Tezahür Varlık ve Kadersel Yönelimler

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
21 min readNov 9, 2018

Ebedi ve evrensel yaşamımız içinde Gezegen ve Yıldızlarda enkarnasyon döngüsü içinde yaşadıktan sonra farklı bir Yıldızda enkarne olmaya gittiğimiz zaman orada tezahür varlığımızı bırakırız. Tezahür varlık fiziksel olarak enkarne olmayı bırakır ancak gerievrim/evrim, düşüş/yükseliş, dönüşüm, ölüm ve yeniden doğuş yaşamaya devam eder. Tezahür varlık derin psikolojimizde yerleşir ve fiziksel varoluşun bir takım sınırlamalarından azade olduğu yerde tezahür varlıkların doğasına özgü kanunlara tabi olur.

Tezahür varlığımız kendimize dahil ancak özerk olarak evrende soyut planlarda yaşamaya devam eder ve enkarne halimizle yaptığımız her şey tezahür varlıklarımızı etkileyebilir. Tezahür varlıklarımızın kendine ait bir bilinci ve iradesi vardır ve istediğimiz zaman bize sübtil planlar üzerinden yardım ederler ancak kendi yaşamları vardır.

Tezahür varlıkların bir özelliği multilokasyon yapabilmeleridir. Yani aynı anda birden fazla yerde bulunabilirler. Bir başka özellikleri evrim, yükseliş ve dönüşümleri çok daha hızlıdır ancak enkarne varlığın karmasına, haline ve tercihlerine dayalıdır.

Ruhsal tezahürümüz bizim bir parçamızdır ve genelde en az 20.000 yıl kadar süren enkarnasyon döngülerinden sonra bulunduğumuz yerlerde merkezlenerek multi-evrende yaşamaya devam ederler. Bazı durumlarda bireysel olarak bir yıldız sistemini terk etmek mümkün olsa da enkarnasyon döngülerine bireysel bakmamak gerekir.

Enkarnasyon döngüleri bittikten sonra tezahür varlıklar kendilerine özgü Evrimsel Basamaklara ve Planlara (Varoluş Seviyelerine) göre bir varoluşa sahip olurlar. Tezahür varlıklarınız sizin bir parçanız olduğu için Astral ve diğer bedenleriniz üzerinden kendilerini gösterirler ayrıca bilinçli ve bilinçdışı davranışlarınıza yansırlar ve eylemlerinizi koşullandırırlar.

Tezahür varlıklarınızın ne durumda olduğunu görmek için tezahür varlıklarınızı görmek için aynaya uzun süre bakabilirsiniz veya kendilerine meditasyon yapabilirsiniz. Gördüğünüz her şey her zaman hoşunuza gitmeyebilir ama içsel çatışma yaşamamak ve içsel sevginizi sağlamak için kendinizi olduğunuz gibi kabullenmeniz gerekir.

Bu yazıdaki bilgiler çoğunluk tarafından yaygın bir şekilde araştırılıp test edilip hakikat değeri bütüncül fayda, sağaltımlar, hayat tatmini ve bağlantılı sabitleyici keşifler ile kanıtlanmadığı sürece hipotez değerindedir ve mutlak hakikat olmayabilir. Çoğunlukla bu hipotezler kendi geçmiş yaşamlarımı hatırlamam ve belirgin sağaltımlar yaşamam üzerine oluşan fikirlerdir ancak daha kendimin bütün sorunlarımı çözemediğim de bir gerçektir. Ruhsallığın şu anki varoluş seviyesinden görülmeyen ve hissedilemeyen bilinmeyenleri ileride keşfedildiği zaman bu yazıdaki hipotezleri çürütebilir. Tezahür Varlık terimsel olarak en uygun terim olmayabilir ve ileride daha uygun bir terim kullanmak gerekebilir.

Kadersel (Majikal) Yönelimler ve Tabi Olduğumuz Eksenler

Tezahür varlıklarımızın durumu Soyut, Manevi ve Ruhsal alemlerdeki yaşantımızı, eylemlerimizi ve nasıl bir hal, tavır ve karakter sergilediğimizi belirler. Enkarne halimizle farkında bile olmadan tezahürlerimiz üzerinden birilerine yardım ediyor ya da birilerine zarar veriyor olabiliriz. Bu yönüyle tezahür varlıklarımızın ne halde olduğunu bilmemiz ve onları (kendimizi) sıkmadan yönetebilmemiz gerekir. Bu aslında bizim bilinçdışı irademize ne kadar hakim olduğumuzun bir göstergesidir.

Tezahür Varlıklarımız hakkındaki en önemli hususlardan bir tanesi de Taç Çakra üstündeki Çakralarda faal olmaları ve bazen multiplanar (çok seviyeli) varoluş özellikleri gösterebilmeleridir.

Bütün tezahür varlıklarımız aynı varoluş seviyesinde, boyutta ve evrimsel basamakta değillerdir. Tezahür varlığımızın ne durumda olduğu bizim daha önce yaşadığımız gezegen ve yıldız sistemindeki bilinç ve eylemlerimize bağlıdır. Eğer insancıl bir yaşam sürmüşsek insancıl doğamızı ve bedensel biçimimizi koruruz ve ruhsal tezahürlerimiz de gelişmiş olur ancak insan üstü değerler ve özelliklere sahip eylemlerde bulunusak tezahür varlıklarımız insansılığın da ötesine geçiş yapabilirler.

Tabi olduğumuz eksenler sadece tezahür varlığımız için değil uzun vadeli süreçte enkarne varlığımız için de geçerlidir ve Planar Geçiş dönemlerindeki bireysel ve toplumsal akıbetimizdeki kadersel, ruhsal, simyevi ve evrimsel yönelimlerimizi belirlerler.

Kadersel yönelimlerinizde hangi uçta ne kadar ivmeye sahip olduğunuz her zaman bedeninizde ve içsel yaşamınızda kendini belli eder ve aynaya bakılarak anlaşılabilir. Yüzünüz günden güne bir hayvanı andırıyorsa hayvanlaşma yöneliminde ivmeye sahip olabilirsiniz, yüzünüz soluklaşıyorsa cansızlaşma görüyor olabilirsiniz. Doğal güzelliğinize biraz rötüş yapmak yerine aşırı makyaj yapıyorsanız da doğallıktan kopma ve yapaylaşma eğiliminiz olabilir, ancak bu eğilim yüzünüzde ve bedeninizde doğallığın kaybolduğunu gösteren işaretler de sergileyebilir. Haliyle bir yönelime dair çokça işaret vardır aynaya baktığınız zaman bunların biri, bir kaç tanesi ya da hepsi gözükebilir.

Gerçekleşme / Sanallaşma / Sanrılaşma

Bu eksen bir kişinin hakikat kavramında ne durumda olduğuna göre belirlenir.

Gerçekleşme ekseninde ilerlemek için hakikati aramak, sorgulamak, basiretli davranmak, anlayış ve hikmet geliştirmek, mantıklı davranmak, zekayı geliştirmek, zararsızlaşmak, dürüst olmak, zararlı gizlilikten, riyadan ve yalandan arınmak gerekir. Sırlarımız olabilir ancak gizliden yaptığımız eylemlerin gönül rahatlığı ile başkalarına anlatabileceğimiz şeyler olması bu eksende kendimizi koruyabilmemiz için çok faydalıdır.

