduğum ama sizinle paylaşmadığım öğretileri de sizden esirgeme sebebim bazı şartları sağlamadan anlayamayacağınız şeyler. Bazıları çok ileri konular, bazıları için eşikler geçmeniz gerekiyor. Anlatsam ve tam anlamazsanız kaza çıkabilir. Her eşiğin de şartları var. Gerekeni kazanıp hayatınıza uygulayıp gereksizi bırakmanız gerektirir.

Sizin şimdi İlahi Yolda kalabilmeniz veya ilerleyebilmeniz için 3 ay kesintisiz inziva şartınız varsa veya önünüzdeki 3 sene içinde 18 ay inziva şartınız varsa, size hepi topu 1 ay dahi senelik izin vermeyen işinizi bırakmazsanız İlahi Yolda oyalanırsınız…

Bu şartı sağladığı yerde siz bu şartı sağlamadığınız için sizi bekleyen Ruh Dostlarınız var ayrıca. Bazı kadersel karşılaşmalarınızı sırf bu şartlara riayet etmediğimiz için hayatınıza çekemeyiz.

Burada ben size inziva şartınız var desem inzivaya işinizi bahane edip girmeseniz, işini bırak dediğim yerde bir de inziva ortamı sağlıyorsam aç açıkta kalmayacaksanız yine girmezseniz öfkemden şikayet mi etmelisiniz yoksa şükür mü etmelisiniz böyle bir durumda.

Dergahım açık ille de para şartı koymamışım. Oturur bir şeyler üretir bunu internette satar yine Dergahımızı finanse ederiz. Online Eğitim yapar buradan gelen gelirle yine size bakarım. Siz yeter ki yetkin bir Şifacı olmak için gereken şartları sağlayın, bana arkadaş, yardımcı, yoldaş ve sırdaş olun, Tanrı’nın cömertliği büyüktür, kerametleri güzeldir.

İlahi Yol bir umut gerçekleştirme yoludur. Size inziva şartınızı sağlayacak ortamı oluşturup bir de finansmanı ayarlarsak işinizi bırakın inzivaya girin deme hakkım var mıdır yok mudur? Üstüne üstlük sıkıştığınız konularda da yardımcı olacaksam. Yeterki burada yetkin şifacılar yetişsin. Disipliniyle mesleğin hakkını veren.

Hem Kul hakkı hem Özlük hakkı hem Tanrı hakkı gözeten başarılı yoldaşlar görmek istiyorum.

Bakın buralarda Ashramında kalmak için yeterince parası olmayanlara fahişelik yap ya da torbacılık yap diyen ünlü kült liderlerinden bahsediliyor wikipediada. Böylesinin de kitabını yakın deme hakkım var mıdır yok mudur?

Size maji, ruhsallık, tantra veya simya gibi konularda yetkin olmayan şarlatanların ve karabüyücülerin kitaplarının negatif majikal tılsım gibi davranabildiğini de söylemişsem.

Siz kendinizi şifalandırmaya çalışırken evinizi kutlamaya çalışırken (ben de sizi Mürşidlik görevi olarak bu süreçte koruyup kollayıp ihtiyacınız olan bilgileri sağlar ve çalışmaları yaparken) böyle vebalı şeyleri evinizde tutmanız yüzünden şifa çalışmalarınızı kilitliyorsa, sizi İlahi yolda köreltiyorsa, evinizin kutluluğunu bozuyorsa, hipnotik demonik negatif tesirlere kapı açan bir tılsımsa bu kitaplar benim sizin ve bütünün hayrına yaptığımız kutlama ve şifaları engelleyen veya bozan bir etki yapıyorsa…

Yakın dediğimde yakmazsanız kızma hakkım var mıdır yok mudur?

Size söyleyeyim ben neler neler yaktım rahatladım, çok masum gözüken kitapları da yaktım ve gözüm gönlüm açıldı sırtımdan tacımdan yük kalktı ayağımdan ellerimden zincirler kelepçeler prangalar çözüldü.

Çünkü bu alanda insanların zaaflarını suistimal etmek isteyen kişiler karabüyü yapabilir ya da yetkin olmadığı halde profesyonel çalışan / rehberlik veya öğretmenlik yapan kişiler karabüyü / negatif varlık etkisi altında olduğunu bilmezler.

O yüzden yazdıkları yaydıkları da insanlara veba olabilir.

Sadece Maji, Tantra kitapları değil, edebiyatta da veba olabiliyor.

Böyle majikal yüklere sahip olan eşyaları tutarak evinizde manevi yükleri biriktirmeyin yani — Yoga’daki Yama ve Niyamalardan biriktirmemek (Aparigraha)nın bir uygulaması evinizde gereksiz eşyaların olmamasıdır.

