Roma’da Cumhuriyet İlan Ediliyor ve İlk Konsüller Göreve Başlıyor

Machinavs
Roma Halkı ve Senatosu
6 min readMay 7, 2020

Roma, krallık döneminde geçirdiği 244 yıllık sürede çok ciddi değişimler yaşadı. Başlangıçtaki çobanlar, dışlanmışlar, kaçak köleler, maceracılardan ve envai çeşit serseriden oluşan nüfus zamanla, ticareti ve yerleşik tarımı öğrenmiş, elinde sopa ile yağmaya gitmeye alışık bir yağmacı gruptan işleyen bir hukuk sistemine, askeri disipline sahip bir silahlı güce dönüşmüş; küçük Roma köyü bölgesel bir merkez haline gelmişti. Roma krallığın sonu itibariyle kuzeydeki Etrüsk komşularıyla, Güneydeki yağmacı kabilelerle ve Doğu İtalya’nın dağ kabileleri ile Orta İtalya’ya hâkim olmak için mücadeleye hazırdı. Cumhuriyet doğduğunda durum aşağı yukarı buydu.

Podcast yayınlarımıza abone de olabilirsiniz

Cumhuriyetin kuruluş tarihi için M.Ö. 509 yılı genel olarak kabul edilse de herkes bu tarihin şüpheli olduğu konusunda hemfikirdir. M.Ö. 389 yılında Galyalılar Roma Şehrini yağmaladıklarında yağma öncesindeki kayıtlar da maalesef yok olmuştur. Dolayısı ile yağma sonrasında, yağmadan önceki Roma Tarihi yağma sonrası dönemin Romalı tarihçileri tarafından elbette ki Romalıların çıkarları ve hayalleri doğrultusunda tekrardan yazılmıştır. Yani Galyalıların Roma’yı yağmalamasından önceye ilişkin anlattığımız her şey biraz değiştirilmiş yarı efsane yarı gerçek bir tarihtir. Bu durumda her konuda ilk ve en iyi olmakla ilgili takıntıları olan Romalıların Cumhuriyetin kuruluşunu biraz geriye çekerek, M.Ö. 508 yılında tiranlarını devirip demokrasiye geçen Atina’nın önüne geçmek istediklerini düşünmek, bu nedenle de M.Ö. 509 yılını Roma için cumhuriyetin ilanı ve demokrasiye geçiş yılı olarak belirlediklerini ve ilk olma şerefine böylece nail olduklarını varsaymak çok da hatalı bir olmayacaktır. Tabi elimizde başka bir kaynak da olmadığı için bu tarihi doğru kabul ediyoruz.

Cumhuriyet kurulduğunda Roma’nın nüfusunun 130.000 kişi civarın olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfus Patriciler ve Plebler olmak üzere iki ana gruba bölünmüştü. Particiler, soyağaçlarını Romulus senatoyu kurduğunda seçtiği 100 senatöre dayandırabilenler; Plebler ise bunu yapamayan hemen hemen geri kalan tüm yurttaşlardı. Tabi tek ayrım bu da değildi, ekonomik bir ayrım da vardı bu sınıflar arasında fakat işin bu kısmı tamamen zengin Patriciler, fakir Plebler hikayesi değildir. Genel olarak Patriciler daha zengin olmakla birlikte Patricilerden zengin Pleb aileler de bulunmaktaydı. Patriciler önceki bölümlerde de değindiğimiz üzere sayıca az olmalarına rağmen politik gücü ellerinde tutmalarına yarayan bir seçim ve inanç sistemine sahiptiler. Bu durumun giderek toplumsal bir mücadeleyi mücadeleyi besleyeceğini düşünmek yanlış olmaz. Nitekim Plebler, özellikle de zengin Plebler ve Patiriciler arasındaki mücadele de Cumhuriyet dönemi ve özellikle de Erken Cumhuriyet boyunca devam etti ve bu dönemin karakterini oluşturan başlıca yapı taşlarından biri oldu.