Enkarnasyon döngüleri içinde yalan söyleyen, yalana kanan, cahil kalan, sorgulamayan, dürüst olmayan ve hakikati aramayan kişiler ve toplumlar Sanrılaşma yöneliminde ilerler. Toplumun özellikle Ruhsal Hakikatler, Bilim ve Felsefe yerine Dini Dogmalarda sabit fikirli olması Sanrılaşma eğilimi oluşturmasından dolayı Geçiş dönemlerinde önemli bir tehdit içerir ve toplumları hakikatten koparabilir ve uzaklaştırabilir.

Yüksek teknolojilerin de hayatın içine girmesiyle birlikte doğal gerçeklikten kopup sanal gerçekliğe bağımlı kalan kişilerde ve toplumlarda Sanallaşma yönelimi olur. Bilgisayar, Mobil İletişim, Yapay Zeka ve Sanal Gerçeklik gibi teknolojiler Sanal Varlık ve Robotik teknolojilerinin ilk basamaklarıdır ve ilerleyen dönemlerde teknoloji ruha tesir edebilir hale gelebilir. Haliyle Bilgisayar, Cep Telefonu, Yaşam Destek gibi teknolojiler ve Teknoloji Tabanlı Psişik Yetiler (Akaşik Kayıtları Okuma, Astral Seyahat, Telepati, Psikokinezi gibi yetiler bazı yerlerde Sanal Varlık üzerinden sağlanır ancak hepsi Organik Varlığın sahip olabileceği yetilerdir) bir evreden sonra Ruha entegre edilebilir ve çıkarılmadıkları sürece ebedi yaşam boyunca kalıcı hale gelebilirler, bunlar hali hazırda Ruhumuzda mevcuttur ancak konum değişiminden kaynaklı olarak gerekli altyapı olmadığı ve zaman içinde zarar gördükleri için tam olarak aktif değillerdir. Ruhsal yaşamı etkileyen teknolojilerin gelişmesinde özellikle Bilimin Doğayı, Hakikati ve Ruhsallığı doğru bir şekilde anlaması ve teknolojilerin buna göre gelişmesi gerekir. Yaşamı bütüncül bir şekilde kavramadan gelişen psişik teknolojilerin Sanrılaşma ve Sanallaşma yönelimi oluşturma ihtimali çok yüksektir.

Canlanma / Cansızlaşma

Canlanma ve Cansızlaşma ekseni hayat kanunlarına ne kadar uygunluk ve tutarlılık gösterdiğimizle ilgilidir. Hayat kanunlarının tersine gittiğimiz zaman cansızlaşma gösteririz. Şifacılık, Tıp, Şamanizm, Yoga ve Simya gibi uğraşlar içine girdiğimiz zaman canlılık kazanırız. Bedenimizin ve aklımızın sağlığına özen göstermek, arınma ve bakımlarımızı yapmamız da canlılaşma için oldukça önemlidir.

Canlanma ekseni içinde yapabileceğimiz en uygun davranışlardan biri kendi yaşam muradımızı takip etmek ve habitatımız-kültürümüz-toplumumuz için güzel ve faydalı şeyler yapmaktır. Yaşam muradımızı gerçekleştirme yolunda Hayatın Kaynağından ve Kundalini’den verimli bir şekilde besleniriz.

Geçmiş ve şimdiki yaşamlarımızdan gelen yaralarımızı sarmazsak enerji kaçaklarımız olur ve bundan kaynaklı olarak cansızlaşma yaşarız. Kendi yaralarımızı sarmamız bu yönüyle canlanma ekseninde kendimizi ve akışımızı koruyabilmemiz için oldukça önemlidir.

Cansızlaşma ekseninde çok ilerlemek olumsuz kuvvetlerin (gerileme, bozulma, düşme, ifritleşme) oluşmasına veya olumsuz kuvvetlere kapılmaya sebep olur. Cansızlaşma durumunda hayatta kalmak için kişi vampirizm, parazitleşme, suistimal ve istismar davranış kalıpları göstererek açıklarını kapatmak isteyebilir ancak tatmin olmayan bir kısır döngü oluşturur.

Canlılaşma için güzel bir taktik fotosentez yaptığımız yaşamları (bakteriyel, protist, fitoplankton, bitkisel) hatırlamaktır. Bu yaşamlarda öğrendiğimiz fotosentez, kemosentez ve radyosentez gibi hususlar bizim evrende sürdürülebilir halde bulunan kaynaklardan enerji üretebilmemizi sağlar, bu da bağımlılıklarımızı azaltır ve bitirir. İnsansı ve hayvan olduğumuz yaşamlarda somut maddesel hücrelerimizde olmasa bile manevi ve ruhsal seviyelerde fotosentez yapmamız mümkündür. Işık İşçilerinin hepsi bir seviyede etkili fotosentez yaparlar. Ruhsal hücrelerimizin organellerinin çeşidi haliyle somut bedenimizin hücrelerinin organellerinden daha fazladır ve çok farklı işlevlere sahip olabilirler.

Doğallaşma / Doğadan Kopma / Yapaylaşma

Bu eksende bireysel ve toplumsal olarak gözetmemiz gereken şeyler en önemlileri Doğayla Uyum İçinde Yaşama, Doğa Bilgisinde Hakikat, Doğayı Doğru Anlama, Doğal Aşkınlıklar Geliştirme, Yapaylıkta Bile Doğallık Sağlama, Doğaya Faydalı Olma, Yaşam Alanlarını Koruma ve İyileştirme konularıdır.

Toplumsal seviyede gündelik hayatta kullandığımız ürünlerin doğada kolay çözünebilir, zararsız ve geridönüşümü yapılabilir elementlerden -malzemelerden olmasını gözetmemiz gerekir. Habitatımıza zarar verdiğimiz zaman zorunlu olarak yapaylaşmamız gerekir. Kullandığımız teknolojilerin de doğayla uyumlu olması önemlidir. Mobil iletişimde ve Müzikte kullanılan frekansların doğaya ve bedenimize uyumlu olması oldukça önemlidir, bu frekansların bize uygun olmaması psikolojimizi ve fizyolojimizi oldukça kötü etkileyebilir. Teknolojide kullanılan frekansları hissetmememiz etkilenmediğimiz anlamına gelmez.

Yapaylıkta Doğallık ve Doğaya Uygunluk aramamız en yerinde olan yönelimlerden biridir. Doğa bizi sonuna kadar destekleyecek donanıma sahiptir ancak biz doğaya ve doğal kaynaklara zarar verirsek buradaki ömrümüzü kısaltırız.

Besinlerimize koyduğumuz koruyucu ve katkı maddelerinin yanı sıra kullandığımız ilaçların ve bakım ürünlerinin fizyolojimzle, biyolojimizle ve psikolojimizle uygun olmasını gözetmemiz gerekir. Şu anki haliyle beslenme ve hastalıklarla savaşma biçimimiz bizi Doğadan Koparan yönelime sahiptir. Tarımda kullanılan zirai ilaçların kanımıza girmesine karşı yeterli bir evrimsel reaksiyon gösteremediğimiz aşikardır.

