“Geri Dönüşümünüzü Nakde Çevirin” Havuz’dan: Atık Nakit

Nice Erkan
Sosyalfon
Published in
7 min readJun 14, 2021

1)Kendinizden ve sosyal girişiminizden bahseder misiniz?

Ömer Faruk Akdağ: Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden 2020 senesinde mezun oldum. Galatasaray Üniversitesi’nde 2. sınıf öğrencisiyken arkadaşımla beraber Atık Nakit’i kurduk. Kuruluş amacımıza değinecek olursak; yaptığımız iş belediyelerin geri dönüşüm altyapısını dijitale almak. Web paneli üzerinden ilerleyen bir mobil uygulama tasarladık. Web paneli üzerinde belediyenin kendi sahasını, atık kutularını, vatandaşlarını ve sürücülerini kontrol ettiği bir admin paneli bulunuyor. Aynı zamanda da iki ayrı ara yüzle vatandaş ve sürücü tarafından kullanılabilen bir mobil uygulamamız var. Burada vatandaşlar- belediyenin sistemine göre değişiklik gösterse de- genellikle kendisine yakın geri dönüşüm kutularını görebiliyor veya biriktirdikleri atıklar belirli bir miktara ulaşınca randevu alabiliyor. Verdikleri geri dönüştürülebilen atıklar karşılığında ise vatandaşlar puan kazanıyor. Bu puanla da uygulamanın dükkan bölümünden hediyeler kazanabiliyorlar. Mesela şu an Beşiktaş Belediyesi ile geliştirdiğimiz bir süreç var. Orada daha vatandaşa yönelik bir durum mevcut. Vatandaşlar Beşiktaş’ın kendi bünyesinde bulunan kafelerden indirim çekleri kazanabiliyor. Aslında vatandaşa dokunan bir noktamız da var ve bunu değerlendirmeye çalışıyoruz.

Çıkış noktamızdan bahsedersem; aslında “Türkiye’de geri dönüşüm niye yok?” sorusu ile bu işe başladık. Üniversitede bir etkinlikte karton bardakların geri dönüşüme atılmaması dikkatimizi çekti. O gün biz bile atıkları geri dönüşüme atmamıştık. Aslında bunun eğitim ile bir alakası olmadığını anladık. Bunun sebebini araştırdığımızda ise aslında temel olarak üç nedenle karşılaşıyoruz. Birincisi ve bizce en önemlisi, vatandaşın bir maddi kazanım elde etmemesi. İnsanlar bu ürünleri satın alırken ambalajına da para veriyor. Bu atıkların geri dönüşüme kazandırıldığında vatandaşın bir gelir elde etmesi lazım ki insanlar bunu öncelik haline getirebilsin. Biz ilk olarak bunu sağlamaya çalışıyoruz. Yani insanların bir kazanım elde etmelerini sağlayıp geri dönüşümü hayatlarında bir öncelik haline getirmelerine yardımcı olmak istiyoruz. İkinci tarafta ise aslında vatandaşlar bilinçsiz değil, insanlar çevre konusunda duyarlı ve bilinçli. Ancak insanların bir sisteme katılması gerekiyor. Bunun için sadece afiş hazırlamak yeterli değil biraz daha harekete geçmemiz lazım. İnsanların “En yakın geri dönüşüm kutusu nerede?”, “Bu geri dönüşüm kutusuna nasıl ulaşabilirim?”, “Hangi tür atıklar geri dönüştürülebilir?” gibi sorularının cevaplanması gerekiyor. Biz bu sorulara cevap verebilmek için ürünümüzü sürekli geliştiriyoruz. Son olarak ise geri dönüşüm kutularının amacına uygun kullanılmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Örneğin insanlar çöp atmak için daha ileride bulunan bir geri dönüşüm kutusuna gidiyor ancak oranın bir çöplüğe dönüşmesi veya küllük haline gelmesi onların motivasyonunu kırıyor. Bunu önlemek için ise mobil uygulamamızın sürücü kısmını kullanıyoruz. Şu an sahadaki geri dönüşüm kutularının bu hale gelmesinin nedeni aslında toplanmamaları. Belediye kendi sürücüsünü takip ederek ve sürücüye optimum rota sunarak o geri dönüşüm kutularının bir çöplüğe dönüşmesini engelleyebilir. Geri dönüşüm kutuları belirli bir operasyonun içine alınmadıkça sistemden çıkarak kolaylıkla bir çöp kutusuna dönüşebiliyor.

2) Yaptığınız iş belediyelere özel olarak şekillenebiliyor mu?

Ömer Faruk: Türkiye’de girişimcilik zaten zor bir süreç ancak biz çok daha zor bir süreç geçiriyoruz. Girişimler ilk çıktıklarında hızla gelişe bilen işler. Mesela ilk çıktığında birkaç bin kullanıcıya ulaşıp ardından yatırım alabilirsin. Ancak bizim bürokrasi süreçlerimiz var çünkü belediyelerle iş yapıyoruz. İhale süreçleri bile uzun sürdüğü için diğer girişimlere göre daha yavaş süreçlerimiz var. Belediye ile çalışmanın zorluklarından biri bu süreçlerin uzaması. Bir müşterinin kazanılması 3 ay ile 6 ay arasında değişebiliyor.

