Havuz’dan : Sevgi Gönüllüleri

trendy.trials
Sosyalfon
Published in
5 min readFeb 21, 2021

Hoş geldiniz. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Esin Koç: 24 yaşındayım ve psikoloğum. Şu anda sosyal psikoloji yüksek lisansı yapıyorum. Umuyorum ki uzman psikolog olarak çalışmalarıma devam edeceğim.

Sena Temurer: Esin ile üniversiteden beri tanışıyoruz. Beraber sosyal sorumluluk projelerinde yer aldık. Derneğimizin kurulması da bu şekilde başladı. Ben mimarım, şu an hem çalışıyor hem de ODTÜ’de kentsel tasarım üzerine yüksek lisans yapıyorum.

Sevgi Gönüllüleri fikri nasıl doğdu?

Esin: Biz üniversitede sosyal sorumluluk alanında çalışmalar yürüttük. O yıllarda sosyal sorumluluk bizim için sadece bir gönüllülük faaliyeti değildi, aslında hayatımızın bütününü kapsıyordu ve zamanla hayat amacımıza dönüştü. Üniversiteden mezun olurken bu işe nasıl devam edebiliriz diye bir arayışa girdik. Bir arkadaş grubu olarak henüz dernekleşmeden 2019 yılının haziran ayında Şanlıurfa’nın Birecik ilçesindeki bir köy okuluna gittik. Boş sınıfı bir kütüphaneye çevirdik, çocukların sevebileceği ve yeni bir şeyler öğrenebileceği etkinlikler düzenledik. Orada çocuklarla konuştuk; hayallerini dinledik ve yaşadıkları problemleri gözlemledik. Buradan döndüğümüzde artık daha fazlasını yapmak istiyorduk. Arkadaş ve ailemizin desteğiyle birlikte de minik bir arkadaş grubu olarak derneğimizi kurduk.

Sena: Biz yeni kurulan bir derneğiz. Ancak ben 2012 yılından beri gönüllülük yapıyorum. Yönetim kurulu ekibimizle beraber daha önce çok farklı gruplarla çalıştık. Bu deneyimlerimiz sayesinde tecrübe kazandık ve kendimize hedefler belirledik. Türkiye’deki dezavantajlı kesimler için çalışmak ve fırsat eşitsizliği konusunda farkındalık yaratmak istiyoruz. Tecrübelerimizden yararlanarak bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için Sevgi Gönüllüleri Derneği’ni kurduk. Amaçlarımızı gerçekleştirmek için çalışırken bir yandan da gönüllülüğe yeni başlayan arkadaşlarımıza tecrübelerimizi aktarıyoruz. Bu şekilde güzel bir ekip kurduk.

Sevgi Kütüphanesi — Şanlıurfa

Köy ziyaretlerinizden unutamadığınız bir anınız var mı?

Sena: Urfa’da bulunduğumuz kısacık sürede bile çalışmalarımızın çocuklara olan katkısını onların gözlerinde görmeye başladık. Mesela köyde elli yıldır yaşayan ama hiç şehir merkezine gitmemiş insanlar vardı. Biz köy dışından gelen eğitimli gençler olarak onlara rol model olmak istedik. Örneğin çocuklara büyüdüklerinde ne olmak istediklerini sorduğumuz zaman polis, imam gibi köyde gördükleri meslekleri söylüyorlardı. Bir kız çocuğunu sorduğumuz zaman resim öğretmeni olmak istediğini söyledi. Biz ona aynı zamanda eserlerini galeride sergileyen bir sanatçı olabileceğini de söyledik. Çocuğun o an gözlerindeki parlamayı görmeniz gerekiyordu. Daha önce kimse ona bunu söylememişti. Bu farkındalığı yaratmak bizi çok mutlu etti. Belki ileride bir sanatçı olacak.

Pandemi süreçlerinizi nasıl etkiledi? Ne gibi çözümler geliştirdiniz?

Esin: Pandemi süreci hiç hayal ettiğimiz gibi olmadı. Biz derneğimizi kurarken köylere gideceğimiz tarihleri belirlemiştik. Ancak bir anda pandemi çıktı ve projelerimiz çok etkilendi. İlk başta hala umudumuz vardı ama yaz sonunda projelerimizi yapamayacağımızı anladık. Bir gönüllüye veya bir çocuğa en ufak bir zarar gelmesini göze alamazdık. Kimseyi riske atmak istemedik. Bu projeleri nasıl pandemi dönemine uygun dönüştürebiliriz diye düşünmeye başladık. Yaz sonunda “Online Köy” adında bir proje tasarladık ve çalışmalara başladık. Kütüphane yapamıyoruz ama çocuklarla online etkinlik yapmaya devam ediyoruz. Etkinlikleri Zoom’dan yapmamıza rağmen zorluklarla karşılaştık. Bir süre projemizi bekletmek zorunda kaldık ancak bu süreçte de neler yapabiliriz diye düşündük. Online olması yapılacak etkinlikleri de sınırlıyor. Biz normalde bahçede parkur yarışları yapan bir grubuz. Ancak pandemi döneminde bu tarz etkinlikler yapamıyoruz. Bütün bunlara ek olarak; toplumsal cinsiyet eşitliği, çocuk hakları gibi önemli konulara değinmek istedik ama bunları online ortamda çocuklara nasıl aktarabiliriz diye kafamızda sorular vardı. Neyse ki ekibimizin emekleri ve koordine çalışması sonucu “Online Köy” adlı projemizi gerçekleştirdik. Ancak önümüzde yine engeller vardı çünkü köy okullarına erişmekte zorluk çekiyorduk. Çocukların kendi derslerini bile online olarak takip edemiyordu. Dolayısıyla asıl hedefimiz olan kesime ulaşmakta sıkıntılar çektik. İnternet erişimi olan çocuklarla etkinlikler yaptık. Etkinliklerimiz çok güzel ilerledi. Normalde tek hafta sonu etkinlik yapabiliyorken online olmasının getirdiği avantajdan dolayı etkinlikleri iki hafta sonu yaptık. Yüz yüze çalıştığımız çocuklardan ayrılırken yaşadığımız hüznü, bu online etkinlikler sonunda da yaşadık. Bu benim çok beklemediğim bir şeydi. Ancak çocuklara etkinliklerin devam edeceğini ve bizlere her zaman bir mail veya mektupla ulaşabileceklerini söyledik, onlara kattıklarımızla hep yanlarında olacağımızı hissettirdik. Bu projeye pandemi sonrası da devam etmeyi düşünüyoruz.