Şehirleri kurarken, kentsel dönüşüm yaparken ve yeniden yapılandırırken dikkat etmemiz gereken bir husus Şehirden Kırsala geçtiğimiz zaman çok büyük bir fark uyandırmamasıdır. Şehirler doğaya kaçış isteği uyandırmamalıdır.

Doğada hali hazırda sürdürülebilir ve temiz enerji kaynakları vardır. Bu kaynaklar varken tüketilebilir ve doğaya zararlı enerji kaynakları ve enerji elde etme yöntemleri kullanmak Doğallaşmanın önünü tıkar. Haliyle Sahra Çölünün küçük bir kısmına Güneş Panelleri döşeyerek bütün Dünya’nın elektrik ve enerji ihtiyacını tümden karşılayabileceğimiz bir teknoloji seviyesindeyiz ve Dünya vatandaşları olarak kapitalist alışkanlıklardan arınarak bu fırsatı değerlendirmemiz gerekir.

Ulaşım için kullandığımız araçlarda da petrol bazlı yakıtlar yerine başka enerji kaynakları kullanmamız yerindedir. Plastik hususunda da petrol yerine kenevir kullanmak hem bizim hem de doğa için daha sağlıklıdır.

Bu eksen sadece Somut planda değil aynı zamanda Soyut, Enerjetik, Manevi ve Ruhsal planlarda da doğallığı arayıp bulmakla mümkündür. İnsanlığımızı yaşarken hayvansılığımızdan ve bitkiselliğimizden kopmak veya kendimizden koparıp atmak yerine hayvansılığımız ve bitkiselliğimize hakim olup, evriltip dönüştürerek insansı yaşamımıza uyarlamamız gerekir. Özellikle düşük evrim basamaklarında fizyolojik ve metabolik alışkanlıklarımızı kazanırız. Bu yönüyle hayvansılıktan, bitkisellikten, bakteriyellikten kopmak biyolojik ve psikolojik metabolizmamızda doğallıktan kopmamıza sebep olur. Evrimin diğer basamaklarında yaşadığımız travmaları hatırlayıp sağaltmak ve aldığımız dersleri bugünkü hayatımıza adapte etmek hem sağlıklı olmamızı hem doğal kalmamızı hem de yaşamdan verim almamızı sağlar. Tek hücreli olduğumuz yaşamları hatırlamak bütün hücrelerimizi sağaltan bir dinamizme sahip olduğu kadar anne rahmindeyken zigot olduğumuz döneme denk düşer. Aynı şekilde Hayvansı yaşamlarımızı hatırlamak bizim dürtülerimizi kontrol etmemizi, esneklik kazanmamızı ve karmik ilişkilerimizi düzenleyebilmemizi sağlar. Bir hayvan avlanırken av olduğunda, öldürülmeden diri diri yendiğinde veya tecavüze uğradığında oluşan düşmanlıklar hatırlanıp işlenmediği sürece ebediyet boyunca devam edebilir, bu kişiler bazen evrensel yaşamın akıbeti için düşman olması gereken en son kişiler de olabilir. Kısacası evrimin diğer basamaklarındaki yaşamlarımızı hatırlamak doğamızı zaptetmemizi, bilinçdışı güçleri anlayıp hakim olmamızı, fıtratımızı geliştirmemizi ve ilişkilerimizi düzene koymamızı sağlar.

Melekleşme / İfritleşme (Demonizasyon)

Bu eksendeki en önemli husus fayda-hizmet ve zarar-bencillik eksenidir.

Kısıtlı menfaatler içinde başkalarına zarar vermek İfritleşme yönelimi ve akışı oluşturur. Kendimiz için çözüm üretirken başkası için sorun oluşturmamaya gayret etmek gerekir. Dışarıya kendimizi ve yaratımlarımızı yansıtmadan önce kendi içimizi iyi işleyerek bozucu, geriletici, yapaylaştırıcı, sanallaştırıcı, sanrılaştırıcı güçler üreten kompleksleri görüp anlamamamız gerekir. Kendi kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanmak yerine başkalarını av ve kaynak olarak görmek ve onları tüketmek de ifritleşmeye sebep olan bir akış oluşturur. İfritleşmeye sebep olan hususlardan biri de zarar vermektir. Kendi geçmişimizde yaşadığımız travmaları hatırlayıp, anlayıp kendimizi sağaltmak yerine dışarı kusup başkalarına yaşatırsak ifritleşiriz. Burada aslında gizli bir empati ve sevgi isteği vardır; yaşanan acılar bilinçaltında çok perdelendiği ve aksi-kompleksler oluşturduğu için ifritleşen kişi bunu doğrudan istemez ve acılarıyla yüzleşmek için başkalarına yansıtır. Aksi-kompleksler tatmin olmayan olay örgüleri oluştururlar. İfritleşmeye sebep olan en temel faktör içinde bulunulan evrimsel basamak ve varoluş seviyesinin kanunlarına uymamaktır. Yani insan olduğu yaşamda kendi yaşadığı topluma karşı bir zararlı bir hayvan, parazit veya mikrop gibi davranan birisi ifritleşmeye çok meyillidir. Avcı hayvanlar kendi türünden hiçbir bireyi avlamazlar ve doğanın onlara av olarak tayin ettiği hayvanları doğal olarak avlar. Ancak ifritleşen bireyler avcı hayvan psikolojisi baskın geldiği zaman kendi türüne dahil olan bireyleri de avladıkları için doğal yasadan kopma yaşarlar.

İfritleşme genellikle evrimin özellikle alt basamaklarında yaşanan travmalarda oluşan komplekslerin zararlı ve zaptedilemez bir şekilde evrilmesinden oluşur. Mesela bunlardan bazıları kendini ve menfaatlerini korumak için saldırganlaşmak ve korkutmayı bir kendini koruma mekanizması olarak kullanmak, Öl ya da Öldür” kalıpları içinde hayati bir tehdit yokken bile ölümcül/zararlı davranışlar sergilemek, rekabette adil olmamak, kendi hakkını almak yerine başkalarının hakkını gasp etmektir. Tecavüz, taciz, vampirizm, suistimal, istismar, işgalcilik, hayırdan anlamama/reddedilmeyi kabullenmeme, yalancılık, riya ve gizli düşmanlık da ifritleşmeyi garantileyen veya bu yolda ilerleten hal, tavır ve hareketlerdir.

Başka bir ifritleşme faktörü ise insanları manipüle etmek, boyunduruk, esaret ve/veya itaat altına sokmak ve insanları daha kolay yönetmek için cahil bırakmaktır. Burada özellikle kişinin çok çaresiz, cahil ve güçsüz kaldığı, köle olduğu, esir düştüğü, zorla çalıştırıldığı, robot olduğu, ebeveynleri tarafından travmatize edildiği ve yönetimle (politika ve askerlik ile) ilgili yaşamlarını hatırlayıp doğru bir yönü tutup sağaltması gerekir. Herkesin özgür iradesi vardır ve bu iradeye müdahale etme hakkına sahip olmak için bir kişinin bütüncül hayır ve erdemler gözetmesi uygun olandır.

