Yalnızlık

Ömer Melih Aksoy
Şifahane
Published in
7 min readMay 13, 2022

Genele bakılınca insanlar hayatlarında Aşk ve Sevgi ile ilgili mühim psişik veya mistik deneyimler yaşamadıkları sürece Şuursal / Akılsal / Duygusal / Enerjisel yalnızlık hissetmeye oldukça meyillidir.

Sözlü iletişim veya Sosyalleşme açısından etraf insanlarla doludur ama birisi hayvanlar, bitkiler ile iletişim kurmaya çabalamadığında veya konuşmadan anlaşması gereken birisi olmadığı zaman sözel olmayan iletişim yollarını anlamlandırmakta zorlanır ve yoksaymaya başlayabilir.

Sözlü iletişim içimizde derinimizde hissedebildiğimiz yalnızlığa hitap etmez, çoğu durumda toplum önünde bir maskeleyici özelliği ile persona adını veren toplumsal roller ve kimliklerle kendimizi insanların arasında buluruz. Ama persona benliğimizin fani bir parçasıdır, öldükten sonra bu personayı bırakmakla sınanabiliriz. Personanın yüzümüze yapışması bizim içimizde derin bir yalnızlık hissi oluşmasına sebep olabilir. Bu noktada biz de kendimizi olduğumuz gibi ve/veya bütünüyle göremiyor, asıl önem taşıyan parçalarımızı yeterince onurlandırmıyoruzdur.

Yalnız hissedip hissetmememiz bizim kendi sorumluluğumuzdur.

Bir yerde kendimizi dışlamış veya yalnız bırakmış terk etmiş olabiliriz. Genellikle bu anne ile veya aile içinde nasıl bağ kurduğumuz ile ilgilidir. Burada belki bir muhasebe yapmamız lazım.

  • Anne rahmi ve bebeklikten itibaren annemiz hayatın hangi açılarında bizim yanımızda ne derecede birlikte oldu ve bağ kurdu?
  • Maddi olarak annelik yaparken manevi olarak da bizimle ilgilendi bizi sevdi mi?

İletişim kurmayı özellikle en başta anneden ve babadan öğreniyoruz. Özellikle onlar bizimle nasıl bağ kuruyorlarsa biz de sevdiklerimize onlardan öğrendiklerimizi veya onlara rağmen öğrendiklerimizi bilinçli uygulamaya çalışıyoruz. Ama öğrenemediğimiz çok şey kalmış ve biz bunların farkında olmayabiliriz. Bu herkes için bir olasılık.

Ebeveynler mükemmel olamayabiliyorlar ve kendi sorunlarını çocuklarına çokça kez yansıtabiliyorlar. Bir anne eğer aşırı kontrolcü ve korkuyorsa çocuğun hayatı keşfetme ihtiyacını baskıladığı için manevi olarak çocuğa destek olamaz çünkü daha kendinin desteğe ihtiyacı vardır ama buna rağmen kendini çocuk doğurmuş bir anne rolünde bulur. Bu yüzden kendisi tam anlamıyla çocukla bağ kuramaz, iletişimde bir sıkışma olur ve zamanla kısıtlı döngülere ve alanlara birey sıkışmış hisseder.

Ancak annenin sevgisinin eksik kaldığı hayati meselelerde başka bireylerden gelen muadil sevgi ile de telafi mümkündür. Bu eksikliğin bütün hesabı anneden sorulamaz, çünkü anne baştan bilemiyorsa o da öğrenmeden kişinin ihtiyacını tatmin edemez, başka biri araya girip bazı ihtiyaçları elbette manevi annelik yaparak tatmin edebilir.

Ancak yalnızlık bundan çok daha ötelerde köklenebilen bir konudur. Kendi hayatımızı yaşarken bir tek başınalık illüzyonu oluşabilir seyirdeki akışa ve deneyimlerimizin içeriğine göre.

Travmalar bize kendimizi yalnız hissettirebilir, zarar gördüğümüz yerde biz kendimizi koruyamamış kimse de bizi korumamıştır/koruyamamamıştır. Bu güven kavramının kişilikteki anlayışının kırılmasına sebep olabiliyor ve zarar beklentisi oluşturabiliyor insanların varlığına karşı tanıyalım veya tanımayalım.