Belediyelere yaptığımız işler onlara göre değişebiliyor. Ekip ve sermaye kısıtlığından dolayı herkese farklı bir ürün çıkarmak zorlaşıyor ama aynı zamanda ürünü de çok yetenekli bir hale getiriyor. Biz üç senedir bu işi yapıyoruz ve altı belediye ile birlikte çalışıyoruz. Belki altı az bir sayı olabilir ancak şu an 5 milyon kişilik bir nüfusun atık yönetimini yapıyoruz. Bugün ben bir belediye ile görüşmeye gittiğimde bana “Bunu yapabiliyor musun?” diye sorulduğunda “Evet yapabiliyorum hatta şunu da yapabiliyorum” diyebiliyorum. Zor bir süreçti ancak bazı zorlukları atlatınca pazarlama tarafı çok daha avantajlı bir hale geldi.

3) Ekibinizin ve girişiminizin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?

Ömer Faruk: Üniversite çoğu kişinin düşündüğü bir iş kurma fikri bizde de oluşmaya başlamıştı. O zaman üç arkadaştık. Biz bir şeyler yapmayı düşünürken aynı zamanda Sosyalfon’un kurucusu Aybüke’nin başkanı olduğu girişimcilik kulübü bir yarışma yapmıştı. Biz de buraya bir fikirle gidelim diye düşünürken ilk başta bahsettiğim konuya geldik. Biz bir masanın çevresinde düşünürken aslında işi başlatacak ortaklar orada belirlendi. Devamında ise yarışma sayesinde neler yapmamız gerektiğini düşünmeye başladık. O yarışmada fikir geliştirme, gelir modeli oluşturma gibi süreçler vardı. Onlar bizim için bir adım oldu ve en son etkinlikte gözlemlediğimiz konuya geldik. Geri dönüşüm sektöründe bir şeyler yapabileceğimizi düşündük. Senaryonun devamında ise sektörle ilgili hiçbir şey bilmediğimiz için Atık Kağıt Geri Dönüşüm Derneği’ne yazdık. Onlardan sektör ve mevzuat ile ilgili daha yoğun bilgi aldık. O bilgiler ışığında teknoloji ve trend ile geri dönüşümü nasıl buluşturabiliriz diye düşündük. O zamanlarda şu anda popüler olan marketplace uygulamalarını gözden geçirdik. Trendyol, Yemeksepeti gibi uygulamaların geri dönüşüme uygulanmış halini tasarladık. Ancak orada bizim kaçırdığımız bir nokta vardı. Biz uygulamayı yapalım insanlarda kolayca atıklarını versin biz de aradaki komisyondan kazanalım diye düşünmüştük. Ancak o gün ilk zorluğumuzla karşılaştık. Mevzuat… Bizim için iş Trendyol ve Yemeksepeti gibi değildi bir mevzuat vardı. Herkes atıkları toplayamıyor. O sebeple lisanlı firmalarla veya belediyelerle çalışmak gerekiyordu. Biz de belediyelerle çalışmayı seçtik. Böylece iş kuruldu diyebiliriz.

4) Bu yolda karşılaştığınız zorluklar neler oldu? Zorluklara karşı motivasyon kaynağınız nedir?

Ömer Faruk: Herkes gibi biz de işimizde sürekli zorluklarla karşılaşıyoruz. Ancak önceden de bahsettiğimiz gibi ilk karşılaştığımız zorluk bir mevzuatın olmasıydı. Biz inovatif bir ürün yapacağız ve pazarı domine edeceğiz derken bizi kısıtlayan bir durum ortaya çıktı. İkinci zorluk ise ilk belediyeye gittiğimiz zamandı. İki öğrenci olarak elimizde henüz ürün veya referans yokken ilk belediye ile görüşmeye gittik. Referans eksikliğimiz vardı ve sadece fikri satmaya çalıştık. Orada şansımız yaver gitti. İlk müşterimiz olan Başakşehir Belediyesi bize inandı. Ancak ardından 2 buçuk diyebileceğimiz yeni bir zorlukla karşılaştık. Seçim süreci… Belediyelerle çalışacak arkadaşlara dikkat etmelerini öneririm çünkü seçim süreçlerinde pek fazla hareket yapılmıyor. Mesela ekim ayında biz birkaç kez toplantı yaptık, onların taleplerini dinledik ve ocak ayında bir ürün çıkardık. Galatasaray Üniversitesi’ndeki girişimcilik yarışmasını kazanınca sermayemiz de oradan geldi. O sermaye ile biz işimizi kurduk. Ocak ayında ürünümüz hazır bir şekilde gittiğimizde bize seçim olduğunu söylediler. Seçimden önce bir şey yapamayacaklarını dile getirince biz de mecburen seçimi bekledik. Orada gerçekten büyük bir motivasyon kaybı oldu. Sürekli belediyelerle görüşüyorduk ama hepsi aynı şeyi dile getiriyordu. Ancak seçim bittikten ertesi gün sonra çalışmaya başladık. Bunlar dışında yeni yeni yenmeye başladığımız en büyük zorluk ise referans eksikliği. Haklı olarak devletin parası harcandığı için kendini kanıtlamış firmalar ile çalışmak istiyorlar. Biz Başakşehir Belediyesi ile yaptığımız çalışmanın sonucunda veri topladık. Aylık normalde 30 ton atık toplanırken biz bir yılın sonunda 250 ton atık toplamaya başlamıştık. Evet, ürünümüz güzeldi ancak aslında biz oraya bir sistem getirmiştik. Bizden önce takip mekanizmaları olmadığı için biz getirdiğimiz sistem ile Başakşehir aylık 500 ton geri dönüşüm atığı topluyor ve bu belediyeye ciddi bir gelir sağlıyor. Başakşehir ile referans eksikliğini tamamlayınca artık muhteşem satışlara başlayabiliriz dedik ancak pandemi ortaya çıktı. Belediye süreçleri zorlaşmaya başladı çünkü bu sefer belediyenin yatırımları temizlik ve hijyene yöneldi. Bu süreçte belediye geri dönüşüm atıklarını ya çöp gibi görüp gömdü ya da virüsten dolayı yaktı. O altı ayda ürünümüzü geliştirdik ve belediyeler ile görüşmeleri son aşamaya getirdik. 2021’e girdiğimizden beri beş yeni müşterimizi sisteme dahil ettik. Şu an ağustos sonunda 10 müşteri olma hedefimiz var.