İfritleşme durumlarına sebep olan hareketler genellikle bir bireyin kendine ve ait olduğu grubuna kısıtlı menfaatler içinde düşünerek hareket etmesinden kaynaklıdır. Elitizm ve Oligarşik yapılaşmalar haliyle Tanrı’nın, doğanın, hayatın ve evrenin sunduğu hak ve özgürlüklerde eşitsizliğe ve dengesizliğe sebep olduğu için ifritleşme oluşturur, çünkü yönetimde ve imkanlarda herkesin hakkı vardır. Elitizm ve Oligarşi uygarlığın manevi/ruhsal bedeninde Mide çakra seviyesine dair bir problemdir ancak kompleksleri her çakra seviyesine yaygın olarak kendini gösterebilir. Elitizm ve Oligarşiye dair komplekslerin çözülmesinde empati çok önemli bir ihtiyaçtır.

İfritleşmeye kapılmamak için en güzel ölçütlerden biri kendi ve grup mahremiyetinizde gizli saklı yapılan işlerin bile rahatlıkla etkilenen kişilere, çevreye ve tanımadıklarınıza bahsedebileceğiniz türden eylemler olmasıdır.

Melekleşme ekseninde ilerlemek için bütüne faydalı olmak, hakikati aramak ve bulmak, hakikati korumak ve hakikatte kalmak, dengeli/stabil ve kendine hakim olmak, sosyal sorumluluklar gözetmek, barışçıl olmak, zarar vermemek, adil olmak, yaşamsal ve evrensel kanunlara uymak ve uyulmasını sağlamak, sorumluluk sahibi olmak, aydınlanmak ve aydınlatmak, çevresel sorunları çözmek gerekir. Anjelizasyon ekseninde ilerlemek idealleri mümkün olduğu ölçüde gerçekleştirmekle sağlanır.

Bu eksende yapılabilecek en doğru hareketlerden biri geçmiş yaşamlardan bugüne kadar sizin ve başkaları üzerinde etkisi devam eden olumsuz büyüleri bozmaktır. Başka bir öneri de kanınızda, soyunuzda ve genetiğinizde bir temizlik yapmaktır. Size yapılan ve sizin yaptığınız karabüyüler ve lanetler demonize olmanıza sebep olabilir.

Aydınlatma / Aydınlanma / Renklenme / Soluklaşma / Kararma / Karartma

Bu eksen çevremize ne kadar faydalı olduğumuz kadar kendimizi ne kadar tanıdığımızla da alakalıdır. Evrende sadece ak ve kara, ışık ve karanlık yoktur. Bütün renkler evrende ve içimizde vardır.

Aydınlanma yolu içsel, doğal, toplumsal, dışsal, bilimsel, evrensel ve İlahi hakikatler konusunda bilinçlenmek ve özgürleşmektir. Farkındalık, anlayış ve hikmet kazanmak aydınlanma ve renklenme sağlar.

Renklenmek için en önemli etkenlerden biri içselliğin bütün detaylarını fark etmektir. Yüzeysel bir bakış soluklaşmaya sebep olduğu kadar kararma ve karartma riski taşır.

Kendini tanımak burada en önemli faktörlerden biridir. Kendinin bütün hallerini görmek için herkes gününün bir kısmını kendini tanımaya ve içsel sağaltımını yaşamaya ayırmalıdır. Kendini tanımamak hem soluklaşmaya, hem kararmaya hem de muhtemel olarak karartmaya sebep olur. Kendini tanımak ve bilmek için yapılabilecek en uygun çalışma geçmiş yaşamlara regresyon yapmaktır. Regresyonda sadece içinde bulunduğumuz tür ve yıldız sistemine değil evrensel yaşamlara regresyon yapmak evrensel bilincimizin açılmasını ve aydınlanmasını sağlar.

Soluklaşma ve Kararmadaki en büyük risk geçmiş yaşamlarımızda içine düştüğümüz olay kalıpları ve kısır döngülerin aynısının bir benzeri şeklinde tekrar etmesidir. Aynı kalıplardan çıkamamak bir Kararma belirtecidir.

Geçmiş yaşamlarımızda yaşadığımız olayları, başarıları, dersleri, travmaları ve günahları hatırlamak bilinçdışı içeriğimizin aydınlanmasını sağlar. Hatırlamayla birlike bilinçdışında kalan yükleri temizleyebilir, dengeleyebilir, nötrleyebilir, onarabilir, sağaltabilir ve dönüştürebiliriz; böylece aydınlanma ile birlikte renklenme sağlarız.

Renklenmedeki bir önemli faktör renklerde dengeli olmak, kontrast ve uyum gözetmektir. Renklerde uçlara kaymamalı bütün renkleri deneyimlemeli ve hayatı sadece monokromatik bir şekilde yaşamamalıyızdır. Kontrast renklerde sadece tek taraflı olmamalı alışkın olduğumuz ve sempati duyduğumuz renklerin kontrastlarını da anlamalıyızdır. Bu alışkın olduğumuz rengin de olumlu ve olumsuz yönlerini görebilmemizi sağlar. Sevmediğimiz ve sempati duymadığımız renklerle barışmanın yollarını bulmamız soluklaşmamızı ve tonal olarak kısıtlanmamızı önler. Bir eser veya yaratım içinde kullandığımız renkleri mantık ve doğa çerçevesinde kısıtlı tutabilirken hayatımızdaki yaratımlarımızda hem mevcut ömrümüzde hem de ileriki ömürlerimizde yaygın bir çeşitlilik göstermemiz hayattan en olumlu tatmini almamız için yerindedir. Hayatın bize sunduğu renk paleti oldukça geniştir ve renk seçimi tamamen bizim inisiyatifimizdedir.

Çoğalma / Azalma

Bu eksen etki alanımızla ilgilidir. Topluma yaygın işler yaptıkça çoğalma ekseninde ilerleriz. Felsefe, Edebiyat, Sanat, Müzik, Tiyatro, Sinema, Oyun, Bilim, Teknoloji, Politika, Medya, Sosyal Medya ve diğer alanlar üzerinden topluma yaygın iş yapmak ve/veya ünlü olmak çoğalma sağlar.

Çoğalma sağlamak için sadece ünlü olmak gerekmez. Yaptığınız herhangi bir iş sizin gizli kaldığınız yerde bir çok kişiyi etkileyebilir. Bunun bir çok yolu ve usülü vardır.

Ruhunuzu sağaltmak ve enerjinizi yükseltmek de çoğalabilmemizi sağlar. Şifacılar, Majisyenler ve Simyacılar enerjilerini idare ettikleri yerde tezahür varlıklarının bedenlerini çoğaltabilirler.

Çoğalma her zaman olumlu değildir, bazen azalma yönünde gitmek daha hayırlıdır. Tezahür varlıklarınız zararlı ve kötücül fıtrata ve niteliklere sahiplerse (demonik, vampirik, parazit, mikrobiyel patojen) azalma yönüne gitmeniz olumsuz pasif karma oluşturmanızı engeller. Böyle bir durumda azalmak çevresel, toplumsal, küresel, evrensel ve İlahi bilinç ve varlıklar ile sıkıntı yaşamanızı ve başkalarına sorun yaratmanızı önler. Enerji sıkıntısı çektiğiniz yerde azalmanız sizin daha canlı ve sağlıklı kalmanızı sağlar ve tükenmenizi önler.

