Dijital Yerliler mi Tüketiciler mi?

Bu yazının orjinali John Mikton tarafından beyonddigital.org adresinde yazılmış olup, kendisinin izniyle Türkçeye çevirilerek yayınlanmıştır.

Elma Ninja
Öğretmen.Ninja
4 min readFeb 27, 2017

--

Bu günlerde çocukların Dijital Yerli olduklarına inanılıyor, ve bizler yani yetişkinler de kenardaki Dijital Göçmenler oluyoruz. Çocukların elektronik cihazları ve sosyal medya araçlarını kullanırken sergiledikleri beceriklilik ve rahatlık, onların bize bu işe doğuştan yatkınlığı olduğunu gösteriyor. Bu durum da Dijital Yerliler ve Dijital Göçmenler arasındaki sözde iletişimsizliği ortaya çıkarıyor.

Bu iletişim kopukluğu ve uzaklık hissi, eğitimcileri sınıflarındaki teknoloji kullanımını kısıtlamaya, veya kullanım şartlarını belirlemeye itiyor. Aslında yapılmaya çalışılan, öğrencinin bakış açısını anlamaya çalışırken oluşan uzaklığı yumuşatmak adına yapılan bir eylem gibi…

Velilerin ve öğretmenlerin sıklıkla, çocukların elektronik araçları kullanmaktaki yeteneklerini yakalamaya çalıştıkları hissini dile getirdiğini duyuyoruz. Ortada bir yarış var gibi hissediliyor, ve her nasılsa tüm şartlar biz yetişkinlere karşıymış gibi görünüyor.

Bilinenin aksine, çocuklar dijital yerliler olarak doğmazlar, onlar dijital tüketicilerdir. Bir çocuğun ilk elektronik cihazla karşılaşması, velisinin ona sergilediği şekilde gerçekleşir. Örneğin:
annenin bebek arabasını sürerken telefonla konuşması, müzik dinlemesi, ya da bir sosyal medya içeriğini incelemesi; babanın çocuğa banyo yaptırırken telefonuyla mesajlaşması; çocuklarını besleyen anne ve babanın tabletlerinde bir video izlemesi, mail okuması; veya çocuk kendi arabasından izlerken anne veya babanın telefonuyla bir sosyal medya içeriği göndermesi gibi…
Bu günlük rutinler bizlerin her geçen gün büyüyen, bölünmüş ilgimizin parçaları aslında — fiziksel olarak burada olmak, ancak aslında başka bir yerde olmak gibi. Bu davranış ilişkilerimizdeki cihazların rollerini, ve aynı zamanda günlük iletişim şekillerimizi belirliyor. Çocuklarımız da küçük yaşlarından itibaren bizlerin dijital davranışlarının şahitleri olarak büyüyorlar. Kendi dijital cihaz kullanım anlayışlarını ve bizim davranışlarımıza nasıl cevap vereceklerini belirlemeye başlıyorlar. Bu deneyimlerini birer rehber olarak kullanıp, çoğu zaman bilinçsizce küçük yaşta kendi davranışlarını çiziyorlar.

Çocuklar ilk elektronik cihazlarını kullandıklarında — kendilerinin veya ailelerinin olsun farketmez — tüketim moduna geçiyorlar. Bu tüketim çoğu zaman onların bu cihazlarla olan ilişkilerinin temeli haline geliyor— oyun oynamak, video izlemek, mesajlaşmak, ve araştırma yapmak gibi. Malesef çoğu zaman bu deneyim çocuklar için izole edici bir hal alıyor, çocuk fiziksel gerçeklikten uzaklaşıyor. Cihazlar birer bebek bakıcısı haline geliyor, bizlere dinlenme zamanı verip, bazen de birden fazla iş yapmamızı sağlıyorlar.

Evet, bu sözde dijital yerliler teknolojik cihazlarını kullanırken çok başarılılar. Stratejileri ise çok basit: “bas, dene, bas, tıkla, tekrar dene”. Teknolojiyi keşfeden çocuklar “sandbox” düşünce tarzları oluyor. Bu da çocuk için, gelişme gösterdiği sürece, herşeyin mümkün olduğu bir dünya anlamına geliyor. Biz yetişkinlerin dengesini bozan ise, onları ileri götüren ve hatalarından ders çıkaran bu bilinçsiz kapasiteleri aslında. Bir çoğumuz bir probleme daha doğrusal yaklaşıyoruz, çözüm için daha sıralı çalışıyor ve bazen de çocukların bilinçsiz özgüvenlerinin aksine tedirginlik duyuyoruz.