Burada saydığım ve saymadığım tüm farklılıklara rağmen Romalılar bir konuda çok net bir ortak görüşe sahiptiler: Şehirde artık krallara, tiranlara yer yoktu. Bu sebeple yöneticilerin güçlerini pekiştirerek kral olmalarını, kral gibi hareket etmelerini engelleyecek bir sistem kurmak istediler. Daha sonra konsül olarak adlandırılacak olan Preatorluk makamını ihdas ettiler. Preatorlar esasen bir kralın yürütme yetkilerinin birçoğuna sahiptiler fakat iki temel sınırlamaya tabi idiler, iki Praetor bir arada görev yapmak zorundaydı, her biri tek başına icrai kararlar alma ve uygulama yetkisine sahipken diğer preator de o karar ve işlemi veto ederek durdurabilirdi; diğer sınırlama ise preatorların bir yıl için seçilmeleri idi. Böylece preatörlerden birisi tiranlaşma eğilimi gösterirse diğeri onu frenleyebilecekti, olur da ikisi birden tiranlaşırlar ise de görev süreleri yıl sonunda bitecekti. Praetorlar bir yılın sonunda makamlarından ayrıldıklarında yaptıkları için yargılanacaklarını bildiklerinden elbette ki yasalara ve hakkaniyete uygun hareket edeceklerdi. Özetle Romalılar artık toplanıp kendilerine hayat boyu hükmedecek bir kral seçmiyor, kendilerine 1 yıl süre ile hükmedecek iki yönetici seçiyorlardı. Romalıların bulabildikleri anayasal fren mekanizması buydu, Roma karmaşıklaştıkça zamanla başka fren mekanizmaları da ihdas ettiler. Yeri geldikçe bunlardan da bahsedeceğiz.

Lucius Junius Brutus

Seçilen ilk praetor yani konsül ikilisi Lucius Junius Brutus ve Lucius Tarqunius Collatinus idi. Junius Brutus krala karşı ayaklanmayı başlatan; Collatinus ise karısına kralın oğlu tarafından tecavüz edilen kişiydi. Junius Brutus’un ilk eylemi tüm Romalıların, Roma’yı bir daha bir kralın yönetmesine izin vermeyecekleri yönünde yemin ettirmesi oldu. Romalıların son derece inançlı olduğunu, yemini yerine getirmenin de önemli bir erdem sayıldığına önceki bölümlerde değinmiştik. Tabi bunlar Dindar Kral Numa’nın mirasıydı büyük ölçüde. Romalılar bu yeminlerini yüzyıllar boyunca tuttular. En bilindik örneği de tahmin edeceğiniz üzere Gaius Julius Caesar suikastidir.

Diğer konsül Collatinus bir yandan da devrilen kralın akrabası idi. Romalılar her ne kadar Collatinus’u konsül seçmişlerse de bir grup da kendisinden şüpheleniyordu ve bu şüpheyi de yaymayı başardılar. Romalılar Tarquinlerin tekrar gücü ele geçirmesinden korkuyorlardı. Halbuki Collatinus krala karşı devrimi başlatan ve kuzenleri ile bağını kopardığını ilan etmiş bulunuyordu.

Lucius Tarqunius Collatinus

Collatinus yine de bu korku üzerine, kimse ondan talep etmemişken, Cumhuriyetin istikararı için bir fedakârlık örneği vererek istifa etti. Esasen Brutus da Collatinus gibi anne tarafından Tarquinler ile akraba idi fakat Roma’da soyun devamı sadece erkek tarafından takip edildiği için muhtemelen bu akrabalık çok önemli görülmedi. Collatinus yerine devrimin diğer liderlerinden olan Publius Valerius seçildi. Publius Valerius görevdeki icraatları ile “Halkın Dostu” Publicola ünvanını kazanacaktı. Çıkardığı çok ünlü ve önemli iki yasaya da aşağıda değindim.

Cumhuriyet kurulduğunda her şey güllük gülistanlık değildi. Cumhuriyetin yüzleştiği ilk tehdit, bütün devrimlerin karşılaştığı karşı devrim tehlikesiydi. Krallık döneminde elde ettikleri konum ve ayrıcalıkları kaybetmek istemeyen birçok Romalı vardı. Preator Lucius Junius Brutus’un da 2 oğlunun ve eşinin de kardeşlerinin de dahil olduğu bir karşı devrimci grup, sürgündeki kral Tarquinus Superbus ile anlaşıp krallığı tekrardan ihdas etme amacındaydılar. Bu komplo bir ihbar sonucunda ortaya çıktığında tüm karşı devrimciler tutuklandılar. Brutus oğullarının da komploya dahil olduğunu öğrendiğinde hem bir konsül hem bir devrimci hem de bir baba olarak çok zor bir duruma düşmüş olmalı fakat delillerin ağırlığı karşısında onların da suçlu oldukları sabitti. İhanetin cezası oldukça sertti, Brutus da oğullarını kurtarmak için hiçbir şey yapmadı. Komplocular bir direğe bağlanıp yakıldı ve sonrasında da kafaları kesildi.

İlk konsül Brutus’un çocuklarının idamı

Brutus’un davranışları nesiller boyu örnek gösterildi ve devlet yöneticilerinin toplumun çıkarlarını korumak adına ailesini dahi feda etmesi gerektiği yönünde bir ilke oluşturdu.