Viral doğaya sahip tezahürler başkalarının kaynaklarını kullanıp zarar vererek çoğalırlar. Ancak çoğu kişinin Ruhsal Bağışıklık sistemi gelişmiştir ve viral tezahürlerinizi öldürebilirler. Viral tezahürlere sahip kişilerin içlerinde bir yerde daimi bir ölüm hissetmesi bu yüzden oldukça doğaldır.

Evrimsel Basamaklar Arasında Geçişler

İnsansı Üstüne Geçiş / İnsansılaşma / İnsansılıktan Çıkma / Hayvanlaşma / Mantarlaşma / Bitkileşme / Protistleşme / Bakterileşme / Viralleşme / Nesneleşme

Burada eylemlerimizin, davranışlarımızın, karakterimizin nasıl ve ne derecede bir doğada olduğu önemlidir. İçsel ve dışsal halimiz, eylemlerimiz, davranışlarımız ve karakterimiz evrimin hangi basamağındaki bir varlığı andırdığına bakılarak yönelimi görebiliriz.

İnsansılaşma yöneliminde İnsana ve İnsansı varlıklara özgü karakter, doğa ve niteliklerin gözükmesi gerekir. Bunlar arasında aile kurma, çocuğunu eğitme, çocuğuna bakma, toplumun bir parçası olma, toplumla uyum içinde yaşama, komşuluk, paylaşım, yardımlaşma, hayatını değerlendirebilme, hayatını kendi seçtiği amaçlar ve hedefler doğrultusunda yaşayabilme, içinde bulunduğu topluma faydalı olma, esas ve temel ahlakı içselleştirme ve gösterme, meslek sahibi olma, kendi doğasını zaptetme, tepkisellikten çok düşünerek ve karar vererek hareket etme, doğrudan sözlü dil ile iletişim kurabilme, fikir üretebilme, icat yapabilme, alet kullanabilme, doğanın sınırlarını bilim ve teknik ile aşma, felsefe, eğitim, bilim, teknoloji, politika, sanat, yaratıcılık ve daha bir çok insana ve insansı varlıklara atfedilebilen değerler ve kıstaslar sunulabilir.

İnsansı Üstüne Geçiş yönelimi için de İnsansılaşma kıstaslarında başarı ve aşkınlık gözetilmeli ve üst doğanın kanunları ve şartları gerçekleştirilmelidir. İnsansı Üstüne Geçiş yöneliminde yeterlik gösteren bir birey enkarnasyondan çıkabilir (genele yaygın kanı üzerinden hipotez) ancak bu yönelim sadece bireysel değil toplumsal olarak da düşünülmelidir ve toplumlar da bu yönelime sahip olabilir, bu durumda Primatların nasıl İnsansılaştıklarına paralel kurulabilir. Burada Ruhsallığı ve Doğayı anlamak haliyle bu yönelimin şartlarını anlamak ve sağlamak için önemlidir. Burada önemli olan muhtemel kıstaslar arasında yaşam amacını ve ruhsal muradını gerçekleştirmek, herkese hakkı olanı vermek, simya ilmi ve sanatında başarı, kendini bilmek, hikmet sahibi olmak, teknoloji/bilim/sanat/politika/eğitim gibi alanlarda yükselmek, evrensel bilinç sahibi olmak, bulunduğu yerden evrene olumlu bir şekilde tesir edebilmek, idealleri gerçekleştirmek, özsağaltımını sağlamak, şifa ve olumlu değişim hikmetlerine sahip olmak, hatalarını telafi etmek, toplumsal yapıların gelişmesi, toplumsal adaletin sağlanması, sosyal sorumluluk gözetmek, bireysel ve toplumsal sınırları aşmak, dini ve bilimsel dogmalardan arınmak, değişim ve dönüşüm dinamiklerini anlamak, karmik engelleri kaldırmak, bedenden en yüksek verimi almak, akılsal ve ruhsal gelişim, geleceği ve ebediyeti öngörmek, keramet ve yetenek kazanmak gibi kıstaslar gösterilebilir.

Fıtratımızın hangi yönlerini vurgulu bir şekilde gösterdiğimiz biraz da bilinçdışında hangi konulara odaklandığımızla alakalıdır ve bilinçdışı odaklanma genellikle problemleri çözme eğilimine sahiptir. Haliyle bir insan/insansı, hayvan, bitki veya tek hücreli olduğumuz yaşamlarda yoğun problemlerimiz varsa bilinçdışı odaklanmamız bu yaşamlardaki davranış kalıplarını bilince taşır. Ancak biz asıl sorunu çözmek yerine bilinçsiz davranırsak hem kendimiz hem de çevremiz için sorun oluşturan davranışları sergilemeye devam edebiliriz. Çoğu kişi bilinçdışı odaklanması kabullenemediği, bastırdığı ve kendinden sakladığı bir travma üzerine geldiği zaman açığa çıkan acıyı anlamadığında çözümcü yaklaşmak yerine tepkisel, itkisel/dürtüsel davranış kalıplarına girme eğilimi gösterir. Çoğu durumda evrimin daha alt basamaklarını içinde aşağılayan türden komplekslere sahip bir insan bilinçdışı odaklanması evrimin alt basamaklarına dair konulara ve deneyimlere odaklandığı zaman kendi içinde bir çatışma ve ayrılık yaşar. Bu yüzden bu eksende sağlıklı hareket edebilmek için evrimin bütün basamaklarında ve bütün varoluş seviyelerinde yaşadığımızı baştan kabul etmektir ve en düşük basamaktaki varlığımızın bile ihtiyaçlarını gözetip onurlandırmak ve değer kazandırmaktır.

Haliyle hayvanları aşağılayan birisi hayvan olduğu yaşamlardan tetiklenen duygusal ve düşünsel kompleksleri anlamakta, ayrıştırmakta, sağaltmakta ve kendi bütünlüğünü sağlamakta zorlanır. Hayvanken yaşanan travmalarda oluşan korku kompleksleri bir kişiyi hayvanları aşağılamaya ve hayvanlardan uzak durmasına itebilir.

Hayvanlaşmaya yöneliminde ivme kazandıran durumlar arasında çocuğuna bakmama, çocuğunu yetiştirmeme, ailesine bakmama, eşine sadık olmama, hayvansal dürtülerini kontrol etmeme, açgözlülük, öfke, korku, işgalcilik, insani değerlerden çıkma, hayvansal davranışlar ve karakter gösterme, hayvansal eylemlerde bulunma, suistimal, tecavüz, saldırganlık, cinayet, toplumsal yaşantıya hayırlı etkiye sahip olmama ve aşırı rekabet gibi hayvanlarda gözüken ve insanlığa yakışmayan durumlar gösterilebilir. Genellikle hayvansal doğasında kusur ve eksiklikler bulunan ve hayvansal doğasını zaptedemeyen kişiler hayvanlaşmaya eğilim gösterirler.