Bu farklılığımız çocuklarla ve teknoloji kullanımıyla iletişimimizi etkileyen bahane olarak görülmemesi gerek. Çünkü çocukların evde ve okulda aktif teknoloji kullanımında biz yetişkinlerin büyük sorumlulukları var. Bizler de birer aktif katılımcı ve rehber olurken bu teknoloji kullanımında sağlam stratejiler geliştirmeliyiz. Bu da ancak bizlerin de teknoloji kullanırken, ve günlük işlerimizi yürütürken bağlandığımız teknolojiye daha anlayışlı ve dikkatli yaklaşmasından geçiyor.

Sosyal medya ve dijital ekosistemler çağımızın çevreleri. Zaman içerisinde bu çevrelerde yeni teknolojiler tanıtılıyor ve çağın jenerasyonunun ilgisini çekiyor. Yeni jenerasyon ve yetişkinler arasındaki bu farklılık değişmeden devam eden bir gelenek gibi adeta — telefonlar, radyo, televizyon bu örneklerden sadece birkaçı. Bunları bilişsel etkileşimler olarak adlandırabiliriz; ve bu bilişsel etkileşimleri öğrenmek ve adapte olmak insan olmanın bir parçası. Bizler teknoloji kullanımımızı insani duyguların, anlayışın, ve isteklerin üzerine kuruyoruz. Bizlerin birer akıl hocası, eğitimci ve veli olarak görevleri ise çocuklarımızın bu insani duygularını, isteklerini, aktif birer partner olarak beslemektir.

Yetişkinler olarak çocukların öğrenimine aktif partner olmak, bu paylaşılan deneyimi anlamak üzerine çok zengin bir fırsat oluşturur. Bu ortaklık çocuğun dil gelişimini destekler. Paylaşılan içeriği birlikte açmak, sorgulama ve kavrama yeteneği kazanmak, öğrenirken geliştirdiğimiz temel sürecin parçaları sadece. Yetişkinler için bu anlar gerçekten çok özel anlar. Bu ilişkideki gelişimimizde, çocuğun kritik düşünmesini sağlayan temelleri atabiliyoruz. Çağlar boyunca yetişkin ve çocuk arasındaki bilgi paylaşımı, gelecek nesiller ile aradaki bağlantının temel taşları olmuştur.

Çocukları teknolojinin de yardımıyla tüketici modelin dışına çıkarmak rehber ve ilham gerektirir. Teknoloji ile neyi, nasıl yaptıkları, kullandıkları cihazdan çok daha önemlidir. Biz yetişkinlerin yapması gereken, çocuklarımızı tüketim felsefesinin dışına doğru yöneltmektir. Bunu, çocukları yaratıcı içeriklere yönelterek ve onları kritik düşünme becerilerine sahip olmarını sağlayarak, problem çözerken heyecanlanmalarını sağlayarak başarabiliriz.

Toplumumuzun kolaylıkla erişimi olduğu teknolojiye, biz yetişkinler neden uzak kalıyoruz? Kendi dijital tüketimimiz bizlerin ilham bulmasını engelliyor olabilir mi? Çocuk sahibi olmak, online ortam olsun olmasın çocuk sahibi olmaktır. Çocuk çocuktur. Asıl soru biz yetişkinlerin zaman bulup bulamamsıyla alakalıdır. Dünyamızın sürekli büyüyen bir dijital tüketici toplumuna ihtiyacı yok. Şu an içinde bulunduğumuz dünyanın dijital araçlardan ve ekosistemlerden yardım alarak sorun çözen, kritik düşünen ve birbiriyle daha bağlı bir topluma ihtiyacı var.

John Mikton
Director of eLearning International Schools in Switzerland
@jmikton
Yazının orjinali: https://beyonddigital.org/2015/10/15/leave-the-kids-alone/

--

--

Elma Ninja
Öğretmen.Ninja

Teknolojiyi ve insan üzerine etkisini merak ediyorsanız, doğru yerdesiniz!