Her ilişki bir güven testine dönüşürse zamanla birey pes edip samimiyet kurmadan yüzeyde maskeler veya rollerde kendi üzerine düşeni yaparak bir sosyal konfor alanında samimiyetle ilgili ihtiyaçlarını tatmin etmeden sürdürebileceğini düşünse de zaman ona başka bir şey anlatır.

Gerektiği yerde yalnızlık gerçekten gereklidir, inziva/izolasyon sürecini derinliğiyle yaşamanın savunucusu oldum eğer özellikle Şifa ve Simya’da ilerlemeyi düşünüyorsanız. Bir yerde inziva Allah’ın çağrısıdır, O’nunla oturup sakin sakin konuşacağımız çok şey vardır hep her yaşamda. Bir dönem sadece kendi esasımıza ve O’na odaklanmadan anlayamayacağımız veya çözemeyeceğimiz yığınla mesele olabilir. Ama inzivada yalnız değil Allah ile halvetteyizdir.

Yalnızlık bir illüzyondur. Aslında yalnız olamayız, ben bir sefer inzivaya girdim ve Allah ile muhabbetin yanı sıra ölülerle veya uzaktaki tanımadığım kişilerle telepatik iletişimler kurarken kendimi buldum, çünkü o inzivada ders buymuş. Ruhsallığın üst seviyelerinde ruh ailelerinde bütün yapılara katılmış bireyselliği olan ama bireyötesinde çokça anlam ifade eden bireylerizdir.

Kendimizi bir de aşığımızın gözünden görmeden pek anlayamayız dışarısı için de varolduğumuzu. Bu işte yalnızlığı cidden çözen bir Aşk deneyimidir

Aşk ve Sevgi ilişkilerinde acemiyken Aşka, Sevgiye, Merhamete, Adalete olan inancı sönen ve bir daha yakmak kendisinin elinde olsa da uğraşmaya değer görmeyen çokça insan bu yüzden sevgi ve aşk açlığı çektiği yerde bunu baskılayıp çeşitli depresyonlardan veya aşırılıklardan kurtulamıyorlar hatta bu onların zaman zaman patlasa da stresli konfor alanları oluyor.

İhtiyaçların karşılandığı yerde tatmin mümkün. İsteklerin arzuların ihtiyaçlara hizalı olmayanların peşinden koşmak ise ciddi zaman kaybı. Hazzı yanlış tanımlamak belki de en büyük zaman kayıplarından biri.

Ebedi Ruhun gerçeğini de arzularının hesabına dahil eden bütüncül bir perspektife göre tatmini aramak; hayatı anlamlı kılabilir diye düşünüyorum.

Bu illüzyonun ama derininde çok kurgular dolambaçlar var. Özümüzde yalnız olma durumu söz konusu değil Birliktelik var. Ayrıca Dünyevi varlığımızda da yetim bile olsak biyolojik anne ve babamız olmuş akrabaları ve ataları var. İki kişi olmadan Dünya’da doğamıyoruz.

Kendi kaynaklarımızla değil Evrimsel Süreçte hayatta kalmaya devam etmiş bir soyun kaynaklarından alıp kendi katkımızı yapabilmemiz bu soya-sülaleye katıldığımızda oluyor. Ama yine de derin kurgular var.

Özellikle bizi değersiz hissettiren, travmatize eden, meraksız bırakan, kısıtlayan yani illüzyon oluşturmaya meyilli çokça duruma temelleniyor.

Bazı insanlar Dünya’yı dolaşmasa kendi kafalarına denk birisiyle karşılaşmaları mümkün değilken, bir ilçeye veya ile sıkışırsa yerleşik hayatın illüzyonundan bulabildiği en kafa dengi kişiye kafa dengim der ama onunla da kısıtlı kalır açılamaz.

  • Biz aktif olarak ne araştırdık ne keşfettik kendi hayatımıza insanları kattık mı?
  • Katarken de gönüllerini kazandık mı?