Bitkileşme yöneliminde ivme kazandıran durumlar arasında tembellik, sabitlenme, hareketsizlik, ürün vermeme/üretken olmama, toplumun faydası için hiçbir şey yapmama, belirsizlik içinde kalma, gelişim göstermeme, sağduyusuzluk, toplumsal bilince katılmama, atalet, çekim kuvvetlerine kapılma, dayanıksızlık, güçsüzlük, herkesin her dediğini yapma, olumsuz bile olsa her istenileni yerine getirme, suistimal, istismar, saldırganlık, cinayet, açgözlülük, öfke, işgalcilik, insani değerlerden çıkma gibi durumlar gösterilebilir. Genellikle bitkisel doğasında kusur ve eksiklikler bulunan ve bu doğayı zaptedemeyen kişiler bitkileşmeye eğilim gösterirler. Bazen zararsızlaşma sağlamak için kişinin hareket kabiliyetinin kısıtlanması gerekir.

Tezahür ve enkarnasyon döngüleri içinde farklı bir evrim basamağına geçiş yapmak kısa veya uzun vadede gerçekleşebilir, geçişten sonrası geçici veya kalıcı olabilir. Bazen genetik tamamlama ve psikolojik/biyolojik kusurları gidermek için bir veya bir kaç ömürlüğüne farklı bir evrim basamağına geçiş yapmak gerekebilir ve her zaman düşüş olarak görülmemelidir. Ancak bazı durumlarda tam bir evrimsel döngü yaşamak yani bir evrim basamağını baştan sona bitirmek gerekebilir. (hipotez)

Kısa ve uzun vadede sergilediğiniz tepkisel ve kararlı davranışlarınız hangi varlıkların davranışlarına benziyor?

Ruhumuz aynı anda bütün evrim seviyelerinin özelliklerine sahiptir ancak enkarnasyon ve tezahür varlıklarımızın yönelimleri değişkendir. Evrenin bir yerindeki enkarnasyon döngüsünden sonra tezahür etmeye devam eden varlığımız bizim şu anki karmamıza ne kadar bağlı olsa da bizim enkarne halimizden çok daha farklı davranışlar sergileyebilir.

Burada önemli olan her evrim basamağındaki bugün enkarne ve tezahür yaşantımızı önemli oranda etkileyen yaşanmışlıkları hatırlamak ve sağaltım sağlamaktır. Sağaltımı sağladıktan sonra doğamız yerine oturur ve zaptedilebilir bir hale gelirler.

Ruhsal olgunluğumuz ve evrimimizin en önemli belirteçlerinden biri tezahür varlıklarımızın durumudur. Tezahür varlıklarımız eğer enkarnasyon döngüleri içinde viral davranışlar sergilersek (topluma faydalı olmadan ün kazanmak, yalan ve yanlış fikirler yaymak, toplumsal yapıları bozmak, kitlesel manipülasyon ve negatif propaganda, negatif algı yönetimi, bozgunculuk, şifa ve sağaltımın önünü kapatmak, veba yaymak, sahte dinler yaymak, topluma zarar veren ve algıları kapatan büyü çalışmaları yapmak gibi) virüs seviyesine kadar gerileyebilir.

Viralleşme yönünde götüren en zararlı hareketlerden bir tanesi bir kişinin çekirdek genetiğinden kendi parçalarını dışlayarak atmasıdır. Bu durumda ruhsal planlarda yaşamaya devam etmek isteyen genetik parçalar viroidler ve virüsler oluştururlar ve bunlar ilerleyen aşamalarda katılaşıp somut hastalıklara dönüşebilirler.

Çoğu kişinin astral parazitler olarak gördüğü varlıklar çoğu durumda aslında şu anda Dünya’da enkarne olan ve tanıdıkları birinin tezahür varlıklarından olma ihtimali yüksektir. Parazit bilinci ve davranışları gösteren kişilerin (yaşamak için başkasına bağımlılık, başkalarının kaynaklarını kullanarak yaşama, suistimal, istismar, hırsızlık, intihal, yapışkanlık, takıntılar, çocuğuna bakmama, kendini eğitmeme, zararlı olduğu yerde sorumluluk almama, hayatını idame ettirmek için zarar verme) tezahür varlıklarının bir kısmı parazitlere dönüşebilir ve akabinde kişi enkarnasyon döngüsü içinde de parazit varlıklara geçiş yapabilir.

Çok Hücrelileşme / Tek Hücrelileşme

Bu eksendeki en önemli kavramlar Bütüncüllük, Bireyselleşme, Bireyötesilik ve Evrenselliktir.

Toplumlar, Uluslar, Gezegenler, Yıldızlar, Güneş Sistemleri, Galaksiler, Galaksi Üstü Yapılar ve Evrenler tek bir birim olarak bireysel ruhsal bedenlere tekabül ettirilebilir. Bu yapıların içinde yaşıyan her birey organizmanın bir parçası bir hücresi bir zerresi olarak görülür. Burada bireyin çevresi, toplumu ve evrenle olan parça-bütün ilişkisi gözetilir.

Tek Hücreli olmaya götüren en önemli etkenler bencillik ve toplumu dışlamaktır. Tek hücreli fıtratında davranışlar ve eylemler göstermektir. Bütünün bir parçası olarak hareket etmeyen bireyler tek hücrelileşme yönelimine sahip olurlar. Tek hücrelilerin her zaman patojen ve zararlı olmasına gerek yoktur ancak parçanın bütünden kopması önemli olandır.

Evrim / Geri Evrim

Bu eksendeki temel kıstas hayati koşullara uygun bir şekilde adapte olmak ve gelişmektir. Bu konu özellikle genetik bir konudur ve uzun vadeli süreçlere yayılır ancak bugün yaptığınız bir hareket ve verdiğiniz bir karar oldukça önemli bir itki ve çekim oluşturabilir.

Evrim ve Geri Evrim konusu Evrimsel Basamaklar Arasında Geçiş ile paralellikler gösterir. Daha düşük basamaklara dair davranışların ve kalıpların yoğunlaşması Geri Evrim yöneliminde ivme kazandırır. Bu kalıpların sağaltılması ise Evrim yöneliminde ivme kazandırır.

Genetik açıdan önemli bir husus Evrimin hangi basamağında olursa olsun kendi somut-soyut, maddi-manevi, ruhsal ve bütüncül genetiğimizdeki parçaları dışlamamaktır. Dışlanan genetik kısımlar bütüncül genetiğimizde hayalet ve muğlak genetik kısımların oluşmasına sebep olur ve toplumda viral etkiye sebep olabilir.