Biraz önce bahsettiğim Collatinus hakkındaki süphe ve dedikoduları bu idamlar ile ilişkilendirenler de vardır. Brutus idamlar sırasında üzüntüsünü saklamasa da oldukça sertti, Collatinus’un aynı sertliği sergilememesi, bazı anlatılara göre cezaları hafifletmek istemesi onun hakkında biraz önce belirttiğim korkuları körüklemiş ve nihayetinde istifasına giden sürecin önünü açmış olabilir.

Lucius Junius Brutus Roma’nın ilk konsülü idi, onlarca kuşak sonrasındaki torunu Marcus Junius Brutus ise Cumhuriyet’in düşmanı tiran Sezar’ı suikast ile öldüren ve Roma’nın ilk imparatoru olacak olan Augustus’a karşı da topladığı leyjonlar ile Cumhuriyeti korumaya çalışan son Romalılardan idi. Toprağı bol olsun.

Cumhuriyetin yüzleştiği ikinci tehdit ise yine birçok taze devrimin yüzleştiği bir tehditti. Yeni kurulmuş rejim henüz organize olamadan, henüz kurumsallaşamadan, henüz güç, otorite ve yetki dağılımı oturmadan fırsatçı bir komşu tarafından yapılacak bir dış saldırı. Sürgün kral Tarquinus Superbus Roma’nın hemen kuzeyindeki Veii şehrine sığınmıştı ve şehrin soylularına ve kralına cumhuriyet fikrinin yayılırsa bundan en büyük ve öncelikli zararı Roma’ya en yakın şehir olarak kendilerinin göreceğini telkin etmekte, bu sebeple onları bir an önce Roma’ya saldırarak cumhuriyeti yıkmalarına ikna etmeye çalışmaktaydı. Veii soyluları ve kralı başta güçlü bir kralı yokken Roma’yı kolay lokma olarak gördüler ve saldırıya ikna oldular. Fakat sandıklarının aksine taze devrim yaşamış Roma pek o kadar zayıf değildi, Marcus Junius Brutus ve Publius Valerius iyi birer komutan olduklarını sahada kanıtladılar ve Veii ordusunu bozguna uğrattılar. Savaş yine de Romalılar için kayıpsız geçmemişti. Savaşın ortalarında Konsül Marcus Junius Brutus öldü. Vücudu şehre geri getirildi ve Roma bir yıl boyunca Cumhuriyeti kuran ayaklanmayı başlatan ve ilk konsül seçilen liderinin yasını tuttu.

Brutus’un ölümünden sonra Publius Praetorluk makamında tek başına kalmıştı. Yerine geldiği Collatinus gibi Romalıların şüphelerinin hedefi olmaya başlamıştı. Veii savaşından sonra Collatinus’un Palatine Tepesinin kuzey tarafına ev inşa etmesi de kendisine pek yardımcı olmamıştı. Romalılar onun bir kale inşa ettiğini ve oradan Roma’yı bir tiran gibi yöneteceğinin dedikodusunu yapmaya başlamışlardı. Tabi bu dedikodular Publius’un da kulağına gelince Publius bir miting düzenledi ve Romalılara bu kadar endişeliler ise evini Tepenin aşağısına taşıyacağını, böylece herkesin onu izleyebileceğini söyledi ve ayrıca kendisine “Halkın Dostu — Publicola” ünvanını ve tarihi ünü kazandıracak olmalarının yanı sıra Roma’nın ve tüm batı medeniyetinin kaderini ve karakterini derinden etkileyecek iki ayrı yasa teklifi sundu:

1-) Kendisini kral ilan etmek isteyenler, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda, herhangi bir kişi tarafından öldürülebilir ve öldürenler bu yüzden ceza almaz.

2-) Devlet görevlilerinin kararlarına karşı meclis ve mahkemelere başvuru yapılabilir.

Publicola Romalılara sesleniyor

Birinci yasa tarih boyunca birçok ülkede diktatörlere karşı ayaklanmayı meşrulaştırmış, ikinci yasa ise bugün artık modern devletin özü olarak kabul edilen kuvvetler ayrılığının yani yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığının ve birbirlerini denetlemesinin nüvesini oluşturmuştur.

Publius bu teklifini yasalaştırdıktan sonra da boşalan preatorluk makamı için seçime gitti ve Spurius Lucretius Tricipitinus seçildi. Fakat Tricipitinus ilerleyen yaşı nedeniyle birkaç gün sonra ölünce onun yerine de Marcus Horatius Pulvillus seçildi. Cumhuriyetin ilk yılı böylece geçmiş; istikrar sağlanmış, denetleyici kurallar getirilmiş, ilk krizler atlatılmış, modern medeniyetin temeli atılmıştı.

--

--

Machinavs
Roma Halkı ve Senatosu

It’s all so pointless. We kill them, and they kill us, so we kill more of them, so they kill more of us. What’s the point anymore?