Bu çok ciddi düşünülme ihtiyacı olan bir konu bence
Birlikte uyum içinde ilişki sürdürmek gerçekten bilinç emeği isteyen bir durum.

Yalnızlık illüzyonunun çözülmesi Empati, Saygı, Affedicilik, Yüce Amaç, Olgunlaşma gibi gerçek temeller üzerine kurulabiliyor. Sevgiyi gerçekten araştırmak ve uygulamaya koymakla bu imtihanı geçebiliriz.

  • Bir kişiyi bir rolün ötesinde içine bakıp görebiliyor musunuz?

Sevgi ile empati yapmak hassas birisine içten içe dokunulma ve varlığının farkedilmesi hissi verir.

Kurumları çok abartıp kimliğimizi tanımlamalarına çok fazla izin verirsek bu kendimize yabancılaşmamızla sonuçlanır. Bu durumda haliyle kendimizi anlatamayız.

Bu durumda da anlaşılabilmek için bizim anlatmadıklarımızı biz anlatmadan sezerek anlayabilecek bir kişi bizi gerçekten anlayabilir, ama anladığını anlatsa biz onu anlamayabiliriz çünkü inkar ettiğimiz bastırdığımız görülmesini istemediğimiz çokça şeyi çıkarıp önümüze koyabilir.

Böyle bir insan da çok bulunmuyor ve bu kadar görülmek de herkesin hazır olduğu bir deneyim değil. Haliyle bizim kendimizle tanışmamızın ötesinde kendimizi yaşamamızın bir yolu olmalı.

İçsel gözünüzü rahatlatıp ufuklara bakın hem içe hem dışarı doğru aynı anda mesela bir meditasyonda; gözünüzden akan Nurlu Enerji de buzları eritsin, engelleri düğümleri çözsün Allah’ın da desteği ile.

Muradınca ettiğiniz böyle şifa talepleri gayet o an kabul olabilir ve gerçekleşmeye başlayabilir siz gönülden dua ve muhabbet edin bu süreçte.

Varlığını hissedin insanların mesela varlıklarına selam verin ebedi parçalarını onurlandırın sadece rollerini veya Dünyevi Bedenlerine atfedilmiş kimlik parçalarını değil. Başka bir ömürde tam zıt bir karakter dahi sergileyebilirler. Ama bunlar o ruhların sergilediği karakterlerden bir parça sadece ve ruh sergilediği karakterlerden ibaret değil çok daha yüce. Maddeden önce gelip madde yaratıyor dahi olabilir.

Herkese baktığımızda o yüceliğin kabulü yalnızlığı çözmeye çok yardımcı oluyor. Daha gerçekçi bir sosyalleşme o zaman mümkün. Çünkü o zaman gerçekten muhatabınızın adresini bilirsiniz.

Yorum
Bütüne bakmak ne kadar önemli bu bağlamda. Çözüme katkısı çok büyük.

Çok mühim olan bizim öncelikli olarak kendimizi yalnız bırakmamız. Bireyleşme süreci bir anlamda gerçekten tamamen bireyleşmek istiyorsak zaman-mekan sınırlarında ve ötesine yayılmış zamansızlıkta da mevcut bir çok parçasını bir araya getirip yeniden bütünü sağlamak, soru gelecekle ilgili cevap geçmişte ama geçmişten alınan ders geleceği olumlu etkiliyor.

Kendimizi aşırı yargılar, kınarsak, pişmanlığa kapılırsak, kendimize karşı öfkelenirsek kendimize aşırı yüklenirsek, kendimize acırsak, kendimizi kandırırsak, kendimizle alay edersek, değersiz hissedersek kendimizle yabancılaştığımız için yalnızlaşıyoruz. Kendimize sorup kendimizin yanıtlamamız gereken soru ve cevapları insanlara yüklememek daha uygun bu durumda.