Araya da not olarak girmek isterim belki izleyenlerin dikkatini çeker. Belediyelerle çalışıyoruz o sebeple onların özel bilgilerini paylaşmıyoruz ancak istatistik ve raporlarımıza ihtiyacı olan arkadaşlara veya çevre mühendislerine araştırmalarımızı paylaşabiliriz. Buna tamamen açığız.

5) Atık Nakit’in gelecek hedefleri neler?

Ömer Faruk: İlk hedefimiz Türkiye pazarını domine etmek. Ağustosa kadar en geç 2021 yılının sonunda 10 belediye hedefimiz var. 2022 sonunda ise 30 belediyeye ulaşmayı istiyoruz. 2022 bizim sert bir pazarlama yapacağımız bir süreç olacak. Şu an onun için de hazırlık yapıyoruz. Yeni bir ürün çıkarmak istiyor gibiyiz ama bunun için belli başlı kriterleri karşılamamız gerekiyor. Kendi işimizdeki odağımızı dağıtmadan yatay büyümeye geçmeyi hedefliyoruz. Gelecekte satış yapacağız ve 2022 sonunda 30 belediye Türkiye’den, minimum bir tane de yurtdışından belediye ile çalışmak istiyoruz. 2022 sonrası hatta belki daha da öncesi yurtdışı pazarında yer almak istiyoruz.

6)Türkiye’de sosyal girişimciliği durumunu nasıl buluyorsun, geliştirilmesi gereken neler var?

Ömer Faruk: Girişimcilik için Türkiye zor bir alan çünkü biz bir iş yapıyoruz ve bununda yapılması için bir sermaye lazım. Bu sermayeyi karşılamak için ya kendi paran olması gerek ya yarışma kazanman gerek ya da yatırım alman gerekiyor. En mantıklısı ise yatırım. Ancak o taraftaki süreçler Türkiye’de çok zor. Ancak sosyal girişimciliğe gelirsek bence sosyal girişimcilik diğer ülkelere göre Türkiye’de çok daha iyi bir durumda. Çok değinecek noktamız var ve insanlardan da gelen bir talep var. Sadece atık tarafında çalışan birçok girişim var. Sosyal girişimciliğin içinde çok alan var ve bu alanlarda çalışılarak hem farkındalık oluşturulabilir hem de bir büyüme gerçekleştirilebilir. Girişim hem kendini büyütebilir hem de kullanıcılarına farkındalık kazandırabilir. Türkiye’deki sosyal girişimler aynı zamanda sosyologluk da yapmak zorundalar. Ancak yine de sosyal girişimcileri sadece sosyal tarafta çalışan girişimler olarak da görmemek gerekiyor. Sosyal girişim bir maddi karşılık bekleyebilir. Bu maddiyata da ihtiyaçları var çünkü işin taşınması için bir sermaye ve gelir akışının olması gerekiyor.

Sosyal girişimciliğin insanlara da çok iyi anlatılması gerekiyor. Bizim buna çok fazla ihtiyacımız var ama insanlar buna ihtiyaçlarının olduğunu bilmiyor. Bunun anlatılmak için de aklımıza Sosyalfon geliyor. Biz kendi imkanlarımızla sadece işimizi devam ettirebiliyoruz. Farkındalık için farklı kanallar gerekiyor. Sosyalfon gibi oluşumlar ile bu işin yükseleceğini düşünüyorum. Dünya oraya doğru gidiyor Türkiye de bunu kaçırmayacaktır.

--

--