Okuduğunuz kitapları da evinizden çıkarmanın majikal yüklenmeleri azaltması ve daha başka şeylere yer açması durumu var. Bir de olumsuz majikal yüklenmeler tılsımlamalar varsa, hayatınızı zaten olumsuz etkiliyorsa.

Sempati büyüsü olsun, karartma büyüsü olsun, itaat ettirme büyüsü olsun bunların tesiri altında kaldınız mı Hakk Erenler size hakikati anlattığı yerde siz şarlatanların canlı kalkanı haline gelmeniz işten bile değil…

Eskiden Dervişler niye işlerini, uğraşlarını, aile ocaklarını terk ettiler ve seyahatlere koyuldular İlahi bir yola girmek için? Böyle hikmetleri var aslında altında.

Biraz olsun ben bu gerekli radikal değişimleri yaptığımda, Dünyevi düzenden çıkıp inzivaya girip oruç-perhiz-denetim-arınma çalışmalarını gözetip, gerekli pratiklerin hepsini yaptıktan sonra gördüğüm sonuçlar sonrasında ilk dediğim ne oldu biliyor musunuz?

“Çaylaklığımdan arındım artık.”

Ben şimdi sizin de çaylak kalmanızı istemem.

Bu radikal değişimleri yapmadan faydasını anlatsam da tam olarak anlamazsınız. Anca ikna olabilirsiniz. İkna olmanız da yapma zorunluluğunuzu vurgular sadece.

Bu kadar şifacı şimdi böyle inziva, oruç, denetim çalışmaları, regresyon terapisi ve perhizler yapmadan profesyonel meslek hayatına yetkin bir şekilde atıldığı düşünüyorsa tekrar düşünmelidir.

Bu yüzden insanlar şikayetçi olup ve şifacılıkla ilgili faaliyetler kontrol altına alınması veya yasaklanma gerekliliği oluşursa ben şimdiden bunu yapmıyorsunuz diye sizin olduğunuz hali değiştirmenizi isteme hakkım var mı?

Cidden yetkinliğinizi arttırır çünkü bunlar. Yetkinliğiniz artınca da disipline hem hakim olup hem de alanımızı mesleğimizi koruyabilirsiniz.

Ama yapmazsanız yetkin olmazsınız ve şarlatan şarlatan tezgah açarsanız… Oluşan şikayetler benim de başka yetkin şifacıların da habire dil dökmesine ya da etkisiz eleman olarak kalmasına sebep olur.

Devlet bu alana yaptırımlar uygulamaya başlamadan bu tür şeyleri çalışmak delilik olarak görüldüğü bir çoğunluk bunu dolandırıcılık suçu olarak görmeye başlamadan.

Biz elimizi de dilimizi de belimizi de ayağımızı da gözümüzü de Tanrı için bağlayalım ve şartlarımızı sağlayalım yani.

Tekke ve Zaviyelerin asıl işi buyken dejenere olup çığırından çıktılar Osmanlı hanedanının gizli örgütleri haline geldiler diye kapatıldılar. Saltanata çalışıyorlardı çünkü

Padişah gidiyor onlara ben Halife miyim diyordu? Halifemizsin diyorlardı…

Sahte şeyhler sonra hakikat dışında her şeyi anlatıp, kendilerine tabi olan kişileri meczup, divane halde kilitli bir melametten deliliğe doğal olarak sürükleyebilirler.

Bu Tarikatler Tekkeler Zaviyeler Tasavvufu uygulamaya koymak içinken şantaj ve tehdit ile ele geçirildiler Atatürk bu yüzden kapattı yani. Mesele buraların Şifa ve Aydınlanma kapıları olmasıydı aslında ama bütün Din dejenere oldu.

Şimdi Şifamızdan da olmayalım…

Bu süreçte benim size ve bütüne zarar veren, emeklerimizi bozan engelleyen boşa çıkaran ve daha iyisi olması gereken yerde yer kaplayan gereksiz ve zararlı şeyleri bırakmanızı söylemek benim hakkım, bırakmanız ise Tanrı’nın hakkı mıdır?

Aynı durum size ve bütüne hayırlı olan gerekli şeyleri yapmakla da geçerli midir değil midir?

Özlük hakkınız nedir?

Bu da Özlük ve Kulluk hakkınızdan gelmez mi

Mürşid’in görevi Müridini Tanrı ile kavuşturmaktır bundan sonrasında da beraber ile İlahi Yolda yürümek hem bizim hem Tanrı’nın ödevi değil midir?

Bu yol bir Birlik yolu değil mi?