Kendimizi aşırı yüce görüyorsak herkesi görece küçümsemesek de aslında yalnızlığa boğulmuşuzdur. Kibir yalnızlıktır çünkü karşıdan nasıl görüldüğünü ve deneyimlendiğini önemsemeden kendini tanımlamaktır. Aklımızın içinde birisini yıkmak onun gerçekten yıkıldığı anlamına da gelmiyor

Burada karşımızdaki kişinin varlığının gerçekliğinden koptuğumuz için yalnızlaşırız, çünkü kendi başına buyruk kendi iç Dünyamızda kendi kendimize gelin güvey olup bir de çocuk doğurmuşuzdur öyle bir durumda. Kendimizi aşırı şımartmak da başkasına hak borçlarımızı ödememize engel olur. Kendi ihtiyaçlarımızı yoksaymak da aynı şekilde.

Kendimize baktığımızda kendi gerçeğimizi algılıyor aklediyor anlıyorsak. Bunu ilişkide olduğumuz kişilere de uygulayabiliyorsak. Hem kendimizle hem başkalarıyla hem de Allah ile ilişkilerimizde yalnızlığı çözecek yeterli algıya ulaşabiliriz, sevgi temelini cidden arttırabiliriz

Yalnızlık dediğim gibi kurgulara kuruludur, gerçekler üzerine kurulu ilişkiler yalnızlık hissettirmez, ama algılar/içsel figürler/önyargılar üzerine kuruluysa başkalarının veya başka bir yaklaşımın ama ancak ve ancak gerçekler üzerine kurulu bir ilişkinin doldurabileceği sevgi boşlukları vardır.

Karşındaki kişinin kendisine bir yalan söylemesi ve bunu fark etmesi o kişiye dürüst birinin hasretiyle ve değersizlik hissiyle birlikte yalnızlık bağlamında tetiklenen bir sürü duygunun bir karmaşasını da o an içinde nüksedebiliyor bazı insanların.

Ancak biz karşımızdakinin bize verdiği değer kadar değerli değiliz. Allah önünde mutlak bir değerimiz vardır herkes gibi. Asıl değerimiz budur bunun ötesindeki yargılar da insanların bir sürü şeye bağlı üretebildikleri veya aktarabildikleri geribildirimleri; belki bize referans olmak için kendimizle veya karşımızdaki ile ilgili. Çünkü bazen birisi bizim hakkımızda bir şey söylerken gerçeğe kaidesi yoksa şifreli bir şekilde kendini anlatır

Bazısı kendi üzerinde olası zannı kaldırmak için kendi kusurunu öbürüne yansıtıp parmakla gösterir vurgu yapar. Kimisi baştan dalga ve alay ederek özgüvenini söndürür başkalarının. Ama biz kendi huzurumuza sahip çıktığımız yerde özgüvenimizi zaten sağlam temellere inşa edersek sağlamdır.

Birinin alayına dağılıp gidiyorsa zaten bir sıkıntı vardır. O kişiye o kadar yüklenmeye gerek yoktur, yersizse zaten alınmanın alemi yok. Karşıdaki dinliyorsa doğrusu anlatılır sakince savunma yapılır veya barışçıl bir yol bulunur izlenir kişiye gerçek anlatılır.

O yüzden bütün sorunun sorumluluğu asla karşı tarafa verilemez, çünkü bizim her zaman hemen tepki vermeyip yeni bir şey akledip onu deneme seçeneğimiz oraya konulmuştur. İnsanların zaten düşüncelerini duysanız en az sizin kadar aklen meşgul oldukları gerçeğiyle yüzleşirsiniz.

Siz bu halinizle ne kadar sakarlık ve dikkat hatası yapıyorsunuz bir düşünün cidden disiplin terbiye özveri istiyor.

İletişim kurmak ciddi beceri ve birisi gerçekten bu konuda becerikliyim sanırken sürüsüne bereket tuzağa düşebilir. Aklın yolu bir. Ama akıllar gelişince fikir birliğine ulaşıyor. Gönlün yoluyla da birleşiyor. O da yani gönül imtihanlarını getiriyor. Aklın gönülle kavuştuğu yerde şuur gerçekten hem kendini hem de karşısındaki varlığı tanıyabilmeye başlıyor

Hayatın sırrını burada görebiliyor musunuz? Olmazsa olmaz parçalarınızın toplamının tamamı dahi bütünlüğünüzün tamamını anlatmaya yetmez.

Bütünlüğünüz parçalarınızın toplamlarından da ötedir.

--

--