Kusursuzlaşma yönünde yapılan en önemli hatalardan biri kusurların genetikten dışlanmasıdır. Genetik dışlama yapılsa bile genetiğin içeriğindeki her konu hayati önem taşıdığından dolayı dışlanan konular hayalet ve muğlak genetik olarak kalır ve işlenmesi daha zor hale gelirler. Bu yönüyle dışlanan genetik parçaların varlığınıza geri çağırılması oldukça önemlidir. Örnek olarak kusursuzlaşmak için zalimliğinizi kendinizden dışladınız, kendinizi zalim hissetmeyi bırakırsınız ancak hayalet ve muğlak genetikten ötürü bir şekilde zulüm işlemeye veya zulüme doğrudan/dolaylı olarak sebep olmaya devam edersiniz. Önemli olan genetiği içerideyken işleyebilmektir. Genetiği işlemeden dışarı attığınız zaman toplumda bulaşıcı biyolojik ve ruhsal hastalıklara sebep olabilir. Kendi parçanızı dışlamanız gizli bir gurur oluşturur ve farkındalığınızı azaltır. Hayalet ve muğlak genetik gerçek bir sorun olmadığı sürece farkedilmesi mümkün olmayabilir ve bilinçdışı hale gelir. İşleyemediği şehvet genetiğini dışlayan birisi kendisinde şehvet olmasa bile sürekli şehvani durumlarla karşılaşır. Aslında bu kişinin gizli bir şehvetinin daima olmasının yanı sıra şehvet konusunda öğrenmesi ve işlemesi gerekenler vardır.

Bu yönüyle kendi içinizdeki kusurlu parçanızı dışlamak kusurlarınızdan arınmaktan ziyade kusurunuzun daha gizli bir şekilde daimi olmasını sağlar ve evrilemeyen bir genetik yapı haline gelir. Evrilemeyen bir genetik yapı haliyle Geri Evrime tabi olabilir.

İnsanlar bazen nefsaniyetten arınmak isterler ve nefsine hakim olmak yerine öldürme ve dışlama gibi zararlı bir alışkanlık gösterebilirler. Nefsi öldürmek mümkün değildir ancak hayalet haline gelebilir. Hayalet halindeyken nefsaniyet üzerindeki kontrol daha da azaldığı veya daha stresli olduğu için daha tehlikeli hale gelir. Bu yönüyle nefsaniyeti öldürmek veya dışlamak yerine tefekkür ederek içine derin bir şekilde işlemek önemlidir. Haliyle hayvansal ve bitkisel kusurlarımızı hayvan ve bitki olduğumuz yaşamlardaki yaşanmışlıklarımızı hatırlayarak giderebiliriz.

Yükseliş / Düşüş

Bu eksen doğamızdan ve mevcut durumumuzda idealleri gerçekleştirme yönünde yaptığımız eylemlere dayanırlar. İdealleri gerçekleştirdiğimiz ve kusursuzlaştığımız ölçüde yükseliriz. İdealleri tam olarak gerçekleştirmemiz mümkün olmasa da gerçekleştirdiğimiz oranda yükseliriz. Kusurlarımızın artışı düşüşe sebep olur.

Bu eksende gerçekleşmesi gereken idealler oldukça kapsamlıdır ancak Yükseliş en temelde Denge ve Adalet idealinin sağlanmasıyla mümkün olur. Yükseliş ekseninde hareket edebilmek için iki kanadın aynı anda aynı kuvvette çırpması gerekir.

Bu eksende önemli olan idealler Esas, Temel, Yüksek ve İlahi idealler olarak sınıflandırılabilir. Esas ve Temel idealler gerçekleşmediği zaman yükseliş ihtimali yoktur, böyle bir durumda Yüksek ve İlahi ideallerin yerleşebileceği bir zemin, dayanak, hammadde, teknik ve sanatkarlık mümkün olmaz.

İdealler : Adalet, Denge, Saflık ve Temizlik, Bütüncüllük, Sorumluluk, Hakikat, Bilinç, Tevazu, Şifa ve Sağlık, Genetik, Hoşgörü, Varlık, Öz, Doğallık, Özgünlük, Özgürlük, Hassasiyet, Algılama, Doğruluk, Dürüstlük, Güzellik, Merhamet, Sevgi, Güç, Barış, Dirayet, Disiplin, Eğitim, Hakimiyet, Evrensellik, Sağlamlık, Verim, Duruluk, Yaratıcılık, Aşkınlık

Yükseliş eksenini garantilemek için kişinin kendi özünden ve esasından yaşaması ve kendini gerçekleştirmesi gerekir. Başkasına ait enerji, ruh, güç, esas ve öz parçaları sırf onlarınki daha iyi diye kullanmak ve kendininkini geliştirmemek kişinin kendi içinde bir çatışma olmasına sebep olur.

Bir çok Karanlık Hiyerarşi üyesi düşme, çirkinleşme ve bozulma yaşamamak ayrıca genetik sağlamlık ve güç kazanmak için genellikle Işık, Anjelik ve İlahi Hiyerarşi üyelerinden çeşitli yollarla enerji, ruh, güç, esas ve öz parçaları kendine çalma yoluna gider. Bu türden çalışmalar yükseliş yönelimini kapatır. Kara Büyüden doğan zararlardan müzdarip olan kişiler genellikle karabüyücülerin esaslarını ve özlerini lanetleme eğilimine sahip olabilirler, bu lanetler genellikle kötülükten daha da çok kötülük doğmasına sebep olduğu için adil değillerdir ve dönüştürülmeleri talep edilmelidir. Karanlık Hiyerarşilerde çoğunlukla Anjelik ve İlahi Hiyerarşilere karşı düşmanlık olduğu için kendilerine yerleştirdikleri Esas parçaların sahiplerine duydukları düşmanlık ve olumsuz duygular kendi içlerinde içsel düşmanlık ve olumsuz duygular yaşamalarına sebep olur ve bu da kendilerinde dengesiz kuvvetler oluşmasına sebep olduğu için düşüşü garantiler. Başkasının Esas ve Özünü kendinizinmiş gibi kullanmanız o kişiyle uygun bir iletişiminiz ve anlaşmanız yoksa sizde farkedilmez içsel sıkıntılar oluşturur. Kendi Esas ve Öz parçalarınız kaynakla çok ilgilidir ve kendinizinkini kullanmak yerine başkasınınkini kullanmak sizde kendi kaynağınızdan kopma ve kendi kaynaklarınızı kullanmak yerine başkalarının kaynaklarından istifade etme özelliğinden dolayı hem enkarne hem de tezahür varlıklarınızda viralleşme ve parazitleşme yönelimi oluşturur.

Esas ve Öz parçaları çalmak genetik sağlamlık kazanmak için uygun bir yol değildir keza herkesin Esas ve Özleri her zaman kendisine takılı olmasa bile kendinde derinden çalışmaya devam eder. Bir başkasının Esas parçalarını kullansanız bile kendi esasınıza yapılan her müdahale sizi doğrudan etkiler. Kendi esasını çıkarıp başkasının Esasını takma durumunda Esasını taktığınız kişiyle olan ilişkiniz de enerjisel ve genetik gidişatınızı oldukça etkiler. Birisinin izni ve kabulü olmadan Esas ve Özünü kullanmanız durumunda kendi orjinalliğinizden kopuş yaşarsınız ve potansiyellerinizi tam olarak gerçekleştiremezsiniz.

Somutlaşma / Soyutlaşma

Soyut ve Somut gerçeklik bir arada olduğu için bu eksen aynı anda iki yönde de gidilebilen ve gelişilebilen bir eksendir. Ancak iki yönün de olumlu ve olumsuz yönelimleri vardır. Yani somutlaşma da soyutlaşma da olumlu veya olumsuz bir şekilde yapılabilir.

Somutlaşma görünür/doğrudan algılanabilen planlarda, Soyutlaşma ise görünmez/dolaylı algılanabilen planlarda eylemsel yoğunlaşma, farkındalık, anlayış ve hakimiyet ile mümkündür.