Sevgi Gönüllüleri ekibinin online buluşmalarından.

Sevgi Gönüllüleri’ne maddi olarak nasıl destek olunabilir?

Esin: İnternet sitemizde birçok kampanya yürütüyoruz. Bu kampanyalarda, kategorilere göre bağış yapılabiliyor. Örneğin, bir kişinin içinden çocuklara kitap bağışlamak geliyor. Ancak kitap yollamak yerine para bağışlamak istiyor. Biz bu bağışı kategorilerine göre değerlendiriyor ve bağışlanan parayla kitap alıyoruz. Özel günlerde insanların hem sevdiklerini hem de çocukları mutlu edebilmesi için sertifikalar geliştirdik. Online olarak bu sertifikaları sahiplerine iletiyoruz.

Türkiye’de sivil toplumun “bugün”ü ve “yarın”ı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Esin: Türkiye’yi sivil toplum konusunda başarılı buluyorum. Ülkemizde çok fazla dezavantajlı grup var ve bir o kadar da bu konularda çalışan dernekler var. Hem kısa vadede hem de uzun vadede etkisini görebileceğimiz birçok proje oluyor. Bu projelerin güzel sonuçları oluyor. Aynı zamanda bu sonuçlar net ve şeffaf bir şekilde açıklanabiliyor. Ben Türkiye’deki ve yurt dışındaki kaynaklara baktığımda arada büyük bir fark görüyorum. Türkiye’de iyi ilerlediğimizi düşünüyorum. Benim hayranlıkla takip ettiğim ve örnek aldığım dernekler var. Bu konuda çok mutluyum ancak dezavantajlı kişiler çok fazla bu yüzden yetemiyor olabiliriz. Ancak elimizden geleni yapıyoruz. Geçmişe baktığımda büyük bir ilerleme görüyorum. Biz de bu ilerlemenin bir parçası olmak istiyoruz. Kız ve oğlan çocuklarının eşit derecede eğitime katılmalarını istiyoruz. Zorunlu eğitim var ancak çocuklar eğitime katılamayabiliyor. Özellikle kız çocuklarında bu durumu daha çok gözlemliyoruz. Onlara birer rol modeli olarak ve kitap ulaştırarak onların geleceklerine yatırım yapmak istiyoruz. Bunu sadece onların eğitimlerine devam etmesini sağlamak için değil, yetişkin ve ebeveyn olduklarında da bizi hatırlamalarını sağlamak için yapmak istiyoruz. Özellikle baba figürü eğitim konusunda baskın. Bizim ulaştığımız bir erkek çocuğu, ileride kız çocuğa sahip olduğunda bizi hatırlasın ve “Benim kızım da Esin abla gibi okuyup kendi ayakları üzerinde dursun.” diye düşünsün istiyoruz. Eğitim alsınlar, yaptıkları şeyi severek yapsınlar istiyoruz. Bir hocam “Üniversiteye herkes gitmeli çünkü üniversitede toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuları öğreniyorsunuz.” demişti. Ben de hocama hak veriyorum. Üniversitenin bana kattığı en büyük şey farkındalık kazanmamdı. Ben de küçük bir şehirde yaşıyordum. Ailemin desteğiyle büyük bir şehre gidip üniversite okudum. Herkesin bu şansa ulaşmasını istiyorum. Kimse cinsiyetinden, bulunduğu bölgeden veya ait olduğu kültürden dolayı dezavantajlı olmasın istiyorum. Onlara rol model olmak ve ileride onların da kendi çocuklarına rol model olmalarını sağlamak istiyorum.

Sena: Mesela bir kız çocuğu köyden ayrılırken bizim gibi gönüllü olacağına dair bana söz verdi. Bana başka köylere gidip çocuklara yardım etmek istediğini söyledi. Bu, benim için her şeyi özetledi…

Sevgi Gönüllüleri’ni buradan detaylı olarak inceleyebilirsiniz.

Sosyalfon Sosyal Girişim Havuzu’ndaki diğer girişimleri buradan detaylı olarak inceleyebilirsiniz.

--

--