Dünyayı Sosyal Girişimcilik Kurtaracak

Beyza Seyhan
Sosyalfon
Published in
4 min readAug 16, 2021

“Sosyal girişimciler size balık vermekle veya balık tutmayı öğretmekle mutlu olmazlar. Onlar, balıkçılık sektöründe devrim yapmadıkça rahatlamazlar.” Dünyanın ilk ve en büyük sosyal girişimcilik platformu Ashoka’nın kurucusu Bill Drayton, sosyal girişimciliği bu şekilde tanımlıyor. “Balık veren” hayırseverlik ve “balık tutmayı öğreten” sivil toplum kuruluşlarından böylece farklı bir yerde konumlanan sosyal girişimcilik; sosyal, eğitim, politika, çevre, ekonomi ve daha birçok alanda var olan sorunları çözme amacı ve umuduyla hareket ederek ekonomik faaliyetlerini gerçekleştirirken sadece şeffaf tedarik zincirleri oluşturup adil ve eşit bir ekonomik sistem yaratmakla kalmıyor bir yandan da toplumdaki birçok soruna yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler sunuyor. Kar odaklı değil sosyal fayda odaklı çalışan sosyal girişimciler, tüm insanlık olarak karşı karşıya kaldığımız sorunlara çözüm sunarken aynı zamanda sorumlu üretim yaparak sürdürülebilir ekonomik faaliyet de gösteriyor. Ancak ekonomiyi her türlü sömürünün ekmeğini yiyen patronların tekelinden çıkararak daha “sosyal” hale getirmek için mücadele eden sistem dönüştürücüleri, eşit ve adil bir ekonomi için sadece kendi üretimlerini iyileştirmekle bir etki yaratamayacağının farkında. Tüm bunları yapabilmek için köklü bir sistem dönüşümünü gerek gören yeni dünyanın inovasyon öncüleri, ekonomiyi bir önceki çağdan kurtarmaya başladı bile. Modern dünyanın yarattığı birçok soruna değer yaratan çözümler sunan sosyal girişimcilik, geleceğin en öne çıkan iş modeli haline gelecek.

Bu değişimin en büyük nedenini ise tüketici kimliğinin öncekine göre çok daha farklı olmasıdır. Günümüzde müşteriler ne tüketeceği konusunda çok daha bilinçli hale geldi. Artık tüketiciler, ürün veya hizmet satın aldıkları kurumların şeffaf bir üretim sürecine sahip olmasına çok değer veriyor. Yani satın alınan ürünün nerede üretildiği ve üreten kesimin nasıl şartlarda çalıştığı gibi konular tüketicinin seçiminde de çok büyük bir önem kazanıyor. Tüm bunların yanında markanın sadece kendi üretiminden sorumlu olması değil; aynı zamanda var olduğu toplumdaki sosyal, ekonomik veya çevresel bir soruna da dokunması tüketicinin tercihleri arasında. Havas Media Group tarafından yapılan bir araştırmaya göre genç tüketicilerin %75’i markaların hayatlarına önemli bir katkı yapmalarını bekliyor. Bu noktada ise kurumların “kurumsal sosyal sorumluluk” adı altında sivil toplum örgütleriyle bir kerecik proje geliştirmeleri tüketici açısından değerli olsa da sürdürülebilir bir etki yaratmadığı için yetersiz kalabiliyor. Böylece bulunduğu toplumdaki sorunların farkında, kar amaçlı değil sosyal fayda için çalışan, şeffaf ve sürdürülebilir üretim yapmak amacıyla kurulan sosyal girişimler yeni tüketici kimliği için ilk seçenek haline geliyor.

Sosyal girişimciliğin geleceğin iş modeli haline gelmesinde tüketici kimliğinin değişmesine ek olarak yeni dünya düzeninin geleneksel sektörlerdeki inovasyonu zorunlu kılması da sebep gösterilebilir. Hala sanayi toplumunun kurallarına göre üretim yapan geleneksel sektörlere ise bu dönüşümü gerçekleştirmek için en büyük ilham sosyal girişimlerdir. Genellikle genç kuşak kuruculardan oluşan sosyal girişimler, zamanı yakalamak konusunda öteki çağda kalmış patronlara adeta tersine mentorluk yapmaktadır. Sosyal girişimlerin kolektif ve özgür yapısından dolayı sorunlara geniş perspektiften bakabilmesi, yenilikçi ve yaratıcı çözümler getirebilmesi ise birkaç patronun fikirleriyle yönetilen devasa şirketlere örnek olmaktadır. Örneğin şu zamanın en popüler uygulamalarından olan Airbnb aslında Couchsurfing adındaki bir sosyal girişimin kar amaçlı bir modele dönüştürülmüş halidir. Bir sosyal girişimin iş modelinden ilham alan Airbnb’nin faaliyetlerinin ise otelcilik sektöründeki negatif etkisini birçok raporda görebilirsiniz. Henüz tehlikenin farkında olmayan otelcilik sektörü için değişim kaçınılmazdır. Airbnb dışında ülkemizde de epeyce tartışmalı olan Uber’i yine bu konuda örnek gösterebiliriz. Aslında Uber de Car Sharing adında bir sosyal girişimin kar amaçlı bir modele dönüştürülmüş hali. Sosyal girişimciliğin bakış açısından ilham alarak gelişen Uber Türkiye’de ilk kullanıldığı zaman geleneksel iş modelleriyle çalışan taksiciler Uber yüzünden müşteri bulamadıklarını dile getirmiş, taksi sürücüleri ve Uber kullanıcıları arasında gerginlikler yaşanmıştı. Bu dönüşümün farkında olan birçok öncü marka, kendilerine ait inavosyon merkezleri kurmaya başladı; ancak sürekli gelişmekte olan yeni dünya için ne yazık ki bu yeterli kalmıyor. Tüm bu sebepler ise sosyal girişimleri yeni ekonominin öncü oyuncusu haline getirirken kamu ve özel sektör gibi geleneksel sektörlerde de sosyal girişimcilikten ilham alan bir değişimi ve işbirliğini zorunlu hale getiriyor.

Aslında bakılırsa, köklü bir dönüşümün eşiğinde olan dünyamızdaki değişim sadece sosyal girişimciler öncülüğünde gerçekleşen ekonomik alanda değil. Karton pankartı ile iklim için ülkesindeki otoriteye karşı gelen Greta’nın, kız çocukların eğitim hakkı için Taliban’la korkusuzca mücadele eden Malala’nın ve daha nicelerinin olduğu yeni dünyamızda daha iyi, daha adil ve daha eşit olma arzusunu her alanda gözlemleyebiliriz. Önceki kuşakların onlara bıraktıkları iklim sorunları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim alanındaki adaletsizlikler, savaşlar ve önyargılar gibi birçok sorunu çözmek için bir araya gelen aktivist nesil, daha eşit ve mutlu bir toplumun ve daha iyi bir gezegenin mimarı olacaktır.

--

--