Mürid Tanrı yolundayım derken Tanrı ile muhabbeti devam ederken Mürşid Tanrı ile muhabbetinde Müridin yoldan çıktığını gereklilikleri şartları yerine getirmediğini duyarsa, Mürşid Mürid’in Tanrı ile olan muhabbetinin arasına girebilir mi giremez mi?

Çokça kişi İlahi Yolu bireysel yaşadığından tabulaştırmış kimse Tanrı ile muhabbetime karışamaz diye düşünüyor

Ama İlahi Şartları inkar ettiği yerde Tanrı ile muhabbet ettiği yerde Tanrı’nın şartını inkar ediyorsa ve bir başkası bunu biliyorsa… Tanrı o kişiden bir şikayette bulunmuşsa başkasına o kişi bu muhabbette bak bazı şeyleri anlamıyorsun diyip açıklamak zorunda değil mi?

Yoldan çıkanı yola sokmak Mürşid’in zorunluluğu değil midir?

Yola girmemişi yola getirmek ve yola başlayana yolu tanıtmak kadar

Mürşidden Mürşide hakikatte geldiği derece fark eder, bir Rıza aldı diye hepsi birbirinin aynı değildir, Uzmanlıklar başlar. Ben kendi uzmanlıklarıma göre öngördüğüm konularda uyarma hakkını elde ederim. Rızanın bir eşiği olduğu kadar o eşikten öncesinin de sonrasının da dereceleri var.

Yeri gelir bir Mehdi / Yükselmiş Usta veya Resül o yüzden başka bir Kamil Mürşid’e veya Aziz’e hatasını söyler ve değiştirmesini buyurur.

Azize bu sözü taşıyan daha Ergin Kutlu birisinin sözü aynı zamanda Tanrı’nın Emrini taşımaz mı şimdi? Bu Tanrı’dan bir Ferman değil midir? Bu söze uygun davranış gösterdiği yerde tövbe kapısından geçip kurtuluşa ermez mi?

Aziz bir iki şartı yerine getirmiyor diye Azizliğinden olmaz düpedüz sapkın imansız olmaz. Ama daha ötesinde bir hayırdan hem kendini hem başkalarını hem Tanrı’yı mahrum bırakır ama bu olası zararların oluşmasına da sebep olabilir. Burada Aziz kişiye de ceza gelmez mi?

Islahatıyla büyümüş olgunlaşmış bir Azizin Islahatı bitmiş sayılır mı? Bireysel meselesi bitse Benötesi meselesi devam ediyor halen ve bunda fatura herkese kesiliyor.

Daha düşük derecede birisi de farkındaysa bunu söylemesi durumunda bu yine Tanrı’nın Emrinin taşınması olmuyor mu?

Aziz olsa da hatasını gören Dervişi dinlemek de zorunda. Derviş gerçekten hikmeti varsa ama. O bu şartı sağlıyorsa bunu görür ve söyleyebilir.

  • Tanrı rızasını alma yolunda Tanrı’nın rızasını almış kişinin de rızası önemli değil midir?
  • Tanrı rızasını alma yolunda Tanrı’nın razı olduğu kişiden razı olmak da önemli değil midir?

Bunu gözetirsek biz bu gaybi uçurumlardan İlahi köprüyü kurmaz ve üzerinde ayağımız birbirine denk yürümez miyiz şimdi?

Sizin şimdi doğa üstü kerametleriniz dahi olsa hayatınızda radikal değişimler yapmanız gerektiğinde yapma gerekliliği vardır yoksa fatura herkese kesilir.

Zamanın birinde bir Aziz Yogi bir şehire konuşmaya öğretiyi paylaşmaya gitmiş. Açık havada müzik eşliğinde meditasyona daldıklarında, yağmur yağmaya başlamış.

Müzisyenler hemen müziği bozup gidince durun durun yağmur şimdi diner diyip Samadhi haline hemen girip yağmuru durdurmuş.

Müzisyenler tam tekrar çalmaya başlayacakken oradaki hocalardan biri bre kör herif haftalardır burada kuraklık var o yağmurdan bu çayır çimenin de hakkı var dediği gibi hemen yağmur yağmaya tekrar başlamış.

Siz niyazınızla naz makamına da gelseniz, nazı bırakıp niyazda olmanız gereken konularda niyazı kimseden esirgeyemezsiniz.

Naz hakkı olduğu halde de nazlanmayıp niyazlanan bazı sınavları geçiyor.

Orada müzik yapan müzisyenler de yağmur başlayınca hemen bir kova bulup yere koymaya ve evine su götürmeye gidebilirdi yani.

Bütün bunlar birlikte başardık diyebilmek içindir. Tanrı hepimizden razı olsun. Hepimiz de birbirimizden razı olalım her seviyede.

--

--