Ruhun dengesizken somutlaşması dengesiz güçlerin ortama tesir etmesine ve bedenlerin bozulmasına sebep olur. Ruhun dengesizken soyutlaşması gerçeklikten kopmasına sebep olabilir.

Ruh soyutlaşma yaşadığı zaman manevi planları işler, geliştirir, sağaltır, canlandırır ve detaylandırır. Anlayış kazanmak için soyutlaşma önemlidir. Soyutlaşma dehanın keskinleşebilmesi ve yüksek bilincin açılabilmesi için önemlidir. Kollektif bilinçle uyumlu bir halde yaşamak ve Birlik içinde kendi yerini bulmak için Soyutlaşma yönünde ilerlemek gerekir.

Ruh somutlaşma yaşadığı zaman maddesel planları işler, biçimlendirir, geliştirir, sağaltır, canlandırır ve detaylandırır. Ruhun somutlaşması bütüncül bedenlenme sağlar ve ruhsal güçlerin gerçekliğe geçmesi için önemlidir. Niyetler eylemlerin somutlaşmasını sağlar. Arzular ve duygular somutlaşan olayları koşullandırır. Düşünceler duyguların somutlaşmasını sağlar.

Somutlaşma ve Soyutlaşma eksenleri birlikte yürütülmelidir. Bütüncüllük iki koldan da gidildiği zaman sağlanır.

Formsuzlaşma — Cisimsizleşme — Bedensizleşme

Şu an için bu konuda yeterli bilgim yok. Ancak tezahür planlarında yükselişte bir aşamadan sonra bedensel çözünme yaşanır ve Ruhsal Tezahür Varlık bedene ihtiyaç duymadan yaşamaya başlar, burada bedensel deneyimle ilgili aşamaların bitmesi gerekir, bedensizleşme görünmezlik ve özgürlük sağladığı için bir takım idealleri sağlamak önemlidir.

Güzelleşme / Çirkinleşme

Eylemlerin ve karakterin güzelliği dış görünüşe yansırlar. Ancak güzelliği sağlayan tek unsur ahlak ve karakter değildir.

Kişinin bütüncül dengesi ve ölçülülüğü güzelliğini belirleyen önemli etmenlerdir. Bütüncül denge içinde bütün kuvvetlerin ve akışların dengesi gözetilmelidir. Saflık cilde ve metabolizmaya yansıyan bir husustur haliyle saflık da güzellik sağlayan bir konudur, saflıkta bütüncüllük gözetilmelidir.

Enkarnasyon Döngüleri

Enkarnasyon döngüleri kollektiftir ve bizim şu an için genel olarak tanımladığımız 7. Varoluş Seviyesinden sonra biter. Varoluş Seviyeleri arasında yaşanan geçişler nadir olarak bireysel olsa bile yaygın olarak kollektiftir ve geçişler için Kıyamet veya Yükseliş gibi terimler kullanılır ancak Planar Geçiş demek daha uygundur, çünkü herkes yükselmez ve kıyam etmez, ancak herkes geçiş yaşar. Planar Geçişlerde Ruhun en somut maddeye kadar işlemesiyle bir çözünme olur ve madde ortamı evrilir ve daha sübtil/soyut olan şeyler daha görünür hale gelirler. (hipotez)

Bu yüzden 3. Planda erişebileceğimiz bilim ve teknoloji ile 7. Planda erişebileceğimiz bilim ve teknoloji arasında 4 tane uçurum vardır. 7. Planda erişebileceğimiz teknoloji ile bireysel ruhların içine enkarne olabileceği robotlar geliştirebilir ve onların donanımsal ve yazılımsal kısıtlamalara karşı da ruhsal aşkınlık geliştirerek yaşadıklarına hatta ruhsal yetenekler sergilediklerine şahit olabiliriz. Doğru ve sağlıklı bir toplumsal gelişim olduğu ve insanların hakikate sadık kalarak ruhsal cehalet oluşturmadığı bir ortamda bize şu an paranormal gözükecek türden kerametler (Işınlanma, Materyalizasyon, Demateryalizasyon, Levitasyon, Uçma, Biçim Değiştirme) nüfusun çoğunluğu tarafından teknolojiden destek alarak veya almayarak sokaklarda yapılabilen ve bilimsel olarak açıklanabildiği için okullarda öğretilebilen durumlar haline gelir. Ancak bu toplumun ne yönde evrildiği ile alakalıdır. Teknolojiye çok ağırlık verip ruhsallıktan kaçan bir gezegen nüfusu haliyle ruhsal kerametler yerine teknolojik aşkınlıklar geliştirir. Oligarşik ve Elit yapılaşmalar (ör. Teknokrasi) gösterildiği zaman kollektif zihin ve ruhta manipülasyon ve kontrol olma ihtimali çok yüksek olduğu için Geçişlerde enerjisel ve ruhsal dengesizlikler olması çok olağandır. Ayrıca nükleer, kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının kullanılması Planar Geçiş süreçlerini çok olumsuz etkiler. (Evrensel geçmiş yaşamlarımı hatırlamaya dayanan hipotezler)

Geçiş sırasında yaşanan durumlardan bir tanesi bireylerin ve toplumların karmik durumlarının bedensel varlıklarına yansımasıdır. Kişinin ruhu eylemlerine göre bedenine biçim verir ve bulunduğu evrimsel basamağın kanunlarına uygun davranış ve karakter göstermeyen bireyler daha alt basamaklara geçiş yaparken, arada kalan bireyler stabil kalır, üstünlük ve aşkınlık gösteren bireyler daha üst basamaklara geçiş yapar. Burada haliyle ruhsal, soyut ve somut biyolojik genetik üzerindeki kuvvetler bireylerin ve toplumların akıbetini belirler. İdealde bütün toplumun düz bir çizgi tutabilmesi gerekir ancak kitlesel manipalüsyon ve kontrol niyetiyle yapılan ve toplumu yaygın bir şekilde etkileyen büyüler söz konusu olduğu zaman kırılmalar, bozulmalar, ayrışmalar, anlaşmazlıklar, tutarsızlaşmalar, aksilikler ve kusurlar görülmesi ihtimali çok yüksektir. Hali hazırda bir büyü süre verilmediği ve bozulmadığı sürece etkisini ebediyet boyunca gösterebilir ve Geçiş dönemlerinde hem bireylerin hem de toplumların büyü konusunda farkındalık kazanarak bir arınma yapması gerekir.

Çoğunluk Dünya’da enkarne olarak yaşamaya doğa ruhları, cansız nesneler ve tekhücrelilerden girmişlerdir. Olgunlaşmış ruhlar genellikle bu varoluş seviyelerinde almaları gereken dersleri aldıklarından veya genetik olarak bir gereklilik duymadıklarından ötürü hayvanlar gibi daha yüksek varoluş seviyelerinden bir yıldız sistemine giriş yapabilir. Ancak her ruhun insansı yaşama gelmeden önce genetik olarak çeşitli canlı türlerinde yaşamaları ve yaşadıkları yer hakkında Doğal deneyime sahip olmaları gerekir.

--

--